Yemeğin Toplumsal İşlevi

Gastronomi Kavram Sosyoloji

İnsanların yemekleri aldıkları yerlerde (marketler ya da ilk üreticiler / pazarlar), alma biçimlerinde (hazır / yarı hazır gıdalar), tüketim şekilleri ve yedikleri yerlerde (evde yemek ve restoranlarda yemek), ve yemeği hazırlayan kişide (kadın / erkek rolleri) toplumdan topluma ya da bir toplumda zaman içinde meydana gelen değişimler, yemeğin sadece besin olarak görülmeyip, sosyal ve toplumsal yapıya dair önemli bir ipucu olduğunu göstermektedir.

Bir ülke / bölge mutfağı, o alanda yasayan kişileri fiziki olarak doyuran yiyecek ve içeceklerin yanında, kültür ve gelenek olarak değerlendirilebilecek hazırlama, servis ve saklama yöntemleri, bu işlemlerde kullanılan malzemeler, yemeğe ilişkin görgü kuralları ve yemeğe dair diğer birikim ve inanışları ifade eder. Diğer bir deyişle, yiyeceğe erişimi kısıtlı olan az gelişmiş ülkeler dışında kalan gelişmiş bölgelerde yemek, fiziki ve biyolojik işlevinin ötesinde bir kültürel miras, bilim, sanat, iletişim biçimi ve turizm unsurudur. Yetiştirme ve tedariğinden, tüketim ve geri dönüşümüne kadar farklı aşamalarda sembolik değerler ifade etmektedir. Örneğin, gelişmiş toplumlarda vücut sağlığına ve bedensel görünüşüne özen gösteren kişiler için yedikleri sağlıklı yiyecekler üzerinden bir yaşam tarzını ifade eden yemek, topraktan tabağa (farm to table) ve yavaş yemek (slow food) gibi akımların üzerinden toplumsal bir bakış açısını ve bireysel/ toplumsal değerleri yansıtmaktadır.

Bu değerler toplumda farklı alanlarda ve boyutlarda kendini gösterebilir:

1. Kültürel boyut: Ülkelerin isimleri ile anılan mutfaklar sadece o ülkelerin yiyeceklerini değil, o ülkenin yemek hazırlama ve tüketim alışkanlıklarını da göstermektedir. Bununla birlikte giderek yaygınlaşmaya başlayan etnik yemek (ethnic food) ve füzyon mutfak (fusion cuisine) gibi kavramlar yemeklerin ülkeler arası hareketlerini ve farklı kültürlerin yemek üzerinden iletişimini ve kaynaşmasını ifade etmektedir.

2. Ulusal kimlik: Ülke mutfaklarının içeriğine ve kültürel göstergelerine ilave olarak belirli yiyecekler belirli toplumlarla özdeşleşmektedir. Örneğin kruvasan Fransız toplumu, sütlü tatlılar Türk toplumu, pizza İtalyan toplumu ve hamburger Amerikan toplumu ile özdeşleşmektedir. UNESCO’nun Somut Olmayan Dünya Kültür Mirası Temsili Listesi’nde Türk kahvesi, keşkek, mesir macunu, lavaş ve yufka gibi yiyeceklerin Türkiye’yi temsil eden ve somut olmayan miras olarak yer alması, yemeğin bir toplumun kendi içindeki değerlerinin ötesinde uluslararası alandaki kimliğinin bir parçası olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, farklı kültürlerin ve mutfakların çeşitli yemekleri, etnik restoran gibi akımlara etki ederek, sadece yemek kültürünü değil, ticari hayatı da şekillendirmektedir.

3. Cinsiyet: Her ne kadar günümüzde kadının iş yaşamına girmesi ile hazır ve yarı hazır yiyecekler ve paket servis gibi kolaylıklar yeme alışkanlıklarını değiştirse de özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan toplumlarda evde yemek yapmak hala kadının görevi olarak görülmektedir. Fakat aynı toplumlar kimi zaman profesyonel aşçılık ve şef görevlerinde erkeklerin çoğunlukta olduğu bir yapı göstermektedir. Bununla birlikte, salata gibi hafif yemekler kadınla, kırmızı et gibi yoğun yemekler erkekle özdeşleştirilmekte, bu unsurlar, hazırlanmasından tüketilmesine yemeğin toplumsal olarak cinsiyet konusunda bir ayıraç haline gelmesine neden olmaktadır.

4. İnanç: İnsanların neyi yiyip neyi yiyemeyecekleri, belirli besinleri ve gıdaları hangi dönemlerde ve ne şekilde tüketecekleri kültürle birlikte dini inançların da bir gereği ve sonucudur. Halal food gibi akımların giderek yaygınlaşması ve turizmin bir parçası haline gelmesi sadece tüketiciler açısından bir inanç göstergesi değil, servis sağlayıcılar açısından da tüketiciye göre şekillenen arzın bir göstergesi olmaktadır.

5. Sosyal eşitlik ve adalet: Yemeğe erişim kimi az gelişmiş ülkeler için temel bir hayatta kalma yolu; gelişmiş ülkeler içinse fizyolojik ihtiyacın üstünde bir hedonik tüketim unsurudur. Bu durum, yiyecek atıklarının kontrolsüz artışı ve sürdürülebilirlik boyutu ile birlikte değerlendirildiğinde ülkelerarası gelir eşitsizliğinin bir boyutu olarak, yemeğin de eşit olmayan dağılımına dikkat çekmektedir. Gelişmiş ülkelerde giderek yükselen sağlıklı yaşam ve kusursuz vücut algısı bağlamında yemek, toplumun içinde sağlık ve beden algısına bakışın bir göstergesidir. Bu nedenle yemek, ülkelerarası adaletin olduğu kadar aynı ülke içinde farklı bakış açılarının da bir belirtisi olmaktadır.

6. Beslenme ve dengeli beslenme: Sağlıklı beden ve sürdürülebilir beslenme biçimleri gibi eğilimler vegan/ vejetaryen, çiğ yemek (raw food), glütensiz beslenme (glüten-free) ve benzeri yeme biçimlerinin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte, fast food ve benzeri hazır yemeklerin ve yüksek kalorili besinlerin artışı kimi ülkelerde obezite sorunlarını beraberinde getirirken bu yiyecekler arasında yapılan tercihler sağlıklı ve sağlıksız yaşam tarzları ve vücut durumları arasında bir gösterge olarak rol oynamaktadır.

7. Sofra adabı ve protokol: Davet ve ziyafetlerde konuğun nerede ve hangi yemeklerle ağırlanacağı; davetli sayısı, davetlilerin hangi sofra düzeninde oturacağı, yemeğin kimden başlayarak ve ne şekilde servis edileceği gibi unsurlar belirli nezaket ve protokol kuralları gereğince düzenlenen ve iletişim unsuru olarak belirli mesajlar veren bir konu olarak toplumsal yapının bir parçasıdır.

Farklı maddeler halinde açıklanan ve yemeğin toplumdaki farklı mesaj ve fonksiyonlarını gösteren bu unsurlar ile toplumsal yapıda belirtilen bu faktörler birbirlerinden keskin sınırlarla ayrılmayıp, kimi zaman iç içe geçmiş durumdadır. Örneğin vegan / vejetaryen beslenme dengeli ve sağlıklı beslenmenin bir unsuru olarak değerlendirilebileceği gibi, eşitlik ve adalet bağlamında hayvan hakları motivasyonu ile benimsenmiş bir yaşam biçimi de olabilmektedir.

Yukarıda belirtilen kültür, ulusal kimlik, cinsiyet, inanç, sosyal eşitlik ve adalet, beslenme ve dengeli beslenme, sofra adabı ve protokol gibi sosyal yapıları açıklayabilecek unsurlarının dışında yemek, toplumdaki çok kültürlülüğün ve çeşitliliğin artması ile bir iletişim ve etkileşim biçimi ve kültürlerin tanıtılması ve pazarlanmasının bir unsuru olarak önümüze çıkmaktadır. Bu noktada, kısaca yemek sanatı olarak tanımlanabilecek gastronomi kavramının giderek bilim, sanat, kültür ve iletişim biçimi olarak yaygınlaşmasıyla yemek, gastronomi turizmi boyutuyla da yukarıda sayılanlara ilave olarak bir turizm unsuru ve alternatif turizm etkinliği olarak sosyal hayatın bir parçası haline gelmiştir.

Yararlanılan Kaynaklar

Abdurrezzak, A. O. (2014). İşlevsel Teori Bağlamında Yemek Kültürünün İletişimsel Yönü, Electronic Turkish Studies, 9(11); Beşirli, H. (2010). Yemek, Kültür ve Kimlik, Milli Folklor, 22(87): 159-169; Locher, J. L., Yoels, W. C., Maurer, D., ve Van Ells, J. (2005). Comfort Foods: An Exploratory Journey into the Social And Emotional Significance of Food. Food & Foodways, 13(4): 273-297; Lupton, D. (1994). Food, Memory and Meaning: The Symbolic and Social Nature of Food Events, The Sociological Review, 42(4): 664-685; Yılmaz, H. (2016). Bir İletişim Biçimi Olarak Gastronomi. Ankara: Detay Yayıncılık.