Kentsel Kültür Varlıkları
Doğal ve Kültürel Miras
-
2019
Avrupa merkezli koruma yaklaşımlarının kentsel ölçeğe doğru genişlemesi, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasına rastlamaktadır. Savaşın tahrip ettiği birçok yerleşimde, kentsel yenileme adı altında tarihi kent merkezlerinin yeniden inşa edilmesi tartışmalı bir biçimde gündeme geldi. Uluslararası yaklaşımlar çerçevesinde, tarihsel dokunun korunması gerekliliği bağlamında anıt ölçeğinden çevre ölçeğine geçiş 1964’te kabul edilen Venedik Tüzüğü ile mümkün oldu. Bunu izleyen dönemde UNESCO tarafından tarihi anıtların ve yerleşmelerin korunması ve yenilenmesinde eşgüdümü sağlamak üzere 1965’te Uluslararası Anıtlar ve Sit Alanları Konseyi (ICOMOS) kuruldu. Europa Nostra’nın öncülüğünde 1975 Avrupa Mimari Miras yılı olarak kabul edildi ve aynı yıl Amsterdam’da düzenlenen Avrupa Mimari Mirası Kongresi’nde Avrupa Mimari Miras Tüzüğü ortaya kondu. Tüzüğe göre mimari miras sadece anıtlardan ibaret olmayıp basit yapılar ve karakteristik yerleşimler de bu kapsama girmekte ve bütünleşik koruma esas alınmaktadır. ICOMOS, 1987 yılında tarihi kentler ve alanlara ilgili bir uluslararası tüzük hazırlamayı gerekli görerek Washington Tüzüğü olarak da bilinen Tarihi Kentlerin ve Kentsel Alanların Korunması Tüzüğü’nü (The Washington Charter: Charter on the Conservation of Historic Towns and Urban Areas) ortaya koydu. 1990’lara gelindiğinde özellikle yaşamın sürdürüldüğü kentsel yerleşimlerin sınırları içerisinde kalan arkeolojik mirasın korunmasına yönelik olarak kent arkeolojisi kavramının önem kazandığı görülmektedir. 2000’lerde tarihi kentler üzerinde baskılar iklim değişikliği, kontrolsüz kentsel büyüme, aşırı turizm gibi etmenler neticesinde artmaya başladı. Çevresel, toplumsal, kültürel kaygıların önüne geçilebilmesi için planlama ve tasarım süreçlerinin kent yönetimleriyle işbirliği halinde ele alınması, kentsel mirasın korunması, ekonomik kalkınma, kentin işlevselliği ve yaşanabilirliği arasında bir denge yaratılması gerekmektedir. Bu bakımdan tarihi kent merkezi kavramının ötesinde, daha geniş bir kentsel bağlamı ve onun coğrafi yerleşimini tanımlayan tarihi kent peyzajı (historic urban landscape- HUL) kavramı benimsendi.
Türkiye 1967’de Venedik Tüzüğü’ne taraf olmakla birlikte, 1951’de Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun (GEEAYK) kurulmasından 1970’lere kadar geçen süre içerisinde korumaya ilişkin yasal bir düzenleme yapılmadı. 1973’te 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu, Cumhuriyet’in ilanından sonra bu anlamdaki ilk kanun olma özelliği taşımaktadır. Böylelikle taşınır ve taşınmaz eski eser ve sit kavramlarına kanunda yer verildi.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda (KTVKK, 1983) kültür varlıkları şu şekilde tanımlanmıştır: “Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yeraltında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır”. Aynı kanunda yer verilen sit kavramın kapsamı ise 2004’te genişletilerek şöyle tanımlanmıştır: “Tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alanlar”. Ayrıca 2862 sayılı yasadaki eski eser tanımının yerine 5226 sayılı yasada UNESCO tarafından da benimsenen kültür varlıkları kavramı yer aldı. KTVKK’da ayrıca kentsel sit, arkeolojik sit, tarihi sit gibi tanımlara yer verildi. Kentsel sit “Kentsel ve yöresel nitelikleri, mimari ve sanat tarihi açısından gösterdikleri fiziksel özellikleri ve bu özellikleri ile oluşan çevrenin, dönemin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel yapılanmasını, yaşam biçimini yansıtarak bir arada bulunduran ve bu açılardan doku bütünlüğü gösteren alanlar” olarak tanımlanmaktadır.
Yasal düzenlemeler dışında kültür varlıklarını korumaya yönelik atılan önemli adımlardan biri 2001 yılında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın arasında imzalanan işbirliği protokolü ile Türkiye Kültür Sektörü’nün (TÜBA-TÜKSEK) kurulması ve Kültür Envanteri Projesi'nin hayata geçirilmesidir. Pilot bölge çalışmaları aynı yıl Güneydoğu Anadolu’da Birecik-Suruç (Şanlıurfa) ve İç Batı Anadolu’da Buldan’da (Denizli) başlatıldı. 2002’den itibaren ise pilot bölgelere eklenen Tükiye’deki diğer bölgeler ile çalışma genişletilerek elde edilen sonuçların yer aldığı raporlar 2003 yılından itibaren TÜBA-TÜKSEK Kültür Envanteri Dergisi’nde yayımlanmaktadır.
Kültürel miras turizm için kaynak oluşturduğu kadar turizmden elde edilen gelirlerin koruma çalışmalarına aktarılması sürdürülebilirlik sağlanması açısından önemlidir. Özellikle kültür turizmi ve şehir turizmi açısından önem kazanan kentsel kültür varlıklarının sadece yasal düzenlemeler ile korunmasının mümkün olamayacağı ortadadır. Çoğu zaman kentin kimliğini tanımlayan, sembolik olarak kent imgesiyle bütünleşen ve kent yaşamının sürekliliğine katılan kentsel kültür varlıkları turistik açıdan kentleri çekim merkezine dönüştürmekle beraber, Barselona ve Venedik örneklerinde olduğu gibi aşırı turizm baskısı nedeniyle tehdit altında kalmaktadırlar. Taşıma kapasitesinin üzerine çıkan, kentsel kültür varlıklarını tahrip eden, tarihi dokunun bütünlüğüne aykırı olan inşa edilen turistik yapıları barındıran faaliyetler bu amaca ters düşmekte ve olumsuz etkilere neden olmaktadırlar. Turizm hareketini tarihi kent merkezinden kent çeperlerine doğru yaymayı hedefleyen programlar, tanıtım faaliyetleri ve kültürel rotalar, turizmin tarihi kent merkezlerinde neden olduğu baskıyı azaltarak daha geniş bir coğrafi bölgeye yayarken, farklı yerleşimlerin ve grupların turizmden pay almaları sağlanabilir ve farklı nitelikteki kentsel kültür varlıklarına ilgi artırılabilir.
Referanslar
Ahunbay, Z. (2005). Doğal ve Kültürel Mirası Koruma Alanında Geçerli Uluslararası Belgelerin Türkiye’deki Uygulamalara Yansımaları. İçinde; P. İlgi Yüce Aşkun, vd. (Derl.), Korumada 50 Yıl (ss. 9-24). İstanbul: MSGSÜ; Dinçer, İ. (2013). Kentleri Dönüştürürken Korumayı ve Yenilemeyi Birlikte Düşünmek: “Tarihi Kentsel Peyzaj” Kavramının Sunduğu Olanaklar, International Journal of Architecture and Planning, 1(1): 22-40; Esin, U. (2003). Sunu: TÜBA-TÜKSEK Türkiye Kültür Envanteri Projesi, TÜBA Kültür Envanteri Dergisi, 1: xi-xii; Kamacı, E. (2014). 2863 Sayılı KTVKK’nın Uluslararası Yasal Düzenlemeler Bağlamında Değerlendirilmesi, METU JFA, 31(2): 1-23; UNESCO (2016). THE HUL GUIDEBOOK: Managing heritage in dynamic and constantly changing urban environments - A practical guide to UNESCO’s Recommendation on the Historic Urban Landscape. 15th World Conference of the League of Historical Cities in Bad Ischl, Austria.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Asatekin, N. G. (2004). Kültür ve Doğa Varlıklarımız - Neyi, Niçin, Nasıl Korumalıyız? Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı DÖSİMM Basımevi.