Hasankeyf

Yerleşim Merkezi Kültürel Miras Destinasyonu

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Dicle bölümünde, Batman’a bağlı bir ilçedir. Şehir Yukarı Mezopotamya’dan Anadolu’ya geçiş güzergahı üzerinde ve Dicle Nehri’nin kenarında stratejik bir noktada kuruludur. Bu yerleşim yeri, Dicle kıyısında kayalara oyulmuş yüzlerce yerleşim biriminden oluşmaktadır. Bölgeye hayat veren Dicle Nehri, yörenin iklimini de etkilemektedir. Nehir kış aylarının ılıman geçmesini sağlamaktadır. Ortalama sıcaklık 25 °C olup en yüksek ortalama ısı 40-43 °C, en düşük ortalama ısı 6-8 °C arasında değişmektedir.

Zamanında medreseler, rasathane, darüşşifa ve diğer eğitim kurumlarıyla bölgenin en önemli bilim ve kültür merkezi konumundaydı. Ulaşım yolları ve ticaret merkezlerinin yer değiştirmesiyle birlikte bu ilçe önemini kaybetse de geçmişte pek çok önemli medeniyeti barındıran Hasankeyf; Mezopotamya’da Bizans, Osmanlı, Artuklu, Eyyubi, Asur, Urartu, Araplar ve daha sayısız birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.

Hasankeyf’in ismi Roma ve Bizans kaynaklarında kalesinin taştan olmasından dolayı Süryanice’de kaya anlamına gelen kifo kelimesinden türetilmiştir. Roma tarihçileri buraya Kipas, Cepha veya Ciphas demişlerdir. Şehrin ismi Arapça kaynaklarda Hısn Keyfa veya Hısn Keyba şeklinde geçmektedir. Fütuhu’ş-Şam’da ise Hısn Lugub olarak kaydedilmiştir. Daha sonra bu isim Osmanlı belgelerinde Hısnıkeyf, halk arasında da Hasankeyf şekline dönüştü.

Doğu ve Batı kültürlerinin temelini oluşturan, 20’den fazla kültürün izini barındıran Dicle Vadisi, içerisinde bulunan Hasankeyf ile birlikte insanlık için son derece önemlidir. Dicle Vadisi tarihi ve kültürel değeri kadar doğal zenginliğiyle de büyük bir öneme sahiptir. Hasankeyf’in de içinde bulunduğu Dicle Vadisi, UNESCO’nun 10 Dünya Mirası kriterinin dokuzunu birden sağlayan dünyadaki tek yer olmasıyla dikkat çekmektedir. Hasankeyf şehrini her yıl bir milyonu aşkın yerli ve yabancı turist ziyaret etmektedir.

Hasankeyf’in jeopolitik yapısı çok eski bir yerleşim yeri olduğunu gösterse de şehrin tam olarak ne zaman kurulduğu bilinmemektedir. Burada bulunan mağaralar, insanların çok eski çağlarda buralarda yaşadıklarını göstermektedir. Hasankeyf Kalesi, MS IV. yüzyılda kuruldu. Bizans İmparatoru Konstantinos, Diyarbakır çevresini ele geçirdiğinde burayı korumak amacıyla iki sınır kalesi yaptırdı. Bunlardan bir tanesi de Hasankeyf’ti. Kale özellikle Sasaniler’e karşı siyasi bir önem kazandığında daha sağlam bir şekilde elden geçirildi.

Hasankeyf, MS 639 yılında Emeviler tarafından fethedildi. Bu tarihten sonra bölgede sırasıyla Abbasiler, Hamdaniler, Mervaniler, Artuklular, Eyyubiler ve Osmanlılar hakimiyet kurdular. Artuklular döneminde Hasankeyf en parlak dönemini yaşadı. Merkezde Artuklular’dan kalma pek çok tarihi ve kültürel varlık bulunmaktadır.

Türk-İslam şehir tipinin en güzel örneklerinden olan ve bir müze şehir konumunda olan Hasankeyf’te günümüze kalan eserlerin neredeyse tamamı XII-XV. yüzyıllar arasında inşa edildi. Burada bulunan eserlerden Hasankeyf Kalesi, Köprü ve Büyük Saray Artuklu dönemi eserleri arasında ele alınırken; Ulu Camii, Koç Camii, Sultan Süleyman Camii ve Medreseleri, Küçük Camii ve Medreseleri, Er-Rızk Camii ve Medreseleri, Kızlar Camii, İmam Abdullah Zaviyesi, Hamam ve Küçük Saray gibi eserler Eyyubi; Zeynel Bey Türbesi Akkoyunlu; Küçük Mescit ise Osmanlı dönemi eserleri arasında sayılmaktadır. Yukarı şehirdeki tarihi eserlerin başında Büyük Saray ile Ulu Camii gelmektedir. Bunlardan Artukluklular’a ait olan Büyük Saray kalenin kuzey kesiminde Dicle’ye hakim kayalıklar üzerinde kurulmuştur.

1981 yılında Hasankeyf, sahip olduğu zengin tarihi ve kültürel varlıklardan dolayı bütünüyle sit alanı ilan edilerek koruma altına alındı. Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) projesi kapsamında bulunan Ilısu Barajı nedeniyle bu tarihsel yapılar bütünüyle sular altında kaldı. Bu konuda çalışmalar Kültür Bakanlığı ve DSİ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Bir yandan 12 bin yıllık Hasankeyf su altında kalırken, diğer yandan ise turizme kazandırılması için çalışmalar sürmektedir.

Yararlanılan Kaynaklar

Altun, A. (1978). Anadolu’da Artuklu Devri Türk Mimarisinin Gelişmesi. İstanbul: 194-211; Arık, O. (2003). Hasankeyf Üç Dünyanın Buluştuğu Kent. İstanbul; Bayazıt, M. (2015). Hasankeyf: A Cultural Heritage Reflecting the History (Archaeometric Approach), Batman Üniversitesi Batman University Yaşam Bilimleri Dergisi, 5 (2); El-Vakidi, Fütuhu’ş-Şam, C.2, Kahire 1373: 59; https://tanitma.ktb.gov.tr/TR-22819/hasankeyf.html, (Erişim tarihi. 12.09.2020; https://www.dogadernegi.org/wp-content/uploads/2015/09/Hasankeyf-Kitapcik.pdf, (Erişim tarihi: 20.09.2020); Ory, S. (1907). Hısn Kayfa, EI, III, 524-526. 79 Yakut el-Hamevi, Mucemu’l Buldan, C.III, Mısır 1906: 286; Sinanoğlu, D., Siyako, M., Karadoğan, S. ve Özgen Erdem, N. (2017). Kültürel Jeoloji Açısından Hasankeyf (Batman) Yerleşmesi, Türkiye Jeoloji Bülteni, 60 (1): 35-48; Yurttaş, H. (2002). Hasankeyf’de Artuklu, Eyyubi, Akkoyunlu ve Osmanlı Dönemi Mimari Eserleri, Türkler, C.VIII: 100-113.