Harran Örenyeri ve Kazıları
Arkeolojik Kazı Yüzey Araştırması Doğal ve Kültürel Miras UNESCO Dünya Miras Alanı
-
2020
Kuzey Mezopotamya-Akdeniz, Mezopotamya-Anadolu arasındaki ticari kervanların geçtiği pek çok önemli yolun kavşak noktasındadır. Günümüzde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Şanlıurfa’nın 44 kilometre güneyinde Harran ilçesindeki Harran Örenyeri, UNESCO’nun geçici miras listesinde yer almaktadır. Şehir surları ve savunma hendeği, görkemli İçkale, Ulu Camii, Çarşı Hamamı, Doğu Çarşısı, Şadırvanlı Avlu, Kale Hamamı, Hayat el-Harrani Türbesi, Yakup’un Kuyusu, konik kubbeli evler Harran’da ziyaretçilerin görebildikleri eserlerin bazılarıdır. Toprağın altındaki Sin Tapınağı, medreseler, saraylar, anıtsal ve sivil mimari yapılar, yollar, çeşmeler vb. gün ışığına çıkmayı beklemektedir.
Bakırtaş (Kalkolitik) Çağı’ndan Eyyubiler’e kadar, Sümer, Akad, Asur, Hurri, Mitanni, Hitit, Geç Asur, Med, Yeni Babil, Akhamenid, Yunan, Roma, Doğu Roma (Bizans), Emevi, Abbasi, Numeyri, Zengi gibi çeşitli devletlerin yerleşmesine sahne olan Harran, MS 1272’de Moğollar tarafından yakılıp yıkıldı; şehrin önemli ustaları ve kalan zenginlikleri Mardin’e ve diğer yerlere taşınmıştır. Halkın kalan kısmı ise Şam ve Haleb’e kaçmıştır. Bu yıkımdan sonra Harran şehir özelliğini tamamen kaybetmiştir. Harran, Yeni Asur krallığı ve Emevi devletinin başkenti oldu. Diyar-ı Mudar’ın çoğu zaman merkez şehridir. MÖ 53 yılında Partlılar’ın Roma Ordusu'nu yendiği ve Crassus’un ağzına ganimet altınlarının eritilip akıtıldığı Carrhae Savaşı’nın tanığıdır.
Harran, Akad krallığından Akamenid krallığına kadar Ha-ra-an, ha-ra-nim, har-ra-na, Harranu gibi birbirine yakın sözcüklerle adlandırılmıştır. Tevrat’ta Aramice hrn olarak geçen Harran’ın adı, Hellenistik dönemde Yunanca Karrai, Karra; Latince’de Charrae, Charra olarak isimlendirilmiştir. Ortaçağ’da bazen Hellenopolis; İslam yazarlarının eserlerinde ise Harran ve Harraniyye olarak geçmiştir. Şehrin isminin Arapça’daki sıcaklık anlamındaki Harre kelimesinden geldiği belirtilmektedir. Hz. İbrahim’in amcası Haran’dan (Aran) dolayı Harran’a bu adın verildiği de ifade edilmektedir. Harran adı, Asurca ve Keldanice yol anlamına gelmektedir.
Harran’da Sin Tapınağı’nın bulunması bu kenti kutsal yapmıştır. Yeni Babil kralı Nabonid’in annesi Adda-guppi bu tapınağın rahibesiydi. Krallıklar arasında yapılan antlaşmalarda Harran’ın Ay tanrısı Sin şahit tutulmuştur. Roma imparatoru Caracalla, Harran Sin (Luna) Tapınağı’nı ziyaret ettikten sonra Edessa’ya dönüş yolunda suikaste kurban gitmiştir. Kutsal kitaplarda Hz. İbrahim’in Harran’da uzun yıllar ikamet ettiğinden bahsedilmesi bu kenti hoşgörünün merkezi yapmıştır.
Ticaret, inanç ve bilimin şehri Harran’da dört okul olduğundan bahsedilmektedir. Harranlı çok sayıda bilim insanı vardır. Astronom-filozof ve çevirmen Sabit bin Kurra, astronom el-Battani, din bilgini İbni Teymiyye, felsefe ve matematikçi İbrahim bin Zahrun bunlardan bazılarıdır. Harranlı doktor Yunus et-Tabîb el-Harrânî, göz doktoru Ahmed b. Vasîf gibi kişiler bilimi Endülüs’e kadar taşımıştır.
Harran’ın ilk kaşifleri ve araştırmacıları arasındaki ilk seyyahlar; İbn Havkal (968/9), Nasir-i Hüsrev (1046), Tudela Benjamin (1170), R.Petachja (1180), İbn Cübeyir (1184) (Harran’ı ayrıntılı tasvir etmiştir), Yakut el-Hamevi (1216) ve İbn Şeddat’tır (1242) (Harran hakkında bilgiler vermiştir). Modern araştırmacılar ise; gezgin ve coğrafyacı Charles T. Beke (1862), gezgin R.C. Chesney (1850) (Harran kalıntılarının gravürünü çizmiştir), misyoner ve Doğu araştırmacısı G.P. Badger (1884), Doğu araştırmacısı E.Sachau (1879) (Harran’ın ilk kent planını çizmiştir), Doğubilimci A. Mez (1892) (Harran konulu doktora tezi hazırlamıştır), Asur bilimci C. H. W. Johns (1901) (Harran çevresinin nüfus sayımı hakkında bilgi vermiştir), mimar V. C. Preuser (1910) (Kalıntıların çizimini yapıp, fotoğraflarını çekmiştir), arkeolog, avukat ve diplomat M. V. Oppenheim (1899, 1913 ve 1929) (Harran kalıntılarının fotoğraflarını çekmiştir), seyyah ve yazar. G. L. Bell (1911) (Kalıntıları inceledi, fotoğraflarını çekmiştir), arkeolog, casus ve asker T. E. Lawrence (1911) (Kalıntıları inceleyerek fotoğraflarını çekmiştir), mimarlık tarihçisi K. A. C. Creswell (1919, 1930) (Ulu Cami’nin ilk planını çizmiştir), arkeolog S. Lloyd (1950) (Harran’ın ilk yüzey çalışmasını W. C. Brice ile birlikte yaptı. Harran’ın ilk düzenli topoğrafik planı ile İçkale’nin planını çizmiştir), Semitik diller uzmanı C. J. Gadd (1958) (Stelleri tercüme etmiştir), Arkeolog K. Prag’tır (1959) (Arkeolojik malzemeyi değerlendirmiştir).
1951-1959 yıllarında, David Storm Rice Harran’da İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına ilk bilimsel kazı çalışmalarına başlamıştır. Çalışmalarını İçkale, Ulu Camii ve höyükte gerçekleştirmiştir. Kazılarda İçkale’nin güneydoğu kapısında köpek kabartmaları ve Numeyriler’e ait Arapça kitabe bulunmuşturu. Ulu Camii avlusunun kapı geçişlerinde döşeme taşı olarak kullanılan üç adet bazalt steli meydana çıkarılmıştır. Harran Höyüğü’nde yaptığı 13 metre derinliğindeki bir sondaj çukurunda Eski Tunç Çağı tabakalarına kadar ulaşılmıştır.
1983-2011 yıllarında Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü adına Dr. Nurettin Yardımcı, Harran Ulu Camii ve Harran Höyüğü’nde kazı çalışmaları yapmıştır. Höyükte Zengiler ve Eyyubiler dönemine ait konutlar ve sokaklar bulunmuştur. Ulu Camii’nin kuzeydoğu ve güneybatısında kapı geçişleri ile kuzeyinde dükkanlar açığa çıkarıldı. Harimin (namaz kılmak için ayrılan bölüm) dördüncü sahını ve mihrap önü gezilebilir hale getirilmiştir. Ulu Camii’nin planı yenilenmiştir. 1987 yılında Ulu Camii’nin doğu duvarında rölöve ve restorasyon çalışmaları yapılmıştır. Minarenin ahşap merdiveni, 105 basamak olarak yeniden yapılmıştır.
2014 yılından beri Harran Üniversitesi'nin adına Prof. Dr. Mehmet Önal'ın başkanlığında Harran’da kazı çalışmaları devam etmektedir. Restorasyon ve konservasyon çalışmalarıyla birlikte yürütülen kazı çalışmalarında, Harran Ulu Camii yakınında Çarşı Hamamı, Doğu Çarşısı, Tonozlu Yol Çarşısı, Şadırvanlı Avlu ve Umumi Tuvaletler ile Miskçi Dükkânı meydana çıkarılmıştır. Şehir surunun batısında Rakka kapısına kadar olan kısmında kazı çalışması yapılarak şehir surunun görülebilirliği sağlanmıştır. Surda devşirme kadın heykel parçası ile bir erkek kabartması bulundu. İçkale’nin batısında dış beden duvarına bitişik ikinci savunma sistemine ait mazgallar ve seyirdim yolu ile güneyde ikinci katta, kale (saray) hamamı açığa çıkarılmıştır. Höyüğün kuzeybatısında üst tabakalarda Zengiler ve Eyyubiler’e ait konutlar, çömlekler, sikkeler vb. alt tabakalarda ise Tunç Çağı’na ait kerpiç duvarlar, figürinler ve seramik parçaları bulunmuştur. Höyüğün doğusunda üst tabakalarda Demir Çağı’na ait çivi yazılı tuğlalara ulaşılmıştır.
Harran’ın yakın çevresindeki antik yerleşimler arasında; Şanlıurfa-Harran yol güzergahında Kazane Höyük, Gılgamış tabletleri ve Sin’e ait kült stelinin bulunduğu Sultan Tepe (Huzurina), Yarımca Höyük, Harran yakınında Geç Neolitik Çağ yerleşimi Till Musa bulunmaktadır. Harran çevresindeki turizm yolunda, eski Harran-Bağdat ticaret yolu güzergahında sırasıyla, Bazda Taş Ocakları, Han-el Ba’rür Kervansarayı, Şuayip Şehri (Sahal), Ay tanrısı Sin kültünün Harran’dan sonra önemli yeri Soğmatar, çanak-çömleksiz Neolitik Çağ yerleşimi Karahan Tepe, Senem Mağara, Çimdin Kale ve çanak-çömleksiz neolitik çağ yerleşimi Sefer Tepe yer almaktadır. Anılan yerlerden Karahan Tepe’de 2019 yılında İstanbul Üniversitesi adına Prof. Dr. Necmi Karul arkeolojik kazı çalışmalarına başlamıştır. Göbekli Tepe de Harran’a 65 kilometre mesafededir.
Harran’da Tespit Edilebilen Kültür Katmanları ve Onları Temsil eden Anıtsal Yapılar
Bakırtaş (Kalkolitik) Çağı (MÖ 5500-3000): Harran Höyüğü’nde MÖ altıncı bine tarihlenen Samarra tipinde bir seramik parçası ile Halaf kültürüne ait seramik parçaları ve damga mühürler bulunmuştur.
Erken Tunç Çağı (MÖ 3000-2000): Harran Höyüğü’nün doğu eteğinde açılan sondajda ilk üç yapı katında taş temelli kerpiç küçük yapılara rastlanmıştır. Bu dönemin sonuna ait iki yapı katında ise temelsiz kerpiç yapılar meydana çıkarılmıştır. Çalışmada, seramik parçaları, hayvan ve kadın figürinleri, ağırşaklar, silindir ve damga mühürleri ele geçmiştir. Bu açmanın yaklaşık 20 metre batısına açılan diğer açmada, bu çağa ait seramik parçaları, figürinler, silindir mühürler ile anne ve çocuğunun iskeleti bulunmuştur. Ayrıca höyüğün kuzeybatısındaki çalışmalarda, Erken Tunç Çağı’na ait kerpiç duvarlı mekanlar, seramik, kadın ve hayvan figürinleri ile pişmiş toprak araba modeli parçaları bulunmuştur.
Orta ve Son Tunç Çağı (MÖ 2000-1200): Harran Höyüğü’ndeki kazı çalışmalarında Orta Tunç Çağı’na ait seramik parçaları, figürinler ve silindir mühürler ele geçti.
Demir Çağı - Geç Asur Dönemi (MÖ 1000-610): Höyük’te yapılan kazı çalışmalarında geç Asur dönemine ait seramik parçaları, şehir surunda Aslanlı Kapı yakınında aslan kabartması ve sfenks heykeli bulunmuştur.
Yeni Babil Dönemi (MÖ 610-539): Yeni Babil kralı Nabonid’in Ay Tanrısı Sin’e adadığı kabartmalı ve yazılı üç adet bazalt stel, Harran Ulu Camii’nin avlu kapısı geçişlerinin tabanına devşirme olarak döşeli halde bulunmuş; günümüzde Şanlıurfa Müzesi'nin teşhirindedir. Diğer bir bazalt stele Ulu Camii’nin doğusundaki yolda rastlanılmıştır. Harran Höyüğü’nde bulunan Yeni Babil dönemine ait çivi yazılı devşirme tuğlalarda Nabonid’in Sin Tapınağı’nı onardığı yazılıdır.
Hellenistik ve Roma Dönemleri (MÖ 331 - MS 395): Şehir surunda Rakka kapısı yakınında bir kadın heykel parçası ile bir erkek kabartması, İçkale’de ametist taşı üzerinde Hermes figürlü altın bir yüzük ile Roma sikkesi bulunmuştur. İçkale’nin doğu beden duvarındaki devşirme Nike kabartması ve Suryanice yazıt ile Harran şehir surundaki devşirme mimari parçalar da Roma dönemine aittir.
Ortaçağ, Günümüzde Görülen Yapılar, (MS 395-1272): Günümüzde Harran’da görülebilen bütün kalıntılar Ortaçağ dönemine aittir; sadece Harran Höyüğü daha eski çağlara uzanmaktadır. Ortaçağ yapıları arasında yer alan yaklaşık dört kilometre uzunluğundaki elips planlı şehir suru; Cullap ve Daysan çayları arasındaki Harran’ı çevrelemektedir. Surun etrafını çepeçevre hendek sarmaktadır. Sur üzerinde antik kentlerin yönlerine bakan altı şehir kapısı bulunmaktadır. Bu kapılardan Halep Kapısı günümüzde ayaktadır. Kapıda Melih el-Adil adı ve 1192 tarihli Arapça onarım yazıtı mevcuttur. Sur beden duvarının hendeğe bakan dış cephesinde belirli aralıklarla kare ve dikdörtgen kuleler ve kare destek payandaları bulunmaktadır. Beden duvarı kalınlığı 1,2-3 metre arasındadır.
Kentin güneydoğusunda 130x90 metre ebadında dörtgenimsi planlı İçkale yer almaktadır. Üç katlı, 30 metre yüksekliğinde olan kale oldukça heybetlidir. Hendekten bir köprüyle kaleye ulaşılmaktadır. Kalenin batısında ana giriş kapısı ve koruma kuleleri bulunmaktadır. Kalenin dört köşesinde yer alan çokgen kulelerden (11 kenarlı) iki tanesi büyük oranda korunmuştur. Her katta galeriler, seyirdim yolları, yay ve okun kullanıldığı mazgal pencereler vardır. İkinci katta Kale mescidi, Kale hamamı ve aslan başı protomlar mevcuttur. Ayrıca, köpek kabartmaları ve Yunanca yazıtın bulunduğu Güneydoğu kapısı yer almaktadır. Burada Nümeyri sultanı Mani’ye ait 1059 tarihli Arapça yazıt bulundu. Büyük kısmı korunan üçüncü katta ise avlu etrafına dizilen büyük salonlar ve galeriler ile birlikte oturma odası vardır. Bu kat yöneticilerin ikamet ettikleri bölümdü. Duvarlar kesme blok taştan olup, bazı bölümlerde tonozlarda ve kemerlerde tuğla yer almaktadır.
Kalede ulaşılan kültür katlarına göre dört dönem tespit edilmiştir. İlk dönemi MS V. ve VI. yüzyıllara tarihlenen merkezi çekirdek yapıdır. İkinci dönem, Emevi-Nümeyri dönemlerini kapsamaktadır. Üçüncü dönemde, galeri, mazgallar, hamam gibi Zengiler tarafından yapılan savunmanın güçlendirilmesi çalışmaları; dördüncü dönemde ise Eyyubiler tarafından merkezi yapının dört köşesine çokgen kuleler yapılmıştır. Bunların aralarına galeriler, seğirdim yolları, beden duvarları ile giriş kapısı ve kuleler inşa edilerek günümüzde görülen son halini almıştır.
Ya’kubi (904), II. Mervan’ın 10 milyon dirhem harcayarak yaptırdığı sarayı Abbasiler’in tahrip ettiğini belirtmektedir. Ancak anılan sarayın bu kale olduğu açıkça belirtilmemektedir. Kaleyi, İbn Şeddad (1280) Sabilerin tapınağı, ibn el Varag bir tapınak, Dımaşki ise Ay Tanrısı Sin tapınağı olarak tanımlamaktadır. İçkale’de in-situ bulunan MS V. ve VI. yüzyıllara tarihlendirilen bir Yunanca yazıt, dini bir yapının (kilise) yapıldığından bahsetmektedir.
Podyumlu su kuyusu; Ortaçağ’ın erken dönemine tarihlenmektedir. Çarşı hamamının doğu bitişiğindeki podyumun merkezindedir. Kesme blok taşlarla örülüdür. Podyumda, kuyudan çark (dolap) sistemiyle yukarı taşınan suyun boşatıldığı taş kanal yer almaktadır. Anılan kuyu, podyum içindeki tonozlu oda, tonozlu geçiş ve kuyu ön odası ile birlikte Doğu Roma döneminde yapıldı, sonrasında da kullanılmıştır.
Ulu Camii’nin yaklaşık 200 metre kuzey doğusunda bir kilise kalıntısı vardır. Yapının yan yana düşmüş kemerleri ve stilize kenger (akantus) yapraklı başlıkları kesme blok taşları arasından seçilmektedir. Lloyd ve Brice’ın çizdiği kilise planında, batısında narteks, doğusunda çıkıntılı çokgen apsis vardır. Ortada daha geniş, yanlarda daha dar, üç nefli ibadet mekanıyla bazilikal plana sahiptir. Çizimde, apsis önünde çokgen iki ayak, neflerde haç ayaklar görülmektedir. Anılan bazilikal kilise MS V. ve VI. yüzyıllara tarihlenmektedir.
Harran Ulu Camii; Cennet ve Cuma Camii olarak da adlandırılmaktadır. Çatı ile örtülü transept planlı camiler gurubuna girmektedir. Cami, kareye yakın plana sahiptir. Harimi, mihrap duvarı boyunca uzanan dört sahınlıdır. Doğu duvarı ve kapısı, mihrabı, avlu kapısı, şadırvanı ve minaresi iyi durumdadır. Doğu duvarındaki üçgen alınlıklar harimin üstünün yatay olarak dört adet kırma çatıyla örtülü olduğunu göstermektedir. Bu plan tipiyle Şam Emevi Camii’ye benzemektedir. Harimin avlu cephesinde 19 kapı geçişi vardı. Bunların birinin kemeri günümüze kadar ulaşmış; 2020 yılında yapılan restorasyonda bu kemerlerden dördü daha ayağa kaldırılmıştır. Süslü kemerler ve sütunların çoğu yıkıldıkları yerde durmaktadır. İbn Cübeyir bu kapılardan saray kapıları gibi bezemeli şeklinde bahsetmektedir. Kemer ayaklarına bitişik benzer sütunlar Diyarbakır Ulu Camii’nin avlusunda da görülmektedir. Avluyu çeviren revakların sütun ve taş ayaklarının kaideleri tamamen, sütun tamburları ise kısmen korunmuştur. Avlu merkezinde sekizgen şadırvan, kuzeybatısında da kuyu bulunmaktadır. Avluya bütün yönlerden kapı girişleri açılmaktadır. Avlunun kuzeydoğusunda avlu duvarı arasında kare kesitli 34,4 metre yüksekliğinde minare yükselmektedir. Minarenin gövdesinin altı düzgün kesme taş, üst kısmı tuğla örülüdür.
Ulu Camii, Harran başkent olduktan sonra Emeviler döneminde II. Mervan tarafından mihraba paralel iki sahınlı olarak inşa edilmiştir. Zengiler döneminde cami dört sahınlı olarak yeniden planlanmıştır. Üçüncü sahında Nureddin Mahmud Zengi’nin adının olduğu 1174 tarihli Arapça yazılı sütun başlığı, Zengiler döneminde restorasyonun başladığını, at nalı kemerli doğu kapısındaki Arapça yazılı Melih el-Adil 1192 tarihi ise anılan cami restorasyonunun Eyyubiler döneminde bitirildiğini göstermektedir. Harran Ulu Camii; palmet, lotus, örgü ve kıvrık dallı stilize çatallı rumi desenlerle nakış gibi bezenen kemerler, konsüller, mimari parçalar ve kompozit Korint sütun başlıklarıyla Anadolu’nun en zengin taş süslemeli camisi, Anadolu’nun en büyük anıtsal camisi ve Anadolu’nun en büyük revaklı avlulu ve şadırvanlı camisi olarak da anılmaktadır. Mihrabın duvarında, kent yöneticilerinin camiye girdiği kapı geçişi ve taş basamaklar ile harim içindeki çeşme de benzersizdir.
Çarşı hamamı; Ulu Camii’nin doğusunda yer almaktadır. Kuzey-güney yönünde sıcaklık, ılıklık, soyunmalık aynı aks üzerindedir. Soyunmalığın diğeri batısındadır. Isı kaybını önlemek için zemini sokak kotundan aşağıdadır. Sıcaklık, merkezde apsisli kare bir salon ve etrafında apsisli dikdörtgen salonlardan oluşmaktadır. T biçimli ayaklar birbirine kemerlerle bağlıydı. Bu kemerlerden sadece ortadaki apsis kemeri sağlamdır. Kemerlerde hayvan figürlü freskler bulunmaktadır. Döşeme altında hipokaust ısıtma sistemi vardır; çift külhanlıdır. Emeviler döneminde yapılan bu hamamın sıcaklığının batısına, Zengiler döneminde bir hol ve altı adet hücre tipi oda eklenmiştir. Duvarlarda yatay çift sıra künk hattı, odaları dolanmaktadır. Odalarda kurnalar mevcuttur.
Şadırvanlı avlu ve umumi tuvaletler, Harran Çarşı Hamamı’nın güneydoğusunda bulunmaktadır. Avlunun ortasında etrafı kanallı şadırvan vardır. Maksemden kuzeye uzanan taş kanal, avlunun etrafını dolaşarak, tuvaletlerin ve şadırvanın suyunu sağlıyordu. Kesme taş ve tuğla örülü kubbesi şadırvanın üstüne düşmüştür. Şadırvanın etrafında düşen pembe mermer sütunlar ve bazalt sütun başlıkları görülmektedir. Avlunun etrafında yan yana tuvaletler görülüyor. Aralarında 10 - 15 santimetre genişliğinde tuğla duvarlar bulunmaktadır. Mahremiyetin korunduğu bu yönüyle, Yunan ve Roma latrinalarından farklıdır. Tuvaletlerde, metal musluk izli taş kanal, küçük su haznesi ile kanalizasyon gideri yer almaktadır. Avlu etrafında 32 adet tuvalet bulunmaktadır.
Hamamın kuzey bitişiğinde yer alan Doğu Çarşısı; iki bölümden oluşmaktadır. A bölümünde seramik, cam ve metal eşya satan dükkanlar ile B bölümünde kumaş, zücaciye ve yiyecek satan dükkanların olduğu, bulunan malzemelere göre tespit edildi. Dükkanlar avlu etrafında yer almaktadır. Salonlarda sekiler görülmektedir. Çarşının bazı bölümleri iki katlıydı. İbni Cübeyr, Harran’ın çok düzenli, üstü ahşap örtülü çarşıları olduğundan bahsetmektedir.
Harran Ulu Camii’nin doğu sokağına açılan Miskçi dükkânı; işlik, salon ve depolardan meydana gelmektedir. Bu dükkan, güzel kokuların hazırlandığı ve kürevi konik kapların sıvılarla doldurulduğu işlik, bunun kuzey bitişiğinde havuz, güneyinde kapların teşhiri amaçlı kullanılan salon, onun güney bitişiğinde hammaddenin korunduğu depo ile damıtma ve depo amaçlı kullanılan diğer işlikten oluşmaktadır. Bu yapıda bulunan yüzlerce kürevi konik kap, bir kazıda bulunan en fazla kürevi konik kap özelliği taşımaktadır. Burada ayrıca silindir gövdeli benzersiz (ünik) bir şişe de bulundu. Gövdesinde birbirine dolanmış iki ejder dört defa tasvir edilmektedir.
Kale hamamı; İçkale’nin ikinci katında güneyde, MS XII. yüzyılda inşa edilmiştir. Yıldızvari altıgen merkezi plan tipiyle İslam mimarisinin Anadolu’daki ilk örneklerinden biri olma özelliği göstermesi açısından önemlidir. Güney-batı doğrultusundaki hamamın soğukluk, soyunmalık, ılıklık, bir ve iki numaralı sıcaklık, sıcak su deposu ve külhanı aynı doğrultudadır. Sıcak su deposu ve külhanın üst örtüsünün sivri tonozları tamamen, sıcaklıkların kubbeleri ve ılıklığın aynalı tonozu kısmen korunmuştur. Duvarlar kesme blok taş, tonoz ve kubbeler tuğla örülüdür. Tabanı düzgün kesilmiş plaka taşlarla döşelidir. Soğuklukta çeşme, havuz, su kanalı ve tuvaletler; soyunmalıkta sekiler ve çeşme; ılıklıkta seki; sıcaklık odalarında kurnalar ve taş tekne yer almaktadır. Zeminden 0,8 metre yüksekte çift künk hattı odaları dolanmaktadır. Her kurna hizasında, künklerde musluk delikleri görülmektedir. Döşeme altında hipokaust yer almaktadır. Sıcak su deposunun altında külhan ocağı mevcuttur.
Konutlar; Harran Höyüğü’nün kuzey eteğinde meydana çıkarılmıştır. Bu evler, dar sokaklara açılan bitişik nizamlı, dikdörtgen ve kare planlıydı; çok odalı bu konutlar tek veya iki katlıydı. Evlerde oturma odası, mutfak, kiler, ahır ve depo işlevli mekanlar görülmektedir. Odalarda küçük nişler, ocak ve tandırlar bulunmaktadır. Taban sıkıştırılmış toprak, taş veya tuğla döşelidir. Sokak kenarlarında geniş su kuyuları da yer almaktadır. Her evin avlusunda temiz su kuyusu bulunmaktadır. Kapaklı taş tuvaletler ve taş kanallar da avluda yer almaktadır.
Höyüğün tepesinde değirmenler (madar) de mevcuttur. Bazalt değirmen taşları ve tekneleri sağlamdır. Bunların etrafında değirmenin odaları bulundu. Höyük’teki Ortaçağ kültür katında Zengi ve Eyyubi dönemleri tespit edilmiştir.
Hayat el-Harrani Türbesi; türbe ve cami, şehir surunun dışında, kuzeybatıdaki mezarlık alanın bitişiğindedir. İbn Cübeyir, buradan küçük bir mescit ve Şeyh Hayat’ın evi olarak bahsetmiştir. Caminin kapı üstü kitabesinde türbenin Şeyh Hayat’ın oğlu Ömer tarafından MS 1196 tarihinde yapıldığı yazılıdır. Kubbeyle örtülü türbede Hayat el-Harrani’nin sandukası bulunmaktadır. Cami dört kubbeli olup, taç kapısı üstünde taş kubbeli minber minare yer almaktadır. Bu yapı çok sayıda onarım geçirmiştir.
Yakın Çağ
Konik kubbeli evler; arı peteği biçiminde, Ortaçağ kalıntılarının üstüne XIX. yüzyıldan itibaren inşa edilmiştir. Oda üzerine bindirme tekniğinde tuğlaların üste doğru konik biçimde örülüp yükseltilmesiyle yapılmıştır. Evlerde 2-15 arası kubbe görülmektedir. Kubbelerin tepesinde ışıklık veya baca işlevi gören açıklık bulunmaktadır. Bazı odalarda ikili, üçlü; altılıya kadar kubbe grupları içerde kemerlerle birbirine bağlanarak geniş mekanlar elde edilmiştir. Odadan odaya geçiş, kemerli kapılarla sağlanmıştır. Bu evler yazın serin, kışın ılıktı. Harran’ın bu evlerine benzeyen İtalya’nın Alberobello kentiyle Harran kardeş şehir olmuştur. Günümüzde konik kubbeli evlerden üç tanesi, ziyaretçilere Harran kültür evleri olarak hizmet vermektedir. Bu evlerden diğeri ise butik otel olarak hazırlanmaktadır.
Harran’a ait eserlerin sergilendiği ve bulunduğu müzeler; Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Ankara Etnografya Müzesi, British Müzesi, Ashmolean Müzesi’dir. 2019 yılında Harran Örenyeri’ne gelen ziyaretçi sayısı ise 78.950’dir.
Referanslar
Gadd, C. J. (1958). The Harran Inscriptions of Nabonidus, Anatolian Studies, 8: 35-92; Önal, M. (2019). Harran 2017 Yılı Çalışmaları, 40. Kazı Sonuçları Toplantısı, 2: 632-650; Rice, D. S. (1952). Medieval Harran: Studies on Its Topography and Monuments, I. Anatolian Studies, 2: 36-84; Şeşen, R. (1996). Harran Tarihi. Ankara: Türkiye Dinayet Vakfı Yayınları; Yardımcı, N. (2007). Mezopotamya’ya Açılan Kapı Harran. İstanbul: Ege Yayınları.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Bakkal, A. (2006). I. Uluslararası Katılımlı Bilim Din ve Felsefe Tarihinde Harran Okulu Sempozyumu. Şanlıurfa, Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi; Ekinci, A. (2008). Harran Mitolojisi ve Tarihi. İstanbul: Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları; Green, T. M. (1992). The City of the Moon God – Relgious Traditions of Harran. Leiden, New York, Köln: E. J. Brill; Gündüz, Ş. (2012). Anadolu’da Paganizm Antik Dönemde Harran ve Urfa. Ankara: Ankara Okulu Yayınları; İbn Cübeyr (2008). Endülüsten Kutsal Topraklara (İ.Güler, Çev.). İstanbul: Selenge Yayınları; Kürkçüoğlu, A.C. (2013). Şanlıurfa İli Camileri. Ankara: Şanlıurfa Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Yayınları; Llyod, S. ve Brice, W. (1951). Harran, Anatolian Studies, 1: 77-111; Mez, A. (1892). Geschichte der Stadt Harran in Mesopotamien bis zum Einfall der Araber (Yayımlanmamış doktora tezi). Strassburg: Universitäts Buchdruck von J. H. Ed. Heitz (Heitz & Mündel); Önal, M., Mutlu, İ. ve Mutlu, S. (2019). Harran ve Çevresi Arkeoloji. Şanlıurfa: Şurkav Yayınları; Özfırat, A. (1994). Eskiçağ’da Harran. İstanbul: Arkeoloji Sanat Yayınları.