De La Motraye, Aubry

Seyyah ve Seyahatname Seyyah

(1674 - 1743)

Fransız asıllı Aubry de La Motraye, İngiltere’ye yerleşmiş bir Huguenottu. Zengin bir eğitim aldıktan sonra 1696 yılında seyahat etmeye başladı ve 26 yıl boyunca Kuzey Avrupa, Kırım, Yakın Doğu, Rusya, Prusya ve Polonya’yı gezdi. Çeşitli hükümdarların danışmanı ve ataşesi olarak yaptığı diplomatik seyahatlerini, ticaret faaliyetleri ve koleksiyonculuk merakıyla bir arada sürdürdü.

69 yıllık yaşamının yarıya yakınını yolculuklarda geçiren seyyah, 1696’da ilk olarak Roma’ya, Katolikliğin merkezine gitti. İlk baskısı 1723’te Londra’da yapılan Motraye Seyahatnamesi İtalya’daki kent anlatımlarıyla başladı; Kuzey Afrika ve Avrupa’da bazı bölgeler ile devam etti. Ardından, 1698’den itibaren 13 yıl yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu anlatımları geldi ve İsveç, Kuzey ve Doğu Avrupa anlatımlarıyla sona erdi. Eser, daha sonraları büyük ün kazanacak olan William Hogarth’ın bazı ilk gravürlerini de içerdi. Birinci cildinin dokuzuncu ve on birinci bölümleri Türkiye seyahatini içermektedir. İlk konakladığı yer olan İzmir’le başlayan anlatım, Efes Antik Kenti, Sakız, Sisam ve bazı diğer adalarla devam etti. Ardından imparatorluğun başkentiyle ilgili uzun bölüm geldi. Bu bölümde Motraye, kendine özgü üslûbuyla XVIII. yüzyıl Osmanlısı hakkında çok ilginç ve değerli bilgiler verdi. Diğer seyyahlar gibi, uzun uzun betimlemelere girmekten kaçındı; “Benden önce yeterince ayrıntılı açıklamalar yapılıp, her şey yazıldığından, doğrusu ben ekleyecek fazla bir şey bulamıyorum” diyerek gezdiği yerlerin daha önce değinilmemiş ve kendisine ilginç gelen yönlerini anlattı.

Seyahatnamenin Türkiye bölümündeki şu satırlar yazarın Osmanlı ülkesindeki izleniminin ilginç bir bölümüdür: “Türkiye’de kaldığım 14 yıl içinde, bu şehirde bir kişinin bile hırsızlık yüzünden cezalandırıldığını duymadım. Farklı kültürler birbirlerini çekemez, nefret ederler; bu, Muhammedizm, hatta Hıristiyanizm kadar eski bir olgudur. Ama böyle bir nefret Türklerde herhangi bir kötülüğe yol açmamaktadır. Çünkü kendilerinden ne kadar farklı olursa olsunlar, kimsenin dinine karışmazlar. Dinsel nefret bu kadar etkili olmasaydı Avrupamız kim bilir ne kadar mutlu bir yer olurdu.”

Eserlerindeki çarpıcı gravürler nadir konular işlerken hem şehirlerden görünümler hem günlük yaşamdan sahneler sergilemekteydi. Motraye’ın yaptığı ayrıntılı betimlemeler ise yapıtını yazı gücünün görüntülerden daha da etkili olduğu ilk gezi metinlerinden biri konumuna yerleştirmektedir. Ayrıca sayfa kenarlarında günlük niteliğinde düştüğü notlar bugüne dek araştırmacılar için son derece değerli bir veri oluşturmaktadır.

İlk yolculuğunda, 1696’da Paris’ten Roma’ya, İskenderiye’ye, Lizbon’a ve nihayet İngiltere’ye gitti. İkinci yolculuğunda Motraye 1698’de bir İngiliz gemisi ile Gravesend’den denizyoluyla İzmir’e gitmek üzere yola çıktı; Cebelitarık boğazından geçerek Ege adalarına geldi. Gemilerine balık getiren bir balıkçı teknesi ile Patmos Adası’na ayak bastı. Oradan Klazomenai’ye (Urla) geçip İzmir’e devam etti; burada beş ay kaldı. Eserinde kenti tarif etti, İngilizlerin yörede sürdürdüğü ticarî faaliyetler, Aziz Polikarpos’un mezarı, İzmir civarındaki bağlar ve 1688 yılı depremi hakkında yazdı. 1699 yılının Şubat ayında Efes’i ziyaret etti ve Sakız’a devam etti. Adayla ilgili yazdıkları arasında sakıza ve adadaki başka aromalara da değindi. Samos’ta (Sisam) üç gün kalıp Hera Tapınağı’nın harabelerini ziyaret etti. Bulunduğu her yerde özellikle sikke arama alışkanlığı olduğu için 1699 Mayıs ayı sonlarında İzmir’den ayrılırken beraberinde Midilli’den ve Çanakkale Boğazı'ndaki limanlarından sağlamış olduğu epey miktarda sikkeyi de yanında götürdü.

İstanbul’da bulunurken o sıradaki siyasi olayları, padişahın yabancı elçilerle diplomatik ilişkilerini, liman, donanma, göze çarpıcı köşkler, Kadıköy, Ayasofya, camiler, Topkapı Sarayı, harem, büyük hükümdarın kabul günleri, Bizans hipodromunun kapladığı alan, tarihî sütunlar, Rum, Ermeni ve Yahudi mezarlıkları, Türk nikâh düğünü, dervişler, bedestenler, hanlar, ramazan ayı ve sultanın yüzlerce rütbeli ve saray görevlisinden oluşan maiyeti ile beraber girişini ya da geçit törenini ayrıntılı bir biçimde anlattı.

İzmit’i (Nikomedeia) ziyaret edip 1703 yılına kadar Bursa’da kaldı, aynı yılın Nisan ayında Ankara’ya doğru yola çıktı. Ankara hakkında yazarken birçok şeyin yanı sıra buradaki eski Yunan yazıtları, Rum piskopos ve kiliseler hakkında da bilgiler verdi. Sinop’tan geçti (burada sikke satın aldı) ve Amasra (Amastris) yolundan İstanbul Boğazı’na girdi. 1703 yılının Temmuz ayında La Motraye Edirne’de vuku bulan olayların bir görgü tanığı olarak kitabında her şeyi aktardı. Reformcu eğilimleri olan Sultan II. Mustafa’nın Karlofça Antlaşması’ndan (1699) sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun içişlerini daha iyi bir duruma getirme çabaları ile tahtı yitirişi, hatta Rum Patriği ile patrikhane kilisesi hakkında da yazdı. 1707 yılının Haziran ayında narenciye yüklü bir Yunanlı yelkenli teknesiyle Sakız’dan kalkıp yine İzmir’e geldi ve burada üç hafta kaldı; oradan Naksos’a uğrayarak Santorini’ye vardı ve burada üç gün kaldı. Daha sonra ise Amorgos, Naksos ve Andros’tan geçerek Selânik’e vardı. İki gün Aynaroz’da kaldı; Enez (Ainos) ve Edirne’ye (Adrianopolis) gitti. Edirne’de ayrıca bir Rum düğününü de tarif etti ve nihayet yeniden İstanbul’a döndü.

Doğu’dan temelli olarak ayrıldığı 1710 yılına dek Osmanlı İmparatorluğu başkentinden yola çıkarak Malta ve Barselona’ya dek varan bir güzergâhta Midilli, Çanakkale Boğazı’nın Trakya kıyısındaki şehirler, Tenedos (Bozcaada), Limnos (Limni), Truva, Psara Adası, Ege adaları, Monemvasya, Girit, Zante ve daha birçok yeri ziyaret etmeye devam etti. Bunun yanı sıra siyasal olayları tarif etmeye ve özellikle antik sikke aramaya ve satın almaya da hiç ara vermedi.

1713 yılında Kuzey Avrupa’ya yaptığı birçok yolculuktan sonra yeniden İstanbul’da bulundu; buradan yola çıkıp Doğu Trakya’yı geçerek Filibe ve Sofya’ya geldi, Belgrat ve Viyana’ya uğrayıp Hollanda’ya devam etti ve nihayet İngiltere’ye ulaştı. 1714’te yine Osmanlı İmparatorluğu başkentine döndü; bu yolculukta ise Almanya, Macaristan ve Doğu Karadeniz kıyılarını gezdi.