De La Broquière, Bertrandon

Seyyah ve Seyahatname Seyyah

(1400 (?) –1459)

Doğum tarihi hakkında net bir tarih bilinmemesine rağmen hayat hikâyesinden ve kitaplarından 1400 yılının civarında doğduğu tahmin edilmektedir. Fransa’da Toulouse yakınındaki La Broquière arazisinin sahibi olan soyluydu. 1421’de Burgonya dukası III. Philippe Le Bon’un sarayında Écuyer Tranchant (hükümdarın sofrasında hizmet eden bir soylu) olarak hizmet etti. Philippe Le Bon tarafından 1432’de Anadolu’ya gizli bir seyahate gönderildi. Bu seyahatteki görevi İslam devletleri ve Osmanlılar hakkında bilgi toplamaktı. Bertrandon, 1432 yılının Şubat ayında Fransa’nın güneyine inmek üzere yola çıkarak Chambery üzerinden Torino’ya geldi ve oradan Bologna-Floransa yoluyla Roma’ya indi. 25 Mart’ta Roma’dan ayrılan seyyah Rimini ve Ravenna’dan geçerek Venedik’e gitti. Buradan da 8 Mayıs günü Hristiyan hacı adayları ile dolu iki gemiden birine binerek Parenzo, Pola, Zara ve Mora’da Modon limanlarına uğrayarak Girit Adası’na geçti. Oradan Rodos’a, sonra da Kıbrıs’ın Baf Limanı’ndaki kısa bir duraklamadan sonra Yafa Limanı’na ulaştı. Bertrandon, Hristiyan hacısı görünümüyle Kudüs’e gitti. Kutsal yerleri ziyaret ettikten ve Kudüs çevresinde biraz dolaştıktan sonra Akka-Beyrut yoluyla Şam’a geçti. Burada Müslüman kılığına girdi ve Mekke’den dönen 3.000 develik bir kervana katıldı. Hama üzerinden Antakya’ya ulaştı. Bu bölgede hüküm süren Ramazanoğluları ile bilgiler verdi. Adana ve Toroslar üzerinden Konya’ya geçerek Kıbrıs elçileriyle birlikte Karamanoğlu İbrahim Bey’in huzuruna çıktı. Sonra sırasıyla Aksaray, Ilgın, Çay, Afyonkarahisar ve Kütahya’dan geçerek Bursa’ya vardı. Daha sonra İzmit ve Tuzla üzerinden Üsküdar’a geldi. Önce Galata’ya geçti, ertesi gün ise Bizans imparatoru VIII. Ioannes Palaiologos ile imparatoriçe Maria’nın huzuruna çıktı. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra II. Murad’la görüşmek amacıyla Edirne’ye gitti. Padişahın orada olmadığını öğrendikten sonra Dimetoka, İpsala, Enez, Megri ve Gümülcine’den dolaşıp Yenipazar’a ulaştı. Sonra padişahla buluşmak için tekrar Edirne’ye döndü. Padişahın huzuruna çıktı ve padişahı tanıma şansını elde etti. II. Murad’dan çok etkilendi ve seyahatnamesinde onu öven bölümler yazdı. Edirne’de bazı törenleri izledi, Filibe, Sofya, Pirot, Niş, Alacahisar, Belgrad, Segedin, Budin, Viyana ve Münih’ten geçerek Konstanz’a vardı ve Philippe Le Bon’a ulaştı. Başarılı olduğu seyahatinden sonra Philippe Le Bon onu başka diplomatik görevlere de gönderdi. Seyahatten dönüşünden 24 yıl sonra kitabını yazdı ve Le Voyage D’outremer (Denizaşırı Seyahat) ve seyahatnamesini dukaya sundu. Seyahatnamenin nüshalarından anlaşıldığı üzere 09. 05. 1459 yılında Fransa’da Lille’de öldü ve Saint Pierre Kilisesi’ne gömüldü. Seyahatnamenin dört yazma nüshası olduğu bilinmektedir. Belçika’da bazı el yazması kopyalar bulunmaktadır. Philippe Le Bon’a seyyahın eliyle sunulan esas nüsha Paris’te Bibliothèque Nationale’dedir (env. no. 9087). Bu yazmadaki bir minyatürde, tamamen bir Batı Avrupa şehri görünüşü ile İstanbul’u tasvir etti. Eser 1453’ten kısa süre sonra yapıldığı için şehir Türkler tarafından kuşatılmış halde görünmektedir. Türk kadırgalarının Galata sırtlarından aşırılışı ile Haliç’in ucunda Türkler tarafından yapılan fıçılı köprüyü göstermektedir. Bibliothèque Nationale’deki diğer iki yazmadan (env. no. 5593, 5639) başka, Bibliothèque de l’arsenal’de de 10. 09. 1460’ta bir kopya daha bulunmaktadır. Seyahatname, yazıldıktan sonra 1804 yılına kadar unutuldu. İlk defa Bibliothèque Nationale’in yazmalar bölümü şefi J. B. Legrand D’Aussy tarafından 1799’da tanıtıldı ve 1804’te kısaltılarak yayımlandı. Daha sonra farklı bölümleri eklenenen seyahatname, çeşitli dillere çevrilerek yayımlandı. Türk tarihiyle çeşitli şehir ve kasabaların XV. yüzyılın ilk yarısındaki durumlarına dair çok değerli bir kaynak olan eserin yazarı hakkında N. Lorga, bütün seyyahların en ilgi çekici olanı demekte, Fransız edebiyatında Türkler hakkında bir tez hazırlamış olan Dana Rouillard da Türkleri çok liberal biçimde değerlendiren bu seyahatnâmenin, yazıldığı dönemde hemen basılmamış olmasının Fransızların Türkler’i tanımaları bakımından büyük bir kayıp olduğunu belirtmektedir. Rouillard, “Fransızlar, din ayrılığından gözleri kararmış Hristiyan hacıların verdikleri bilgilerle ve İstanbul’un arkasından da Rodos’un fethinin uyandırdığı olumsuz duygularla, Türkleri medeniyet âlemine çullanan barbar sürüsü olarak gördüler. Hâlbuki Bertrandon’un kitabı matbaanın keşfiyle beraber basılarak yayılmış olsaydı, Fransızlar Türkleri çok daha olumlu tanıyacaklardı” der. Bertrandon’un yazısında gerçekten ilgi çekici görüşler vardır. Bertrandon, Türklerin kuvvetini anlamak üzere gönderilmiş bir ajan olmakla beraber bu görevi yerine getirirken onları küçümseme yolunu tutmadı ve gerçek meziyetlerini, üstünlüklerini tanıtmaktan çekinmedi. Türklerde gördüğü iyi şeyleri takdirle belirtti ve bu arada onları Hristiyanlardan meselâ Rumlardan, Macarlardan üstün tuttuğunu da vurgulamaktan kaçınmadı.

Yararlanılan Kaynaklar

Eyice, S. (1975). Bertrandon De La Broquière ve Seyahatnamesi, İslam Teknikleri Enstitüsü Dergisi, 6(1-2): 85-126.