Cizre Kalesi

Doğal ve Kültürel Miras Kale

Şırnak’ın Cizre ilçesi sınırları içerisinde, Cudi ve Gabar dağ sıralarının kesiştiği alanın güneyinde ve Dicle Nehri’nin güney kıyısında yer almaktadır. Yukarı Mezopotamya olarak adlandırılan bölgenin doğusunda kalan Cizre, stratejik ve bir o kadar da önemli ticari ve askeri yolların kavşak noktasında kuruludur. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, Dicle’nin Türkiye’yi terkedip Suriye topraklarına girdiği mevkiin çok yakınında bulunan Cizre, Anadolu’yu Kuzey Mezopotamya’ya bağlayan, Büyük İskender’in de Dicle’yi aşarken kullandığı önemli bir geçit noktası olan ve Ortaçağ Arap coğrafyacılarının sık sık sözünü ettikleri ve başlangıçta Cezîre adıyla anılan şehir, daha sonra Cezîre-i İbn Ömer adını almıştır. 639 yılında başlayan İslami fetihlerle beraber adı geçen bölge, Dicle Nehri’nin bu alanda kıvrılıp, bir su adası gibi görüntü oluşturmasıyla, Arapça ada anlamına gelen el-Cezire ismiyle anılmaya başlamıştır. 135 yıl kadar askeriyenin denetimi altında kaldı ve güvenlik tedbirleri nedeniyle de araştırılamamıştır. 2010 yılında Hudut Tabur Komutanlığı olarak kullanılmasına son verilerek askeriye tarafından boşaltılması sonrasında, Cizre Kaymakamlığı’nın yürüttüğü Şehri Nuh Diriliyor başlıklı proje kapsamında 2013 yılında şehrin sur duvarlarında restorasyon çalışmaları başlatılmıştır. Bu çerçevede, Cizre Kaymakamlığı, Mardin Müze Müdürlüğü’ne yapmış olduğu başvuruyla, Birinci Derece Arkeolojik Sit Alanı olan Cizre Kalesi’nde, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni, Kalkınma Bakanlığı’nın ve Cizre Kaymakamlığı’nın maddi destekleri ile Mardin Müzesi Müdürlüğü’nün başkanlığı ve Batman Üniversitesi’nden Prof. Dr. Gülriz Kozbe’nin bilimsel danışmanlığı altında 2013-2017 yılları arasında restorasyon ve bilimsel arkeolojik kazı çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Ancak gerek maddi kaynak, gerek mücbir sebeplerden dolayı arkeolojik kazılar tamamlanamamıştır.

Cizre ilçe merkezinde, Dicle Nehri kenarında,50 hektar genişliğinde düz bir alanda kurulmuş olan kale, Anadolu’nun birçok kalesinde olduğu gibi dışkale ve içkale olarak iki bölümden oluşmaktadır. Cizre Kalesi’nde 2013-2017 yılları arasında birçok alanda çalışmaların yürütülmesinin yanı sıra özellikle ön plana çıkan yemekhane binası, sarayburnu, karargâh binası, seyfiye mescidi/medresi, mem u zin zindanı, surönü ve müştemilat alanı gibi sektörlerde gerçekleştirilen kazılar sonucunda yapıların özgün halleri ortaya çıkarılarak restorasyon çalışmaları da yapılmıştır.

Cezire bölgesinin muhkem Cizre Kalesi surlarında iç kaleyi çevreleyen bir dış sur sisteminin bulunduğu, iç kalede yer alan yönetici sarayı, beylerin konutları, mescit, işlik ve ambar gibi yapıların yanı sıra surlarla çevrili alan içinde su kuyuları, kanallar ve sarnıç gibi bir kalede bulunması gereken ana bölümler de yer almaktadır. Bu açıdan bakıldığında Cizre içkale yerleşmesi, bir kale-saray yerleşmesi olması ve zaman içinde eklentilerle onarılması bakımından farklı dönem ve fonksiyonlara sahip yapılardan oluşan bir mimariyi içermektedir. Cizre Kalesi kazıları sonucunda arkeolojik olarak kanıtlanabilecek en erken veri, halk arasında Mem u Zin zindanı olarak adlandırılan ancak aslında bir burç yapısı olan mekândır. Burcun at nalı planı, Geç Roma İmparatorluk döneminde yoğun olarak sur duvarlarının giriş kısımlarında tercih edilen bir form olmasından dolayı burcun ilk temellerinin, Geç Roma döneminde (MS IIII-V. yüzyıl) atıldığını söylenebilir. Kaledeki en erken arkeolojik veri olan bu giriş burcuna dayanarak IV.yüzyıldan itibaren bir tahkimat olduğu kabul edilen Cizre Kalesi, içkale sınırları içinde saray yapısı, işlikler, aslanlı kapı, hemen yanında yer alan sarayburnu ve Cizre burçlarının sertacı Belek burcu ile XII. yüzyılda Artukoğulları hâkimiyetinde bir kale-saray yerleşmesi olarak ilk şeklini almış olmalıdır. Cizre Kalesi’nde bulunan sikkelerin en erkeni ve XII. yüzyıl Musul Atabeyliği’ne tarihlendirilmiş olanlar, bu yüzyıldan itibaren kalenin Zengi Devleti açısından önemli bir savunma merkezi olduğunu kanıtlar niteliktedirler. Yeni mimari yapılaşmanın ilk etabını, XIV. yüzyılda inşa edilen seyfiye mescidi ve medresesi ile aslanlı kapıdan başlayıp mescit ve medrese’nin önünden saraya doğru devam eden mimari yapı kalıntıları oluşturmaktadır. Söz konusu Artuklu dönemi mimarisi ile ilintili tipik Artuklu sırsız seramiklerinin yoğun olarak ele geçmesi de bu dönem açısından önemlidir. Kuzey sur duvarına dayandırılarak yapılmış olan, XVI. yüzyılın başlarına, bir başka deyişle, Cizre Azizan Beylği dönemine ait bir bey konutu olduğunu düşündüğümüz ve askeriyenin kullanımından dolayı bugün karargah binası adıyla anılan yapı, ön plana çıkmaktadır. Geniş iç hacmi ve birbirinden bağımsız bölümlü yapısı ile şehre gelen misafirlerin, kervan sahiplerinin konaklama ihtiyacını karşılamak amacıyla kamusal bir yapı olabileceği gibi tonozlu ve kolonlu görüntüsüyle bambaşka amaçla yapılmış, saraya ait ihtişamlı bir mekân da olabileceğini düşündüğümüz ve askeriyenin son dönem kullanımından dolayı günümüzde yemekhane binası olarak adlandırılan mekanın da eklenmesiyle Cizre Kalesi’nin ana yapılar açısından XVI. yüzyılda son şeklini almış olduğu söylenebilir. Bununla birlikte kaledeki yapılaşma, kullanımdan kaynaklanan ihtiyaçlar nedeniyle birçok kereler geçirdiği tadilatlar doğrultusunda XVIII.-XIX. yüzyıllara dek uzun süre devam etmiş olmalıdır. Kazı çalışmaları sırasında VIII. yüzyıl Kütahya üretimi fincan ve kaplar, XIX. yüzyıla tarihlenen Osmanlı tek renk sırlıları, Osmanlı’nın XVII. yüzyıl sonrası tanıştığı tütün ile kullanıma giren binlerce lüle örneği gibi kalede ele geçen seramik ve küçük buluntular dikkate alındığında kalenin XVII. - XIX. yüzyıllar arası Diyarbakır sancağına, XIX. yüzyılın ortalarında ise Musul’a bağlanarak Osmanlı hâkimiyeti altında kalan ve kesintisiz XIX. yüzyıla hatta XX. yüzyıl başlarına kadar kullanımda kaldığını ve önemini koruduğunu göstermektedirler.

Bu bağlamda Cizre Kalesi’nin hem içkale hem de dışkale kesimlerindeki yapıların ihtişamının ortaya çıkarılmasıyla Cizre ilçesinde, içkale’de yer alan yemekhane binası, karargâh binası, çamaşırhane binası, Hamidiye kışlası ve Mem u Zin Zindan’ın yer aldığı yapıların müze olarak kullanılması Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından uygun görülüp bu bağlamda çalışmalar devam etmektedir. Zengin buluntu çeşitliliğine sahip Cizre Kalesi’nde kazı ve restorasyon çalışmalarının tamamlanmadığı, bilimsel kazı çalışmalarına devam edilmesi halinde kalenin eksiklerinin tamamlanmasıyla Cizre Kalesi’nin hem turizme kazandırılması hem de hak ettiği değeri göreceği beklenmektedir.

Yararlanılan Kaynaklar

Kozbe, G., Gök, S. (2018). Cizre Kalesi Orta Çağ Barbutin ve Kalıba Baskı Bezemeli Sırsız Seramikleri. Filiz Yenişehirlioğlu (Editör), XI. AIECM3 Uluslararası Orta Çağ ve Modern Akdeniz Dünyası Seramik Kongresi Bildirileri (ss.309-318). Ankara: VEKAM Yayınları; Kozbe, G., Güngör, A. (2020). Cezire bölgesinin Muhkem Kalesi: Cizre. (Baskıda); Tüzün, M. (2014). Cizre Tarihi, Arkeoloji, Bilim ve Sanat, Cilt-2. İstanbul: Nubihar Yayınları.