Çadır Höyük ve Kazı Çalışmaları
Arkeolojik Kazı Doğal ve Kültürel Miras Yerleşim Kazısı Höyük
Çadır Höyük, Eğri Özü Vadisi’nin kuzeyinde bulunmakta olup ve doğu batı istikametinde uzanmaktadır. Alçakta kalan bir kayalık üzerine kurulmuş olan höyüğün güneyinden ve batısından küçük birer dere geçmektedir. Höyük, 240x185 metre boyutlarında, ova düzleminden yaklaşık 32 metre yükseklikte yer almaktadır. Çadır Höyük’de yerleşik hayatın olduğu dönemlerde arazinin daha sulak olduğu yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Höyükteki ilk kazı çalışmalarına Chicago Üniversitesinin Oriental İnstitute desteğiyle 1927 yılında H. Von der Osten ve Erich Schmidt’in başkanlığında başlanmıştır ve kazılar 1932 yılına kadar devam etmiştir. 1993 yılında Çadır Höyük’e Alişar Yüzey Araştırması Ekibi tarafından gerçekleştirilen kısa süreli gezi sırasında yapılan incelemelerde Çadır Höyük’ün bulunduğu alanın Gelin Güllü Barajı Göl sularından etkilendiği görülmüş ve 1994 yılında aynı ekip höyükte küçük çaplı bir kazı çalışması yürütmüştür. Kazılara bir süre ara verildikten sonra 1998 yılında Chicago Üniversitesinden R.L. Gorny başkanlığında tekrar bir kazı süreci başlatılmış ve 2009 yılına kadar devam etmiştir.
2012 yılında New Hampshire Üniversitesinden Gregory McMahon başkanlığında Çadır Höyük’te yeni dönem kazılarına başlanmıştır. Yapılan höyük kazılarında, Roma-Bizans dönemlerine ait geç tabakalara; ayrıca Geç Demir Çağı; Karanlık Çağ bulgularına rastlanılmıştır. Bu tabakaların hemen altında ise Son Kalkolitik Çağ sonuna tarihlenen birinci ve ikinci tabakalar ve Orta Kalkolitik Çağ’a tarihlenen üçüncü tabakalar bulunmuştur. Genel olarak söylenebilir ki; yürütülen kazılarda Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Demir çağları ile Bizans ve İslami dönemlerinin tabakaları da mevcuttur.
Son Kalkolitik döneme ait birinci tabakanın geç dönemlerde gerçekleştirilen teraslama çalışmaları nedeniyle düzleştiği ve tahrip olduğu bildirilmektedir. Üçüncü tabakada ise taş temelli kerpiç duvarlar; sıkıştırılmış tabanlar ve amacı anlaşılamayan silo benzeri taş temelli kerpiç tuğlalarla inşa edilmiş sıvalı ufak yapılar bulunmaktadır. Tepedeki diğer açmalarda ise Son Kalkolitik döneme ait ahşap direklerle desteklenen kerpiç bir teras, kuzeybatı-güneydoğu doğrultulu evler ve yanlarına inşa edilmiş duvarları sıvalı silolar ile karşılaşılmıştır. Tabanların altında ise gömülmüş halde bazı çömlekler bulunmaktadır. O Yamaçtaki açmada Orta Kalkolitik döneme ait birkaç paralel duvar ve duvarlarla ilişkili iyi sıvalı taban parçaları görülmüştür.
2013 yılında höyüğün güney yamacında açmalar yapılmış, önceki yıllarda belgelenmiş olan Yanık Ev ve Avlu'nun altındaki tabakalar detaylı bir şekilde incelenmiştir. 2013 sezonunda, iki ocak, bir ekmek ocağı, çanak çömlek üretimine ilişkin aletler ve büyük olasılıkla bir fırına sahip avlu ortaya çıkarılmış ve bu avluda apsidal planlı iki mimari yapıya rastlanmıştır. Konut olarak kullanıldığı düşünülen bu apsidal yapıların batı bitişinde ocak ve kilden depo birimleri ortaya çıkarılmıştır. Bu apsidal evler, MÖ dördüncü binyılın ortalarında bu bölgenin göçmen bir halk tarafından iskân edildiğine işaret etmektedir.
2014 yılı kazı çalışmalarında SES1-2, LSS 3, USS 9-10 açmaları üzerine çalışılmıştır. Bu açmalarda ortaya çıkartılan yapılar MÖ dördüncü binyılın ortasına tarihlendirilmektedir. Ayrıca yanık halde bulunan evlerden alınan numuneler de yapının MÖ dördüncü binyılın ortasına ait olduğunu bir kez daha kanıtlamaktadır.
Yüzey toplamalarında bulunan siyah parlak (açkılı) mal grubu nedeniyle Alişar İTÇ I tabakaları ile karşılaştırılan dolguların altındaki tabakalarda kırmızı-siyah açkılı mallar bulunmuştur. Bu mal grubunun bölgenin Kalkolitik Çağ’ı için tipik grubu oluşturduğu bildirilmektedir. Bu açkılı mallar taşçıl katkılı olup bazı parçaların hamurlarında ise bitkisel katkılar saptanmıştır. Ağzı kapalı olan kaplar kaba mallar olarak, küçük kâseler ise ince mallar olarak adlandırılmıştır. Meyvelik olarak adlandırılan ayaklı kaplar; Alişar örneklerine benzemektedir. Kapların içleri ve dışları boyalı ve açkılıdır. Genellikle görülen kısımlar siyah astarlı ve açkılı; içler ise açık kırmızıdan kahverengimsi griye değişen renk çeşitlemelerine sahiptir. Büyük kaplar kaba mal grubuna ait olup dış yüzlerine genellikle açık devetüyü renkli astar uygulanmıştır. Bu kapların sayıları az olmakla birlikte Alişar’da ki örneklerine benzeyen kazı ve nokta bezekli parçalar da ele geçirilmiştir. Alişar örneklerine benzeyen meyvelikler ve meyvelik tipi ayaklı kâseler tüm evrelerde de görülmüştür.
2014 yılı kazı sezonunda, 2012 kazılarında ortaya çıkartılanlara benzer çok büyük bir ocak bulunmuştur. Ocağın içinden biri yivli meyve kâsesi diğeri kırık bütün kap elde edilmiştir. USS 9 açmasında işlik veya depo olması muhtemel iki küçük oda haricinde küçük kül çukurlarıyla karşılaşılmış; bunların içinde kötü biçimde yapılmış birkaç hayvan heykelciği bulunmuştur.
Höyükte Yontma Taş dönemine ait obsidiyen artıklar ile çert ve kalkedondan dilgi ve benzeri aletler ile bazalttan yapılmış kâse ve öğütme taşlarına rastlanmıştır. Bazaltın bu bölgede muhtemelen bulunmadığından; dolayısıyla bunun ticari bir hammadde olması gerektiğinden bahsedilmektedir.
Evlerin tabanları altında Kalkolitik Çağ’a ait çömlekler içinde; bir pandantif dışında gömü hediyesi bulunmayan çocuk gömüleri bulunmuştur. 2014 yılında yapılan SES 1-2 açmalarında çocuk mezarlarına da rastlanılmıştır. Merkezi çöküntüde 1-2 yaşlarında bir çocuk, üzeri büyükçe bir küp parçasıyla örtülüdür. Güney çöküntüde ise, üzeri kırılmış, yüksek kaideli bir meyve kâsesiyle örtülmüş başka çocuk mezarı tespit edilmiştir.
Açmalardaki hayvan kalıntılarında koyun; keçi; domuz ve sığırın evcilleştirilmiş olabileceği ve avlanmada ceylanın olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca kaplumbağa kemiklerinin yoğunluğu da dikkat çekmektedir.
Çadır Höyük Kalkolitik/İlk Tunç Çağı bitki kalıntıları üzerinde yapılan analizler; emmer (triticum dicoccum); einkorn (triticum monococcum) ve ekmeklik buğdayın varlığını ortaya koymuş; bunların yanı sıra türleri ayrımlaşamamış tahıl; baklagil kalıntıları ve ot türlerinin de olduğu görülmüştür. SES 1-2 açmalarındaki çalışmalarda kayaların yanında, burçak ve buğday tohumları da az miktarda bulunmuştur.
Son olarak Çadır Höyük kazısında buluntuların Son Kalkolitik Çağ kültürüne dâhil olduğu belirtilmektedir; özellikle Alişar çanak çömleği ile Çadır Höyük çanak çömleği arasında benzerliklerden ötürü paralellikten bahsedilmektedir. Bu höyükte Son Kalkolitik Çağ-İlk Tunç Çağı geçişinin araştırılması amaçlanmaktadır. Üzerinde durulan ve araştırmaların yoğunlaşmasının amaçlandığı bir diğer konu ise işlevi anlaşılamayan silo benzeri yapılar olmuştur. Hiçbir bitki kalıntısı olmayan bu yapıların su depolamak; üzüm ezmek; bitkisel yağ çıkarmak ya da kült törenlerinde kullanmak üzere yapılmış olabileceği ileri sürülmektedir. Uzak hammadde ticaretinin yapıldığı; obsidyen ve bazalt buluntularının varlığından anlaşılan bu yerleşmenin; stratejik konumu ve besinleri saklamaya elverişli durumu sebebiyle bir savunma duvarı ile çevrilmiş olabileceği; olası yangın izlerinin ise bir saldırıya işaret ettiği düşünülmektedir. Yerleşmenin esas geçim kaynağının tarım olmasıyla beraber burada hayvancılık ve avcılık da yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Ronald L. Gorny, (2006). 2002-2005 Yılları Arasında Çadır Höyük’te Düzenlenen Arkeolojik Kazı Çalışmaları İkinci Bin Yerleşimleri, İdol Dergisi, Sayı, 30: 9