Aphrodisias Antik Kenti Kazı Çalışmaları
Arkeolojik Kazı Doğal ve Kültürel Miras Yerleşim Kazısı UNESCO Dünya Miras Alanı
-
2020
Karia olarak bilinen antik bölgenin iç kesimlerinde bulunmaktadır. Yakın çevresinde yer alan ve günümüze iyi durumda korunagelen diğer antik kentler kuzeydoğusundaki Hierapolis (Pamukkale) ve Laodikea ile kuzeybatısındaki Nysa’dır. Örenyeri bugün Aydın’ın Karacasu ilçesine bağlı Geyre Mahallesi’nde bulunmaktadır. Ziyaret saatleri kışın 08:30-17:00, yazın 08:00-19:00’dur ve haftanın her günü ziyarete açıktır. Örenyeri giriş bileti alan içerisindeki müze ziyaretini de kapsamaktadır.
Bu muhteşem antik kent, 09. 07. 2017’de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne kaydedilmiştir. 2019 yılında 92.400 kişi alanı ziyaret etmiştir. Antik dünyanın en büyük süs havuzu ve en iyi korunmuş stadyumlarından biri burada yer almaktadır. Aphrodisias, iyi korunmuş mermer ocakları, örenyeri içerisindeki antik dünyaya ün salmış heykeltıraşlık okulu ve örenyeri içerisindeki müzede sergilenen heykelleri ile Roma dönemi heykeltıraşlık sanatının tüm işlemlerini baştan sona detaylı bir şekilde anlamamızı sağlamaktadır.
Tarihçe
MÖ beşinci binyıldan (Geç Kalkolitik Çağ) itibaren iskân gördüğü bilinen Aphrodisias, MÖ II. yüzyılın başlarında, Hellenistik dönemde Seleukos krallarının teşviğiyle Menderes Vadisi'ni çevreleyen bölgede görülen yoğun kentleşme sürecinin başlangıcında bir Yunan şehir devleti olarak kurulmuştur. Şehir yönetimi MÖ I. yüzyıl boyunca Roma Cumhuriyeti’nin Anadolu’da yaptığı çarpışmalar esnasında her zaman Roma’nın tarafını tutmuş ve neticede sadakati nedeniyle Roma senatosunca MÖ 39 yılında çeşitli ayrıcalıklarla ödüllendirilmiştir. Özerklik, vergilerden muafiyet ve kutsal alanında sığınma hakkından oluşan bu ayrıcalıklar (eleutheria, ateleia, asylia) kentin gelecekteki refahının temelini oluşturmuştur. Hatırı sayılır ilk Aphrodisiaslı, MÖ 39 yılında karşımıza çıkan C. Julius Zoilos’tur. Octavianus-Augustus’un eski bir kölesi olan Zoilos gıpta edilen bu ayrıcalıkların sağlanmasında büyük olasılıkla aracı görevi üstlenmiş ve işleri idare etmek üzere memleketi Aphrodisias’a gönderilmiştir. Şüphesiz, MÖ 30’lu yıllar boyunca ve 20’li yılların içlerine kadar şehrin en nüfuzlu şahsiyetidir. Aphrodisias’ın en erken mermer yapıları bu döneme aittir ve Zoilos’un eserleridir.
Roma döneminde antik dönem standartlarına göre orta ölçekli ve sokakları birbirini dik kesen (ızgara planlı) bir kente dönüştürülmüştür. Yetmiş iki hektarlık bir alana ve yaklaşık 10 bin kişilik nüfusa sahip olmasına rağmen mimari tasarım anlamında genellikle metropollerde görülen bir görkeme sahiptir. Roma İmparatorluğu’na bağlı Asya eyaletinde özerk bir şehirdir. Kentin baş tanrıçası Aphrodite’ye adanan kutsal alan ve mermer heykeltraşlık eserleriyle ün salmıştır. Halk, Erken ve Orta Roma döneminde (MS I. ve II. yüzyıllarda) zenginleşmiştir. Bu dönemde, bir Roma şehrinde olması beklenen tüm kamusal yapılar mermer kullanılarak inşa edilmiştir. III. yüzyılın sonlarında yeni bir Roma eyaleti olan Karia’nın başkenti ve metropolisi seçilen Aphrodisias, Geç Antik Çağ boyunca (MS IV. ve VI. yüzyıl) klasik yaşam tarzını ve dokusunu, MS VII. yüzyılın genel kentsel çöküşüne dek korumayı başarmıştır. Bu dönemden sonra kent küçülerek yaşamını sürdürmüş ve XIII. yüzyıldan tüm bölge Türk hakimiyeti altına girmiştir 1950’lerden itibaren yavaş yavaş terkedilen köyde kalan az sayıdaki hane de 1974’te bir kilometre ötedeki yeni Geyre’ye taşınmıştır. Geyre halkı bugün örenyerinin hemen kuzeybatısındaki yeni yerleşimde yaşamını sürmektedir ve Aphrodisias’taki çalışmalara büyük katkı sağlamaktadır.
Aphrodisias Projesi
Aphrodisias, Avrupalı gezginler tarafından XVIII. yüzyıldan beri ziyaret edilmekteydi. XVIII. ve XIX. yüzyıllar boyunca antik kente birçok keşif gezisi düzenlenmiş, kent hakkında çeşitli yayınlar yapılmıştır. 1904-5’de P. Gaudin ve G. Mendel, 1913’te A. Boulanger ve 1937 yılında G. Jacopi kısa alanda süreli kazı çalışmaları gerçekleştirmiştir. Aphrodisias’ta günümüze kadar aralıksız olarak devam eden sistematik kazılar Türkiye Cumhuriyeti Basın, Yayın ve Turizm Bakanlığı (daha sonraları Turizm ve Tanıtma Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı) Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün himayesinde New York Üniversitesi Klasik Çağ Bölümünden Prof. Kenan Erim tarafından 1961 yılında başlamıştır.
Prof. Kenan Erim ve Kazı Projesi (1961-1990)
Kent merkezindeki anıtlara ve heykellere yoğunlaşan bu kazılarda dikkat çekici sonuçlara ulaşılmıştır. Başlıca kazı alanları arasında Aphrodite Tapınağı, Tiyatro, Güney Agora (Palmiye Parkı), Meclis Binası, Bazilika ve Sebasteion bulunmaktadır. Bu kazılarda ortaya çıkarılan buluntulardan çok özel bir seçki 1979 yılında alanda kurulan Aphrodisias Müzesi’nde görülebilmektedir. Prof. Kenan Erim 1990 yılında Ankara’da vefat etmiş ve Bakanlar Kurulu kararıyla Tetrapylon’un hemen yanındaki ağaçlık alana defnedilmiştir. Bazı kişisel eşyaları ve fotoğrafları örenyeri içerisinde Kenan Erim Salonu’nda sergilenmektedir.
Prof. R. R. R. Smith ve Güncel Çalışmalar (1991 - ...)
Profesör Erim’in 1990 yılındaki vefatı ile proje başkanlığı yine Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı ile Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün himayesinde, New York Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsünden Prof. R.R.R. Smith’e devredilmiş ve 1995 yılından beri de Oxford Üniversitesinin işbirliği ile devam etmektedir. 1991’den bu yana kazı başkanlığını yürüten Oxford Üniversitesi Lincoln College Klasik Arkeoloji ve Sanat Profesörü R.R.R. Smith ve ekibi, belgeleme, konservasyon, yayın ve buluntuların sergilenmesi konularına odaklanmıştır. Yarısından fazlası Türk olan Aphrodisias kazı ve araştırma ekibi farklı milletlerden gelen uzman ve öğrencilerden oluşmaktadır. Çalışmalar New York Üniversitesi, Oxford Üniversitesi, Geyre Vakfı ve çeşitli grup, kuruluş, şirket ve bireylerin ekonomik destekleri ile gerçekleşmektedir.
Aphrodisias’taki arazi çalışmaları 2020 yılı itibarıyla yedi ana proje üzerine yoğunlaşmayı hedeflemektedir: (1) Tetrapylon Caddesi’nin kazısı, (2) Kybele Evi’nin kazısı (3) Bazilika’nın anastylosisi ve kısmi restorasyonu, (4) Hadrian Hamamı’nın konservasyonu, (5) Güney Agora Havuzu’nun konservasyon ve restorasyonu, (6) Sebasteion Tapınağı belgeleme çalışmaları, (7) Aphrodisias Müzesi’nin avlusunda yeni bir sergi salonu hazırlanması.
Önemli Yapılar
Sebasteion
Sebasteion, Aphrodite ve Roma İmparatorluğu’nun Julio-Claudius hanedanına ithaf edilmiş görkemli bir tapınak kompleksidir. İnşası yaklaşık MS 20’den 60’a kadar sürdü. Kompleksin yapım masrafları şehrin önde gelen iki ailesi tarafından karşılanmıştır. Kompleks, onlarca heykel ile süslü iki katlı bir giriş kapısı (propylon), Korinth düzeninde bir tapınak, dar bir tören yolu (90x14 metre) ve bu yolun her iki tarafına yerleştirilmiş iki adet kapalı portiko benzeri yapıdan oluşmaktadır. Tören yolunu yanlardan sınırlayan bu kuzey ve güney yapılar üzerlerindeki 200’e yakın mermer kabartmayla bir sergi duvarı izlenimi vermektedir. Mitolojik hikayeler, imparatorluk başarıları gibi konuları barındıran bu eşsiz kabartmaların 80 tanesi kazılar sırasında ele geçirilmiştir ve 2008 yılında açılan yeni müze salonunda sergilenmektedir.
Tiyatro
Tiyatro, gelişkin bir şehir devletinin odağındaki bir bina ve kurumdu. Başta drama olmak üzere farklı eğlence ve etkinliklere ev sahipliği yapmanın yanı sıra halkın (demos) bir araya gelip toplandığı bir mekandı. Aphrodisias tiyatrosu oldukça iyi korunmuş durumdadır. Özgün haliyle yaklaşık yedi bin kişilik bir kapasitesi vardır. Cavea (seyirci oturma yeri), prehistorik (tarih öncesi) yerleşimin bulunduğu höyüğe yaslanacak şekilde Geç Hellenistik dönemde inşa edilmiştir. Özenle işlenmiş ve heykellerle süslü üç katlı mermer sahne binası ise MS 30 yılı cıvarında Zoilos tarafından yaptırılmıştır. MS II. yüzyılda tiyatro içindeki orkestranın seviyesi gladyatör ve hayvan gösterileri için daha güvenli bir arena çukuru oluşturmak amacıyla düşürülmüştür. Son olarak, VII. yüzyılda sahne binasının arka cephesi boyunca ve girişleri kapatacak şekilde devşirme malzemelerle devasa bir duvar örülmüştür. Bu duvar Tiyatro Tepesi’nin etrafını tamamen çevreleyecek şekilde uzatılmış ve tepeyi güçlü savunması olan bir Erken Bizans kalesine (kastro) dönüştürmüştür. Tiyatrodaki en ilginç bulgu şüphesiz şehir arşivinden önemli belgelerin tam metinlerini içeren Arşiv Duvarı’dır.
Güney Agora / Palmiye Parkı ve Havuz
Güney Agora veya diğer adıyla Palmiye Parkı şehrin en önemli ikinci kamusal meydanıdır (birincisi Kuzey Agora’dır). Ortasında 170x30 metre boyutlarında bir havuz ve havuzun çevresinde İon düzeninde portikolar bulunan çok büyük boyutlu (215x70 metre) bir kamusal alandır. MS I. yüzyılın başlarında İmparator Tiberius’a (MS 14-37) ithafen inşa edilen yapı, ilerleyen dönemlerde ardarda yapılan restorasyonlar sayesinde en azından MS VII. yüzyıla kadar kullanılmıştır. Agora Kapısı üzerinde yer alan ve VI. yüzyıla tarihlenen bir yazıtta bu alandan Palmiye Parkı olarak söz edilmektedir. Bu doğrultuda yapılan araştırmalarda alanda palmiyelerin varlığına dair güçlü kanıtlar elde edilmiştir. Havuzun dibindeki ıslak toprakta palmiye ağacına ait bitkisel kalıntılar ve havuzun dışında, kuzey tarafta ise portiko ile havuz kenarı arasında ağaç dikim çukurları ortaya çıkarılmıştır. 1980’lerdeki ön araştırmalarda meydanın ortasında eşi görülmemiş anıtsal bir havuz (170x30 metre) gün yüzüne çıkarılmıştır. 2013-2017 yıllarında havuz tamamen kazılarak gün yüzüne çıkarılmıştır. Havuzun çok gelişmiş bir su sistemi vardır ve çift cidarlı duvarları üzerinde şaşırtıcı çeşitlilikte graffiti yer almaktadır. Havuz Aphrodisias’ın en düşük seviyesinde yer aldığından, kısmen de olsa şehrin günümüzde hala devam eden yağmur, sel ve yeraltı sularına ilişkin kısmi bir çözüm olarak inşa edildiği düşünülmektedir. Ancak havuz, esas olarak şehri daha görkemli ve anıtsal hale getirmek için inşa edilmiş bir süs yapısıdır ve bugüne kadar ortaya çıkarılan en büyük antik havuzdur. Palmiye Parkı kompleksi Erken İmparatorluk döneminde Roma’da inşa edilen görkemli kent parklarıyla benzerlik göstermektedir.
Sivil Bazilika
Palmiye Parkı’nın güneybatı köşesinden girişi sağlanan Sivil Bazilika, üç nefli ve büyük boyutlu (yaklaşık 145x30 metre) bir kamu binasıdır. Yönetim, iş faaliyetleri ve yargı ile ilişkili konularda kullanılmıştır. Mimari süslemeleri ve ithaf yazıtı sayesinde MS I. yüzyılın sonlarında tamamlandığı anlaşılmaktadır. Giriş duvarı, geniş mermer panellerle kaplı, gömme sütunlu, gösterişli bir cephedir. MS 301 yılında bu paneller üzerine Diocletianus’un ünlü Tavan Fiyatlar Fermanı ve Para Birimi Fermanı Latince olarak yazılmıştır. Bu ferman İmparatorluk genelinde halkın erişebildiği toplam 1400 kadar hammadde, imalat ürünü ve hizmet için istenebilecek tavan fiyatları belirleyerek yüksek enflasyonu kontrol altına almayı amaçlamıştır ve o dönemin ekonomisi konusunda eşsiz bir kaynaktır. Bazilika, MS IV. yüzyılın ortalarında bir vali tarafından restore edilmiştir.
Hadrian Hamamı
MS II. yüzyılın başlarında İmparator Hadrianus’a (MS 117-38) ithafen inşa edilmiş olan bu hamam Aphrodisias’taki en büyük hamamdır. Muazzam boyutlardaki kireçtaşı duvarlar antik çağlardan bu yana ayaktadır. Yüzyıllar boyunca halk tarafından özenle korunmuş olan bu hamam MS VI. yüzyılda hâlâ kullanımdayken tadilat ve dekor değişimi için varlıklı kişileri cezbetmeye devam etmiştir. Aphrodisias’tan ele geçen en kaliteli heykellerin bazıları burada bulumuş ve sayıları dikkat çekicidir. Hadrian Hamamı hem bir yıkanma tesisi, hem sosyal buluşma merkezi hem de adeta bir heykel müzesiydi.
Tetrapylon Caddesi
Kuzey-güney doğrultulu Tetrapylon Caddesi, şehir merkezinin hemen doğusunda yer alan bir anayoldur. Kuzeyde Tetrapylon’dan güneyde tiyatroya doğru ilerlemektedir. 2008 yılından bu yana burada yürütülen çalışmalar yaklaşık MS 400 yılından günümüze kadar çok zengin bir tarihi ortaya koymaktadır. Bugüne kadar çok iyi anlaşılmayan MS VII. ve IX. yüzyıllar arasındaki dönem burada çok iyi temsil edilmektedir. Caddenin sütunlu doğu tarafında, zemin katta dükkan ve atölyeler varken üst katlarda lüks apartman daireleri olduğu anlaşılmaktadır. Çok miktarda pencere camı, duvar mozaiği ve oyulmuş mermer süsler bu dairelerden düşmüş halde ele geçirilmiştir.
Meclis Binası (Bouleuterion)
Meclis Binası veya diğer adıyla Bouleuterion MS II. yüzyılda mermer kaplamalı, üstü kapalı küçük bir tiyatro biçiminde yeniden inşa edilmiştir. Üstü kapalı, tiyatro benzeri bu yapının içinde 1700 kişi kapasiteli mermer oturma sıraları ve iki katlı, sütunlu, mermer bir sahne cephesi vardır. Oturma yerine (auditorium) bakan bu cephe boyunca dizili sütunların arasında kamuya mal olmuş önemli hayırseverlerin heykelleri bulunmaktaydı. Bu yapı şehirdeki siyasi gücün merkeziydi. Şehirdeki en zengin kişilerin üyesi olduğu ve az sayıdaki nüfuzlu ailenin egemenliğinde olan boule (kent meclisi) burada bir araya geliyordu. Meclis, demokratik şehir yönetiminin başlıca kurumu olsa da meclisin idaresi Roma’ya ve imparatorluk hükümetine yakınlığıyla bilinen ve sivil politikayı yönetmeyi bir meslek haline getirmiş görece varlıklı birkaç ailenin kontrolündeydi. Bina Antik dönemin sonuna dek kullanılmış ve bu dönemde iki adet oturma sırasını kaldırılmış ve orkestra çukuru yaratılmasını içeren birtakım değişiklikler yapılmıştır. Bu yenilemenin ardından yapı, sahnenin üst silmesinde bulunan ve V. yüzyıla tarihlenen bir yazıtta palaistra (spor alanı) olarak anılmaktadır. Müzede sergide bulunan Dometeinos ve Tatiana heykelleri kaideleriyle birlikte neredeyse eksiksiz şekilde Bouleuterion’un hemen önünde ele geçmişlerdir.
Heykel Atölyesi
Heykel Atölyesi, Meclis Binası’nın kuzeyinde yer alan küçük bir portikonun iki odasını ve bu odaların hemen güneyindeki açık alanı kaplamaktadır. Agora’nın kuzeyinde ve Aphrodite Tapınağı’nın güneyinde yer alan bu mekan merkezi bir konumdadır. 1960’ların sonunda gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkarılan atölye, MS IV. yüzyıl sonları veya V. yüzyıl başlarında terk edildiği veya yıkıldığı andaki haliyle bulunmuştur. Buradan elde edilen buluntular arasında taş yontma aleti takımı, farklı safhalarda yarım bırakılmış çok sayıda heykel ile çırak heykeltraşlar tarafından eğitim amaçlı kullanılmış birçok alıştırma parçası da vardır. Mermer ustaları, olasılıkla Meclis Binası’nın yapım işlerine katılmak üzere buraya geldi ve sonrasında burada kalarak yerleşik bir tesis kurmuşlardır.
Aphrodite Tapınağı ve Kilise
Aphrodite Tapınağı’ndan günümüze kalanlar, aslında Geç Antik Çağ’da dönüştürülmüş olduğu kilise yapısıdır. Hem tapınak hem kilise, planları ayrıntılı olarak ayrı ayrı anlaşılabilen muhteşem anıtlardır. Aphrodite Kutsal Alanı, adeta şehrin kalbidir ve merkezinde geleneksel Yunan stilinde tümüyle mermerden inşa edilmiş bir büyük boyutlu bir tapınak (8.5x31 metre) yer almaktadır. Tapınak tanrıçanın evidir ve içinde tanrıçanın kült heykelini barındırmaktadır. İon düzenindeki tapınakta kısa kenarlarda sekiz, uzun kenarlarda 13 sütun yer almaktadır ve kült odasının (naos/cella) çevresi geniş bir koridor ve sütunlarla çevrilidir (pseudodipteros). Tapınak MÖ 30’larda şehrin ilk zenginlerinden Zoilos tarafından inşa edilmiştir. MS II. yüzyılda ise etrafı gösterişli bir sütunlu avlu ile kapatılmıştır. Tapınağın altında yapılan sondaj çalışmalarında arkaik dönem seramikleri ve farklı bir doğrultuda inşa edilmiş daha erken yapılar bulunmuştur. Bunların arasında büyük bir Hellenistik dönem çakıl mozaik parçası da ele geçirildi ancak Roma tapınağının öncülü olabilecek bir buluntuya rastlanılmamıştır.
Tapınak, MS 500 civarında kiliseye dönüştürülmüştür. Bu özenli, detaylı ve ekonomik dönüşüm, aynı zamanda muazzam bir mühendislik girişimdir. Tam anlamıyla ters yüz edilen tapınağın içi dışına çıkarılmıştır. Yan sütunlar iç nefleri oluşturmak üzere yerinde bırakılırken, uçtaki sütunların yerleri, nefi doğu ve batı yönünde uzatmak amacıyla değiştirilmiştir. Cella duvarları yıkılıp sütunların dışına tekrar örülmüştür. Böylece kilisenin günümüze kadar kısmen ayakta kalan etkileyici dış duvarları oluşturulmuştur. Giriş batıya alınır ve doğu ucuna bir apsis inşa edilmiştir. Böylece Aphrodite Tapınağı, Başmelek Mikail’e adanmış bazilika planlı bir kiliseye dönüştürülmüş ve yerine yapıldığı sütunlu pagan tapınağından çok daha büyük bir hale gelmiştir (28x60 metre). Bu değişim esnasında yapılan işlemler, bilinen tapınaktan kiliseye dönüştürme işlemleri arasında eşsizdir. Kilise MS 1200’lerde Aphrodisias civarındaki bölgenin Selçuklularca fethedilmesine dek kullanımda kalmıştır. Tapınak-Kilise Ortaçağ’dan beri mevcut durumunu müthiş biçimde koruyarak ayakta kalmayı başarmıştır. Yapı, yangın nedeniyle büyük hasar görür ve masif ahşap çatı kalaslarının yanmasıyla oluşan yüksek ısı sebebiyle nef sütunlarının iç yüzleri fena halde çatlar ancak yapı yıkılmamıştır. On dört adet sütun, dış duvarların büyük kısmı ve apsis hala ayaktadır.
Stadyum
MS I. yüzyılın sonlarında inşa edilen stadyum, tiyatro ile beraber şehrin yüksek kapasiteli seyirci binalarına olan ihtiyacını gidermiştir. Alışılageldik Yunan stadyumlarının aksine bu stadyumun her iki ucu da kapalıdır. 270x60 metre boyutlarındaki yapının 30 adet mermer oturma sırası sağlam şekilde günümüze ulaşmıştır. Stadyum, yaklaşık 30 bin kişilik kapasitesiyle şehir nüfusunun neredeyse üç katını oturma sıralarında barındırabiliyordu. Uzun kenarları hafif eliptik yapılmışlardı ve bu pratik çözüm izleyicinin etkinlikleri daha rahat izlemesine olanak tanımaktaydılar. İzleyicilerin stadyuma girişi, güney kenardan şehre dönük anıtsal merdivenlerden sağlanırken yarışmacılar kısa kenarlardaki oturma sıralarının altındaki tünellerden stadyuma girerlerdi. Aphrodisias stadyumu Antik Yunan dünyasındaki en iyi korunmuş örnektir ve en büyük stadyumlardan biridir.
Stadyum; koşu, uzun atlama, güreş, disk atma ve cirit atma gibi geleneksel atletizm yarışmalarına ev sahipliği yapıyordu. Bununla birlikte Roma İmparatorları onuruna yapılan düzenli festival programlarının bir parçası olan gladyatör savaşları ve yaban hayvan dövüşleri gibi etkinlikler de burada yapılıyordu. Geleneksel Yunan oyunları ve atletizm yarışmaları antik dönemin sonlarına doğru önemini yitirmeye başladığında (MS 400’ler) binanın doğu ucu Roma-tarzı eğlenceler için özel olarak tasarlanmış bir amfitiyatro ve arenaya dönüştürülmüştür. Stadyumun oturma sıraları üzerine kazınmış rezervasyon yazıtları günümüze korunagelmiştir. Bunlar çeşitli grupların (tabakçı ve kuyumcu loncaları gibi) ve gerek Aphrodisias’tan gerekse Antiochia ad Maeandrum gibi yakın yerleşimlerden gelen zengin bireylerin yerlerini belirliyordu. İzleyiciler bu oturma sıralarında sosyal ve siyasi ilişkilerini ortaya koyuyorlardı.
Tetrapylon
Tetrapylon (dörtlü kapı), Aphrodite Kutsal Alanı’nın anıtsal girişidir. Her iki tarafta bulunan gösterişli alınlıkları destekleyen dört grup halinde toplam 16 sütunu vardır. Yüzde 85 oranında orijinal bloklar kullanılarak yapılan birebir rekonstrüksiyon (anastylosis) 1991 yılında tamamlanmıştır. MS II. yüzyılda inşa edilen Tetrapylon, Antoninler döneminin modasını yansıtan stilde bol süslemeli, anıtsal ve prestijli bir yapıdır. Anastylosis çalışmaları esnasında yapının muhtemelen bir deprem sebebiyle zarar gördüğü ve MS IV. yüzyıl sonları veya V. yüzyıl başlarında tamamen sökülerek yeniden inşa edildiği anlaşılmaktadır. Merkezdeki kemer içerisinde akanthus yaprakları ile çerçevelenmiş Aphrodite figürünün Hristiyanlık döneminde silinerek yerine kabaca kazınmış bir haç yapıldiğı görülmektedir.
Mermer Ocakları
Mermer ocakları Aphrodisias’a iki-dört kilometre uzaklıkta, şehrin kuzeydoğusundaki tepelerde yer almaktadır. Ocaklardan yerleşime doğru gelen güzergahın düşük bir eğime sahip olması taşıma işlemini büyük oranda kolaylaştırmış olmalıdır. Üç-dört k metrekarelik bir alanı kaplayan ocaklar şehrin inşaat ve heykel malzemesini karşılamaya yeterli olsa da mermeri hammadde olarak geniş ölçekli bir şekilde ihraç edecek kadar da zengin değildi. Hammaddeden ziyade Aphrodisias’ta yontulan mermer eserlerin ihracatı yapılıyordu. Mermer ocakları ve mermer yapılar, anıtlar ve heykellerin bir arada bulunması bu konuda eksiksiz bir araştırma yapılmasına olanak sağlamaktadır.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Brody, L. (2007). Aphrodisias III: The Aphrodite of Aphrodisias. Mainz am Rhein: von Zabern; De Chaisemartin, N. ve Theodorescu, D. (2017). Aphrodisias VIII. Le Theatre d’Aphrodisias: Les Structures Sceniques. Wiesbaden: Reichert; Linant de Bellefonds, P. (2009). Aphrodisias IV: The Mythological Reliefs from the Agora Gate. Mainz am Rhein: von Zabern; Ogus, E. (2018). Aphrodisias V. Columnar Sarcophagi from Aphrodisias. Wiesbaden: Reichert.; Ratté, C. ve De Staebler, P. D. (2012). Aphrodisias V. The Aphrodisias Regional Survey. Darmstadt/Mainz am Rhein: von Zabern; Smith, R. R. R. ve Lenaghan, J. (2008). Aphrodisias’tan Roma Portreleri (Roman Portraits from Aphrodisias). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Smith, R. R. R., Dillon, S., Hallett, C., Lenaghan, J., ve van Voorhis, J. (2006). Aphrodisias II: Roman Portrait Sculpture from Aphrodisias. Mainz am Rhein: von Zabern; Smith, R.R.R. (1993). Aphrodisias I: The Monument of C. Julius Zoilos. Mainz am Rhein: von Zabern; Smith, R.R.R. (2013). Aphrodisias VI. The marble reliefs from the Julio-Claudian Sebasteion at Aphrodisias. Darmstadt: von Zabern; Stinson, P. (2016). Aphrodisias VII. The Civil Basilica. Wiesbaden: Reichert; Van Voorhis, J. (2018). Aphrodisias IX. The Sculptor’s Workshop. Wiesbaden: Reichert.