Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camiileri

Doğal ve Kültürel Miras Cami UNESCO Dünya Belleği

Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri, Türkiye'nin zengin kültürel mirasının önemli örneklerini oluşturur. Bu camiler, Orta Çağ'da Anadolu'da inşa edilen ve ahşap direkler üzerine kurulu yapılarıyla dikkat çeken dini yapılardır. Ahşap hipostil camiler, özellikle Selçuklu döneminde yaygın olarak inşa edilmiştir ve mimari özellikleri, estetik detayları ve tarihi önemi ile dikkat çeker.

Bu camilerin en önemli özelliklerinden biri, ahşap sütunlar üzerine kurulu olmalarıdır. "Hipostil" terimi, birçok sütunla desteklenen tavan anlamına gelir ve bu camilerde sütunlar, yapının hem estetik hem de işlevsel bir unsuru olarak öne çıkar. Ahşap sütunlar, genellikle detaylı oyma süslemelerle bezenmiştir ve her biri benzersiz sanat eserleri olarak kabul edilir. Bu sütunlar, camilerin iç mekanında büyüleyici bir atmosfer yaratır.

Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri arasında en dikkat çeken örneklerden biri, Konya'daki Eşrefoğlu Camii'dir. 1296 yılında inşa edilen bu cami, Anadolu Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilir. Eşrefoğlu Camii, ahşap direkleri, zengin süslemeleri ve geniş iç mekanı ile ziyaretçilerini büyüler. Caminin mihrabı ve minberi, detaylı taş ve ahşap işçiliği ile dikkat çeker.

Bir diğer önemli örnek, Beyşehir'deki Eşrefoğlu Camii'dir. 1299 yılında inşa edilen bu cami, ahşap direkleri ve benzersiz mimarisi ile öne çıkar. Beyşehir Eşrefoğlu Camii, Türkiye'nin en büyük ahşap direkli camilerinden biri olup, yapımında kullanılan ahşap sütunlar, dönemin ileri zanaat becerilerini yansıtır. Caminin iç mekanı, ahşap işçiliğinin zarif detayları ile süslenmiştir.

Anadolu’daki ahşap hipostil camilerden bir diğeri, Ankara'nın Ayaş ilçesindeki Alâeddin Camii'dir. 1XIII. yüzyılda inşa edilen bu cami, Selçuklu dönemine ait özgün mimari özellikler taşır. Ahşap sütunlar ve tavan süslemeleri ile dikkat çeken Alâeddin Camii, Anadolu'nun ahşap hipostil camilerinin önemli örneklerinden biridir.

Sivrihisar Ulu Camii, Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde yer almakta olup, 1231-1232 yılları arasında Leşker Emir Celaleddin Ali tarafından Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad döneminde inşa edilmiştir. Caminin çatı sistemi, 67 ahşap sütunla desteklenmiş olup, sütunların üst kısımları genellikle yeşil, kırmızı ve siyah renklerle boyanmıştır. Caminin minberi, Horasanlı İbni Mehmet tarafından 1245 yılında yapılmış ve ceviz ağacından oyma geometrik ve bitkisel motiflerle süslenmiştir. Bu mimari detaylar, Selçuklu dönemi ahşap işçiliğinin zarif örneklerini yansıtmaktadır.

Afyonkarahisar Ulu Camii, 1272 yılında Hasan Nusretüddin'in emriyle inşa edilmiş olup, mimarı Emir Hac Bey'dir. Cami, dokuz nefe sahip geniş bir ahşap çatı ile dikkat çeker ve bu çatı, kırk ahşap sütun tarafından desteklenir. Sütun başlıkları, özellikle stalaktit desenlerle süslenmiş olup, yapı Selçuklu döneminin nadir ve önemli örneklerinden biridir. Afyonkarahisar Ulu Camii, orijinal mimarisini büyük ölçüde korumuş ve zaman içinde yapılan restorasyonlarla günümüze ulaşmıştır.

Kastamonu ilindeki Mahmut Bey Camii, 1366 yılında Candaroğlu Mahmut Bey tarafından yaptırılmış olup, "Çivisiz Cami" olarak da bilinir. Bu caminin inşasında çivi kullanılmamış, tamamen ahşap malzeme ile inşa edilmiştir. İç mekandaki ahşap işçiliği ve detaylar, caminin benzersiz mimari özelliklerini ön plana çıkarmaktadır. Mahmut Bey Camii, Selçuklu dönemi ahşap camilerinin en iyi korunmuş örneklerinden biridir.

Ankara'daki Aslanhane Camii, 1290 yılında Mesud II döneminde inşa edilmiştir. Cami, 24 büyük ahşap sütunla desteklenen çatısı ve Selçuklu çinileri ile süslenmiş mihrabı ile öne çıkar. Aslanhane Camii, Selçuklu dönemi ahşap hipostil camilerinin bir diğer önemli örneğidir.

Bu camilerin yapımında kullanılan ahşap malzeme, dönemin doğal kaynaklarına ve zanaat becerilerine işaret eder. Ahşap sütunlar ve kirişler, özenle seçilmiş ve işlenmiş olup, dayanıklılıkları sayesinde yüzyıllar boyunca ayakta kalmayı başarmıştır. Bu camiler, aynı zamanda Selçuklu dönemi sanat ve estetik anlayışının da önemli örneklerini sunar.

Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri, yalnızca dini yapılar olarak değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel yaşamın da merkezleri olarak hizmet vermiştir. Bu camiler, toplulukların ibadet ettiği, sosyal etkinlikler düzenlediği ve eğitim faaliyetlerinde bulunduğu yerler olarak önemli bir rol oynamıştır.

Bu camilerin korunması ve restorasyonu, Türkiye'nin kültürel mirasının sürdürülebilirliği açısından büyük bir öneme sahiptir. Ahşap hipostil camiler, Anadolu'nun tarihi ve kültürel zenginliklerinin birer simgesi olarak gelecek nesillere aktarılmalıdır. Günümüzde, bu camilerde yürütülen koruma çalışmaları, orijinal mimari özelliklerin korunmasına ve yapılarının uzun ömürlü olmasına katkıda bulunmaktadır.

Sonuç olarak, Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri, Türkiye'nin benzersiz kültürel ve tarihi mirasının önemli bir parçasıdır. Bu camiler, ahşap işçiliğinin ve Selçuklu dönemi mimarisinin en güzel örneklerini sunar. Anadolu'nun bu eşsiz yapıları, tarih boyunca toplumsal yaşamın ve dini inançların merkezi olmuş ve günümüzde de büyük bir ilgi ve hayranlıkla ziyaret edilmektedir. Bu camilerin korunması ve tanıtılması, dünya kültürel mirasının sürdürülebilirliği açısından büyük bir öneme sahiptir.

Yararlanılan Kaynaklar

Redford, S. (1991). The Alaeddin mosque in Konya reconsidered. Artibus Asiae, 51(1/2): 54-74; Pancaroğlu, O. (2013). Devotion, hospitality and architecture in medieval Anatolia. Studia Islamica, 108(1): 48-81; Bekiroğlu, B., Alaçam, S. ve Güzelci, O. Z. (2021). Tarihi ahşap yapı bileşenlerinin belgelenmesi ve CNC ile yeniden üretimi. Sigma Mühendislik ve Doğa Bilimleri Dergisi, 39(2): 155-168; Yiğit, R. (2022). Türk Sanat Tarihi Araştırmalarına Bir Katkı: Muhammed b. Kalavun Dönemi Memlûk Mimarisi. Ortaçağ Araştırmaları Dergisi, 5(1):130-146; Akpınar, M. (2023). Hadith Inscriptions in Medieval Anatolian Architecture. Islamic History and Civilization, 399.