Turistik Toplumsallaşma
Kavram Sosyoloji
-
2020
Turizmin ekonomik yönü o kadar ağır basmıştır ki, konunun sosyal yönü uzun zaman göz ardı edilmiştir. Halbuki turizm, yalnızca ekonomik bir olay değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı etkileyen bir hareketliliktir. Bu bağlamda toplumsallaşma, bireyin içinde bulunduğu toplumun kültürünü öğrenme ve içselleştirme süreci şeklinde tanımlanırken; turistik toplumsallaşma, insanların turizm kültürünü ve bu kültür içindeki rolünü öğrenmesi olarak tarif edilmektedir. Dolayısıyla turistik toplumsallaşma, turist olarak gelen ziyaretçiler için olduğu kadar, ev sahibi halk için de söz konusudur. Her ikisinin de temas içinde bulunduğu turistik ortamdan öğrenmesi gereken roller bulunmaktadır.
Turizmin sosyo-kültürel etkileri üzerine yapılan çalışmalar, ancak 1960’lı yıllardan itibaren gözle görülür oranda artış kaydetmiştir. Dünya Turizm Örgütü’nün (WTO) araştırmalarına göre, gelişmiş ülkelerden tatil amacı ile gelen turistler, geldikleri bölgede rahat etmek isteyeceğinden buna alışkın olmayan bölge halkının tepkisi ile karşılaşmaktadır. Bu durumda yerli halk; gelenek, görenek, dil, din ve sosyal hayat gibi kültürel değerlerini koruma çabası içine girmektedir. Böyle bir toplumsal iletişim ortamında pasif kalan ev sahibi, aktif olan turistin düşünce ve davranışlarından etkilenmeye başlamaktadır. Gelişmiş ülkelerin toplumsal yapısının gelişmekte olan ülke insanları üzerinde, turizm yoluyla etkili olduğu bir gerçektir. Dünya turizmi gelişmiş ülkeler tarafından yönlendirildiğine göre, gelişmekte olan ülkelerin karşı kültürden etkilenmemesi imkansızdır. WTO, turizmin çok büyük ekonomik katkısını inkâr etmemekle birlikte toplumların ahengini ve ekolojik dengesini tehdit ettiğini vurgulamaktadır.
Dolayısıyla burada üzerinde durulması gereken en önemli konulardan biri de turizmin olumlu ve olumsuz etkileridir. Zira turizmin olumlu ya da olumsuz sebeplerinden etkilenerek ortaya çıkan bütün davranışlar turistik toplumsallaşma örnekleridir.
Farklı toplumlardan gelen turistler ile ev sahibi toplum arasında bilgi alış-verişi sağlanmaktadır. Böylece iki ülke halkı birbirinin kültürel yapısını daha yakından tanımakta, meydana gelen dostluklar dünya barışına katkıda bulunmaktadır. Bunun yanında ev sahibi toplum bireylerinin, turistlerle daha yakın diyalog kurabilmek amacıyla eğitim ve kültür düzeyini arttırdığı görülmektedir. Yeni dostluklar kurabilmek, değişik kültürleri tanıyabilmek için yabancı dil öğrenme isteği öne çıkmaktadır.
Turizm, bir ülkenin kendi kültürel mirası üzerinde yoğunlaşmasına, değerlerine sahip çıkmasına da neden olmaktadır. Bu bağlamda mimarî eserlerin restorasyonu, yapıların korunması gibi bir kültürel uyanış göze çarpmaktadır. Ayrıca ev sahibi toplum, var olan el sanatlarına yeni pazar imkanları bularak canlanmasını sağlayabilmektedir.
Turizm, özellikle turist gönderen ülkelerin kendi düşünce biçimini yaymasına olanak sağlarken, toplumsallaşma etkeni olarak öne çıkmaktadır. Örneğin; geleneksel aile yapısında ve kadın hakları konusunda bazı değişiklikler meydana gelmektedir. Körfez Savaşı sırasında, Amerikalı kadın askerlerin özel arabalarıyla Suudi Arabistan’a gelmesi, bu ülkedeki kadınlar arasında otomobil kullanma isteğini ortaya çıkardı. Hatta bu hakkı elde edebilmek için protesto gösterileri düzenlendi. Aynı şekilde Antalya’da gerçekleştirilen çalışmanın sonuçlarına göre, kadının ev dışında çalışmasını çiftçi olan hane reisleri doğru bulmazken (yüzde 5,9), turizmle uğraşanların büyük çoğunluğu (yüzde 70) onaylamaktadır.
Bununla birlikte ev sahibi ülke halkının turistlerle kurduğu temas değer yargılarında olumsuz birtakım dönüşümlere de sebep olmaktadır. Buna göre yerel halkın giyim ve yaşam biçimi değişebilmektedir. Özellikle gençler geleneksel hayat tarzını terk etmeye oldukça yatkındır. Ev sahibi toplumun dil yapısına giren yabancı sözcükler dilde yabancılaşma meydana getirebilmektedir. Sanat değeri olan eserler yok edilip, doğan boşluk yapay çalışmalarla kapatılmak istenebilmektedir. Kültürümüzü yansıtan türkünün yerini pop müziğin alması gibi. Arkadaşlık, dostluk, konukseverlik gibi manevi değerlerin yerini maddi çıkar grupları alabilmektedir.
Turistler gittikleri ülkenin kültürel değerlerine ters davranışta bulunabilmekte ve bunun sonucunda iki toplum arasında kültür çatışması meydana gelebilmektedir. Aynı şekilde turistlerin, yerel halka göre çarşı pazarda önceliğe sahip olması, bazı plajlara yalnızca turistlerin girebilmesi, cami, kilise ve tapınaklarda ibadet sırasında dolaşılması yerel halkın tepkisini çekebilmektedir. Türkiye’de turistlerin namaz vakitlerinde dışarıda bekletilmesi veya cami içinde belli bir noktadan ileri geçmelerine izin verilmemesi, özellikle kadın turistlerin camiye girerken başını örtmesi ve etek giymesi turistik toplumsallaşma örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Turistlerle ev sahipleri arasında çok belirgin ırksal farklılıkların görülmesi taraflar arasında gerginliğe yol açmaktadır.
Turizmin ortaya çıkardığı yeni iş imkanları için yöre insanı nitelikli değilse, işgücü açığı dışarıdan gelen elemanlarla kapatılmakta, bu durum bölge halkının muhtemelen turizme düşman olmasına sebep olmaktadır. Turizmdeki istihdam imkanları ekonominin başlıca sektörlerinden, örneğin; tarım sektöründen işçi çekmekte ve bu durum toplum yapısı üzerinde birtakım problemler doğurmaktadır.
Özellikle üçüncü dünya ülkelerinde turizm, toplumsal ve kültürel değer yargılarının çökmesinde tek etken olmasa bile büyük rol oynamaktadır. Bu sebeple antropologlar, turizmin olumsuz etkilerinin olumlu etkilerinden daha fazla olduğunu ileri sürmektedir.
Referanslar
Arslantürk, Z. ve Amman, M. T. (1999). Sosyoloji, İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları; Bal, H. (1995). Turizmin Kırsal Toplumda Aile İçi İlişkilere Etkisi. İstanbul: Doğa-İnsan Yayınları; Güvenç, B. (1994). İnsan ve Kültür. İstanbul: Remzi Kitabevi; Lanquar, R. (1991). Turizm-Seyahat Sosyolojisi. İstanbul: İletişim Yayınları; Özgüç, N. (1988). Turizm Coğrafyası. İstanbul: Çantay Kitabevi.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Kozak, N., Akoğlan, M. ve Kozak, M. (1997). Genel Turizm. Ankara: Turhan Kitabevi.