Sveti Stefan Bulgar Kilisesi
DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRAS Kilise İnanç Turizmi Destinasyonu
-
2025
Sveti Stefan Bulgar Kilisesi, İstanbul’da Haliç boyunca Fenerden Balat’a doğru giderken sağ tarafta bulunmakta ve süslü bir cepheye sahiptir. Bedrettin Dalan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı yaptığı dönemde Haliç’i temizlemek gayesiyle giriştiği yıkımlar sonucunda bu bina tek başına ortada durmaktadır. Sveti sözcüğü, Bulgar dilinden Türkçe'ye çevrildiğinde “Aziz” anlamına gelmektedir ve bu kelimenin kısaltması da “Sv” biçimindedir.
Sv. Stefan Kilisesi'ni farklı kılan özellik, malzeme olarak tamamen demirle inşa edilmesidir. Bundan dolayı eski dönemlerden beri bu yapıya demir kilise denmiştir. En başta bu yapının iskeleti çeşitli biçim ve boyutlara sahip çelik profillerden meydana getirilmişti Ayrıca bu durumla yetinilmeyip yapının dış cephesinde yer alan her eleman da demirden yapılmıştır. Bununla birlikte, tüm dış duvar kaplamaları gömme ayaklar ve başlıkları, kemerler, kapı kanatları, çan kulesi, çan kulesinin yanında bulunan dört tane balkon ve cephelerde bulunan çeşitli kabartma bezemeler de demirden yapılmıştır.
Yapının iç mekanına bakıldığında merdivenler, kolonlar, duvarlar ve kolon başlıkları da demirden yapılmıştır. Fakat, yapıya daha görkemli bir görünüm kazandırmak için girişte ve ana mekandaki duvarların ve kolonların üstleri renkli mermer levhalarla kaplanmıştır.
Kilise, XIX. yüzyılda prefabrik olarak Viyana’da üretilmiş, daha sonra kilisenin bütün parçaları taşınarak İstanbul’a getirilmiş ve arsada önceden hazırlanan temelin üzerine monte edilmiştir. Bu kiliseyle ilgili dikkat çekici bir., İstanbul’da fetihten sonra, eskiden mevcut olan yapıların dışında yeni Yahudi ve Hıristiyan tapınaklarının yapımını engelleyen şer’i yasağa karşı yapılmış olmasıdır ama bu durum dönemin siyasal denge oyunlarının sonucunda elde edilmiş bir inşaat iznidir. Bu izin, hem Bulgarların Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bağımsız bir devlet kurmak için yürüttükleri mücadele hem de mücadelenin bir parçası olan bağımsız Bulgar Ortodoks Kilisesi kurma girişimiyle yakından bir ilişkiye sahiptir.
XIX. yüzyılda Balkanlarda başlayan ulusçuluk düşüncesi Bulgarları da etkilemiş ve ilk olarak kendilerine ait bir kilise kurmaya girişmişlerdir. 1839 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda ilan edilen Tanzimat Fermanı'nın yarattığı özgürlük ortamı Bulgarları da cesaretlendirir ve İstanbul’da bağımsız bir Bulgar Kilisesi kurma yolunda ilk adımı atmak için 17 Eylül 1849 tarihinde bir papaz evi inşa etme iznini almaya yönelik bir dilekçeyle sadarete başvururlar.
Osmanlı İmparatorluğu, Rusya’nın Rum Patrikhanesi ile yakından ilişkili olması ve Ortodoks tebaaya gösterilen yakınlık dolayısıyla rahatsızlık duyduğu bir ortamda Bulgarların ayrılmasının Rum Patrikhanesi'nin gücünü zayıflatacağını düşünmüştür.
Bulgarlar'ın başvuru dilekçesi Stefan Bogoridi tarafından yazılmıştır. Bul garcia cemaatinin kendisini seçmesinin nedeni; hükümetin gözünde saygın ve güven duyulan bir kişi olmasından kaynaklanmakta. Hatta, Sultan II. Mahmud onu evinde ziyaret edecek kadar yakınlık göstermiş ve çok beğendiği evi görmeleri için hanım sultanlarını ziyarete yönlendirmiş, ayrıca Şehzade Abdülmecid’e tahta çıktığı zaman Bogoridi’yi danışman olarak almasını vasiyet etmiştir. Abdülmecid, bu isteği yerine getirmiş hatta Bogoridi’nin kızı evlenirken dini ayinde hazır bulunup konuklar için hazırlanan yemekten de yemiştir. Böylece ilk kez bir Osmanlı sultanı Hıristiyan dinsel ayinine katılmakta ve yine ilk kez yabancı bir mutfakta pişmiş yemekten yemiştir.
İlk Kilise (Papazevi) / Ahşap Kilise
Bulgarların başvurusu, Bab-ı Âli tarafından olumlu karşılanır, 23 Eylül 1849 tarihinde gerekli izin verilir. Çalışmalar hızla sürdürülür ve 9 Ekim 1849 tarihinde ayinle ibadete açılır. Bogoridi’ye duyulan saygının gereği olarak yeni kiliseye Stefan adı verilir ve bu ad bir gelenek olarak devam eder, daha sonra inşa edilecek olan bugünkü demir kiliseye de bu ad verilecektir. Ahşap kilise, 49 yıl boyunca Bulgarlar tarafından kullanılır.
İkinci Kilise / Kagir Kilise
Papaz evi olarak ilk kilisenin açılışından yedi ay sonra, 14 Mayıs 1850 tarihinde kilise yönetim kurulu Sv. Stefan adıyla gerçek bir kilise binasının yapılması için bir karar alır. Ancak bu kilisenin yapımına başlandığına dair bir kayıt bulunmamakta ve kilise yapımına yönelik şer’i yasak devam etmektedir.
1858 yılında bul karlar Rum patriğine başvururlar patrik de papaz evinin genişletilerek kilise haline getirilmesi için ticaret nezaretine bir dilekçe ile başvurur başvuruyu inceleyen ticaret nezareti dilekçeye olumlu görüş bildirir, 28 Eylül 1850 sekizde yeni kiliseye yönelik izin çıkar.
Bulgar Eksarhhanesi’nin Kurulması:
Bulgarlar ile fener Rum patrikhanesi arasında başlayan çatışmalar artarak sürmektedir ve Bulgarlar, Bab-ı Âli’ye bir dilekçe ile başvurarak Fener Rum Patriğini artık dinsel önder olarak tanımayacaklarını bildirirler. Bunun üzerine patrik, 11 Mayıs 1860 tarihinde istifa eder, bazı Bulgarlar Ermeni Katolik Kilisesi'ne başvurarak Katolikliğe geçmek istemişlerdir. Bunun sebebi, Fransa ve Avusturya gibi güçlü Katolik devletlerin korunmasına kavuşacakları umududur. Aynı zamanda Rusya’ya bağımsız kilise mücadelesini desteklemek için baskı yapmaktır. Bab-ı Âli, Bulgarlar ile Rum Patrikhanesi arasındaki bu olayın devlete zarar vereceğini ayrıca Rusya’nın elinde Bulgarları kışkırtmaya bir koz kalmaması adına 11 Mart 1870 tarihinde bir ferman çıkartarak bağımsız Bulgar kilisesinin kurulmasına izin verir.
Bugünkü Sveti Stefan / Demir Kilise
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın (93 Harbi) olumsuz sonuçlanmasını takiben 3 Mart 1878 Ayastefanos anlaşması imzalanmış ve Balkanlar'da özerk Bulgar prensliği kurulmuş, 13 Temmuz 1878 tarihindeki Berlin Antlaşması ile bu devletin sınırları son biçimini almıştır. Bu tarihten sonra Bulgar hükümeti, İstanbul’daki yeni bir Bulgar kilisesinin kurulmasına destek verir. Rusya, Bulgarlara olan desteğini devam ettirmiş ve kilise ortada yokken 1887 yılında Yaroslavl kentinde özel olarak kilise için altı tane çan döndürerek Bulgarlara armağan etmiştir.
Birinci Proje
Kilisenin projesinin elde edilmesi adına uluslararası bir proje yarışması açılır ve yarışmaya üç mimar katılmıştır. Bu mimarlardan sadece İstanbullu Ermeni mimar Hovsep Aznavur istenen her şeyi zamanında teslim etmiştir. Bulgar hükümeti tarafından onaylanması için proje, Sofya’ya gönderilir ve 9 Ağustos 1888 tarihinde kabul edilir. 23 Şubat 1889 tarihinde inşaat çalışmalarının yürütülmesi adına Bulgar dışişleri ve din işleri bakanları tarafından bir komisyon oluşturulur ve başına da İstanbul’da bulunan Eksarh I. Yosif getirilmiştir.
I. Yosif, 20 Mayıs 1889 tarihinde yeni bir kilisenin yapılması için Adliye ve Mezahib nezaretine başvurur. Söz konusu nezaret, şehremaneti ve şehremaneti hendesehanesinin çizimleri onaylaması üzerine gerekli izni verir.
İkinci Proje
Ancak kilise arazisinin zemininin çürük olması bu kez teknik zorluklara ve hesaplanan ondan daha fazla masrafa yol açmıştır. Bu sorun, kiliseyi biraz daha küçülterek aşılmaya çalışılmıştır. Bu sırada sunulmuş olan ilk projeye yönelik izin 8 Aralık 1889 yılında sadaret müzekkeresi ile verilir. Bu iznin çıkmasından bir ay kadar sonra 12 Ocak 1890 tarihinde Sadaret’ten Adliye ve Mezahib nezaretine, “akşam yapının biçiminin bina yönetmeliğine uymadığını, kilisenin yapılacağı yerin dolgu toprak olmasından dolayı mimarlık kurallarına uymadığı” belirtilerek söz konusu yönetmeliğe ve mühendislik kurallarına uyacak şekilde projenin yeniden çizilmesi istenir. Mimar Aznavur, yeni bir proje çizer ve Şehremaneti Hendesehanesi de bu yeni projeyi onaylar. Adliye ve Mezhaib Nezareti, Hendesehane’nin görüşünü Sadaret’e iletir ve 20 Haziran 1890’da padişahın izniyle inşaata izin verilir.
Mimar Aznavur’un yeni projesi Sofya’da kurulan özel bir komisyon tarafından incelenip onaylanır ve 1859 yılında yarım bırakılan temeller, 1891 yılında kaldırılıp zeminin sağlamlaştırılması için kazık çakılmasına başlanır. Kazıkların çakılması tamamlandıktan sonra üst taraftan meşe ağacından parçalar kullanılarak birbirine bağlanır üzerlerine taş blok döşenir ve bu blokların üzerine kireç harcından yapılmış bir katman yayılır.
Zeminin sağlamlaştırılmasının 1892 yılının Nisan ayında bitmesinin ardından, 26 Nisan 1892 tarihinde Eksarh I. Yosef'in yönettiği, çeşitli din adamlarının, Bulgaristan’ın İstanbul’da görev yapan görevlilerin, esnaf ve tüccarın katıldığı temel atma töreni gerçekleşir. 1892 yılının sonlarına doğru, mimar aznavur un projesi temel alınarak uygulama projesini hazırlayacak ve projeyi hayata geçirecek firmayı seçmek için uluslararası bir yarışma düzenlenir ve yarışmayı Viyana’dan R. Ph. Waagner isimli firma kazanır. Yarışma şartlarına göre, binanın cephelerinde projeye aynen uyulması koşulu getirilir ancak taşıma gücünü arttırma ve uygulanabilirlik bakımından azına vurun projesinde bazı değişiklikler meydana getirilir.
2 Ekim 1895 tarihinde Waagner firması binayı tamamlar ve parçalar Viyana’dan Trieste’ye ulaştırılır, Trieste’den de Adriyatik’i akşam geçip gemilerle İstanbul’a taşınmaya başlar. 20 ton ağırlığındaki ilk bölüm vi 22 Kasım 1895 tarihinde İstanbul limanına ulaşır.
Waagner firması, bu parçaların kurulması amacıyla 15 tane teknisyenini de İstanbul’a göndermiştir. Bu teknisyenler, 1.895 yılının aralık ayında bu parçaları monte etmeye başlamışlardır ve 14 Haziran 1896 tarihinde kilise bitirilmiştir. Buna göre inşaat, 1892-1896 yıllarını kapsamıştır.
İnşaatın bitmesine rağmen ikonastasis eksik kalmıştır. Rusya’da hazırlanan ikonastasis son anda beğenilmemiştir. Bunun nedeni; dinsel resimlerin Doğu Kilisesi’nin beğenisine ve kabullerine uygun bulunmamasıdır.
İkonastasiste istenilen değişiklikleri sağlamak adına Mimar Aznavur ile Eksarhhane sekreteri Atanas Şopov, Moskova’ya gitmişlerdir. Bu sırada da Mimar Aznavur, yeni bir ikonastasis yapmıştır. St. Petersburg Din Akademisinden Prof. Pokofski ve Güzel Sanatlar Akademisi’nden Mimar Kotev bu çizimleri inceleyip onaylar, daha sonra ikonastasisi yapmak için saray baş maragozu Nikolay Aleksiyeviç Ahapkin ile anlaşılır. İkonastasisin üzerinde yer alan ikonlar Rusya’da bulunan bazı ünlü ikonların kopyalarıdır.
Binanın İncelenmesi
Sv. Stefan Kilisesi, Haliç’ dik konumda, üç nefli ve bir transeptli bazilikadır. Kilisenin zemin katı; iki tane yan nef ve bir orta neften, bu nefleri dikine kesen bir transeptten, bir bema ile apsisten ve güneybatı ucunda bulunan narteksten meydana gelmiştir.
Ön cephenin tam ortasında bulunan narteks ileriye doğru taşma yaparak binanın ana girişini vurgulamıştır. Çan kulesi de bu narteksin üzerinde yer almaktadır.
Orta nefte transept, yarım silindir biçiminde birer beşik tonozla örtülmüştür. Binanın diğer unsurları gibi, bu iki beşik tonoz da demirden yapılmıştır.
İkonostasis, binanın enine uzanan ve yüksekliği galeri katına kadar uzanan bir durumdadır ve bu alan oymalarla bezeli ve sarı yaldız boyalıdır. İkonastasis binada ahşaptan yapılmış tek öğedir.
İkonalar belirli bir liturjik düzene göre yerleştirilmiştir. Buna göre; orta kapının kanatlarının birleştiği noktada bulunan güvercin kabartması Kutsal Ruh’u, kanatların solunda Cebrail figürü, sağında Meryem’e Müjde sahnesi yer almaktadır. Yine bu kapının sol tarafında Anne ile Çocuk İsa sahnesi, sağ tarafta ise Pantokrator İsa’nın ikinci gelişi konusu işlenmiştir. Yan kapılardan soldakine kilisenin adını taşıdığı Aziz Stefan, sağdakine Cebrail işlenmiş, kapıların yanlarına Aziz Petrus, Vaftizci Yahya ve Pavlus’un bulunduğu tam boy ikonalar çizilmiştir. Madalyonlarda dört İncil yazarı, onun üzerinde yer alan kemerli nişin içinde havariler, İsa’nın doğumu, İsa’nın mucizeleri, Tapınağa takdimi, suret değiştirmesi, İsa’nın dirilişi ve göğe yükselişi gibi sahneler yer almaktadır. Orta kısımda ise, Son Akşam Yemeği sahnesi işlenmiştir. Bu ikonun ilginç yanı, Leonardo da Vinci’nin Milano’da Santa Maria delle Grazie Manastırı'nda yaptığı ünlü Son Akşam Yemeği freskinin küçük boy kopyası olmasıdır.
Transeptin her iki kolunun ucunda “R. Ph. Waagner, Vienne” ibaresi yazılıdır.
Galeri katı, narteks ve yan neflerin üzerinde yer alır, U biçimindedir. Galeri katının dip bölümü koroya ayrılmıştır.
Kulenin tunçtan dökülmüş altı adet çanı, çan kulesinde bulunan balkon katında bulunmaktadır. Çanların sadece iki tanesinin ağırlığı bilinmektedir. Buna göre birinci çanın ağırlığı 443, 93 kilogram, ikinci çanın ağırlığı ise 205 kilogramdır.
Bu yapının cephelerindeki öğeler arasında en dikkat çekici olanı pencerelerdir. Kemerli pencere boşluğunun ortasının bir sütunla ikiye bölünmesine ve bunların üstünde yer alan kemerin içine bir gül pencere getirilmesine Avrupa mimarlığında gotik kiliselerde çok rastlanmaktadır. Bu yapı da dış cephelerde bulunan plastırlar, beşik kemerli ikiye bölünmüş pencereler, iç mekânda transeptin üzerini örten beşik tonozlar rönesans mimarisinden alınmış üslup özellikleridir. Ayrıca, neoklasik üslupta; melekbaşı, askı çelenk, kurdele gibi çeşitli motifler ve bitkisel bezemeler barok üslubunda görülen öğelerdir.
Referanslar
Kuruyazıcı, H. ve Yapan, M. (2009). Sveti Stefan Bulgar Kilisesi Bir Yapı Monografisi. Yapı Kredi Yayınları: İstanbul.