Sivil Toplum Kuruluşu

KAVRAM SİVİL TOPLUM KURULUŞU

Bireylerin özgürlük arayışının artması, devlete duyulan güvenin azalması ve iletişim ile ulaşım olanaklarının gelişmesi, zamanla sivil inisiyatifin güçlenmesine zemin hazırlamıştır. Bu sürecin somut bir yansıması olan sivil toplum kuruluşları, bireylerin toplumsal sorunlara dair görüşlerini ifade etmelerine, çözüm önerileri sunmalarına ve devletle kuracakları iletişimde etkili bir köprü oluşturmalarına katkı sağlamıştır. Sivil toplum kuruluşu, bireylerin ortak duyarlılık ve talepleri doğrultusunda gönüllü katılım ile oluşturulan, devletin resmi organlarından bağımsız olarak faaliyet gösteren dernek, vakıf, sivil girişim, platform ve ilişki ağları gibi yapılar olarak tanımlanmaktadır. Bu yapılar, dünya genelinde farklı şekillerde ifade edilmektedir. Avrupa’da ‘non-governmental organizations (NGOs)’ olarak bilinirken, Amerika Birleşik Devletleri’nde ‘public voluntary organizations (PVOs)’ şeklinde ifade edilmektedir. Türkiye’de ise ‘sivil toplum kuruluşu (STK)’ veya ‘sivil toplum örgütü (STÖ)’ olarak adlandırılmaktadır. 

Avrupa’da XX. yüzyıl boyunca devlet, toplumsal refahın en önemli sağlayıcısı olsa da küreselleşme ve liberalizmin etkisiyle bu işlev giderek zayıflamış ve sivil toplum kuruluşları toplumsal refahı destekleyen alternatif yapılar olarak ortaya çıkmıştır. 1859’da Solferino Muharebesi sırasında Henry Dunant’ın girişimleriyle yaralılara yardım amacıyla kurulan dernekler, günümüzdeki Kızılay’ın temelini oluşturmuştur. Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının gelişimi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri çerçevesinde ele alınmaktadır. Osmanlı’da Ahilik teşkilatları sivil toplum kuruluşlarının ilk örnekleri arasında yer alırken Cumhuriyet dönemiyle birlikte sosyal yardımlaşmaya yönelik kurumlar güçlenmiş, 1928’de kurulan Yardım Severler Derneği süreç içerisinde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na dönüşmüştür.

Sivil toplum kuruluşları, büyüklüklerine, laik veya dini temellere dayalı olmalarına, bağış yapan ya da bağış alan kuruluşlar olarak sınıflandırılabilmektedir. Bazı sivil toplum kuruluşları, faaliyetlerini yalnızca kendi üyelerine yönelik hizmet sunmakla sınırlı tutarken bazıları ulusal, bölgesel ya da uluslararası düzeyde çalışmalar yürütebilmektedir. Çevre, sağlık, kadın hakları gibi alanlarda yapılan çalışmalar, bu yapıların varlıklarını sürdüren etkinliklerdir. Çalışmalarını kâr elde etmeyi hedefleyen özel yapılardan farklı olarak hizmet odaklı olarak sürdürürler ve kaynaklarını bağışlar veya gönüllüler aracılığıyla temin ederler. Sivil toplum kuruluşlarının üstlendiği roller, demokratik yapıya sahip bir siyasi kültürün oluşumuna yardımcı olarak demokrasinin istikrarlı gelişimine katkıda bulunmaktadır. Toplumda siyasal bir aktör olma amacı doğrultusunda kendi doğrularını dayatmak yerine kamu yararını göz önünde bulundurarak temsil mekanizmalarını güçlendirmek için çaba gösterirler.

Turizmin olumsuz etkilerine karşı bilinç oluşturma, zararları anlatma ve alınan kararları lobi faaliyetleri veya protestolar yoluyla etkisizleştirme gibi görevler üstlenen sivil toplum kuruluşları, turizmde önemli bir paydaş konumundadır. Bu yapılar, turizm sektöründe yerel halkın yetkinliklerini artıran projeler geliştirmek, destinasyon yönetimi konusunda rehberlik sağlamak ve toplulukların haklarını savunmak gibi işlevler üstlenmektedir. Böylelikle turizm sisteminin daha sürdürülebilir ve verimli işlemesine katkıda bulunurlar.

Referanslar

Bekci, M. (2018). Sürdürülebilir turizm kapsamında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları üzerine bir inceleme (Yüksek Lisans Tezi). Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.