Sivas Divriği Ulu Camii ve Darüşşifa

Doğal ve Kültürel Miras Cami Darüşşifa UNESCO Dünya Miras Alanı

Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Yazar: Kifayet ÖZKUL (2019) (Madde metni için tıklayınız)
Yazar: Abdullah ÜLKÜ (2019) (Madde metni için tıklayınız)
1 / 2

Tephrice (Tefrike, Bizans), S‘Apblike (Yunan), Difrigi (Selçuk), Divrik veya Divrigi (Osmanlı) isimleriyle anılan Divriği ve civarında, MÖ 2000’den itibaren Hitit, Pers, Makedon, Roma, Sasani, Pavlikian, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar hâkim olmuş ve Yunan-Pers, Roma-Sasani, Bizans-Arap bölgeleri arasında bir sınır olarak bulunmuştur. İbn Bibi Selçuknamesinde, diğer bazı eser ve kitabelerde Divrik olarak isimlendirmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ise bugün olduğu gibi Divriği olarak şehrin adını yazmıştır.

Divriği, İç Anadolu Bölgesi’nin doğusunda yer alan yüzölçümü bakımından Türkiye’nin ikinci büyük ili olan, Sivas merkezinin güneydoğusunda yer alan ve Çatlı vadisinde kurulmuş, merkeze 174 kilometre uzaklıkta bulunan ilçelerden biridir. Divriği ilçesinde bulunan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası eşsiz yapısıyla dünya sanat tarihinde evrensel bir başyapıt olarak yerini almıştır. Eşsiz tarihi işçiliğiyle ve o dönemin tarihi işçiliğini aşan benzersiz bezemeleriyle bu anıtın kendine has bir özelliği vardır. Divriği mucizesi olarak anılan bu başyapıt, Selçuklu döneminin sanatçılığını, özelliklerini ve kendi bünyesinde barındırmış olduğu büyük bir birikimi yansıtmaktadır. Divriği Ulu Camii ve Dârüşşifası 1228 yılında Mengücekoğlu Ahmet Şah ve eşi Melike Turan tarafından inşa ettirilmiş ve bina 1243 de tamamlanmıştır. Baş mimarı, XI. - XII. yüzyıl Selçuklu döneminin yeni oluşumlar ortamında yetişmiş, deneyimli, dâhi bir sanatçı olan Muğis oğlu Ahlatlı Hürrem Şahtır. Divriği, cami ve darüşşifadan ibaret büyük bir külliyedir. İslam dünyasında ve tarihinde eşi benzeri olmayan bu Divriği Külliyesi'nin taç kapıların mimarı ve heykeltıraşı olan Hürremşah, motif dünyasına getirdiği yenilikler, mimari tasarım dehası olması ve özellikle kıble kapısındaki cennet kapısı tasarımı ile XII. -XIII. yüzyılda İslam Sufizmi sanat alanındaki bir temsilcisi olarak görülmektedir.

Cami ve Darüşşifa, dıştan yalın ve sade bir mimari görünüme sahiptir. Ancak Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'nda giriş ve çıkışını sağlayan Kuzey Taç Kapısı, Batı Taç Kapısı ve Şah Mahfili Taç Kapısının her biri birbirinden farklı eşsiz bezemeleri ve taş işlemeciliği ile göz kamaştıran mimarlık ve mühendislik harikasıdır. Yapının tüm taç kapılarındaki üç boyutlu geometrik figürler, asimetrik ve bitkisel motifler kendine özgün bir anlayışıyla heykele yakın yüksek kabartma tekniğinde işlenmiştir. Taşın adeta bir dantel gibi işlendiği Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'ndaki süslemeler, Barok ve Gotik üslubunun atası sayılmaktadır. Taç kapılarda olduğu gibi cami içindeki iç mekan, mihrap, türbe, minber ve minare başlıkları, kubbe içi tavan süslemeleri, sütun, sütun kaidesi, sütun başlıkları da ayrı bir üslup ve bezeme örnekleri sergilemektedir. Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1523 tarihinde yapılan ve silindirik gövdeli minare de caminin kuzeybatı köşesinde bulunmaktadır.

İçlerinde en büyük ve sanatsal özelliği açısından bir başyapıt olan, kuzeye açılan kuzey kapısı diğer adıyla Cennet Kapısı’dır. Kapı camiden ve sütun boylarından daha da uzundur. Kapı, üzerine işlenmiş motifler ve tasvirlerle taş oymacılık sanatının bir şaheseri olarak karşımıza çıkmaktadır. Cennet kapısındaki bitkisel motifler simetrik gibi görünse de her biri birbirinden farklıdır. Sütunların altında bulunan kazan eski Türk geleneklerinde bereketi temsil ederken, cennet kapısında cehennemi temsil etmektedir. Yüzeye yayılmış olan boyutlu ve bitkisel motifler göğe yükselen hayat ağacını ve cenneti ifade etmektedir. Cennet kapısında kadın silueti şeklinde bir gölge oluşmaktadır. Bu kapı ile birlikte diğer kapılarda da yer alan bu siluetlerin, çok kapsamlı bir fizik bilgisi ve çok ince hesaplarla yapıldığı ve bugün bile hala bu ışık ve gölge oyunlarının sırrının tam olarak çözülemediği belirtilmektedir.

Kapıda dışa çıkıntılı biçimdeki kilit taşı bulunmaktadır. Yüzeyi, demircileri simgeleyen güğüm başı motiflidir. Orta kısımda lale ve yaprakları bulunmaktadır. Kapının üzerindeki kitabede Şehinşah oğlu Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah, Allah’ın affına muhtaç aciz kul, adaletli melik, bu caminin yapılışını 626 (M.1228) yılında emretti, Allah mülkünü daim etsin yazmaktadır.

İkindi namazından 45 dakika önce mayıs ile eylül ayları arasında, erkek silueti şeklinde bir gölge oluşmaktadır. Bu siluet, önce Kur’an okuyan, namaz saati yaklaşınca da ellerini bağlayarak kıyamda duran bir insan gölgesidir. Kapının dışında sağ tarafta çift başlı kartal, sol tarafta ise hem çift başlı kartal hem de başı öne doğru eğik şahin motifi bulunmaktadır. Çift başlı kartal Anadolu Selçukluları’nı simgelemekte, gücü, asaleti ve özgürlüğü temsil etmektedir. Başı öne doğru eğik şahin Mengücek Beyliği’nin sembolüdür. Mengücek Beyliği’nin Anadolu Selçuklu Devleti’ne olan bağlılığını ve saygısını göstermek üzere şahin figürü, başı öne eğik olarak işlenmiştir. Şahinin bir pençesi havadadır, anlamı beyliğin, yanlışlık ve haksızlıklara karşı gücünü ortaya koyabileceğinin bir ifadesidir.

Şah kapısı da klasik Selçuklu üslubuyla yapılmış bir kapıdır. Yüzeyi bitkisel motifler, geometrik desenler, yıldız, düğüm, saç örgüsüyle motive edilmiş bezmelerle doludur. Cami içinde sadece iskeleti kalmış bölüme açılan, şahın ibadet için camiye girişte kullandığı kapıdır. Kapının insan boyundan küçük yapılmasının amacı, tevazu ve kulluk bilincini ortaya çıkararak, yalnız Allah’ın huzurunda eğilmek gerektiğini vurgulamak içindir. Kapıda bulunan kitabede, Mülk, Kahhar ve tek olan Allah’a aittir (Mülk Suresi 16. ayet) yazmaktadır.

Caminin iç mekânı 25 birime ayrılmıştır. Sekizgen payeleri birleştiren çift yönlü sekizgen kemerlerle farklı genişliktedir. Büyük boyutlu mihrap önü dilimli, orta bölüm ise oval birer kubbeyle örtülmüştür. Orta bölümün kubbesi sekizgen piramit şeklinde külahla kaplanmıştır. Diğer birimlerin örtü sistemini bileşik tonozlar, yıldız ve artı şekli oluşturmaktadır. Güneydoğudaki şah mahfili de bileşik tonoz örtüsüyle dikkat çekmektedir. Caminin ahşap minberi el işçiliğiyle 1240 tarihinde yapılmıştır. Minber Tiflisli İbrahim oğlu Ahmet Şah tarafından yaptırılmıştır. Camii’nin güneyinde camiye bitişik olarak inşa edilmiş olan Darüşşifa ile ortak bir duvar içerisinde yer almaktadır. İlk bakışta tam olarak anlaşılmamakta birlikte Ulu Camii her iki yapıyı da kapsamaktadır.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Divriği Külliyesi, mimari konsepti, anıtsal heykel nitelikli bezemesi ve benzeri olmayan yontularıyla ve işçiliğiyle dünya sanat tarihinde Türkiye Ortaçağ sanatının en önemli yapıtı olarak kabul edilmektedir. Sanat tarihçileri tarafından Divriği mucizesi ve Anadolu’nun Elhamrası gibi ifadelerle tanımlanmaktadır. İslam mimarisinin temsilcisi ve başyapıtı olan bu yapı Cumhurbaşkanlığı’nın koruması altındadır.

Referanslar

Kuban, D. (2014). Cennetin Kapıları. İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi Yayınları; Kuban, D.. (1999). Divriği Mucizesi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Peker, A. U. (2007). Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, Tasarım Merkezi Dergisi, 3: 18-25; Ülgen, A. S. (1962). Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası, Vakıflar Dergisi, 5: 93-98.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Kuban, D. (2014). Cennetin Kapıları. İstanbul: Yapı Endüstri Merkezi Yayınları; Kuban, D.. (1999). Divriği Mucizesi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

2 / 2

Türk sanatının baş eserlerinden biri olarak bilinmektedir. UNESCO Dünya Mirası Listesi'ndedir. Sivas’ın Divriği ilçesinin doğu tarafında tarihi kalenin güneyinde, hafif eğimli arazi üzerine inşa edilmiştir. Karayolu ve demiryolu ile ulaşım sağlanmaktadır. Sivas-Malatya karayolunun Divriği dönüşünden itibaren 80 kilometre daha gidilerek ulaşılmaktadır.

Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Mengücek sülalesinden Süleyman Şah oğlu Ahmet Şah ve eşi tarafından 1128-1129 yıllarında hem cami hem de darüşşifa yaptırılmıştır. Gösterişli büyük cümle kapısına bitişik ve iki tarafa dönecek şekilde tertiplenmiş üç satırlık Arapça, Selçuk sülüsü yazılı kitabeden Süleyman Şah Oğlu Ahmet Şah tarafından 1228 tarihinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu kapı kemerinin sivri kısmının üçgen alınlığında da Sultan Alaaddin Keykubat Bin Hüsrev devleti zamanında diye bir kayda rastlanmıştır. Mimarı Ahlatlı Hürremşah’tır. Plan tipi ve süslemeleri bakımından hayranlık uyandırmaktadır. Darüşşifa caminin yanına inşa edilmiştir. Darüşşifa iki katlıdır, bir avlusu ve eyvanı vardır. Hastaların bazılarının burada su sesi ile tedavi edildiği bilinmektedir.

Ulu Camii ve Darüşşifa’nın mimari görünümü sadedir. Ancak Darüşşifa Taç Kapısı, caminin kuzey ve batı taraflarında yer alan Taç Kapıları ve Şah Mahfili Taç Kapısı bezemeler açısından oldukça zengindir. Ayrıca bu taç kapılardaki süslemeler göz alıcı güzelliğe sahiptir ve mimari açıdan oldukça kıymetlidir. Camide üç sahın (kemerli sütun ve ayaklarla ayrılmış bölümlerden her biri) vardır. Sahınlar birbirinden sekizgen payelerle ayrılmaktadır Batıda yer alan payeler taş kılıflar içindedir. Mihrabın ön kısmında, dıştan vurgulanan sivri külâhlı bir kubbe vardır. Diğer mekânlar ise tonozla örtülüdür. Bu örtü sistemlerinden 16 tanesi orijinaldir. Minber camiden 12 sene sonra Tiflisli İbrahim Oğlu Ahmet Usta tarafından yapılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman da kuzey batıdaki minareyi yaptırmıştır.

Yapıda bulunan taç kapılarda asimetrik, bitkisel, geometrik, üç boyutlu, özgün bir betimleme anlayışıyla ve barok mimari üslubuyla işlenmiş figürler vardır. Türk ve İslam sanatında bu üsluba benzeyen başka bir üslup yoktur. Bu kapılardan doğudaki şah kapısı sade geometrik süslemelidir. Batıda yer alan tekstil kapının işçiliği oldukça ince, kuzeyde yer alan Barok kapı ise iri plastik bezemelidir. Cami içinde bulunan tüm sütun kaideleri, sütun başlıkları ve sütunlar ile kubbe içi tavan süslemeleri de taç kapılardaki gibi farklı bezeme ve üslup örneklerini barındırmaktadır.

Referanslar

Acıduman, A. (2010). Darüşşifalar Bağlamında Kitabeler, Vakıf Kayıtları ve Tıp Tarihi Açısından Önemleri-Anadolu Selçuklu Darüşşifaları Özelinde, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 63(1): 9-15; Acun, H. (1988). Sivas ve Çevresi Tarihi Eserlerinin Listesi ve Turistik Değerleri, Vakıflar Dergisi, 20: 183-220; Kemaloğlu, M. (2014). 11-13. Yüzyıl Türkiye Selçuklu Devletinde Darüşşifalar, Hikmet Yurdu, 7(7): 289-301; Kültür ve Turizm Bakanlığı (2013). Divriği Ulu Cami ve Darüşifası-Sivas, https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/sivas/gezilecekyer/dvrg-ulu-cam-ve-darussfasi, (Erişim tarihi: 04.07.2019); UNESCO (2019). Great Mosque and Hospital of Divriği, http://whc.unesco.org/en/list/358, (Erişim tarihi: 04.07.2019); Ülgen, A. (1962). Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Vakıflar Dergisi, 5: 93-98.