Osman Hamdi Bey

Kişi Arkeolog

(1942 – 1910)

30 Aralık 1842’de İstanbul’da doğan Osman Hamdi Bey, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit döneminde sadrazamlık görevinde bulunan Ethem Paşa’nın büyük oğludur. 1857 yılında eğitim için Paris’e gitti. Osman Hamdi Bey 12 sene Paris’te kaldı, bu sürede hem Paris Üniversitesinde hukuk derslerine hem de güzel sanatlar okulunda resim derslerine devam etti. Bu süre zarfına o dönemin önde gelen ressamları Boulanger ve Gérome’nin atölyelerinde çalışma fırsatı buldu ve kendini resim alanında geliştirdi. Osman Hamdi Paris’te bulunduğu sürede Marie adında bir Fransız’la evlendi ve bu ilişkiden Fatma ve Melek adında iki çocuğu oldu. İkinci evliliği yine bir Fransız’la, sonraki yıllarda Viyana’da tanıştığı Marie Palyart (Naile Hanım) ile oldu. Bu evlilikten Melek, Leyla ve Nazlı isimli üç kızı ve Edhem isminde bir oğlu dünyaya geldi.

1867 yılında Paris’te Milletlerarası Sergide Osmanlı Devleti adına temsilcilik yapan Osman Hamdi, 1869 yılında Bağdat’a yabancı işleri müdürlüğüne tayin olup, Vali Midhat Paşa ile çalışmalar gerçekleştirdi. Babasının onu apar topar geri çağırması ve Midhat Paşa’ya emanet edip Bağdat’a gitmesini sağlaması şüphesiz oğlunu adam etme niyetiyle alınmış kararlardı. Paris’teki zor ama keyifli hayattan koparılan genç adam için Bağdat memuriyeti bir soğuk duş etkisi yapmıştı, ama babasıyla yazışmalarına bakılırsa Irak’ın farklılığı ve Midhat Paşa’nın kararlılığından etkilenmişti. 1871 yılında İstanbul’da teşrifat-ı hariciyede (Dış ilişkilerde protokolü düzenleyen kurum) müdür muavinliği görevine getirildi. Bu görevde geçirdiği iki yılın ardından Sultan Abdülaziz’in görevlendirmesi ile Viyana’daki Milletlerarası Sergide temsilcilik yaptı. 1876’da Matbuat-ı Ecnebiye (yabancı basın) müdürlüğüne tayin edildi. Birinci Meşrutiyet’in ilanıyla Bulgaristan’a göreve gönderilen Osman Hamdi Bey Türk-Rus savaşında önemli bir rol oynayıp askeri alanda başarılı olduğunu gösterdi ve 1877 yılında Beyoğlu Altıncı Daire Belediye Müdürü oldu.

Savaşın sona ermesiyle memurluğu bırakmış resim dalında eserler vermeye odaklandı. Mihrap, Haremden, Kaplumbağa Terbiyecisi gibi birçok eseri günümüze ulaşmıştır. Resimlerinde; Türk sanatı, kültürü, mimarisi, çinili panoları, duvarlar, halılar, süslemeli objeler, örtüler, kandiller, rahleler, türbe mekanları, hat levhaları, aile portreleri, insan figürlerini kullanmış, Osmanlı kadınının iç ve dış mekanlardaki yaşayışını resmetmiş; Doğu/Batı, inanç/aşk, yaşam/ölüm gibi ikilemlerin izini sürmüştü. Perspektifli resim (batı tarzı resim) alanında Türk resminde ilk figürlü kompozisyon yapan ressam Osman Hamdi’dir. Figürlü kompozisyonlarında ilk defa kadın figürüne o yer verdi.

Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi) müdürü Alman Dr. Philipp Anton Dethier’in 1881 yılında vefatı sonrasında Osman Hamdi Bey müdür olarak atandı. 1875’de Topkapı Sarayı depolarından Çinili Köşk'e taşınarak kurulan müzede eserlerin tasnifiyle ilgili sıkıntılar bulunuyordu. Müzedeki eserlerin tanımlanması ve düzenlenmesini yabancı uzmanları da görevlendirerek gerçekleştirdi. 1883 yılında Sanayi-i Nefise Mekteb-i Âlî’sini (Geleceğin Güzel Sanatlar Akademisi) kurdu. Osmanlı Topraklarında bulunan eserlerin yurtdışına kaçırılmasını önlemek amacıyla 1884 yılında Asar-ı Attika Nizamnamesi’ni yeniden düzenleyerek yürürlüğe soktu. 1883-1895 yılları arasında Nemrut, Myra, Lagina, Sidon, gibi kentlerde kazı çalışmalarına öncülük etti. O dönem Osmanlı topraklarında olan Sidon’dan (Lübnan) çıkartılan lahitleri denizyoluyla İstanbul’a getirtti ve bunlar için Çinili Köşk'ün karşısında yeni bir bina inşa edilmesini sağladı. Burada Türk topraklarında ilk kez müze binası olarak tasarlanan günümüz adıyla İstanbul Arkeoloji Müzesi, diğer adıyla Lahitler Müzesi’ni kurdu. İskender Lahdi gibi önemli eserleri barındıran müze kısa bir süre içinde dolunca, İslami eserlerin içinde bulunduğu Çinili Köşk’ü de sınırları içine alan ek binalar yaptırıp İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ni oluşturdu. Tüm bu faaliyetleri Batı’da dikkat ve hayranlıkla izlendi, pek çok devlet kendisini şeref pâyeleri, madalya ve nişanlarla onurlandırmış, üç Alman ve iki İngiliz üniversitesinden Fahri Doktor unvanı aldı.

Sualtı Kültür Mirası olarak adlandırılabilecek değerlerin devlet eliyle korunmasına yönelik dünyadaki erken örneklerden biri de Osman Hamdi Bey tarafından atıldı. Osman Hamdi Bey dünyada bir devlet tarafından yaptırılan ilk sualtı kazılarından birini de hayata geçirdi. Bu sualtı kazısı 1892 yılında Didim karşısında yer alan Farmako/Bulamaç Adası’nda yaptırıldı. Bu çalışma Osman Hamdi Bey'in yalnızca karada değil sualtında da bulunan kültürel miras değerlerine verdiği değeri göstermektedir. Kendisi tarafından hazırlanan 1884 nizamnamesi, dünyada bir devlet tarafından sualtı kültür mirasının korunması amacıyla hazırlandı bilinen en erken örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında Selanik, Sivas ve Konya’da Vilayet müzelerinin kurulmasına ve ilk müze yayınlarının basılmasında da öncülük etti. Yurtiçinde ve yurtdışında ismi pek çok alanda saygıyla anılan Osman Hamdi Bey, 24. 02. 1910 tarihinde İstanbul’da hayata veda etti.

Referanslar

Cezar, M, (1987). Osman Hamdi Bey (1842 - 1910) Resim Sergisi 24. 02. - 14. 03. 1987 MSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi (Katalog). İstanbul; Cezar. M. (1990. Osman Hamdi Çok Yönlü Bir Kültür ve Sanat Adamıydı, Hürriyet Gösteri Sanat Edebiyat Dergisi: 4-8; Eldem. E. (2019). Osman Hamdi Bey’in “Karanlık” Yılları (1871-1881), Milli Saraylar Sanat Tarih Mimarlık Dergisi. 19: 53-75; Eldem. E.(2016). Osman Hamdi Bey’in Paris Yıllarıyla İlgili Yeni Bilgiler, Toplumsal Tarih Dergisi, 268: 48-59; http://www.beykoz.gov.tr/osman-hamdi-bey, (Erişim tarihi: 23.09.2020); Karpuz, H. (1997). Müzecilik. Konya; Mansel. A.M. (1960). Osman Hamdi Bey. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi; Öniz, H., Sütçüoğlu O. (2016). Sualtı Kültür Mirası, Osmanlı İmparatorluğu ve Osman Hamdi Bey. Arkeoloji ve Sanat: 241-248; Su, K. (1965). Osman Hamdi Bey’e kadar Türk Müzesi. İstanbul: Arkın Ofset Basımevi; Ulutaş. S. (2013). Osmanlı’nın Arkeoloji Algısı; Kilikya Örneği, Selevcia Ad Calycadnvm III, Olba Kazısı Yayınları: 233-249.