Lady Dorina Neave

KİŞİ SEYAHATNAME Seyyah

Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Yazar: SEDA AĞIRBAŞ (2020) (Madde metni için tıklayınız)
Yazar: HATİCE DEMİR (2021) (Madde metni için tıklayınız)
1 / 2

Dorina Neave 1881 yılında İstanbul’a ataşe olarak atanan babasıyla birlikte geldi, çocukluk ve gençlik dönemini kapsayan 26 yılını ailesiyle Kandilli sırtlarındaki Cliffton Yalısı’nda geçirdi. Babasının görevi ve İngiliz Devleti’nin gücü sayesinde İstanbul’daki devlet görevlileriyle yakın ilişki içinde oldu. II. Abdülhamit’in saltanat yıllarında İstanbul’da bulunan Neave, dönemin sosyal hayat üzerindeki etkilerini, toplumun içinde bulunduğunu düşündüğü sıkıyönetim, kargaşa ve adaletsizlik ortamına dair gözlemlerini "Twenty Six Years on the Bosphorus" adlı hatıratında kaleme aldı. 1933’te Londra’da İngilizce olarak yayınlanan eser, 1001 Temel Eser için Eski İstanbul’da Hayat adı ile Osman Öndeş tarafından Türkçeye çevrildi. Kitabın sonlarında 26 yıllık uzun süren bir ikametten sonra 26. 08. 1907’de İstanbul’dan ayrıldığını yazması, onun hayatının 1881’den itibaren İstanbul’da geçtiğini göstermektedir.

XIX yüzyıl sonları ile XX yüzyıl başlarındaki İstanbul hayatını canlı bir şekilde tasvir eden yazar, aynı dönemde İstanbul’da bulunan yabancı koloniler hakkında dikkate değer bilgiler vermektedir. Yoğun baskı, kargaşa ortamı olarak nitelendirdiği Sultan Abdülhamit devrinin toplumsal hayat üzerindeki etkilerini Batılı gözüyle değerlendirmektedir. XVlI bölümden meydana gelen Twenty Six Years on the Bosphorus ‘un XII. bölümünün (Katliamlar), 1978 yılında Osman Öndeş tarafından Türkçeye çevrilen ve Tercüman tarafından yayınlanan baskısında bazı yanlış anlamalara fırsat vermemek için yer almadığı bilinmektedir. 2008 yılında Dergâh Yayınlarından çıkan Neşe Akın tarafından Sultan Abdülhamit Devrinde İstanbul’da Gördüklerim adıyla çevrilen baskısında ise bu bölümün kitaba eklendiği anlaşılmaktadır.

Konuları oryantalist yaklaşımla değerlendiren Neave’in, dönemin siyasi ve kültürel ortamını, padişahın ve halkın giyim kuşamından yeme içme kültürüne dair izlenimlerini ve İstanbul’da karşılaştığı tüm olayları detaylı bir şekilde yansıttığı görülmektedir. Kitabında bahsettiği, yaşamının 26 yılını geçirdiği şehir, Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’dur. Ailesiyle birlikte ikamet ettiği bu şehirde her milletten esnaf ve satıcıları, Boğaziçi, Göksu ve Kâğıthane dereleri gibi kentin doğal güzelliklerini, İstanbul’un surları, Ayasofya, Kariye, Süleymaniye gibi anıtsal yapılarıyla tarihi mekânları, toplumun farklı kesimlerinden merasimleri, Mevlevi, Rufai dervişlerinin ayinlerini tüm detaylarıyla anlatmaktadır. Ayrıca İstanbul’u sarsan depremlerden, yangınlarından, baskınlardan da ayrıntılı bir şekilde bahsetmektedir.

Eski İstanbul’da Hayat adlı yapıtın Eski Günler adlı birinci bölümünde İstanbul’un, Boğaziçi, Kandilli sırtlarının panoramik görüntüsü, yangınlar ve cenaze merasimleri gibi yazarın tanık olduğu ve hatta etkilendiği olaylar yer alıyor. II. Abdülhamit adlı ikinci bölümde, Sultan’ın hayatından, Jurnalcilerinden, Padişah hakkındaki söylentilerden, Boğaz’daki ölümlerden, Yıldız Köşkü’nden detaylı bir şekilde bahsediyor. Türk yönetim yapısı ve yöneticileri ile ilgili bilgiler verirken II. Abdülhamid’in, Avrupa’nın en hayrete verici ve en çok korkulan şahsı olduğunu düşünüyor. Sultan’ın her sabah casuslarının jurnallerini okuduğuna; öldürülmekten korktuğu için de muhafız kıtasından görevlinin uyurken dahi başucunda beklediğine dair bilgiler aktarıyor.

Alman İmparatoru ve İmparatoriçesinin ziyaretlerini, İngiliz itibarının çöküşünü Türk askerleri ve İngiliz kadınları arasındaki çirkin karşılaşmaları ise İngiliz Etkisi adlı üçüncü bölümde dile getiren yazar diğer bölümlerde sırasıyla Aile Olayları başlığı altında ders aldıkları mürebbiyelerden ve hizmetkarlardan söz ediyor. Boğaziçi’nde geçen, Türk kadınlarının haremdeki yaşantılarını, konuk edildiği Türk düğününü, Türk hamamlarını aktarıyor. Türk kadının özgürlüğüne ilişkin farklı bir yaklaşım sergilemektedir. Yazar tutsak gibi yaşayan Türk kadınlarının dış dünyaya ilgisini ve Avrupalılaşma çabalarını gereksiz bulmaktadır. Onlara bir yandan kafese kapatılmış oldukları için acırken diğer yandan onların doğulu kalması gerektiğini düşünmektedir.

Kadınların dışarı çıkarken ferace adı verilen tek parça gündelik giysi giydiklerinden, başlarına çene altında iğneledikleri bir örtü ve yüzlerini de peçe adı verilen kalın kumaşla örtüp dışarı çıktıklarına değinmektedir. Hanedan mensubu kadınların ise şeffaf yaşmak peçeleriyle son derece şık çarşaflar giydiklerinden, modayı takip eden bayanların tül gibi şeffaf peçe taktıklarından bahsetmektedir. Türk kadınlarının fiziksel özelliklerinden de bahsetmektedir. Türk kadınlarınınki kadar güzel ve bakımlı elleri hiçbir yerde görmediğini, tırnak bakımlarını kendilerinin yaptıklarını, halk tabakasından kadınların tırnaklarını kiremit rengi kına ile boyadıklarını bildirmektedir. Kadınların zevk aldığı meşguliyetler arasında arkadaşlarını ziyaret, boğazda kayıkla gezmek, araba gezintileri yapmak ve Beyoğlu’nda ve İstanbul’da alışveriş yapmak gelmektedir.

Beşinci ve altıncı bölümlerde Boğaziçi’nde Hayat ve Haremler ve Bir Paşa başlığı altında Türk kadınların misafirperverliklerine adetlerine gelenek ve göreneklerine değinmektedir. Türk kadınlarının çok misafirperver olduğunu, kendisinin Türk kadınlarını ziyaretten zevk duyduğunu, yalnız dört hanımdan hangisini önce görme konusunda zor duruma düştüğünü ifade etmektedir. Türk kadınlarının misafirlerini büyük bir kibarlıkla kapıda karşıladığını, sağ elini önce yere ve sonra dudaklarına ve alnına değdirerek buyurun derdi. Misafirler oturdukları zaman konuşma başlamadan önce aynı selam tekrar ettiğini dile getiriyor. Yaşlı kadınların genellikle minderlerde oturup susmayı tercih etiğini konuşmayı gençlere ve cariyelere bıraktıklarını da sözlerine ekliyor. İkramlardan da detaylı bir şekilde bahsederek, tepsilerin üzerinde kristal kavanozların, kavanozların içinde gül ve portakal çiçeği reçellerinin, kristal bardaklarda ise kaşıkların ve suyun bulunduğunu anlatıyor. Misafirler bir kaşık reçel alır, su içer ve kaşıklarını tepsinin üstündeki diğer bir bardağa koyarlardı şeklinde ritüeli tarif ederek, başka bir hizmetçinin kahve ve sigara getirdiğini, misafirler sigara içmezlerse ev sahibinin de içmediğini belirtiyor.

Balık, Yangın ve Şenlik adlı yedinci bölümde donmuş balıkların kıyıya vurduğundan, yaşadıkları Clifton Yalısı’nın yangınından ve yağmacılardan bahseder. İstanbul’daki yangınlarla ilgili bilgiler verirken yangınların genellikle patlıcan mevsiminde çıktığını, çünkü patlıcanlar kızartılırken ocaklardan fırlayan kıvılcımların ahşap evleri hemen tutuşturduğunu ifade etmektedir. Yangının çıktığı esnada Kandilli’ye yakın bir tepeden yedi pare top atıldığını, sonra bekçilerin bağırarak yangının nerede olduğunu bildirdiklerini, tulumbacıların varda sesleriyle yangını söndürmeye koştuklarını da sözlerine eklemektedir.

Sekizinci bölümde İstanbul’daki Gezintilerini, Ayasofya, Süleymaniye camilerini, Sultanın hazinesini, Topkapı Sarayı’nı, şehrin surlarını, İstanbul’un en büyük ve önemli meydanlarından biri olan Bizans döneminde Hipodrom, Osmanlı döneminde At Meydanı olarak bilinen Sultanahmet Meydanı’nı, Bizans kiliselerini tasvir ediyor.

‘Dini Ayinler ve Hayatın Tatsız Görünümü’ başlığı altında İstanbul’daki farklı topluluklara ait dinlerden, Mevlevi dergâhından, Rufai dervişlerinden, vaftizlerden, evlenme törenlerinden, seyyar satıcılardan söz eden Neave, İstanbul’da kaldıkları yıllarda Kış ve Yaz başlığı altında bu mevsimlerde yaşamlarını nasıl geçirdiklerini, elçilik toplantılarının yanı sıra kışın av partilerinin düzenlendiğini, yazın ise kriket, polo, yüzme ve ata binmek gibi spor faaliyetlerini anlatır. Türk-İngiliz ilişkileri ile ilgili bilgiler verirken İngilizlerin en iyi dostlarının Türkler olduğunu ancak Türklerin İngilizleri çok sevdikleri halde onlara şifa bulmaz çılgınlar gözüyle baktıklarını ve deli İngiliz dediklerini ifade etmektedir. Neave’ye göre bir Türk efendisinin Anadolu yakasında Beykoz Çayırı’nda İngilizlerin oynadığı kriket maçlarını seyretmekten daha çok hoşlanacağı bir şey yoktu. Saatlerce İngilizlerin yakıcı öğle güneşi altında koşuşturmalarını hayretler içerisinde seyrettiklerini ve bundan zevk aldıklarını belirtir.

İstanbul’u Sarsan Depremler ve Sonrası başlıklı 11. bölümde 1894 depreminin yarattığı felaketleri, eşkıyaların yağmalarını, tifo gibi salgın hastalıkla mücadelelerini ve çevresindeki dostlarının yardımlarını ayrıntılı bir şekilde aktarıyor. Yine bu bölümde Asya ve Avrupa’daki Göksu, Kağıthane dereleri gibi mesire alanlarında geçirdikleri günleri ve oradaki izlenimleri dile getiriyor. Cemiyet Hayatı başlıklı 12. bölümde İngiliz büyükelçilerini İstanbul’daki Noel Ziyaretlerini, Karnaval ve perhiz, Yumurtaların kutsallaştırılması ve Ortodoks Paskalyası alt başlıklarıyla Cemiyet Hayatından söz eder. Ardından Akdeniz Filosu adlı 13. bölümde Amiral Sir John Fisher, Lord Charles Beresford gibi İstanbul’u ziyaret eden İngiliz yetkililerden bahsettikten sonra Hadiseli Günler başlığı altında sokak köpeklerinden, seyyar satıcılardan, Amerikan Büyükelçiliğindeki balodan, İsveç Prensi William’ın İtalya Prensi Colonna’nın davetlerinden bahseder. 15. bölümde Nirvana başlığı altında inşaatlarda yaşanan sıkıntılardan, talihsizliklerden ve Nirvana adlı geminin kutsanmasından bahsedilirken Veda adlı son bölümde de ayaklanmalardan, Abdülhamit’in kaderinden, Osman Paşa ve Londra Konferansı’ndan, Boğaz’dan geçen bir tankerin batması ve benzin deposundan sızan petrolün denize ve Boğazdaki yalılara sürüklenmesiyle çıkan yangında Clifton Yalısı’nın da yanıp kül olduğundan bahsederek kitabına son veriyor.

Referanslar

Ağırbaş S. (2019). İngiliz Gezgin Mary Adelaide Walker’ın Eserlerinde Osmanlı Dünyası (Yayınlanmamış doktora tezi). İzmir: Ege üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü; Arslan Sevin N. (2002). 19. Yüzyılda Yakındoğu’ya Giden İngiliz Kadın Sanatçılar, Uluslararası Sanat Tarihi Sempozyumu Bildiriler. İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları; Düğer S. (2016). Kadın Seyyahların İzlenimlerinde Osmanlı ve Batı Dünyası. İstanbul: Gece Kitaplığı; Nalçacı, N.N. ve Çetinkaya, N. (2010). Dorina Neave. İstanbul’un 100 Seyyahı. İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Yayınları; Neave L. D. (1978). Eski İstanbul’da Hayat. (Çev. Osman Öndeş). İstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser; Neave D. (2008). Sultan Abdülhamit Devrinde İstanbul’da Gördüklerim. (Çev. Neşe Akın). İstanbul: Dergâh Yayınları; Şahin G. (2007). İngiliz Seyahatnamelerinde Osmanlı Toplumu ve Türk İmajı. İstanbul: Gökkubbe Yayınları.

2 / 2

Sultan II. Abdülhamid döneminde 1880 ya da 1881 yılında İstanbul’da doğdu. Kızlık adı Dorina Lockhart Clifton olan Lady Neave, hem anne hem baba tarafından İngiliz kökenlidir. Annesi, Ellen Camilla Cumberbatch’in (1845-1914) babası da tıpkı Dorina Neave’in babası George Henry Clifton (1826-1897) gibi Osmanlı’da yaşamış bir konsolosluk görevlisidir. İstanbul’da Edip Efendi Yalısı’nda 26 yaşına kadar yaşayan Lady Neave’in; George Montague, Ellen Claude Zoe, Ada Mildred ve Ernest Hamilton isminde dört kardeşi vardı.

1907 yılında İngiltere’ye geri döndü ve 1908 tarihinde anne tarafından da akrabası olan Sir Thomas Neave (1874-1940) ile evlendi ve Neave Ailesinin yaklaşık 200 yıllık ikametgâhı olan Essex Harold Hill’daki Dagnam Parkı içerisindeki malikaneye yerleşti. Havuzları, Kral George dönemi eski tuğla kargir duvarları, sedir ve karaağaç ile örtülü park alanı ile Dagnam Malikanesi, Lady Neave için güzel anıları olan bir yerdir. Neave çiftinin; Dorina Mary Eileen, Renee Arundell, Arundell Thomas ve Kenelm Digby adında dört çocukları oldu.

1940 yılında eşini kaybeden Lady Neave’nin, Dagnam Park’taki evine ve diğer gayrimenkullerine İkinci Dünya Savaşı'nın esnasında ordu tarafından el konuldu. 1946’da ise Dagnam Park’taki tüm mülkiyeti satıldı ve Lady Neave Londra Piccadilly’de bir apartman dairesine taşındı.

Londra günlerinde, Anthony Eden’ın açtığı ve Wyndham Deedes’in idareciliğini yaptığı Türk Halkevi’nde çeşitli organizatörlük görevleri üstlendi. Bu organizasyonlar içerisinde gerek Türkler ve gerekse çoğunluğunu yabancı kadın katılımcıların oluşturduğu toplantı, gezi ve eğlence organizasyonları düzenledi. Bu bağlamda Londra’daki Türk-İngiliz ilişkilerinin gelişmesinde katkıları oldu.

26 Aralık 1955’te Berkshire’ın Maidenhead bölgesinde 75 yaşında vefat eden Lady Neave Londra-Noak Hill’deki Aziz Thomas Kilisesi mezarlığındaki eşinin mezarı yanına gömüldü.

Twenty-six years on the Bosporus / Boğaziçi’nde 26 Yıl, Remembering Kut: We Will Not Forget / Kut’u Hatırlarken: Unutmayacağız ve Romance of the Bosporus: Memories of Life in Turkey / Boğaziçi’nin Romansı: Türkiye’de Hayattan Anılar isimli üç roman yazdı. Özellikle ilk iki eseri, II. Abdülhamid dönemi İstanbul’u hakkında bilgiler içerir. Diğer bir eseri olan Remembering the Kut / Kut’u Hatırlarken adlı eseri, Osmanlı Devleti’nin Kût’ül-Amâre Kuşatması’nı anlatmaktadır.

Twenty-six Years on the Bosphorus adlı eserinin Türkçe çevirisi Eski İstanbul’da Hayat adıyla 1978 yılında yayınlanırken diğer eserleri bir seri halinde 2008 tarihinde Batı’nın Gözlerinden Türkler ve Sultan Abdülhamid Döneminde İstanbul’da Gördüklerim adı ile yayımlandı.

Lady Dorina Neave eserlerinde, Osmanlı dönemi İstanbul manzaralarına karşı hayranlığını dile getirirken, öte yandan İstanbul halkına eleştirel yaklaşmaktadır. Eserlerinde, Türk kadınının toplum içerisindeki konumundan harem hayatına, II. Abdülhamid’in kişiliğinden Osmanlı siyasal yaşamına kadar oldukça geniş yelpazede bilgi veren Lady Neave’in değerlendirmelerinde tenkitçi Batılı tespitleri söz konusudur. Diğer taraftan Lady Neave’nin İstanbul manzaraları karşısındaki hayranlığı da kitaplarındaki tasvirlerine yansımıştır.

Dagnam Park’a yerleştikten sonra, bahçecilik ve çiçek yetiştiriciliği ile ilgilenen Lady Neave’in adının verildiği bir gül türü bulunmaktadır.

Referanslar

Celkan, G. (1989). 19. Yüzyılda Osman Topraklarında Dolaşan Kadın Seyyahlar ve Eserlerinde Türklerle İlgili İntibalar, Erdem, 5(15): 825-846; http://www.friendsofdagnampark.org.uk/Bosphorus.htm, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); http://www.friendsofdagnampark.org.uk/Neave%20Baronetcy.htm, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); http://www.thepeerage.com/p8249.htm#i82483, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://amp.blog.shops-net.com/24888455/1/dorina-neave.html, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://amp.en.google-info.cn/24888455/1/dorina-neave.html, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://cumberbatch.one-name.net/getperson.php?personID=I519&tree=001, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://cumberbatch.one-name.net/showmedia.php?mediaID=22688, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://tr.wikipedia.org/wiki/Dorina_Neave, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://tr.wikipedia.org/wiki/Dorina_Neave, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://web.archive.org/web/20160606062515/http://www.friendsofdagnampark.org.uk/Dorina%20Neave.htm, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://web.archive.org/web/20200218044308/https://www.geni.com/people/Lady-Dorina-Neave/6000000019418303647, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://wikivisually.com/wiki/Dorina_Neave, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); https://www.npg.org.uk/collections/search/person/mp60966/dorina-lockhart-nee-clifton-lady-neave, (Erişim tarihi: 11. 04. 2021); Kaya, P. (2011). Istanbul in the era of Sultan Abdulhamid as Viewed by Dorina L. Neave, the Queen of the Bosporus. İçinde; E. Ülgen, E. Özbaş ve M. Metin Karaörs (Editörler), Through Foreign Eyes: Istanbul in World Literature (ss. 251-262). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları; Neave, D. L. (1978). Eski İstanbul’da Hayat. (O. Öndeş, Çev.), İstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser, No. 128; Şahin, G. (2020). XIX. Yüzyılda İngiliz Gezginlerin Kaleminden Osmanlı Yöneticileri ve Yönetim Sistemi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 22: 69-91; Yücedağ, S. (2016). La Femme Turque Chez Pierre Loti (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Konya: Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Konuyla ilgili diğer maddeler için bkz.: