-
2020
Diyarbakır, günümüzden 12 bin yıl önce çağdaş uygarlığın temellerinin atıldığı bir yer olarak ortaya çıkmıştır. Diğer bir ifadeyle, Akdeniz dünyasını ve Avrupa’yı değiştiren devrimlerin yaşandığı bir bölgedir. Dünyanın birçok bölgesinde yerleşik yaşama dair belirgin izlerin saptanmadığı dönemlerde, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, yaşam tarzında köklü değişiklikler yaratan, bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilmesi gibi büyük buluşların yaşandığı Akeramik Neolitik dönem yerleşiklerinin uygarlaşma yönünde önemli aşamalar kaydettikleri gözlenmektedir. Bunun en iyi algılandığı yöre ise Dicle ve Fırat’ın suladığı akarsu boylarıdır. Yukarı Dicle Vadisi’nde, Dicle ile anlamlanan konumuyla Diyarbakır, yüzeyde korunmuş kalıntıları ve toprak derinliğindeki kültürel varlıklarından algılanabildiği kadarıyla, genelde Mezopotamya, özelde Anadolu tarihinde önemli bir yere sahiptir. Arkeolojik bakımdan, daha çok kültürel altyapısını ve arkeolojik geçmişini ortaya koyan Çayönü yerleşimi ile tanınan kent, tarihinin her evresine tanıklık eden korunmuş değerleri yanı sıra, kökleri eskilere dayanan ve hala icra edilen geleneksel el sanatları açısından özgünlük yansıtmaktadır. Bu anlamda Anadolu’nun kültürel dokusuna yadsınamaz katkılar sunan kentin bu özelliği, zamanın, doğanın ve insanın acımasız tahribatına inatla direnen surları, han, hamam, kervansaray, cami, kilise, kaya kabartmalarında algılanmakta ve geçmişi belleklere kazımaktadır. Kenti evrensel kültürün paydaşı yapan ve bu yönde emsalsiz kanıtlar sunan örenlerinden biri de Körtik Tepe’dir. Günümüzde bile hayranlık uyandıran kültürel birikimleriyle Körtik Tepe, doğanın insanlığa sunduğu olanaklarla yetinmeyip, değişik arayışlara geçişin ve bu bağlamda varılan sonuçların canlı tanıklığını yapmaktadır. Ayrıntılı bilimsel çalışmaların rehberliğinde MÖ 10.400-9250 yılları arasında kesintisiz yerleşildiği anlaşılan Körtik Tepe, temsil ettiği değerlerle Anadolu arkeolojisine ve uygarlık tarihine ayrı bir önem katmaktadır. Anadolu’da Epi-paleolitik/Akeramik Neolitik Çağlar konusunda Körtik Tepe’de edinilen bilgiler, yeni tablolar ortaya çıkarmıştır. Bu olgular ve yenilikler sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi’yle sınırlı değildir. Bunun yanı sıra, hem Mezopotamya’nın hem de insanlık tarihinin daha sonraki kültürel gelişimi üzerine etkili olmuştur. Sosyal örgütlenme, barınmaya sunulan çözümler, beslenmenin devamlı olmasını sağlamak için girişilen arayışlar, dinsel inanış biçimlerinin sanata yansıyan gizemli ve etkileyici ifade tarzları ve uygulamada gözlemlenen yüksek sanatsal düzeyi en iyi şekilde yansıtan Körtik Tepe, Güneydoğu Anadolu Bölgesi kapsamında Diyarbakır’da komşu coğrafyalarla çağdaş ve bazı açılardan daha gelişmiş bir Neolitik kültür yaratıldığını açıkça ortaya koymaktadır. Yapılanma etkinlikleri sonucu yaklaşık 5,50 metre yükselti oluşturan höyük, avcı toplayıcı toplulukların göçebe hayatından yerleşik köy yaşantısına geçişin en erken evresini temsil eden öncü yerleşimlerinden biridir. Höyükte yapılan kazılar, Diyarbakır civarında Akeramik Neolitik Çağ’ın başlarına ait oldukça önemli bir yerleşimi ortaya çıkarmakla kalmamış; aynı zamanda birbirini kesintisizce takip eden ve dönemin kronolojisinin yeniden ele alınmasını zorunlu kılan evreleri ortaya çıkarmaktadır. Yerleşim Mimarisi Körtik Tepe’deki ana yerleşim evresi Epi-paleolitik/Akeramik Neolitik dönemi kapsamaktadır. MÖ 10.400- 9250 arasına tarihlenen bu dönem sonrası, bölgedeki diğer çağdaş yerleşimlerinde olduğu gibi, Körtik Tepe de henüz algılanamayan bir sebeple terkedilmiştir. Bütün veriler, Körtik Tepe’nin göçerlerin geçici barınma yeri olmaktan çok sürekli yerleşilen bir merkez olduğunu göstermektedir. Yuvarlak tasarlı basit konutlar yerleşimin mimari karakterini oluşturmaktadır. Söz konusu konutların tasarımları ortak özellikler içermektedir. Çapları 2,30 – 3,80 metre arasında değişkenlik gösteren bu yapılar, doğrudan toprak zemin üzerine inşa edilmişlerdir. Basit ve işlenmemiş taş sıralarından oluşan temellere sahip bu yapıların çukur tabanları sıkıştırılmış topraktan oluşmaktadır. Yıkılmayı engellemek için duvarlar içeriden taş dizileriyle güçlendirilmiş; üst kısımları bitki karışımlı çamurla sıvanmış saz örgü sistemiyle yapılandırılmıştır. Ölçüleri bakımından az sayıda kişinin barınmasına olanak sağlayan, bazı durumlarda birbirleriyle bitişik olan söz konusu konutlar, Akeramik Neolitik evrenin en erken yerleşimlerinin de ortak özelliği olarak dikkat çekmektedir. Barınağı andıran bu yapılar ortak özellikler içermekle beraber, özellikle tabanlarının altında yer alan mezarlarda çıkarılan bulguların değişken karakteri, höyük yerleşikleri arasında toplumsal statü farklılıklarına işaret etmektedir. Bunların yanı sıra, bazı konutlarda saptanan ritüel bulgular, bu mekanlara özel anlamlar yüklenilmesi gerektiğini göstermektedir. Özellikle diğer evlerde rastlanmayan türden sembolik karakterli kazıma ve kabartma tasvirlerle donatılmış sembollerden oluşan bulguları, diğerlerinden daha büyük ölçüleri ve az sayıda olmaları nedeniyle ayrılmaktadırlar. Bu özellikleri nedeniyle ortak kullanıma yönelik kamu yapıları olarak tanımlanabilecek bu konutların varlığı, söz konusu bu ilk köy yerleşikleri arasında bazı sosyal organizasyonların temellerinin atıldığını düşündürmektedir.
Ölü Gömme Gelenekleri; Mezarlar, Körtik Tepe’nin toplumsal ve kültürel dokusunun tanımlanabilmesi açısından önem arz etmektedirler. Üzerleri soğuk alçıyla sıvalı insan iskeletlerinin yerleştirilme tarzı, özellikle önem arz etmektedir. Bu türden özel işlem görmüş iskeletlerin yanında yaygın gömü geleneği, ev tabanlarının altına ve konutların dışında görülen büzülmüş durumdaki (hoker) gömü tarzını ifade etmektedir. Bu gömü geleneğine Yakın Doğu’da geniş bir coğrafyada tanık olunmaktadır. Dönem için geleneksel olan bu gömü tarzı aynı zamanda ortak inanç değerlerine işaret etmektedir. İskeletler genelde ölü armağanları ile birlikte gömülmüştür. İntramural olarak tanımlanan yerleşim içi gömme, dönem insanı tarafından yaşanılan alan ve mekanın bir anlamda kutsallaştırıldığını göstermektedir. Konuta yüklenen bu anlam, kurallaşmış gömü geleneklerinde de algılanmaktadır. Ölüler gelişigüzel gömülmek yerine, gömü öncesi ve sonrası ısrarla tekrarlanan kurallarla uğurlanacak türden defnedilmişlerdir. Belirgin uygulamalardan biri de, tamamı olmasa bile, iskeletlerin ağırlıklı bir kısmının alçı ile sıvanması durumudur. Ölüler, mezara yatırıldıktan sonra, kırılarak bırakılan ölü armağanlarıyla birlikte sıvanmıştır. Alçılanmış birçok iskelette, kafatası da dahil, kemiklerin üst yüzeylerinde, birbirine paralel çizilmiş kırmızı ve siyah çizgilerden oluşan aşı boyası bezemeler yer almaktadır. Bu durum ölü gömme törenlerinin önemsendiğini ayrıca göstermektedir. Ölü gömme ile ilgili törenler, topluluğun üyeleri arasındaki sosyal bağı güçlendirmiş; ortak değerler yaratılmasına neden olmuştur. Körtik Tepe, alçılamanın çok sayıda örneğini sağlayan bir yerleşme olarak, Anadolu ve Yakın Doğu’nun en fazla sıvalı halde ele geçen iskeletin saptandığı tek yerleşim durumundadır. Ölü gömme gelenekleri ve mezarlara konulan armağanlar dönemin sosyo-kültürel dokusunun algılanmasına yardımcı olmaktadır. Çoğunluğu taşa işlenmiş ölü armağanlarının üretim, teknik, işçilik ve dekorasyon gibi diğer özelliklerinde de aynı doğrultuda derinlikler elde edildi. Bunlar taş kaplar, baltalar, havanelleri, boncuklar, kemik aletler, mortarlar, ezgi taşları, kesici ve delici aletlere kadar değişen çeşitlilik göstermektedirler. Bütün bu bulgular Körtik Tepe yerleşkesinde kayda değer inanç geleneklerinin oluştuğunun göstergesi durumundadır. Gömü biçimleri ve armağanları bakımından zengin çeşitlilik sunan mezarlar, hem sosyal hem de kültürel gelişmeye işaret etmektedir. Dolayısıyla, Körtik Tepe’de yerleşime geçilmesiyle birlikte, gittikçe gelişen bir sosyal yapı ve bağlantılı olarak sosyo-kültürel gelişime aşamalı olarak geçildiği görülmektedir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yapılan ve Körtik Tepe’nin de dahil olduğu kazılar Yakındoğu Neolitiği hakkındaki temel düşünceleri değiştirmektedir. Sosyal farklılıkların bulunduğu toplumsal hiyerarşiye işaret eden sonuçlar elde edilmiş olup, sanat ve teknolojik becerilerin yüksek düzeyine ulaşıldığı görülmektedir. Taş, kemik gibi yerel kaynaklardan temin edilen materyalden üretilmiş eserlerin yanında, daha uzak bölgelerden sağlanan obsidyen gibi malzemelere işlenmiş diğer ürünler, uzak erimli ticaretin varlığını ortaya çıkarmaktadır. Bu durum, yerel geleneklerin dışa açılımını ve dış kaynaklı beğenilerin benimsenmesini, diğer bir ifadeyle, kültürel etkileşimin yaşanmasını sağlamaktadır. Belirli bir sistem dahilinde yapılan ve geleneksel dokusu ön plana çıkan konutları, mezarları ve bunlarda ortaya çıkarılan ölü armağanı niteliğindeki bulguları, Körtik Tepe yerleşiklerinin gelişkin ve organize bir yaşam tarzına sahip topluluk olduklarının açık göstergesi durumundadır. Özellikle bulguları süsleyen tasvirlerin işlenmesinde ve düzenlenmesinde görülen yetkinlik, onların belirli konularda uzmanlaştığını göstermektedir. Taş kaplar, kemik aletler ve diğer taş buluntular üzerinde kazıma yöntemi ile bazen de kabartma tekniğiyle işlenmiş motiflerin oluşturduğu zenginlik, onların geniş bir ikonografik repertuara sahip olduklarının kanıtı niteliğindedir. Tasvirlere konu olan motiflerde kapsamlı bir çeşitlik görülmektedir. Bunun yanında sıkça tekrarlanan motiflerin varlığı da söz konusudur ki, bu olgu, daha sonraki dönemlerde de algılandığı üzere, onlara dinsel anlam yüklenmesi ve sembolleştirilmeleri ile bağlantılı olabilmektedir. Tasvirlerin işlenişinde, bireysel serbestlikten öte, bir kural egemenliği sezilmektedir. Gerek taş kaplar ve aletlerde, gerekse kemik gibi diğer ortamlarda tanık olunan ve el becerilerinin önemli ürünleri olan tasvirlerin nitelikli işçiliği, düzenleme ve estetik açıdan mükemmelliğin, gelişmiş kültürel geleneğin ifadesi durumundadırlar. Taş kaplar bulguların niteliği Körtik Tepe’de zengin bir kültürel birikimin varlığını kanıtlamaktadır. Söz konusu bulgular arasında, zengin biçimsel repertuarları, geometrik ve figürlü bezemeleri ile taş kaplar önemli bir yer tutmaktadır. Birçok çağdaş ve sonrası dönemlere ait merkezlerde sınırlı sayıda bulguyla temsil edilmiş olsalar da, Anadolu’nun da dahil olduğu Yakındoğu coğrafyasında Akeramik Neolitik dönem topluluklarında varlıklarına tanık olunan taş kapların en yetkin örnekleri Körtik Tepe’de ortaya çıkarılmıştır. Bundan hareketle, Körtik Tepe yerleşiklerinin bu anlamdaki kültürün yaratıcıları oldukları söylenebilmektedir. Taş kapların çoğunluğu, obsidyen ve çakmaktaşı aletlerle kolayca aşındırılabilen yumuşak dokulu yeşilimsi siyah renkte olan klorit taşından üretilmiştir. Bunların dışında, sayıları az da olsa, kireçtaşı ve çakmaktaşından üretilmiş kaba örnekler de görülmektedir. Taş kapların biçim ve boyutları gelişen beslenme ve besin saklama alışkanlıklarıyla paralel olarak değişkenlik göstermektedir. Bunun yanı sıra, Körtik Tepe taş kaplarının sadece günlük kullanıma yönelik üretilmedikleri buluntu durumlarından açıkça anlaşılmaktadır. Zengin bir envantere sahip Körtik Tepe bulguları yoğunluklu olarak mezarlarda ortaya çıkarılmıştır ki, bu da söz konusu ürünlerin ritüel amaçlı olarak da değerlendirildiklerini açıkça göstermektedir. Taş kapların ilk grubunu yalın yüzeyli ve ağız kenarları vurgulanmış olanlar; ikincisini ise, kazıma bezekliler oluşturmaktadır. Genelde dış yüzeylerinde derin kazıma yivlerle bezenmiş farklı biçimlerden oluşan bu taş kaplar üzerindeki bezemeler geometrik ve bazen de figüratiftir. Kazıma hatlar, içi değişik taralı üçgenler ve değişken geometrik motiflerden oluşan bezeme kabın biçimiyle uyumlu olarak farklılık göstermektedir. İlerleyen dönemlerin estetik anlayışını yansıtan biçim ve bezeme uyumunun en yetkin örneklerini sunmaktadırlar. Kazıma yöntemiyle bezenmiş taş kapların bazılarında yüzeylerine işlenmiş olarak çeşitli hayvan tasvirlerinden ve soyut sembollerden oluşan motifler bulunmaktadır. Bazı tasvirler tanımlama olanağı sunarken, bazıları soyut niteliktedirler. Yılan, akrep ve tanımlanamayan bazı fantastik yaratıklar, sıralı kuşlar, diziler halinde verilmiş yaban keçileri, ters düzenlenmiş ilkel simetrik sayılabilecek yaban keçisi tasvirleri kombinasyonlar arasında yer almaktadır. Üç örnek üzerinde ise insan figürleri yer almaktadır. Bu anlatımlar dekoratif olmaktan çok, özel bir anlatım tarzının göstergesidir ve insanoğlunun en eski göreneklerini yansıtmaktadırlar. Bölgedeki Neolitik yerleşmelerde en çok görülen tasvirler arasında yer alan yılan figürleri, Körtik Tepe taş kapları üzerinde yoğunluklu olarak görülmektedir. Burada yılanlar, aralarında iç içe daireler olmak üzere, akrepler, nispeten küçük, ancak türleri tam algılanmayan termit ve böcekleri anımsatan yaratıklarla birlikte tasvir edilmişlerdir. Yılanlara oranla akreplerin anatomileri daha ayrıntılı işlenmiş; gerçekçi bir üslupla bacak, kıskaç ve duyargaları verilmiş, yukarı dikik kuyrukları ile adeta eksiksiz tasvir edilmişlerdir. Beklenmeyen tehlikeleri simgelemesi muhtemel olan yılanın özellikle bölge genelinde hala bazı geleneksel anlatı türlerinde mitsel bir öğe olarak kullanılması da bu geleneğin günümüzdeki uzantısı gibi durmaktadır. Yılan figürlerinde olduğu gibi, yaban keçileri de taş kaplar üzerinde sıkça görülmektedir. Kemik eserler üzerinde de varlıklarına tanık olunan keçi figürleri kazıma yöntemle benzer özelliklerle işlenmiş olarak, farklı düzenlemelerle görülmektedirler. Keçi figürünün tasvirlere konu olmasının nedeni, avcı toplumların temel besin kaynağı olması yanı sıra, daha sonraki toplumlarda da görülen ve uzantıları günümüze kadar gelen inanç geleneklerinde de önemli bir figür olmasından da kaynaklanmaktadır. Pagan inanışlarında gökyüzünü simgeleyen ve olasılıkla Körtik Tepe yerleşikleri tarafından aynı değerlerle algılanan kuş figürleri ise, oldukça stilize, bazen tek, bazen birden fazla beraberce tasvir edilmiş olarak çok sayıda taş kabın yüzeyini süslemektedirler. Fazla yaygın olmamakla beraber karışık yaratık figürleri de görülmektedir. Oval biçimli bir taş kabın iki yüzünde kazıma yöntemiyle işlenmiş sfenks benzeri iki tasvir yer almaktadır. Gövdeleri taralı ve başları stilize kuş başı şeklindedirler. Bu türden tasvirlerin avcı topluluklarda şamanları temsil ettikleri düşünülmektedir. Daha sonraki dönemlerde özellikle Yakın Doğu uygarlıklarında yetkin örneklerine tanık olunan ve dinsel figürler olarak tanımlanan sfenkslerin Körtik Tepe’deki varlığı, birçok konuda olduğu gibi, bu yönde de ilklerin Neolitik dönemde geliştirildiğini göstermektedir. Bunu yanında küçük hayvan kabuklarından üretilmiş ve sayısı on binlerle ifade edilebilen boncukların varlığı, bunların takı olarak kullanılması yanı sıra, modern dünyada hala bazı ilkel kabilelerde olduğu gibi, takas malzemesi olarak da değerlendirilmiş olabileceklerini düşündürmektedir. Ancak, özellikle taş kapların da üretildiği kloritten ve kemikten yapılmış nispeten daha büyük ve özgün biçimlere sahip takılar ise, bir statü sembolü olarak kullanılmış olabileceklerinden dolayı daha az sayıda işlendiği fikrini güçlendirmektedir. Dolayısıyla, mezarlarda algılanan sosyal statü farklılıkları buluntu türlerinde de kendini göstermektedir. Figürlü ritüel taş plakalar yaygın üretimlerin yanında, olasılıkla ritüel amaçları olan ve tamamen ölülere adanan özel buluntular da yer almaktadır. Biçimsel özelliklerinden dolayı pratik bir kullanım amacına yönelik olarak üretilmedikleri anlaşılan bu ürünler yüzeylerinde kazıma ya da kabartma bezekler içermektedirler. Çağdaşı hiç bir merkezde örnekleri bilinmeyen sıra dışı bu bulgular üzerinde işlenmiş bir insan ve stilize bir akrep tasviri dışında, tür olarak neyin tasvir edildiği açıkça anlaşılmamaktadır. Şimdiye kadar görülmeyen kendine özgü bir tarzda işlenmiş figürler larva halinde böcek tasvirlerine benzemektedirler. Yarım bir balta hariç, diğerleri klorit parçacıklarından oluşan söz konusu buluntu grubunun tamamı ölü armağanı olarak mezarlarda ortaya çıkarılmıştır. Yüzeylerine kabartma ve kazıma yöntemle işlenmiş figürler, geyik olduğu anlaşılan biri hariç, ana özellikleriyle birbirlerine benzemekle beraber, ayrıntılarda bazı farklılıklar içeren tanımsız yaratıklardan oluşmaktadırlar. Birinde sağa, diğerlerinde sol tarafa yönelik başları, akıcı bir kavisle verilmiş böceğe benzeyen kıvrık gövdeleri, sarkık verilmiş boynuz, duyarga ya da kulağa benzeyen uzuvlarıyla kabartma tekniğinde işlenmiş figürlerin diğer ayrıntıları, taş kaplarda olduğu gibi, kazıma yöntemiyle işlendiği görülmektedir. Diğer bir tanımlamayla, genelde baş, göz, çıkıntılı yüz yapısı, gövde hatlarıyla uyumlu verilmiş ayak benzeri uzuvları ve omuz kesimindeki iç içe daireden oluşan vurgusu ile söz konusu figürler, abartılı stilize işlenmiş olmaları nedeniyle, tür açısından belirsizlikler içermektedirler. Baş yapılarıyla daha çok köpek ya da keçiye benzeyen figürlerin gövde yapıları ve omuz kesimlerine işlenmiş iç içe daireler bu yöndeki tanımlamayı olanaksız kılmaktadır. Baş tarafında işlenmiş kıvrık uzantılar anten, gövde kesiminde yer alanlar kanat olarak değerlendirilecek olursa, söz konusu figürleri arı benzeri böcek olarak da tanımlanabilmektedir. Farklı buluntu türlerinin üzerine işlenmiş hayvan figürleri ve fantastik yaratıklardan başka, tek bir örnekle temsil edilmiş olsa da, yine klorit parçası üzerine işlenmiş ve yarısı korunmuş giyimli bir insan figürü, Körtik Tepe’nin ünik bulguları arasında yer almaktadır. Ölü armağanı olarak kullanılmalarının da sağladığı destekle, söz konusu figürleri, bazı inanç değerlerinin sembolik ifadeleri olarak değerlendirmektedir. Figürlerin omuz kesiminde görülen iç içe dairelerin, genelde ölü armağanı olarak yorumlanan bezemeli taş kapların yüzeylerinde ve bazı taş bulgularda ısrarlı işlenmiş olması da bu varsayımı diğer bir yönden desteklemektedir.
Ritüel Boynuzlar; Körtik Tepe kültürüne özgü emsalsiz bulguların yanı sıra, Anadolu’nun diğer erken ve geç Akeramik Neolitik dönem yerleşimlerinde de varlıklarına tanık olunan diğer bir buluntu grubunu ritüel boynuzlar oluşturmaktadır. Kazıma yöntemle işlenmiş yalın çizgilerden ibaret bezeme içeren ve hayvan boynuzları sembolize eden bu buluntular, tarihi dönemlere kadar dini anlamlarını koruyan motifler olarak ortaya çıkmaktadırlar.
Sap Düzelti Aletleri; Önemli bir buluntu grubunu da çoğunlukla yalın kazıma bezeklerle donanmış sap düzelti aletleri oluşturmaktadır
Havan Elleri; Körtik Tepe’nin önemli buluntu gruplarından biri de sert taştan ve kloritten işlenmiş, kullanım sonucu aşınma izleri içeren işlevsel amaçlı üretilmiş havanelleridir. Bu türden havanellerinin çoğunluğu ölü armağanı olarak mezarlarda ortaya çıkarıldığı gibi bazıları da konut içinde ve dışında ki buluntulardır. İşlevleri gereği kaba biçimsel özellikler sergilemektedirler. Diğer bir grup ise parlak ve aşınmamış yüzeye sahip örneklerdir. Genellikle taş kapların da işlendiği daha yumuşak karakterli kloritten üretilmişlerdir. Üst bitimleri daha çok stilize yırtıcı kuş ve yaban keçisi ya da kaplumbağa başı ile sonlandırılmıştır. Bir örnek ise T biçimlidir. Bunun bir insan figürünü temsil ettiğini söylenmektedir. Bu türün de büyük çoğunluğu ölü armağanı olarak mezarlarda ortaya çıkarılmıştır. Görünüşleri ve işlevleri nedeniyle havan eli olarak adlandırılmalarına rağmen, söz konusu bulguların özel bir biçim göstermeleri, figüratif olarak işlenmeleri başka bir yönde isimlendirilmelerine olanak vermektedir. Bu ürünlerin seçkin karakteri, burada yaşayanlar arasında seçkin bir grup için üretilmiş olduklarını düşündürmektedir. Levant bölgesinin erken Akeramik Neolitik merkezlerinde tanınmamış olan bu türden hayvan başlı havanellerinin ritüel amaçlı kullanılmış oldukları kabul edilmektedir. Diğer bir ifadeyle, ritüel eylemlerde statü sembolü olarak bir tören asası gibi kullanılmış olmaları muhtemeldir.
Taş Baltalar/Ağ Ağırlıkları; Taş baltalar, Körtik Tepe bulguları arasında, asal çoğunluğu oluşturmaktadırlar. Genelde kaba yapısal özelliklere sahip olmakla beraber, üretim teknikleri bakımından özenle şekillendirilmiş olanları da bulunmaktadır. İşlevleriyle bağlantılı olarak çok sayıda örnekle temsil edilen baltalar ya da bu tanımlama kapsamında değerlendirilen bulgular, değişik taş türlerine işlenmiş olarak, boyutları bakımından farklılıklar içermektedirler. Orta kesimlerinde sap delikleri olan söz konusu baltaların gömü armağanı olanları, özenle şekillendirilmiş biçimsel bütünlüğe sahiptirler. Mezarlardan bağımsız bulunanların çoğunluğu ise, daha kaba ve kullanımdan kaynaklanan aşınmalar içermektedirler. Bunların yanı sıra, söz konusu bulgular arasında bazı ağ ağırlıkları, özde baltalara benzemekle beraber, basık-yuvarlak biçimleri ve daha küçük boyutları bakımından dikkat çekmektedir. Daha çok orta kesimlerinde yer alan ve her iki yönde dışa doğru genişleyen deliklerde baş gösteren ayrıntılarda ip izleri gibi özelliklerin sağladığı destekle bu türden ürünlerin ağ ağırlıkları olarak kullanıldıklarını söylenmektedir. Yerleşim yerinde, doğal biçimi korunan, işlenmemiş taşlara delikler açılarak kullanılan ağ ve olta ağırlıklarına da sık rastlanmaktadır. Körtik Tepe’nin Dicle ve Batman Çayı’nın kesiştiği noktada yer alması, yerleşiklere balıkçılık yapma olanağı da sunmuştur ki, bu yöndeki analiz sonuçları bunu güçlü bir şekilde kanıtlamaktadır.
Yukarı Dicle Vadisi kapsamındaki çağdaşı yerleşimlerden elde edilen verilerle benzerlikler yansıtan yerleşim karakteri, konutlarda ve mezarlarda ölü armağanı olarak çıkarılan bulguların tanıklığı, C14 analizleri ve diğer kanıtlar, Körtik Tepe’nin Epi-paleolitik/Akeramik Neolitik A dönemde MÖ 10400-9250 zaman aralığında kesintisiz yerleşildiğini ve şu ana kadar tespit edilebilmiş Anadolu’nun en erken yerleşimlerinden biri olduğunu ortaya koymuştur. Özel üretim alanlarında estetik değerler yaratmış bir topluluğun temsilcilerinin en erken yaşam alanlarından biri olan höyükte, gün yüzüne çıkarılan bulgulardan, Anadolu’nun bu dönem bireylerinin yerleşme ve barınma sorunlarını çözdüğünü, sosyal hiyerarşilerini oturtmuş olduklarını, dinsel inanış biçimlerinin yönlendiriciliğinde ölü gömme gibi bazı geleneksel uygulama biçimleri geliştirmiş oldukları sonucuna varılmıştır.
Referanslar
Özkaya, V. ve Coşkun A. (2012). Körtik Tepe, İnsanoğlunun Uygarlığa İlk Estetik Dokunuşu, Aktüel Arkeoloji, 27: 88-95; Özkaya, V., Coşkun, A ve Soyukaya, N. (2013). Körtik Tepe Uygarlığın Diyarbakır’daki İlk Adımları. Diyarbakır: Diyarbakır Valiliği Diyarbakır Valiliği Kültür Sanat Yayınları; Özkaya,V. ve San, O. (2007). Körtik Tepe. Bulgular Işığında Kültürel Doku Üzerine İlk Gözlemler, Anadolu’da Uygarlığın Doğuşu ve Avrupa’ya Yayılımı Türkiye’de Neolitik dönem Yeni Kazılar Yeni Bulgular. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları: 21-36.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Gökçen B. (2018) Güneydoğu Anadolu’nun Neolitik Çağ Totemleri ve Ritüel Nesneleri, Amisos Dergisi.