-
2020
İzmir, Anadolu’nun batı kıyısındaki en önemli liman şehridir. Aynı zamanda iklimi, verimli tarım alanları, ürün çeşitliliği, maden kaynakları ile deniz ve kara ticaret yolları üzerinde yer alması nedeniyle oldukça önemli bir kenttir. Rivayete göre, Büyük İskender Kadifekale’de avlandıktan sonra çınar ağacının altında uyuyup kalmış ve uykusunda gördüğü tanrıçalar Nemesis ve Apollon’un bir şehir kurmasını tavsiye etmeleri üzerine, İskender Pagos tepesinde bir şehir kurulmasını emretmiştir.
MÖ IV. yüzyılın sonu – MÖ III. yüzyılın başında kurulan Smyrna (İzmir’in), Konak semtinde eski adı Pagos olan ve 185 metre rakımlı Kadifekale Dağı’nın zirvesinde, deniz tarafından tüm İzmir Körfezi’ni, Yeşildere vadisiyle Bornova Ovası’na hâkim bir noktada inşa edilmiştir. Kadifekale’den başlayarak kuzeyde Basmane, batıda Kemeraltı ve güneyde Değirmentepe’ye kadar ulaşan geniş bir alanı kaplamaktadır. Kentin güvenlik merkezi ve aynı zamanda iç kalesi Kadifekale’dir. Kadifekale’de 2010-2011 yıllarında Akın Ersoy başkanlığında, kale camisi ve surların bir kısmında arkeolojik kazılar yapılmıştır. Yapılan kazılar sırasında surların Büyük İskender’in komutanı ve ölümünden sonraki kralları Antigonos Monophtalmos ve Lysimakhos zamanında inşa edildiği anlaşılmıştır. Kadifekale için Evliya Çelebi “Büyük İskender ile çağdaş olan Kaydefa Melike adlı kraliçenin yapısı ve tahtıdır” demektedir.
178 yılındaki depremde şehir ve surların büyük kısmı harap oldu, İmparator Markus’un desteği ile şehir ve surlar yeniden inşa ve tamir edilmiştir. 395’ten sonra Bizans devletine katılan İzmir özellikle İmparator Justinianus zamanında tahkim edilmiş, sonrasında VII- VIII. yüzyılda Arap akınlarında hasar gören kale III. Michael döneminde 856’da tahkim edilmiş ve kaleye eklemeler yapılmıştır. 1071’de Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’da Türk hâkimiyeti başlamış ve 1084’de Çaka Bey komutasındaki Türkler tarafından İzmir fethedilmiştir. 1097’deki Haçlı Seferleri sırasında İzmir geri alındı. 1204’den sonra Haçlı yağmalamasına maruz kalan Theodoros I Laskaris, Konstantinopolis’i terk etmek zorunda kalmıştır. Batı Anadolu ve İzmir’de 60 yıl Bizans hâkimiyetini İznik merkezli olarak sürdürmüştür. İznik-Bizans Devleti’nin ikinci idari merkezi Nymphaion (Kemalpaşa) olmuştur. Smyrna devletin en önemli ticaret, askeri limanı ve tersanesi haline geldi. Özellikle bu dönemde İzmir’in savunmasını güçlendirmek için kale esaslı bir onarım geçirmiştir. Kale surları tamir edildi, yeni kule ve payandalar eklenmiştir. Bu tamir kalenin Türk hâkimiyetine girmeden önceki en kapsamlı tamir ve eklemelerin yapıldığı dönem olmuştur. Kale içerisine sarnıç, kilise ve askerler için barınma ve silah depoları yapılmıştır. Güneybatı köşesi bir iç surla bölünerek değerli malların korunduğu aynı zamanda askeri bir bölüm şeklinde düzenlenmiştir. Kale, Bizans dönemi kale-kent modeline göre tasarlanmıştır. Kaynaklara göre bu dönemde 28 burçlu kalenin beş giriş kapısı vardır. Fakat kalenin tamamında yapılacak detaylı arkeolojik kazı çalışması sonrasında burç ve kapılar hakkında net bilgilere ulaşılacaktır.
1300’lü yıllarda Kadifekale Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından fethedilerek ikinci kez Türk hâkimiyetine girmiştir. Fethin sembolü olarak kalelerde cami yapma geleneği Kadifekalede de sürdürülmüştür. İzmir Kadısı Ahmet Oğlu Hacı İlyas tarafından H. 708 / M. 1308-1309’da bu cami inşa edilmiştir.
XIV. yüzyılın ortalarında İzmir’e gelen dönemin ünlü seyyahı İbni Batuta seyahatnamesinde deniz kenarındaki İzmir şehrinin harap olduğunu, kalesinin üst tarafta tepede yer aldığını ve burada Şeyh Yakup Zaviyesi bulunduğunu, kalede Aydınoğlu Mehmet Beyin oğlu Ömer Beyin ikamet ettiğini belirtmektedir. Ayrıca 28. 10. 1334’te yapılan Haçlı Seferi sonucunda İzmir’in Rodos şövalyelerinin eline geçtiği ancak sağlam olması nedeniyle kalenin Haçlılar tarafından ele geçirilemediği bilgisi yer almaktadır.
I. Murad döneminde Osmanlı topraklarına katılan şehir 1402’den sonra tekrar Aydınoğluları’nın yönetimine bırakılmışsa da tekrar Osmanlı Devleti hâkimiyetine girmiştir Fatih Sultan Mehmet döneminde başta Kadifekale olmak üzere şehir imar edilmiştir. Kalenin surları tamir edilmiş, payandalarla desteklenmiş ve kapıları onarılmıştır. Giriş kapılarındaki sivri kemerler bu tamiri işaret etmektedir.
XVII. yüzyılda İzmir’e gelen Evliya Çelebi seyahatnamesinde iki kaleye değinmektedir. Bahsedilen kalelerden biri Kadifekale’deki iç kale olup deniz kalesi dediği diğer kale dış surlarda olmalıdır. Çelebi’nin eserinde iki kale dizdarı olduğu bilgisi ve Timur’un İzmir’i harap ettiğine dair bir beyit mevcuttur. Evliya Çelebi eşkıyalardan dolayı değerli eşyaların Kadifekale’de korunduğunu belirtmektedir. Yine aynı çağda İzmir’e gelen Joseph Pitton de Tournefort’un seyahatnamesinde kaleyle ilgili bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca 1950’li yıllarda araştırma yapan Nazmi Sevgen, Basmane’nin farklı noktalarında sur kalıntıları tespit ettiğinden söz etmektedir.
İzmir’de pek çok deprem meydana geldi, bunlardan 178, 1688 ve 1739 tarihli depremlerde kalede ciddi hasarlar oluşmuştur. 1739 tarihli depremden sonra tamir gören kale XIX. yüzyıldan sonra terk edilmiştir. Alman mimar ve arkeolog Wolfgang Müller-Wiener kalenin planını çıkardı ve 1961 yılında kaleyle ilgili yayın yapmıştır. 2010-2011 yıllarında kalede kısmi kurtarma kazısı yapılmıştır. Günümüzde birinci derece arkeolojik sit alanı olarak koruma altındadır.
İzmir şehrinin Kadifekale’deki iç kale ve şehrin etrafını kuşatan dış kaleden oluştuğu anlaşılmaktadır. İlk inşa döneminde dış kale surlarının olup olmadığı pek anlaşılamamaktadır. Dış kale surları Roma ya da Erken Bizans dönemlerinde yapılmış olmalıdır. Dış kaleden günümüze yazılı kaynaklardaki kısmi bilgiler dışında bir şey ulaşmamıştır.
İç kale olarak işlev gören Kadifekale tepenin topoğrafik konumuna göre inşa edilmiştir. Limana ve kara ulaşımına hâkim noktada Helenistik dönemde yapıldığı anlaşılan kalede bu dönemin yanı sıra Roma, Bizans ve Türk dönemlerini izlerini sur ve burçlar üzerinde görmek mümkündür. Kale savaş, deprem ve çağın ihtiyaçlarına göre Roma döneminde tahkim edilmiş, Bizans döneminde yine tamir ve eklemeler ile yeni işlevler kazandırılarak anıtsal bir duruma getirilmiştir. Aydınoğulları ve Osmanlı döneminde kale içinde, surlarda ve kapılarda onarımlar gerçekleştirilmiştir.
Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlı olarak inşa edilen iç kale surları 28 burç ve pek çok payandayla desteklenmiştir. Burçların her birine tanrıça isimleri verilerek kutsanmıştır. Kuzey sur duvarı üzerindeki sivri kemerli ana giriş kapısından kale içerisine geçilmektedir. Diğer bir giriş kapısı kuzeydeki gibi sivri kemerli olup batı sur duvarı üzerinde yer almaktadır. Bu kapıdan girerken sağda kalan silindirik burç üzerinde günümüzde mevcut olmayan niş içerisinde Kraliçe Kaydefa’nın beyaz mermerden yapılmış bir büstünün olduğundan bahsedilmektedir.
Surların kuzey ve doğu yöndeki büyük bölümü yıkılmış, güney ve batı yöndeki surların bir bölümü sağlam olarak günümüze gelmiştir. Burçların çoğunluğu dairesel planlı olup batı taraftaki burçların bir kısmı dörtgen planlıdır. Güneybatı köşede Bizans döneminde yapılan, daha çok asker ve değerli malların korunduğu kısım içte bir sur çekilerek bölünmüştür. Batı surları ise güneybatı köşede, ikiye bölünen bu kısmın önünde, dıştan ikinci bir sur daha eklenerek güçlendirilmiştir. Surlarda dönemsel özellik olarak yekpare blok taşlar, taş-tuğla almaşık duvar örgüsü ve üstte kesme taş malzemeden yapılan duvar dokusu görülmektedir. Seğirdim yerine, giriş kapısının yanındaki merdivenlerden çıkılmaktadır ve sur, teras katında dendanlarla nihayetlenmektedir.
Kale içinde dönemin özelliklerine göre yapılar inşa edilmiştir. Kale içinde günümüzde sarnıçlar, mescit, askeri mekânlar ve tanımlanamayan yıkık yapılar bulunmaktadır.
Kale Mescidi: 2010-2011 yıllarında yapılan kazılarla, İç kalenin en yüksek noktasında inşa edilen bir mescit yapısı ortaya çıkarılmıştır. Bu yapı İzmir’de Türk-İslam dönemine ait ilk dini yapı örneklerinden olması nedeniyle önem taşımaktadır. Evliya Çelebi, yapının İzmir Kadısı Ahmed Oğlu Hacı İlyas tarafından H.708 /M.1308-1309 yılında yaptırıldığından bahsetmektedir. Mescit kare planlı, üzeri doğrudan duvarlara oturan ve dıştan sekiz dilimli olan kubbe ile örtülüdür. Son cemaat yeri mevcut olup minaresizdir. Kuzeyde doğu-batı doğrultuda, üç bölümlü düzenlenmiş, iki yanı sekili olan son cemaat yeri, avlusu ve haziresi bulunmaktadır. Hazirenin içinden harime uzayan bir koridor vardır. Son cemaat yeri üst örtüsü hakkında net bir fikir yoktur. En iyi korunmuş vaziyette günümüze ulaşan doğu cephedir. Doğu cephede, cephenin güney ucunda, mescidin güneyine taşan ve mescitten önce yapıldığı tahmin edilen, medrese mi yoksa sarnıç mı olduğu tam anlaşılamayan tonozlu bir yapı bulunmaktadır. Güney cephe yer yer tuğla malzemenin de aralarda kullanıldığı kaba yonu taş ile inşa edilmiştir. Güneyde dikdörtgen kesitli mihrap nişi dışa taşkın değildir. Batı cephe kayalık zemine oturmakta ve güney cephe ile aynı malzeme özelliğine sahiptir. Batı duvarda altta sivri kemerli ikili, üstte daha küçük tekli olmak üzere üçlü pencere mevcuttur. Kuzeyde birkaç basamaklı merdivenlerle ulaşılan harime giriş açıklığı ile kare planlı harimin iri taşlarla kaplı orijinal zemini günümüze büyük oranda sağlam gelmiştir. Bazı kaynaklara göre XVII. yüzyılın sonuna, bazı kaynaklara göre XIX. yüzyılın başlarına kadar yapı kullanılmıştır.
Sarnıç: Kaledeki yapılardan biri olan, Vatatzes zamanında yapılan ve Osmanlı döneminde de kullanılan Bizans dönemi Sarnıcı, 20 adet dörtgen planlı fil ayak ve 15 payanda ile taşınan kemerli ve tonoz örtülüdür. Ana kayaya oyularak yapılmış bu sarnıcın içi suyun sızdırmasını engellemek için sıvalıdır. Sarnıcın 2.650 metreküpe kadar su depolayabilecek, 15 bin civarında kişinin su ihtiyacını karşılayabilecek kapasitede olduğu hesaplanmıştır. Sarnıcın kuzey duvarında sarnıca giriş - çıkışı sağlayan ve bu yöndeki bir pınardan sarnıca su ileten basamaklı bir kanalın izi mevcuttur.
Kadifekale Helenistik dönemden XIX. yüzyıla kadar karayoluyla gelen kervanların son ticaret menzili olmuştur. Kadifekale iç kalesi günümüze kısmen sağlam gelmiş olup dış kale surları mevcut değildir. Kadifekale tarihin derinliklerinden her gün bize yeni bilgiler aktarmaya devam etmektedir.
Referanslar
Ersoy, A. (2019). Eski Çağda Kadifekale, 3. Uluslararası Tarih Sempozyumu Bildiri Kitabı. İzmir: 253-266; Ersoy, B. Akın Ersoy, ve Ürer, H. (2012). İzmir’in Türk Dönemine Ait İlk Dini Yapısı: Kadifekale Mescidi, İçinde; XVI. Ortaçağ Türk Dönemi Kazıları ve Sanat Tarihi Araştırmaları Sempozyumu Bildiri Kitapçığı, Cilt-1 (ss. 391-403). Sivas; Evliya Çelebi (2011). Evliya Çelebi Seyahatnamesi (Haz. S. A. Kahraman), 9. Kitap, I. Cilt. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; İbni Batuta (1971). İbni Batuta Seyahatnamesinden Seçmeler (Haz. İ.Parmaksızoğlu), İstanbul, 1971; Joseph Pitton de Tournefort (2005). Tournefort Seyahatnamesi (S. Yerasimos(Editör). İstanbul; Sevgen, N. (1962). Anadolu Kaleleri, I, İstanbul, 1961; Wolfgang Müller-Wiener, “Die Dtadtbefestigungen von İzmir, Sığacık und Çandarlı”, İstMitt 12: 60-69.