Iasos (Kıyıkışlacık) Kazı Çalışmaları
Arkeolojik Kazı Doğal ve Kültürel Miras Yerleşim Kazısı Antik Kent
-
2020
Iasos antik kentinde 1960 yılında Doro Levi'nin başkanlığında İtalyan arkeoloji ekibinin başlattığı kazılar 1974 yılına kadar sürdürülmüştür. Daha sonra 1975-1984 yılları arasında Clelia Laviosa, 1985-2010 yılları arasında Dr. Fede Berti ve 2011-2013 yılları arasında Dr. Marcello Spanu'nun başkanlığında devam etti. Takip eden yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün izni ile Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Asuman Baldıran’ın bilimsel danışmanlığında 2015 yılında başlamıştır. Çalışmalar, 2018 kazı sezonunda Bakanlar Kurulu kararıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Selçuk Üniversitesi'nin adına Prof. Dr. Asuman Baldıran'ın başkanlığında sürdürülmektedir.
Iasos Antik Kentinin Coğrafi Konumu
Antik dönemde Karia bölgesinde yer alan Iasos’a, Milas-İzmir karayolunun 12. kilometresinde Euromos’a (Selimiye-Ayaklı) varmadan Köşk yolunun bulunduğu yoldan sola döndükten 17 kilometrelik sonra ulaşılmaktadır. Iasos, Muğla’nın Milas ilçesine 28 kilometrelik uzaklıktaki Kıyıkışlacık Mahallesi’nde, üç tarafı denizle çevrili bir yarımada üzerinde kuruludur. Maiandros vadisinin güneyinde deniz iletişimini sağlayan önemli bir kıyı kentidir. Strabon’un karaya yakın bir ada olarak tanımladığı kent, dar bir boyunla anakara ile birleşerek günümüzdeki yarımadayı oluşturmaktadır.
Iasos Antik Kentinin Tarihçesi
Iasos, MÖ V. yüzyılın sonunda ve MÖ IV. yüzyılın başında kesintisiz bir Pers egemenliğine girmiştir ve Hekatomnos Satraplığı döneminde de önemini korumuştur. Iasos’un geç Hellen etkileri olmadan önce Orta Minos ve Geç Minos ilişkilerine sahip olduğu bilinmektedir. Demir Çağı Iasos’unda Protogeometrik ve Geometrik dönem seviyeleri ve mezarlıkları oldukça güçlü Hellen izleri göstermektedir. Kesin olmamakla birlikte Argos’dan gelenler tarafından kurulduğu iddia edilen Iasos, göç eden Hellenlerin yerleştikleri kentlerin başında gelmektedir. Kent, MÖ V. yüzyıl ortalarında Attik-Delos Deniz Birliği’ne üye olmuştur.
Strabon Iasos’un bir limanı olduğunu, halkın geçimini balıkçılıkla sağladığını ancak kentin toprağının fakir olduğunu belirtmektedir. Gerçekten halk, bununla ilgili çeşitli öyküler ifade eder: “Bir kitara şarkıcısı konser verirken halk bir süre onu dinler, fakat balık satışını ifade eden çan çalınca ağır işiten bir kişi dışında herkes onu bırakarak balık pazarına yönelir. Bunun üzerine şarkıcı ona şöyle der: ‘Bayım bana verdiğiniz onurdan ve müzik saygınızdan dolayı size minnettarım, çünkü bütün ötekiler çanın sesini duydukları an gittiler.’ Adam da ona cevap olarak : Ne söylüyorsun, çan mı çaldı? der ve şarkıcı Evet deyince adam: Uğurlar olsun diyerek kalkar ve uzaklaşır. Bu, Iasos’un antik çağdaki sosyo-ekonomik durumuyla ilgili anlatılan ilginç bir öyküdür.
Hem yerli hem yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Yunuslu Çocuk öyküsü Iasos’ta asırlardır dilden dile, kulaktan kulağa aktarılmaktadır. Olay, Iasos’taki erkek çocukların Gymnasium’da çalıştıktan sonra denizde yıkanmaları geleneğinin sürdüğü günlerde yaşanır. Çocuklar denizde yıkanırken, kıyıya yaklaşan bir yunus çocuklardan birini sırtına alır. Çocukla birlikte açıklara giden yunus, bir süre sonra çocuğu kıyıya bırakır. Bunu duyan İskender, çocuğu Babil’e getirtip deniz tanrısı Poseidon’un rahibi yapar.
Savunma Yapıları
Adayı çepeçevre dolaşan surların toplam uzunluğu 2.400 metredir. Kara tarafındaki surların inşasında bazıları iki ton ağırlığına varan büyük kesme taşlar yanında küçük parçalar da kullanılmıştır. Duvarların inşa tarihi ise Hellenistik döneme dayanmaktadır.
Batı Limandaki Kule
Günümüzde suyun altında kalan iki paye, Iasos’un batı limanını kapatmıştır. Şehrin açık denize karşı bulunduğu enlemesine ve ters konumu, ayrıca rüzgârın yönü göz önüne alınırsa, bunların dalgakıran olmadıkları, limana giriş çıkışları kontrol ettikleri anlaşılmaktadır. Bunlar, hem agora ile aynı yapı katında hem de doğu kıyısı boyunca bulunan liman yapılarının inşa edildiği döneme, yani Erken İmparatorluk dönemine aittir.
Muhtemelen Orta Bizans döneminde batıdaki küçük limana bir kule eklenmiştir. Kulenin kuzey ve batısı sağlam destek duvarlarıyla güçlendirilmiş ve silahların kullanılması için iki sıra mazgal deliği açılmıştır. Kulenin güney cephesi denize gömülüdür. İki metre kadar yükseltilmiş girişi doğuya açılır ve olasılıkla kara tarafına açılan ve surlara bağlı bir geçit işlevi görmektedir. Kulenin iki katı vardır; alt katta küçük bir sarnıç ve bir kapının arkasında ahşap bir rampa bulunmaktadır. Üst katta ise bir şömine vardır ve çatı da muhtemelen piramit şeklindedir.
Yapının tarihi hâlâ tartışmalıdır. Kıbrıs’taki benzer destek duvarlarına sahip kalelerle yapılan karşılaştırmalar ve bazı tarihsel çıkarımlara göre, inşa tarihi Bizans İmparatorluğu’nun sıkıntılı bir dönemine, bu kıyıdaki savunma sisteminin denizden gelebilecek tehlikelere karşı güçlendirildiği XII.-XIII. yüzyıl olmalıdır. Öte yandan, Osmanlı denizcisi Piri Reis’in Iasos’ta II. Beyazıt tarafından 1481-1512 arasında sunî limanı savunmak amacıyla yaptırttığını söylediği kuleyi söz konusu yapıyla ilişkilendirenler de vardır.
Artemis Astias Kutsal Alanı
Artemis Astias, Karia bölgesindeki Iasos kentinin yerel tanrıçasıdır. Astias, kentin tanrıçası anlamına gelmektedir. Tanrıçanın bu epiteti, Iasos yazıtlarında Artemis Astias olarak karşımıza çıkmaktadır. Artemis Astias’ın, kentin koruyucu tanrıçası olduğu kadar, Iasoslu kadınların da özel hamisi olduğuna yazıtlar tanıklık etmektedir. Söz konusu bu yazıtlardan birinde, su taşıyan kızları temsil eden pişmiş topraktan adak heykelcikleri (terrakottalar) sunulduğu ifade edilmektedir. Iasos kentinde, Artemis’e ait kutsal bir alanın yeri belirlendi. Artemis Astias’ın adına sunulan tapınak alanı, stoalarla sınırlanmış ve dipte üç görkemli eksedrayla kapatılmış, hemen hemen dikdörtgen biçimli geniş bir peribolos ile tanımlanmaktadır.
Zeus Megistos Kutsal Alanı
Zeus Megistos kutsal alanının Iasos’un kuzeydoğu bölümünde yer aldığı, doğu kapısının duvar bloklarının birinde yer alan MÖ IV. yüzyıla ait bir sınır yazıtı aracılığıyla tespit edilmiştir. Kutsal alan ve çevresinde bulunan yazıtlar, kutsal alanın MÖ V. ve I. yüzyıllar arasında kullanıldığı ve Zeus ile birlikte Hera’nın da tapınım görmüş olduğu hakkında bilgi vermektedir. Kutsal alandaki küçük bir tapınak veya hazine binası olabileceği düşünülenin antis planlı yapının içinde yer aldığı taş döşemeli avluda çok sayıda adak ve stel kaidesi bulunmaktadır.
Ayrıca bu alanda MÖ 520 civarına tarihlenen iki adet Arkaik kuros bulunmuş olması, kutsal alanın önemine işaret eden veriler olarak kabul edilebilir. Kutsal alandaki mevcut yapı kalıntıları MÖ IV. yüzyıl ve sonrasına tarihlendiriyor. Adak buluntuları ve yazıtlar, kutsal alanın MÖ VI. yüzyıldan itibaren kullanılmış olduğuna işaret etmektedir. Zengin adak buluntuları kutsal alanın Arkaik dönemde kent için oldukça önemli olduğunu ve bir tapınak yapısı bulunduğunu göstermektedir. Kutsal alanın MÖ IV. yüzyıl ve sonrasında yenilenmiş olması nedeniyle herhangi bir kalıntı tespit edilememektedir.
Demeter ve Kore Kutsal Alanı
Antik kentin güney ucuna yakın bir alanda tespit edilmiş olan kalıntılar, eschara (tören ocağı) buluntuları aracılığıyla Demeter ve Kore’ye adanmış bir kutsal alan olarak tanımlanmaktadır. Kutsal alandaki yapıların MÖ VI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kullanılmaya başlandığı ve Roma dönemine değin varlığını sürdürdüğü tespit edilirken yapıların erken dönem mimarisine ilişkin verilerin olmadığı görülmektedir. Bununla birlikte hafirleri tarafından, MÖ VI. yüzyıla tarihlenen tapınağın büyük oranda tahrip edildiği aktarılmaktadır. Tapınağın kapı girişinde bir eschara yer aldığı ve bu alanın MÖ V. yüzyıl içinde bir avlu içine alınmış olduğu, MÖ IV. yüzyılda ise kuzey kesimde merdivenli bir giriş inşa edilmiş olduğu aktarılmaktadır.
Çifte Baltalar Kutsal Alanı
Agoranın doğu bölümündedir. Kuzey-güney doğrultusunda uzanan iki odadan meydana geliyor. Güneydeki odanın köşelerindeki kireçtaşı, temel blokların yukarıya bakan yüzleri düzeltilmiştir. Odanın güneydoğu köşesinde yuvarlak bir sunak vardır. Çifte balta şeklinde çok sayıda kurşun levha ve mermer bir piramit üzerindeki çifte balta kabartması dolayısıyla bu yapının Zeus Labrandeus’ a adandığı düşünülmektedir. Yapı Klasik döneme tarihlenmiştir. Bunlar dışında akropolisin kuzeybatı kısmında Hellenistik döneme ait küçük bir tapınak da mevcuttur. Şehrin bu bölümünün önemi düşünüldüğünde MÖ IV. yüzyılda iyonik distyle in antis bir tapınağın ortasında durması alışılmamış bir özelliktir. Burada pencereye ait lentonun yanı sıra heykel parçalarının da (bir baş, bir ayak) ele geçirilmesi önemlidir.
Agoranın Merkezindeki Küçük Tapınak
Geç Hellenistik dönemde agorada bulunan küçük kutsal alanlar ve sunaklar arasında Ion düzeninde küçük bir tapınak vardır. Uzun süre kullanımda kalan yapı, sonunda Hristiyan bazilikasının kuzey nefi ile birleştirilmiştir. Güneye açılan naiskos, beyaz mermer üzerine işlenmiş basit ve zarif mimari öğelerden dolayı MÖ II. ve I. yüzyıllara tarihlendirilmektedir. Burası kült heykeli için inşa edilmiş olmalıdır. Hellenistik ve Roma döneminde agoranın merkezinde bulunması, heykelin Artemis’e yani agoranın portikolarına adandığı tanrıçaya ait olduğuna işaret etmektedir.
Nekropol Alanları
Iasos’un bazı mezarlıkları anakarada, kuzey ve batıdaki alanlarda yer almaktadır. Kuzeydeki düz alanda yapılan kazılar, Erken Bronz Çağı I-II’e ait (MÖ üçüncü binyıl) ait büyük bir mezarlık, bazı Geç Geometrik (MÖ VIII. ve VII. yüzyıl) mezarlar, Hellenistik (MÖ IV. ve III. yüzyıllar) ve Roma İmparatorluk dönemine ait (MS III. yüzyıl) gömütleri ortaya çıkarmıştır. Diğer Hellenistik gömütler dağınık bir şekilde, batıdaki küçük limanı sınırlayan terasta bulunmaktadır. Bunlar arazinin yapısına göre, kayaların yükseklik farkları göz önüne alınarak yerleştirilmiştir. Bazılarında kayaya işlenmiş loculus tipi gömülere ve iki taş lahit içeren oda mezarlara rastlanmaktadır. Aynı yamacın aşağı kısmında, taş ocağının yakınında, kuzey-güney doğrultusunda iki sıra halinde dizilmiş ve girişleri denize bakan Roma İmparatorluk dönemi oda mezarları vardır. Mahalle sakinleri tarafından günümüzde de kullanılan bazı mezarlar bu alan üzerinde hâlen görülebilir.
Balık Pazarı (Tapınak Planlı Anıt Mezar)
Milas’tan Kıyıkışlacık’a (Asin Kurin) gelirken dümdüz devam eden yol, mahallenin içinden iskeleye ulaşmak için sola sapar. Sol sapağa girilmeyip düz devam edilirse aynı zamanda açık hava müzesi de olan anıt mezara ulaşılır. XX. yüzyılın ilk yarılarının ortalarında kenti ziyarete gelen Guidi, yapının büyüklüğünü ve halkın geçiminin balıkçılığa dayalı olmasını göz önünde bulundurarak burasının bir balıkçı pazarı olabileceği yorumunu getirir ve o günden beri de bu yapı Balık Pazarı olarak adlandırılır.
Anıt mezar yüksek podyumlu ön cephesi dört sütunlu (tetrastylos) korinth tapınak tarzında inşa edilmiştir. Tapınağa mermer kaplamasından yoksun altı basamağı korunagelmiş olan 10 basamaklı merdivenle çıkıldığı görülmektedir. Anıtın, geniş pronaosu, fazla geniş olmayan cella ve yan duvarları korinth başlıkları olan plasterlerle süslenmektedir. Bu süslemelerden dördü arka cephede, ikisi de yan duvarda plaster ve arka köşelere sıkıştırılmaktadır. Tek basamaklı platform üzerinde yükselen ve iç bükey profilli kaideye sahip olan alt katın duvarları birbirine dayalı çift orthostatdan oluşmaktadır. Podyum katının girişi batıdadır. Mezar odasının kapısının iki yanında üzerlerinde küçük sütun başlıklarının bulunduğu iki tane dar kabartma plaster vardır. Giriş duvarına dikey gelen iki anta, kapının iki yanında yer almaktadır. Antaların uç kısımlarına ve yan duvarları üzerine yerleştirilen baş tabanlardan ötürü odanın batı kısmında biri büyük üç niş elde edilmektedir.
Kazılarda, mezar odasında insan kemikleri ve MS IV. yüzyıla tarihlenen iki adet kandil bulunmuştur. Ele geçen bu kandiller mezarın çöküş tarihini saptamada yardımcı olmaktadır. Mezar anıtının özellikle beşik çatı kısmına ait pek çok mimari elamanı bugün avlunun içinde yer almaktadır.
Geometrik Dönem Nekropolü
Agoranın batı kısmındaki nekropol MÖ VIII. ve VII. yüzyıllara tarihlenir. Bronz Çağı yapılarının üzerinde doğu-batı doğrultusunda yüze yakın mezar ortaya çıkarılmıştır. Sandık mezar; pythos mezarlar ve pişmiş toprak lahitlere rastlanmaktadır. Aynı mezarda genellikle birden çok gömü vardır. Mezar hediyesi olarak bilezik, kolye, yüzük, saç tokası, fibula gibi bronz takılar ve küçük bir demir bıçak bulundu. Kadınlara ait mezarlardan bazılarında pişmiş toprak iğneler; çocuk mezarlarında ise pişmiş toprak biberonlar ve denizkestaneleri dikkati çekmektedir.
Seramik kap formlarından testi, kadeh, küçük krater, kâse ve amphoraların yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. Bunlar şerit, dalga çizgi, üçgen, zikzak ok ucu gibi motiflerle süslüdür. Kazılar sonucunda sanduka mezarların Miken dönemi tabakasında yer aldığı anlaşılmaktadır. Sandık ve pythos mezarların bir arada bulunması her iki türün aynı zamanda uygulandığını göstermesi açısından önemlidir.
Baldakhin Mezar
Bu mezar anıtı Antik Iasos şehir merkezinin yaklaşık birbuçuk kilometrelik kuzeyinde, Çanacık Tepenin eteklerinde yer alan ve fazla büyük olmadığı düşünülen bir mezarlıktadır. Yerli halk tarafından saat kulesi (orologion) olarak da isimlendirilen anıt mezar ana kayanın üzerine temelsiz olarak inşa edilmiştir. MS III. yüzyıla tarihlenen bu baldakhin tipli anıt mezar, iki katlı olup toplam yüksekliği yaklaşık dokuz metredir. Alt katın mezar odası olarak kullanıldığı görülmektedir. Odanın orta kısmı planı kare şeklinde ve tavanı kemerli bir kubbe ile örtülüdür. Arka ve yan duvarlarında cesetlerin yerleştirilmesinde kullanılan kemerli arkosoller yer almaktadır.
Tonozlu Nekropol Alanları
1990 yılında Iasos’ta bu alanda yapılan bir çalışmada 73 adet mezar anıtı tespit edilmişken, bu mezarlardan sadece 25 adetinin günümüze ulaşabildiği literatür ve arazi araştırmalarıyla tespit edildi. Iasos’ta aynı karakteri gösteren tonozlu anıt mezarlar mahalle girişinin güneydoğusundaki koya bakan yamaç ile kuzeybatı yamaca yayılmıştır. Mezarların çoğu bugünkü mahalle evleri ile iç içedir. Genel olarak birbirine yakın özellikler göstermelerine rağmen giriş yönlerinin farklı olması gibi değişik özellik gösteren mezarlar da vardır. Oda mezarlar genellikle kare planlı, tonoz çatılı, taş duvarlı tek bir odadan meydana gelmektedir. Gömü odasının üç tarafında platformlar bulunmuş ve bir kısmında fresk izleri tespit edilmiştir.
Bazilikalar
Bazilikalardan biri agora merkezinde bulunmaktadır. Olasılıkla küçük Hellenistik naiskos düzenli tapınağın sağındaki alan MS V. yüzyılda Hristiyan ibadetlerinin odak noktasıdır. Üç gömü içeren apsisli dikdörtgen bir yapı da bunun üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla sözü edilen yapı bazı şehitlere adanmış bir martyrion (şapel) olmalıdır. Hem küçük tapınağın hem de şapelin bulunduğu alandaki bazilikanın da MS VI. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Bazilikanın yapımında tapınaktan sökülen taşların kullanıldığı görülmektedir. Yeni yapının kuzeybatı köşesindeki duvarın temeline cellanın orijinal yerlerinden hafifçe oynatılan dikdörtgen taşlar yerleştirilmiştir. Zemin döşemesi yerinde bırakılmış, diğer mermerler eklenerek uzatılmış ve kuzey nefin zeminini oluşturmuştur. Altta kalan şapelin yeri olasılıkla yalnızca mozaik bir yazıtla belirtilmiş fakat günümüzde bu yazıt mevcut değildir. Bunun önünde ise yerel mermerle döşenmiş küçük bir odaya bitişik narteks yer alıyor. Güney nefine bitişik başka odalar vardır. Günümüze yer yer gelebilmiş duvarlarda orta ve kuzey nefi bölen sütun kaideleri kullanılmaktadır. Fakat güney ve orta nefler ile narteks kazılar sırasında agoranın Bronz Çağı kalıntıları incelemek maksadıyla kaldırılmıştır. Buluntulara bakılırsa bazilika ve çevresi XV. yüzyıla kadar kullanılmış bir mezarlık alanı haline dönüştürülmüştür. Bu alanda 300 mezar açıldı. Bunların çoğu çocuk gömütleridir.
Akropol Bazilikası, Bizans Kalesi’nin hemen yanında bulunan bazilikadır. Mozaik yer döşemesinin altında bulunan yuvarlak iri çakıl taşlarından oluşan başka bir döşeme ve bazı duvar kalıntılarından da anlaşılabileceği gibi, daha önce başka bir yapı veya yapıların bulunduğu kayalık bir alana inşa edilmiştir. Alanda bulunan veya bazilikanın ve kalenin duvarlarında kullanılmış olan çok sayıda devşirme sütun gövdesi, metop ve triglif parçaları kilisenin tapınak alanı üzerine inşa edilmiş olabileceğini düşündürmektedir. Bazilika üç neflidir. Bu neflerin her biri, yarım daire biçiminde bir apsisle biter. Yapıda narteks ve bir açık avlu bulunmaktadır.
Doğu Kapısı Alanındaki Bazilika
Henüz tamamı kazılmamış, daha geç bir binanın parçası olan portiko kompleksine ait uzun apsisli yapının zemin döşemesi gri ve kırmızı mermerden (Iasos cipollino) olup geç döneme tarihlenebilir. Yapıdaki iki giriş kuzeye doğru yayılmış bir dizi odaya geçit vermektedir. MS V. yüzyıla ait geniş apsisli ve karmaşık geometrik desenle döşenmiş çok renkli mozaik zemine sahip salon bunlardan en ilginç olanıdır. Diğer odalarda ise siyah-beyaz motiflerle süslü mozaikler bulunmakta olup şu an Balık Pazarı’nda sergilenmektedir. Bazilika olarak adlandırılan kompleksin inşa amacı kesin değildir. Şehirdeki merkezi konumu ve Miletos’taki piskoposluk konağı ile benzerlikleri, yapının Iasos piskoposunun evi olduğunu düşündürmektedir.
Agora
Agora, kentin düzlük olan kısmında yer alır. Zaman içinde dört girişe sahip olan şimdiki girişi Bizans dönemine aittir. Bu alanda birden fazla döneme ait yapılar üst üste yer almaktadır. Bu dönemler Erken Bronz Çağı I’den (MÖ 3300-3000) Geç Bizans (MS 1261-1453) dönemine kadar uzanmaktadır.
Agora alanında 1960’larda ve 1970’lerde yürütülen kazılarla Bronz Çağı’na çoğunlukla MÖ ikinci bin yılın ortalarına tarihlenen yapılara ait duvarlar ve döşemeli zeminler gün ışığına çıkarılmıştır. Bunların en dikkat çekicisi F Yapısı'dır. Geç Bronz Çağı’nın erken bir safhasına ait yapı, Minos mimarisinden bilinen, üçgen biçimli taşlarla inşa edilmiştir. Kuzey duvarına paralel giden dar yol, duvarın ortasındaki kapı tarafından kesilmektedir. Yapının içinde daha erken safhalarına, olasılıkla Geç Bronz Çağı’na ya da Orta Bronz Çağı’nın başlarına ait duvar ve zemin kalıntıları yer almaktadır. Yapı, çeşitli Anadolu ve Minos üslubunda yerel çanak çömlek ile Geç Minos IA’ ya ait ithal buluntular yardımıyla tarihlendirilmiştir
Agoranın ortasında çeşitli küçük kutsal yapılar ve sunaklar bulunmaktadır. Alanın dört tarafını çevreleyen portikolar (stoa) MS II. yüzyıldaki inşa faaliyetlerinden kalmadır. Kuzey ve Güney Stoalar çift portikoludur ve yer döşemesi mermerdendir. Agoranın doğu saçaklığı boyunca uzanan çifte yazıt, geniş dikdörtgen alanı kesin bir şekilde agoranın bugünkü kalıntılarını MS 136-138 yılları arasında yani Roma dönemine tarihlendirilmektedir. Stoalarda bulunan dükkân yapılarına ait bloklar ile üst yapı elemanları, bugün bile agorada görülmektedir. Agorada farklı dönemlere tarihlenen yapılar ve yapılara ait farklı yapı evreleri bulunmaktadır.
Bouleuterion (Meclis Binası)
Agoranın güneyinde dikdörtgen planlı bir yapıdır. Yapının her iki yanında parados vardır. Oturma kısmı ve yuvarlak merkezi alanıyla; küçük bir tiyatroyu andırır. Oturma kısmı yukarıdan aşağıya inen merdivenlerle üçe ayrılmıştır. Koltuklar, aslanpençesi şeklinde son bulmaktadır. Orta alanın gerisinde üç kapı ve sütunlarla sıralanmış iki sıra mevcuttur. Yapıyı tonozlu bir koridor çevrelemektedir. Burada kabartma halinde betimlenen sol elini yastığa dayamış sakallı bir erkek figürünün kentin kurucusu Iasos’u betimlediği düşünülmektedir. İşçilik açısından oldukça kaliteli olan eser MÖ IV. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmektedir. Bouleuterionun ilk olarak MÖ IV. yüzyılda inşa edildiği; günümüze ulaşan yapının ise MS I. yüzyıla ait olduğu belirtilmektedir.
Tiyatro
Bugün kısmen ayakta olan Hellenistik döneme ait kuzeydoğuya bakan Iasos tiyatrosu, büyük önem taşıyan Dionysos kültüne atfedilmiş olup, kenti festivaller kenti ve müzik merkezi durumuna getirmiştir. Tiyatrolara özel kişiler ve yüksek memurlar tarafından bağışlar yapıldığı yazıtlardan anlaşılmaktadır. Tiyatro için yapılmış eski bir bağış, MS II. yüzyıl Iasos tiyatrosunda analemma üzerindeki yazıtta belirtilmektedir. Seyirci katlarını taşıyan güçlü destek duvarları (analemma) sırayla dört köşe kesme ve üç sıra işlenmiş taşlardan meydana gelmekte ve kısmen ana kayaya oyulmuş, kısmen de çimento ile birleştirilmiş bloklardan inşa edilmiştir; güneydoğuda iki kule ile korunmaktadır. Analemma taş işçiliği, Hellenistik Çağ ustalarının beğenisini yansıtacak tarzda rustik sıralar şeklindedir ve MÖ IV. yüzyıla tarihlenmektedir.
Yerleşim Alanları
Tepenin doğu tarafı boyunca, tiyatronun güneydoğu kenarının aşağısında, bir dizi yapay teras üzerinde bir yerleşim alanı bulunumaktadır. Sadece kısmen kazılmış bu alan taş döşeli bir yol tarafından ayrılmış iki ada’dan (insula) oluşmaktadır. Çeşitli boyutlarda, ama genellikle küçük odalardan meydana gelen evler MÖ IV. yüzyılın ortalarında, MÖ VI. yüzyıla ait daha erken yapıların kalıntılarının üzerine yapılmıştır. Yapıların konumlarındaki değişiklikler, alanın her dönem kullanıldığına kanıttır. Roma dönemindeki yeni iskânlar özellikle önemlidir.
Mozaikli Ev
Aynı yamaçtaki bir ev Mozaikli Ev adıyla tanınmaktadır. Doğal bir teras üzerine inşa edilmiştir. 13x12 metre ölçülerindeki sütunlu avlu mermer döşelidir. Üç tarafında geometrik mozaikler görülür. Sütunlu avlunun önünde portikolu bir atrium vardır. Üst kata batıdaki bir merdivenle ulaşılmaktadır. Odalar geometrik motifli mozaiklerle süslenmiştir. MS II. yüzyılda inşa edilen yapının; Hellenistik mimari geleneğine ait özellikler taşıdığı anlaşılmaktadır. Diğer yerleşim alanı tepenin güney yamacındadır. Bunların üzerinde geometrik desenlere, çok renkli ve figürlü panellere, hayvan frizlerine (bir yunus ve bir denizatı) rastlanmaktadır. Bu mozaiklerin bulunduğu kompleksin kazısında bazıları açık, bazıları kapalı bir dizi oda, üç küçük havuza sahip bir sarnıç ve bir tuvalet gün ışığına çıkarılmıştır. Güneyde, kayaya oyulmuş basamaklarla denize bakan çok odalı bir binaya ulaşılmaktadır. Bunlardan doğudaki oda, duvarlarındaki nişlerle diğerlerinden ayrılmaktadır.
Akropolis Üzerindeki Castrum
Surlar, Bizans döneminden bir sarnıcı ve kuzeybatıdaki günümüzde izleri kısmen görülebilen muhtemelen Hellenistik döneme ait küçük bir tapınağı barındıran bir alanı çevirmektedir. Surlar, üzerinde araziye en açık kenarlarda bulunan 14 kuleyle korunur yerdedir. Ancak dik bir kayalık alan olan batı yönde kuleye gereksinim olmadığından buraya yapılmamıştır. Surun inşası için çok sayıda devşirme malzeme kullanılmıştır; doğu kısmında daha eski binalara ait sütun tamburlarını ve diğer mimari ögeleri görmek mümkündür. Surun iki girişi vardır; kuzeydeki ana giriş kare plânlı iki kule tarafından korunmaktadır.
Geç Hellenistik Portiko Kompleksi
Yukarıda sözü edilen küçük kutsal binanın güneydoğusunda, Geç Hellenistik dönemde (MÖ II. yüzyıl), taş döşeli (daha sonra bir çeşme inşa edilmiştir) yamuk biçimli, halka açık bir alan vardır; burası bir kısmen yivli dor sütunları ile çevrilidir. Büyük oranda elden geçmiş olduğu anlaşılan kompleks, çeşitli boyutlardaki odalardan meydana gelmektedir. Kuzeyde, uzun dikdörtgen plânlı bir tanesinin doğu ucu apsislidir. Karşıda ise, kemerli bir girişe sahip, bir çift sütun tarafından desteklenen bir başka oda vardır. Batıdaki odaların tabanı mozaik kaplıdır, ancak bunların sadece duvar boyunca bir kısmı günümüze kalabilmiştir. Güney odalarının bir bölümünde ikinci kat vardır. Bu kısımdaki yapının günümüze kalmış duvarları bosajlıdır ve şehrin ana caddesine bakmaktadır. İki dar ve paralel yol kompleksi, doğu ve batı yönlerde sınırlamaktadır.
Referanslar
Akarca, A. ve Akarca, T. (1954). Milas Coğrafyası - Tarihi-Kültürü-Ekonomisi. İstanbul: İstanbul Matbaası; Baldoni, D., Franco, C., Belli, P.ve Berti, F. (2004). Karia’da Bir Liman Kenti IASOS. İstanbul: Homer Yayınları; Bean, G. E. (2009). Eski Çağ’da Menderes’in Ötesi (Çev. P. Kurtoğlu), İstanbul: Arion Yayınevi; Kızıl, A. (2002). Uygarlıkların Başkenti Mylasa ve Çevresi. Milas; La Rocca, E. (2006). Survey Archeologica nell’area del golfo di Mandalya (Turchia), La parola del passato: 341-345, 392-418.