Güzir Höyük Kazıları

Arkeolojik Kazı Doğal ve Kültürel Miras Yerleşim Kazısı Höyük

Tarih öncesi dönemi aydınlatmaya çalışan arkeolojik faaliyetler, Neolitik Çağ’la ilgili döneme ait ilk verilerin nerede ortaya çıktığı ve hangi zaman dilimi kapsadığına yönelik soruların yanıtlanması amacıyla yapılmaktadır. Bu yanıtlanması gereken soruların, Mezopotamya diye adlandırılan (Fırat ve Dicle nehirlerinin arası) havza ile Yakındoğu coğrafyası olmak üzere insanoğlunun en eski yerleşim yeri kurgulamalarının tespit edildiği bölgelerde aranmaktadır. Dolayısıyla Dicle ve Fırat Nehirleri’nin Türkiye topraklarında kalan bölümlerinin daha detaylı ve kapsamlı araştırmalara tabi tutulmalarının gerektiğinin önemi ortadadır.

Söz konusu bölgede Hallan Çemi, Çayönü ve Demirköy yerleşim alanlarında elde edilen verilere bakılınca bu alanların çok önemli bulgular barındırdığı, ayrıca arkeolojik çalışmaların uzun yıllar sürdürülmesinin bilim dünyası adına elzem olduğu bilinmektedir. Bu bölgedeki barajların tehdidi altında bulunan yerleşim birimlerinde yürütülen, arkeolojik faaliyetlerin olumsuz yönde etkilendiği de ortadadır. Boşaltılan eski kentlerde yapılan araştırmalar yeni izlerin varlığını haber vermektedir. Neolitik dönemin en eski bulgularının saptandığı Diyarbakır, Hasankeyf, Körtik Tepe, Guzir Höyük alanlarındaki kazılar, bu yerleşmelerdeki kültürel birikimin ne derece yoğun olduğu hakkında net bilgiler sunması bakımından değerlidir. Guzir Höyük, Guillermo Algaze adlı bir kâşif tarafından bulunmuştur. Bu bölge ilk tespit edilişinin ardından 20 yıl sonra 2009 ve 2012 yıllarında farklı dönemlerde kazılara sahne olmuştur. Guzir Höyük, Siirt ilinin Eruh ilçesine ait Ormanardı Köyü’nün yakınlarında yer almaktadır. Guzir Höyük’ün çevresi küçük ırmaklar ve akarsularla örülüdür. Dicle Nehri ile bağlantılı olan bu pınarlar sayesinde birçok köy ve vadi meydana gelmiştir. Kavak Deresi vb. yerleşme, Guzir Höyük’le komşudur. Dicle ve Botan nehirleri ve yaratmış oldukları havza, bitki örtüsünün zenginleşmesine katkıda bulunmuştur. Bunun sonucu olarakta insanlar tarafından yerleşmeye elverişli bir pozisyona sahip bir bölge konumundadır. Guzir Höyükteki Karbon 14 ve diğer kimyasal incelemeler neticesinde MÖ 10 bin yıllarına kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Höyüğün yüksekliği sekiz metreye yaklaşmaktadır. Bu kimyasal ölçümlerden anlaşıldığına göre bu bölge, Neolitik dönemin ilkel aşamasında yerleşim yeri olarak kullanılmaktaydı. Ayrıca çanak ve çömlek henüz kullanılmamaktaydı. Guzir Höyük’ün çevresinde bulunan eğimli sekiler, bu bölgenin zaman katmanı hakkında bilgi vermektedir. Bu sekilerden anlaşıldığı kadarıyla o yıllarda tarım yapıldığına dair bir bahçe düzeninin olduğu tahmin edilmektedir. Bu alanda elde edilen en son kayıtlara bakıldığında mezarlarda iskelet kalıntıları görülmüştür. Cenin formunda mezara yerleştirilen ölülerin üzerinde boncuklu kolye, kemer gibi aksesuarlar tespit edilmiştir. Ayrıca eğrisel tarzda mermer taş parçaları da ilginç buluntular arasındadır. Mermer malzemeler üzerinde serpatin adı verilen kayaçtan kakma işçilikle yapılan delikler görülmektedir. Dolayısıyla bu deliklere kişilerin üzerinde bulunan bir malzeme (kıyafet, kemer vb.) vasıtasıyla tutturulduğunu akla getirmektedir.

İlk mimari tabaka da yuvarlak bir bölüm ve onunla temaslı dikdörtgen planlı alanlardır. Kare formlu mimari mekândan eğrisel çaplı bir ögeye geçişin ender örneğinin görüldüğü bu kısım merkezi bir yapı arz etmektedir. Bu mimari kısmın alt bölümü moloz taşlarla düzensiz olarak örülmüştür. Üst bölümü ise daha tertipli bir şeklide örülmüştür. Bu mekânın iç bölümünde taraça şeklinde spiraller ile büyük kayalarla kil malzemeden sıvanmış bir alan ve taşların öğütülmesine yarayan tekne ve aparat bulunmaktadır. Bunun yanı sıra bu mekânın iç kısmında zemini taş parçacıklarıyla sağlamlaştırılan üç adet dik tutturulmuş uzun taç bulunmaktadır. Ayrıca bazı taş parçalarının durumundan anlaşıldığı kadarıyla dördüncü bir dikili taşın daha bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu dikili taşların senkronize bir uyum gösterdiği tam olarak bilinmemektedir. Bu söz konusu dikili taşların bir tanesinin üzerinde halka şeklinde yuvarlaklar Çanak Çömleksiz Neolitik dönemden sonra yaygın olarak görülecek bezekli dikilitaşların en eski örnekleridir. Guzir Höyük’te tespit edilen bu merkezi mekânı çevreleyen ve ona bağlantılı olan diğer dikdörtgen planlı yapılar 360 derecelik bir açıyla konumlanmışlardır.

Dikdörtgen bölümlerin içinde, taş zeminlere, öğütme taşları bulunmaktayken duvarları, üst üste olacak bir formda tekrar tekrar inşa edilmiş olduğu gözlenmektedir. Bazı alanlar, duvarlara bitişik olarak bulunan ahşap malzemeden imal edilen kaideler, bu mekânların tavanlarını kaplamak suretiyle tasarlanmışlardır. Bu kurgulama tavanların ahşap desteklerle taşındığına işaret etmektedir. Zeminlerde birbirlerinden farklı zaman birimlerinde yapılmış mezarlarla kaplanmıştır. Ölüler yine cenin şeklinde defnedilmişlerdir. Ölülerle beraber takı, günlük araç ve gereçler de gömülmüştür. Bu arkeolojik birimde daha önceki mimari yapıları andıran yapılar ve dikili taşlar görülmektedir. Ancak bu benzeri alanların ölçüleri hakkında net bilgiler bulunmamaktadır. Guzir Höyük’e yakın eski yerleşim birimleri olan Hasankeyf, Körtik Tepe höyükleriyle benzerlik gösteren bir katman bulunmaktadır. Yine Guzir Höyük’te olduğu gibi çukur alanlar, dairesel yapılar taş döşemeli zemin kaplama alanlar ve taş duvarlarla örülü yan bölümler görülmektedir. İnanç anlayışı ve dini ritüeller için tasarlanıldığı düşünülen dikili taşlar ve üzerinde bulunan delikler bu veri grubunu meydana getirmektedir. Buradaki bir mimari yapı grubu diğerlerinden ayrılan teknik farklılıkları ile dikkat çekmektedir. Dairesel formlu bu alan çapı dört metreye yaklaşmaktadır. Zemine göre nispeten aşağıda kalmaktadır. Bu mekânın içi ise dik pozisyonda yerleştirilmiş taşlar dizayn edilmiş, taban kısmı ise yine taş kaplama ile hareketlendirilmiştir. Ayrıca tam orta bölümde bir taş platform ile yine bir adet dikili taş görülmektedir. Alt tabakada da dairesel tarzda inşa edilen yapı topluluğu vardır. Bu mimari yapı grubu büyük oranlı ve daha derin şekilde tasarlanmıştır. Çapları 10 metreye yaklaşan yapılar iki metre yüksekliğindedir. Göbeklitepe’de de görülen tekrarlamalardan müteşekkil bu uygulamalar yapı ortasında ufak bir açıklık kalacak şekilde tasarlanmalarından ötürüdür. Bazalt kayaçlardan imal edilen taş öğütme araçları, havan ve aparatlarını oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra kalker kayaç taşlarından şekillendirilmeye çalışılan günlük kullanıma ait kap, kacak vb. objeler yanında kemik, boynuz, taştan yapılmış kaba boncuklar Guzir Höyük’te sık rastlanılan nesnelerdir.

Çeşitli renk kombinasyonlarına sahip zor işlenen taş malzemelerden oluşturulan süs unsurları gömülmüş iskeletlerin boyun, bilek ve bel kısımlarında tespit edilmişlerdir. Adıyaman’ın Nemrut Bölgesi ve Bingöl Dağları civarında çıkarılan obsidyen, çakmaktaşı, malzemelerinden de araç ve gereçler ve süs eşyaları elde edilen bulgular arasındadır. Savaş ve av anında kullanılmak üzere yapılan ok ve mızrak uçları yanında kazıma amaçlı ve delici taş aletler de görülmektedir. Yavaş yavaş yerleşik hayat tarzına eğilimi olduğunu kanıtlayan Guzir Höyük yerleşim birimi sakinleri, Mimari yapılar, çukur alanların oluşturulması gibi veriler sayesinde bunu ispat etmektedirler. Farklı evrelere ait verilerden anlaşıldığına göre Guzir Höyük’te, sistemli kalıcı yerleşmelerin yaşandığını görebilmekteyiz. Dolayısıyla bezenmiş dikili taş örnekleri, boynuz formları bu alanda bir inanç birlikteliğinin emarelerini ortaya koymaktadır. Mimari yapı ögeleri, bu alanların sık sık onarıldığını sürekli iskâna tabi olduğunu kanıtlar niteliktedir. Halkın beslenme alışkanlığının niteliği ve gıda kaynaklarının tasnifi gibi özellikleri henüz tespit edilememiştir. Fakat avlanma ile hayvan elde edildiğini kanıtlayan en büyük işaretler ok uçlarının bol miktarda bulunmasından dolayıdır. Avcılık, toplayıcılık yoğun oranda görülmektedir. Zira Demirköy yerleşmesi, Hasankeyf ve Hallan Çemi gibi komşu ve çağdaş yerleşim bölgelerinde benzer uygulamalara rastlanmaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

http://www.tayproject.org/TAYages.fm$Retrieve?CagNo=1173&html=ages_detail_t.html&layout=we, (Erişim tarihi: 12. 09. 2020); Karul, 2011 N. Karul, (2011). Gusir Höyük, içinde; M. Özdoğan, N. Başgelen ve P. Kuniholm (Editör), Neolithic in Turkey, Cilt-1. İstanbul; Kodaş, E. Genç, B. (2019). Çemka Höyük: Yukarı Dicle Havzası’nda Bulunan Yeni Bir Ppna ve Geç Epipaleolitik Dönem Yerleşim Yeri, Anadolu / Anatolia: 45; Özdoğan, M. (2013). Gusir Höyük Bölümü, Arkeoatlas Dergisi, sayı 8.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

https://www.atlasdergisi.com/kesfet/arkeoloji-haberleri/yerlesik-avcilar-gusir-hoyuk-siirt.html, (Erişim tarihi: 12. 09. 2020).