Edirne Eski Camii

Doğal ve Kültürel Miras Cami

Orta Asya geleneğine dayanan ve Selçuklu etkilerinin de izlenebildiği çok kubbeli camilerin son örneklerinden biridir. Osmanlı mimarisinde bu son örneklerden sonra çok kubbeli camilerin yerini tek kubbeliler almıştır. Bu da Osmanlı Devleti’nin merkezileşmesinin ve imparatorluğa geçişinin bir göstergesidir.

Emir Süleyman Çelebi tarafından 1403 yılında yapımına başlanan cami, Çelebi Sultan Mehmet tarafından 1414 yılında tamamlandı. Caminin yan kapısındaki kitabeden anlaşıldığı üzere, mimarı Konyalı Hacı Alâaddin, kalfası da Ömer ibn İbrahim isimli şahıstır. Caminin etrafında bedesten (kapalı çarşı), medrese, muvakkithane (güneşe göre zamanın, özellikle namaz vakitlerinin tespit edildiği yer) ve sebil (ücretsiz su ikram edilen yer) bulunduğu için esasında küçük bir külliye özelliği göstermektedir. Camide avlu bulunmayıp, üç kapı mevcuttur.

Cami, kare planlı olup üzeri dokuz kubbe ile çevrilidir ve kesme taştandır. İki minareli bir camidir. Doğuda bulunan minare camiden bağımsızdır. Minarenin camiden bağımsız olma durumu, ulucami geleneğinin bir ögesidir. Doğuda bulunan kule tarzındaki bağımsız minare cami ile birlikte yapılmıştır. Diğer minare ise sonradan ilave edilmiştir. Caminin orta sırasındaki kubbeler daha yüksekte bulunmakta ve Bursa Ulucami ile bu açıdan benzerlik göstermektedir. Camide Filibeli Ramazan Ağa tarafından 1611’de yapılan edirnekârî süslemeli bir ahşap mahfil (padişah ve müezzinler için ayrılan yüksekçe yer) bulunmaktadır. Cami kalem işi süslemeleri bakımından oldukça zengindir. Mihrabın (ibadethanelerde kıble duvarında bulunan, zeminden daha yüksek girintili yer) sağındaki duvarda bulunan taşın Kâbe’den geldiği rivayet edilmektedir. Bu nedenle taş, özellikle kutsal günlerde ziyaret edilmektedir. Camide ayrıca Hacı Bayram-ı Veli’ye ait bir vaaz kürsüsü mevcuttur; ancak onun hatırasına hürmeten bu kürsü bir daha kullanılmamıştır. Eskiden camide kışın sıcak su ile abdest alınmasını sağlayan bir tesisatın olduğu rivayet edilmektedir. Evliya Çelebi bu camiyi anlatırken caminin kıble tarafında güzel sesli kuşların olduğunu, lale, sümbül, erguvan gibi güzel çiçeklerin bulunduğunu ve mevsimi geldiğinde caminin içinin çiçek kokularıyla dolduğunu yazmıştır.

Cami, 1748 yılı yangını ve 1752 yılı depreminde zarar görmüş, 1753 yılında Sultan I. Mahmud tarafından onarılmıştır. Daha sonra Sultan I. Abdülaziz döneminde 1865 yılında, ardından 1924 ve 1934 yıllarında da tekrar bakım geçirmiştir. 1953 yılı depreminde de caminin minaresi zarar görmüş ve 1965 yılında minare yeniden yapılmıştır. Caminin sebili günümüzde kitap satış yeri olarak kullanılmaktadır. Muvakkithane ise yol yapım çalışması nedeniyle günümüzde bulunmamaktadır. Yine eskiden mevcut olduğu bilenen medrese de günümüze ulaşamamıştır

Referanslar

Akçıl, N. Ç. (2012). Edirne Eskicamii, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı: 97-98; Aslanapa. O. (1949). Edirne’de Osmanlı Devri Âbideleri. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Yayını; Dağlı, Y. ve Kahraman, S. A. (Editör) (2006). Evliya Çelebi Seyahatnâmesi 3. Cilt. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Kuban, D. (2007). Osmanlı Mimarisi. İstanbul: YEM Yayınları; Kuran, A. (1964). İlk Devir Osmanlı Mimarisinde Cami. Ankara: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Yayını.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Akçıl, N. Ç. (2012). Edirne Eskicamii, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı: 97-98.