Deniz Fenerleri

Doğal ve Kültürel Miras Deniz Feneri

Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Yazar: Yasemin NEMLİOĞLU (2024) (Madde metni için tıklayınız)
Yazar: Emre Özgür BULDUK (2024) (Madde metni için tıklayınız)
1 / 2

Fenerler, denizde yol ve yön bulma, tehlikeli sığlık ve kayalıkların belirtilmesi, denizde coğrafi yer tespiti için kurulan ışık ve işaret kuleleridir. Çeşitli mercek sistemleriyle ışığı yoğunlaştırır ve yönlendirirken, görünme mesafesi, ışıklarının rengi, düzeneği, çakış süresi ve çakış biçimiyle denizciler tarafından tanınırlar. Fenerlerin inşa şekli, malzemesi ve ışık kaynağının türü, coğrafi konumu ve fonksiyonları farklı özelliklere göre belirlenir, aydınlatma araçları ve sistemleriyle donatılırlar.

Fenerler, eski çağlardan bu yana kıyıya ulaşabilmek ve güvenle seyir yapabilmek için kullanılmışlardır. Latince “Pharus,” Fransızca “Phare,” İspanyolca ve İtalyanca “Faro,” İngilizce “Lighthouse,” Almanca “Leuchtturm,” Yunanca “Faros/Fenar,” Arapça “Manare” olarak kullanılan fener sözcüğünün, firavunlara ve İskenderiye Feneri’ne atıfla Eski Mısır dilindeki büyük, yüksek, sütun anlamına gelen “Pharao” sözcüğünden geldiği tahmin edilmektedir. Türkçeye ise Yunancadan geçmiştir. İlk fenerler, çok eski çağlarda gemilere geceleri yol göstermek amacıyla kıyılardaki yüksek tepelerde ve liman girişlerinde ateş yakılmasıyla oluşturulmuştur. Dünyadaki en eski deniz fenerinin Türkiye’de MÖ XI. yüzyılda Çanakkale/Sigeion’da, bugünkü adıyla Kumkale’de yapıldığı tahmin edilmektedir. MÖ VI. yüzyıla tarihlendirilen Antalya/Patara Feneri de Türkiye kıyılarındaki en eski fenerlerdendir. Heraklia (Krdnz. Ereğli), Aigai (Mersin), Abydos (Çanakkale), Germenica (Bursa), Kelenderis (Mersin) ve Coracesium (Alanya) fener bulunan antik limanlardır. İstanbul Boğazı’nda bugünkü Kız Kulesi’nin yerinde IV-V. yüzyıllarda bir fener bulunduğu bilinmektedir. Kesin olarak varlığı bilinen ilk deniz feneri ise MÖ III. yüzyılda yapılan Mısır’daki İskenderiye Feneri’dir.

Fenerlerin yapı malzemelerine bakıldığında öncelikle deniz kenarında taş, denizden uzak yüksek alanlarda ise ahşap kaidelerin kullanıldığı görülmektedir. XVIII. yüzyıla kadar yapımda ahşap ve taş malzemenin birlikte kullanıldığı fenerlerde ışığın yansıtılması doğrudan olurken, bu tarihten itibaren fenerlerin yapım tekniği değişmiştir. Bu kapsamda İngiltere’de Plymouth açıklarında 1759 yılında yapılan Eddystone Feneri, taş örgü biçiminde açık denizde yapılan ilk modern deniz feneridir. XIX. yüzyıl. itibariyle buharlı gemilerin kullanılmasıyla artan deniz ticareti fenerlerin yapımını hızlandırdı, kıyılarda ve limanlarda yeni fenerlere ihtiyaç duyulmaya başladı ve sabit fenerlerin yerini çakarlı fenerler aldı. Önceleri taştan yapılan fenerler XX. yüzyılda yerini çelik ve betondan yapılanlara bıraktı. Bugün ise deniz fenerleri, radyo verici istasyonlarına benzer çelik yapılar halinde yapılmaktadır. Fenerlerin yapı ve kullanım özelliklerinin süreç içindeki değişimi ve gelişimi, bölgenin ekonomik, sosyal ve teknolojik gelişimini de gösteren önemli kanıtlardandır.

Fenerlerde ışık önceleri odun, katran, kömür, balina, domuz, kakao, kolza, zeytinyağı yakılarak elde edilen ateşten sağlanmaktaydı. XIX. yüzyılda ise fenerlerde petrol ürünleri ışık kaynağı olarak kullanılmaya başladı. Optik bilimindeki gelişmelerin fenerlerde uygulanmasıyla ışığın gücü ve görünme mesafesi arttı. William Hutchinson tarafından bulunan ışığın bir yansıtıcı yüzeyden yansımasıyla çalışan katoptrik sistem ilk kez 1763’de İngiltere-Leasowe Feneri’nde kullanıldı. Işınların cam ortamdan geçerek optik kurallara göre kırılmasından oluşan dioptrik sistem ise, Augustin Jean Fresnel tarafından ilk kez 1823 yılında Fransa’daki Cordouan Feneri’nde kullanıldı. Yine Fresnel tarafından 1827 yılında ışınların cam ortama girdikten sonra, ortamı terk etmeden yansımaya uğramasıyla çalışan katadioptrik sistem ise, ilk kez 1843 yılında Fransa’daki İle Vierge Feneri’nde kullanıldı. Deniz fenerlerinde elektrikle çalışan lambaların kullanımı ise ilk kez 1871 yılında İngiltere’deki Souter Feneri’nde gerçekleşti. Günümüzde ise güneş enerjisi ile çalışan, enerji tüketimi az ve çevreci fenerlerin gün geçtikçe sayısı artmaktadır.

1562’de yaptırılan İstanbul-Kadıköy Kelmiç Burnu Feneri (Fenerbahçe Feneri) Osmanlı Devleti zamanında yaptırılan ilk fenerdir. İstanbul Anadolu, Rumeli, Yeşilköy, Şile, Ahırkapı ve Kız Kulesi Fenerleri, Krdnz. Ereğli Bababurnu Feneri, Çanakkale/Bozcaada Polente, Lapseki, Gelibolu ve Kumkale Fenerleri, Kocaeli/Dilburnu, Bartın/Amasra, Sinop/İnceburun, Trabzon, Giresun, Samsun/Bafra, Mersin, Kırklareli/İğneada Fenerleri Osmanlı döneminde yaptırılan fenerlerdendir. 1855’te Fransız Mühendis Jean Marius Michel yönetiminde kurulan Fenerler İdare-i Umumiyesi (Fenerler Genel Müdürlüğü) tarafından Osmanlı Devleti kıyılarındaki fenerlerin inşası, bakım ve onarımı yapılmıştır. Günümüzde Türkiye kıyılarında Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmet veren farklı özelliklerde 41’i tarihi eser niteliğinde olan 492 fener bulunmaktadır. Tarihi fenerler tarihi ve kültürel miras olarak kabul edilerek koruma altına alınmıştır, bazıları müze, sergi salonu, kütüphane ve turistik işletme olarak kullanılmaktadır.

Referanslar

https://www.kiyiemniyeti.gov.tr, (Erişim tarihi: 09. 12. 2024); Jacques Thobie (2004): L’Administration Générale des Phares de L’Empire Ottoman et la Société Collas et Michel, Paris: L’ Harmattan; Nemlioğlu Koca, Y. (2018). Lighteners of Seas: Establishment and Development of Lighthouses in Turkey, JEMS Maritime Sci, 6 (2): 103-117; Stevenson, D. A. (2013). The World's Lighthouses: From Ancient Times to 1820. Courier Corporation.

2 / 2

Eski çağlarda denizciler gündüzleri sahil ve güneş çizgisini geceleri ise ay ve yıldızları takip ederek yönlerini bulmuşlardır. Manyetik pusula, Çin Han Hanedanlığı (MÖ 206 - MS 220) döneminde keşfedilmiş ve denizciler pusulayı seyrüsefer (navigasyon) için kullanmışlardır. Manyetik pusulanın icadı ile denizciler yönlerini daha rahat bulabilmektedirler. Her ne kadar pusula icat edilmiş olsa da denizciler gece yolculuğundan kaçınmışlardır. Denizlerde ticaretin artması ile düzenli aralıklarla yerleştirilmiş limanlardan oluşan ortak ağa ihtiyaç duyulmuştur. Denizcileri tehlikeli sığlıklara ve kayalıklara karşı uyaran deniz fenerleri, liman ve kıyıların kolay görülebilen en üst noktalarına güçlü ışık kaynağı olarak yerleştirilmiş yüksek yapılardır.

Latince “Pharus”, Fransızca “Phare”, İspanyolca ve İtalyanca “Faro”, İngilizce “Lighthouse”, Almanca “Leuchtturm”, Yunanca “Faros/Fenar”, Arapça “Manare” olarak kullanılan fener sözcüğü, firavunlara ve Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olan İskenderiye Feneri’ne atıfla Eski Mısır dilinde büyük, yüksek anlamına gelen “Pharao” sözcüğünden gelmektedir. Mısırlılar ve Romalılar Medeniyetlerinin ihtişamı ile Antik Çağda Akdeniz çevresinde deniz feneri ağı kurmuşlardır. Bu şekilde deniz seyahatlerinin daha güvenli yapılmasına olanak sağlamışlardır.

Tarihi kayıtlara göre en eski fener MÖ VII. yüzyılda Hellespontos’un (Çanakkale) girişinde, bugünkü adı Kumkale olan Sigeon burnunda inşa edilmiştir. Başlangıçta fenerlerin tepesinde açıkta olan ızgara içinde yakılan odun ve kömürlerin yanı sıra; balina yağı ve zeytinyağı gibi yağların yakılması ile ışık kaynağı sağlanmıştır. Yakılan odun, kömür ve yağların çıkardığı duman ve is sorunu, XVIII. yüzyıl sonunda dumansız yağ lambalarının icat edilmesi ile çözüme ulaşmıştır. XIX. yüzyılda, fenerlerde yüksek ve sürekli ışık üretimi sağlayan hava gazı, petrol gazı, propan ve asetilen gibi kimyasal maddeler yaygın biçimde kullanılmıştır. Günümüzde ise son teknoloji olarak fenerlerin aydınlatmasında elektrik veya güneş enerjisi kullanılmaktadır. Optik bilimindeki gelişmeler sonucunda XVIII. yüzyılda fenerlerde ışığın yoğunluğu ve dolayısıyla görünme mesafesi daha çok artmıştır. 1763 yılında İngiltere’de yansıtıcı bir yüzeyden ışığın yansımasıyla çalışan ilk fener olan Leasowe Feneri inşa edilmiştir. Işığın cam ortama girdikten sonra, ortamı terk etmeden yansımasıyla çalışan fener sistem ilk kez 1843 yılında Fransa’daki Île Vierge’de kullanılmıştır. 

Fenerlerin yapı malzemeleri incelendiğinde ahşap ve taş malzemenin birlikte kullanıldığı görülmektedir. İngiltere’de 1759 yılında Plymouth açıklarında yapılan Eddystone Feneri, taş örgü biçiminde yapılan ilk modern deniz feneridir. Osmanlı Dönemi’nde yapılan ilk fener ise, 1562 yılında İstanbul’da Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan Fenerbahçe Feneri’dir. XIX. Yüzyıl başlarında Türk karasularının yabancı ticaret gemilerine açılmasıyla fenerlere ihtiyaç gittikçe artmış ve pek çok kıyıda yeni fenerler inşa edilmiştir. Osmanlı kıyılarında faaliyet gösteren az sayıdaki fener, Bahriye Nezareti tarafından yönetilirken, daha sonra Jean Marius Michel (Mişel Paşa) isimli Fransız Mühendis’in önerisiyle Fenerler İdaresi kurulmuştur. Osmanlı sahillerinde birçok fener inşa eden Michel'e Sultan II. Abdülhamid tarafından “Paşa” unvanı verilmiştir. 1856-1914 yılları arasında Osmanlı Devleti kıyılarında toplam iki yüz beş fener yapılmıştır. Türkiye’de deniz fenerleri 1997 yılında Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır ve halen kıyılarımızda 490 deniz feneri bulunmaktadır.

Referanslar

Koca, Y. N. (2018). Denizlerimizi Aydınlatanlar: Türkiye’de Fenerlerin Kuruluşu ve Gelişimi, Journal of ETA Maritime Science, 6(2): 103-117; kıyı emniyeti genel müdürlüğü deniz fenerleri., https://www.kiyiemniyeti.gov.tr/tarihi_fenerler, (Erişim tarihi: 9 Şubat 2024); Özlü, Z., ve Çay, M. (2020). Fenerlerin Deniz Ulaşımındaki Rolü ve Karadeniz Sahillerinde Kurulan Fenerler, İçinde; M. Okur, Ü. Köksal ve V. Aksoy (Derl.), Geçmişten Günümüze Karadeniz’de Ulaşım içinde (ss. 81-115). Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi Yayınları; Trethewey, K. (2018). Ancient Lighthouses: And Other Lighted Aids To Navigation. Jazz-Fusion Books.