Çorakyerler Omurgalı Fosil Lokalitesi
Doğal ve Kültürel Miras Sit Alanı Doğal Sit Alanı
-
2020
Günümüzde Anadolu’da yaşamayan nesli tükenen pek çok canlı türlerine ait fosili barındıran bu lokalite, Avrupa’dan Asya’ya göç yolu olarak kullanılan stratejik bir bölgede yer almaktadır. Dolayısıyla dünyada yaşamını sürdüren birçok canlıya ev sahipliği yapmıştır.
Çorakyerler Lokalitesi Türkiye’deki birçok omurgalı fosil lokalitesi gibi ilk kez 1969-1970 yıllarında Türk- Alman Linyit Araştırma Ekibi tarafından keşfedilmiş ve o dönem yapılan kazı çalışmalarından ele geçen önemli fosillerin Almanya’ya götürülmüştür.
Çorakyerler’de sistemli bilimsel kazı çalışmaları 1997 yılında kurtarma kazısı niteliğinde Çankırı Müze Müdürlüğü’nün başkanlığında ve Dr. Ayla Sevim Erol’un bilimsel danışmanlığında başlamıştır. Lokaliteden önemli fosillerin çıkmaya başlamasıyla 2001 yılında Prof. Dr. Ayla Sevim Erol’un başkanlığında Bakanlar Kurulu kararlı kazıya dönüştürülmüştür ve çalımalar halen devam etmektedir.
Çorakyerler Lokalitesi’nde Kazı Yapılmasının Amacı: Çorakyerler Lokalitesi’nde kazı çalışmalarına başlamamızdaki temel amaç, dünyada ender rastlanabilecek bir fosil lokalitesi olan Çorakyerler’in, şehrin merkezinde yer alması ve her an yok olmayla karşı karşıya olması nedeniyle, burada yer alan fosillerin kurtarılması ve lokalitenin korum altına alınmasıydı. Ancak kurtarma kazısı niteliğinde başladığımız kazı çalışmalarından çok çeşitli ve ünik türlere ait yoğun fosiller gelmeye başlamasıyla birlikte kazı çalışmaları Bakanlar Kurulu kararlı sistemli kazılara dönüştürülmüştür. Bununla birlikte çalışmalarımıza Geç Miyosen dönemde bu alanda yaşayan fauna çeşitliliğini ve orta Anadolu’ya yayılımını araştırarak, dünya fauna çeşitliliğine katkılarını araştırmak amacıyla kazılara devam edilmiştir. Son çalışmalarla dört binin üzerinde numaralı etütlük fosilin çıkarıldığı bu alandan dünyada çağdaşı lokalitelerde rastlanmamış, Çankırı ve çevresinde yaşayan ve nesli tükenen unik türlere ait fosiller ele geçmeye başlanmıştır. Her geçen gün yeni türlerin ele geçtiği bu alanda yeni türlerin fosillerine ulaşılması için de çalışmalara devam edilmektedir
Çankırı Müzesi’nde, Çorakyerler omurgalı fosil lokalitesinden ele geçen önemli ve zengin çeşitlilikteki türlere ait fosillerin teşhir edildiği bir paleontoloji seksiyonu oluşturulmuş ve bu seksiyonda doğa tarihi konusunda bilgilere de yer verilmiştir.
Çorakyerler Lokalitenin Oluşumu: Çorakyerlerin yer aldığı Çankırı-Çorum havzası, Tetis denizinin çekilmesiyle oluşmuş ve 16 milyon yıldan itibaren karasal omurgalılar bu havzada yaşamaya başlamıştır. Başlangıçta ormanla kaplı olduğu bilinen bu havzada, Geç Miyosen dönemle birlikte kurak yarı kurak bir iklim ile savana tipi bitki örtüsü hâkim olmaya başlamıştır. Bu dönemde havzada bir iç deniz görünümünde olan Mesiniyen Denizi’nin kurumasıyla birlikte başlayan kuraklık krizi bölgede yaşayan canlıları da etkilemiş ve bu dönem başlangıcında bölgedeki canlılar kendilerine daha uygun yaşam alanları bulmak için yer değiştirmeye başlamıştır. Bu durum, doğuya doğru gidildikçe o dönemlerde yaşayan canlılara ait ele geçen fosil buluntulardan anlaşılmaktadır. Çorakyerler mevkiinin jeolojik, stratigrafik ve paleocoğrafik yapısı da bu bilgileri destekler niteliktedir.
Çorakyerler mevkiinde yapılan çalışmalardan da anlaşılacağı üzere, Geç Miyosen dönem sonlarına doğru (yaklaşık altı milyon yıl) başlayan kuraklaşmadan dolayı yörede yaşayan fauna topluluğunun oldukça zor bir süreç geçirdiği ve bu gün kazı çalışmalarından çıkarılan fosillerin ait olduğu canlıların da o dönemde yaşadığı birtakım doğa olayları sonucunda yaşamlarını yitirdikleri kazı çalışmalarından anlaşılmaktadır. Geç Miyosen dönemle birlikte en eskisi dokuz milyon yıldan başlayarak sekiz milyon yıla kadar uzanan bir süreci kapsayan dönem içerisinde yaşayan Çorakyerler fauna grubu, bu dönemin canlı topluluğunu temsil etmektedir. Yapılan çalışmalardan kitle halinde öldükleri anlaşılan bu faunaya ait fosil buluntuların çoğunluğunu bebek ve genç bireylerin oluşturması ve bazı kemiklerdeki et yiyicilere ait diş izleri, bunların etçil hayvanların beslenme alanını oluşturduğu de düşündürmektedir. Zürafagillerden gergedangillere, et yiyicilerden kuyruksuz büyük maymun benzeri Hominoidlere kadar şimdiye kadar çok farklı türleri temsil eden fauna topluluğuna yaşam alanı olan Çorakyerler, dünyada eşine az rastlanan çok önemli bir lokalite halini almıştır. Günümüzde Çankırı ve çevresinde nesli tükenen, ancak Geç Miyosen dönemde Çorakyerler’de yaşamını sürdüren hayvanların fosilleri burada yapılan kazılardan bol miktarda ele geçmiştir. Bu fauna topluluğu bize Anadolu’daki ve Avrasyada’ki canlı hareketliliği/göçler hakkında önemli bilgiler vermektedir.
Birinci ve ikinci jeolojik zamanlarda sular altında olan Türkiye, üçüncü zaman olan Senozoik’le birlikte karasallaşma sürecine girmiştir. Dinozorların yok olmasıyla birlikte küçük omurgalılar yoğun bir türleşme ve coğrafik yayılım göstermiştir. Memeliler için, bu dönemlere denk gelen Anadolu karasallaşarak bir köprü konumuna geldi ve Avrupa, Asya ve Afrika arasında fauna göçlerine yol açmıştır. Böylece Türkiye, barındırdığı omurgalı ve memeli fosil yataklarıyla bugün dünya doğa tarihi araştırmalarının bir kilit noktası durumuna gelmiştir. Anadolu’da memeli çeşitlenmesinin en yoğun olduğu Neojen (Miyosen-Pliyosen) dönem, çökeller aracılığıyla koruduğu fosillerin sağlamlığıyla da büyük önem taşımaktadır.
Anadolu genel olarak Alp Orojenik kuşağının Akdeniz bölümünde yer alırken, kuzeyde Rusya ve Sibirya, güneyde ise Arabistan ve Afrika kalkanları arasında uzanmaktadır. Bu iki ana kalkan arasında bulunan Anadolu Paleozoyik, Mesozoik ve Tersiyer’de orojenik hareketler geçirmiş, bu orojenik hareketler sonucunda jeosenklinallerde biriken binlerce metre kalınlığındaki çökeller kıvrılarak yükselmiştir.
Alp Orojeni Neo-Tetis Okyanusu’nun ortadan kalması sonucu gelişmiştir. Bu okyanusun Türkiye’de kuzey ve güney olmak üzere iki kolu bulunmaktadır. Kuzey kolu İç Pontit, İzmir-Ankara-Erzincan ve İç Torit Okyanusları’nı, güney kolu ise Antalya ve Bitlis Okyanusları’nı içermekteydi. Bu okyanus kolları, İç Pontit hariç, erken Triyas’da açılmaya başlamış ve açılan okyanus kolları Anadolu’nun Tetis evriminde yer alan altı kıtasal paleotektonik (masif) üniteyi birbirinden ayıırmaktadır. Kuzeyden güneye doğru bu üniteler, Istranca Zonu, İstanbul Zonu, Sakarya Zonu, Kırşehir Bloğu, Menderes-Toros Platformu ve Arap Platformudur. Türkiye’nin Triyas evrimi iki tektonik olay tarafından kontrol edilmiştir. Bunlar Paleo-Tetis’in kapanması ve Neo-Tetis’in açılmasıdır.
Yapılan analizler sonucu Kuzey Anadolu Dağlarının Oligosen’den itibaren hızla yükseldiği, Orta Miyosen’den önce dağlık alanlardaki iç veya ara havzaların çökmeye başladığı ispatlanmıştır. Erken Miyosen’den itibaren volkanik faaliyetlerde de artış göstermiştir. Türkiye’nin büyük bir bölümünün karaya dönüştüğü anlaşılmaktadır.
Orta Miyosen denizinin geri çekilmesi sonucu çökmelerle dağlar arası havzalar oluşmaya başlayarak denizel olmayan tabakalarla dolarak tatlı su göllerine dönüşmüştür. Orta Miyosen sonlarında Anadolu’da nemli sıcak (tropikal) iklim koşullarının da etkisiyle yaygın bir aşınım yüzeyi gelişmiştir. Orta Miyosen’in başlangıcında Anadolu kütlesi genel anlamda yükselen ve Batı Anadolu’da, Orta Anadolu’nun batı kesiminde, Ege kıtasının batı bölgesinde ve bölgesel olarak Kuzey Anadolu Dağları’nın batı kesiminde çökmeler sonucu iç havzalar oluşmuştur. Anadolu’nun yükselmesi ve çökme sonucunda iç havzaların oluşmasına bağlı olarak volkanik faaliyetlerin baş göstermesiyle kırık hatlardan çıkan volkanik lav, tüf gibi malzemeler göl havzalarına yayılarak volkanik-sedimanter arazilerin oluşumunu sağlamlaştır.
Orta Miyosen süresince de Miyosen başındaki koşullar, Paratetis’in doğusunda değişme olmaksızın devam etmiştir. Çorakyerler lokalitesinin de tarihlendirildiği Geç Miyosen Orta Miyosen boyunca Anadolu ve Ege sahasında kıtasal masifin yükselmesi, bu bölgelerde denizin çekilmesine neden olmuştur. Messiniyen (kuraklaşma) boyunca, Tetis denizinin çekilmesi devam etmiş ve deniz Neojen’de daralarak yayılım açısından en düşük seviyeye ulaşmıştır. Ayrıca omurgalı fauna bulguları, Miyosen sonuna doğru kuraklaştığının bir kanıtı niteliğindedir. Geç Miyosen yaşlı kayalar Orta Anadolu’da yaygın olarak Çankırı-Çorum, Haymana-Polatlı, Tuzgölü, Ulukışla, Sivas, Yerköy-Yozgat ve Havzaları’nda belirlenmiştir. Miyosen dönemin sonlarına doğru, yani günümüzden yaklaşık 5,4 milyon yıl önce, Anadolu’nun dağlık tepelik yerlerinde olasılıkla zaman zaman yağışlı, seyrek ağaçlı, step-savan tipi alanların bulunduğu, onların eteklerinde kurak-yarı kurak steplerin yayıldığı bir ortam varlığını sürdürmektedir. Miyosen süresince tropikal iklim şartları hüküm sürmüştür. Bu iklim şartları Miyosen dönemin sonlarına doğru yarı tropikal iklim şartlarına dönüşmüştür. Oligosen hareketleriyle karalaşan Anadolu’nun Paleotektonik dönemi, yani Anadolu’yu oluşturan formasyonların deniz içinde oluşumu, Neojen’de sona ererek Alpin sıradağların kuzeyinde Paratetis içdeniz oldu, güneyinde ise Tetis-Akdeniz’e dönüşmüştür.
Alplerin çeşitli etkilerle yükselmesi sonucu oluşan karasal yükseltiler okyanusu sıkıştırarak coğrafi engelleri ortadan kaldırdıktan sonra Anadolu’ya birçok memeli hayvan grubunun göçlerini sağlayan bir köprü durumuna gelmiştir. Yaklaşık 34 milyon yıl önce Turgai Okyanusu’nun kapanmasıyla Asya’dan Avrupa’ya omurgalı canlılar gelmeye başladmıştır. Bu süreçte Anadolu’ya gelen omurgalılar arasında: Equidae (atgiller) Suidae (domuzgiller), Rhinocerotidae (gergedangiller), Carnivora (yırtıcılar/etçiller), Rodentler (kemirgenler) ve Lagomorpha’ları (Tavşangiller) sayılmaktadır. Oligosen dönem sonlarına doğru yaklaşık 23 milyon yıl önce Avrupa omurgalı türleri Balkanlar’dan Slovenya koridorunda oluşan Dinarid-Pelegon-Anadolu kara köprüsünü kullanarak Anadolu’ya geldi. Yaklaşık 16 milyon yıl önce ise Arabistan levhasıyla Anadolu levhasının çarpışması sonucu Bitlis okyanusunun yok olmasıyla İran’ın çevresi sığlaştıktan sonra önce Afrika’dan Arabistan Yarımadasına, buradan da Anadolu’ya çeşitli omurgalı canlı göçü gerçekleşmiştir. Afrika kökenli Giraffidae (zürafagiller), Bovidae (boynuzlular), Hyaenidae (sırtlangiller), Proboscidea (hortumlular), Cervidae’in (geyikgiller) yanı sıra Hominoidea’lere mensup türler Anadolu’ya göç etmeye başlamıştır. Böylece Anadolu’nun, yaklaşık 25 milyon yıl önceki omurgalı göçler ve 16 milyon yıl önceki Hominoidea göçlerine önemli bir kara köprüsü oluşturduğu günümüzde belirlenen fosil yataklarından anlaşılmaktadır. Bu fosil yataklarının en önemlilerinden bazıları Bursa Paşaları, Ankara Çandır, Çankırı Çorakyerler’dir. Özellikler Çankırı Çorakyerler günümüze en yakın olan ve dünyada önemli bir konuma gelen bir omurgalı fosil lokalitesidir.
Çorakyerler oldukça zengin fauna çeşitliliği ve yıllar geçtikçe artan tür sayısı ile Anadolu ve Dünya Geç Miyosen dönem paleontolojisinin daha net açıklanması adına son derece önemli bir lokalite konumunu almıştır.
Çorakyerler Lokalitenin Önemi: Çorakyerler omurgalı fosil lokalitesi fauna çeşitliliği ve lokal türleriyle gerek Anadolu gerekse dünya paleontolojisi için oldukça önemli bir fosil lokalitesidir. Çorakyerleri önemli kılan nedenlerden biri Anadolu’da Hominoid buluntusu veren alanlardan biri olmasıdır, bununla birlikte Çorakyerlere özgü türlerin de buradan ele geçmesi bazı canlılara atasal köken oluşturduğunun bir göstergesi sayılabiliyor (yöreye özgü tanımlanan fosillere ilişkin çalışmalar yayımlanmak üzere indeksli dergilere gönderildi). Ayrıca Çorakyerler omurgalılar için önemli bir köprü konumunda olması nedeniyle, farklı kıtalarda ele geçen omurgalı faunalara ait fosil buluntularla karşılaştırmalı çalışmalar yapılarak omurgalı türlerin göç yollarının aydınlatılmasına katkı sağlamaktadır. Bunun yanı sıra Dünyada az sayıda bulunan bazı omurgalı türleri çok sayıda barındırması Çorakyerler lokalitesinin önemini daha da artırmaktadır.
Çorakyerler Lokalitesinin Tarihlendirilmesi: Çorakyerlerde yapılan ilk çalışmalarda lokalite 10 milyon yıl öncesine tarihlendirilmektedir. Ancak burada başlayan sistemli bilimsel kazılarla birlikte yeniden tarihlendirme çalışmaları yapılmıştır. Kazı çalışmalarının başlangıcında ele geçen fosillerin değerlendirilmesi sonucu lokalitenin Geç Miyosen (Orta Turoliyen, MN12) yani 7,5 - 8 milyon olarak tarihlendirilebileceği tahmin edilmiştir. Çorakyerler rodentleri üzerine yapılan mikromemeli çalışmasında ise lokalitenin yaşının görece daha yaşlı olabileceğini belirterek yaşın MN11’e tarihlendirilmesi gerektiği not edilmiştir. Yapılan magnetostratigrafi çalışmaları ise lokalitenin yaşını 6,93-7,5 milyon yıl olarak önermiştir. Ancak en son 2016 yılı içerisinde lokalitenin ve ele geçen tüm faunanın yeniden detaylı paleontolojik analizlerinin yapılmasıyla birlikte lokalitenin yaşının MN11’in tabanına indirilmesi (8.5-9 milyon yıl) gerektiği anlaşılmaktadır.
Çorakyerler Fauna Çalışmalar: Çorakyerler faunasına ilişkin ilk çalışma Sickenberg ve arkadaşları (1975) tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada verilen fauna: Choerolophodon pentelici (hortumlular); Hipparion sp. (atgillerin iri formu); Hipparion sp. (atgillerin orta boyutlu formu); Diceros neumayri; Chilotherium kowalevskii; Chilotherium samium (gergedangillerin iri form); Listriodon splendens; Listriodontinae sp. indet. (bunolophodont); cf. Korynochoerus sp.; Samotherium sp. veya Palaeotragus expectans; Palaeotraginae sp. indet. (küçük form); Oioceros (Samotragus) n. sp.; Prostrepsiceros sp. Bu faunal listede kuşkusuz göze çarpan ilk durum, Listriodon splendens’indi.
Suidae ailesinin üyesi olan bu tür Turoliyen’de bilinmiyor. Tipik bir Orta Miyosen-Vallesiyen formu olan Listriodon Anadolu’da Paşalar (MN5), Çandır (MN6) ve Mordoğan (MN5-6) faunalarından da bilinmektedir. Avrupa’da bu örneğin son kayıtları MN9 faunalarından geliyor ve Vallesiyen sonunda bu tür yerini daha grazer formlara bırakmaktadır. Başka materyallerle çok fazla karışma ihtimali bulunmayan bu türün Çorakyerler fauna listesinde verilmesi son derece şaşırtıcı olmakla birlikte, bunun büyük bir kayıt ve/veya etiketleme hatası olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenle Sinkenberg tarafından verilen tarihlendirmede bazı aksaklıklar olduğu anlaşılmaktadır.
Lokalitede sistemli bilimsel kazıların başlamasından sonra ortaya çıkan fosillerin değerlendirilmesi sonucu güncel yeni bir fauna listesi hazırlanmıştır. Buna göre Çorakyerler faunası: Carnivora indet, Hominoidea Gen et.sp.indet, Microstonyx major cf., Microstonyx major erymanthius, Pliocervus sp., Palaeotragus cf. quadricornis, Samotherium sp, Tragoportax gaudryi cf, Prostrepsiceros, Paleoeras cf. elegans, Gazella sp., Oieceros rothii, Protoryx sp., Plesiaddax? sp., Ovibovini indet, Chilotherium sp., Ceratotherium sp., Hipparion sp.A, Hipparion sp. B, Hipparion sp. C, Choerolophodon pentelici. den oluşuyor.
Son yıllarda Çorakyerler fosillerine dair yeni sistematik çalışmalarla Prof. Dr. Ayla Sevim Erol ve ekibi tarafından önceki faunadan farklı yeni türler tanımlandı, önceki yıllarda yapılan çalışmalardaki farklı faunal çalışmaların hiç birinde yer almayan yeni türler faunaya eklenmiştir. Böylece faunal yaşlandırma ve Çorakyerler paleoekolojisi adına önemli ve oldukça zengin bir koleksiyon tanımlanmıştır.
Yeni tanımlanan bu fauna, Anadolu’nun MN11’in başlarındaki durumu açısından da kritik bir faunaya işaret etmekte ve Anadolu Geç Miyosen dönem paleoekolojisine yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Son yapılan çalışmalar neticesinde yeniden güncellenen fauna listesi aşağıdaki şekildedir.
Çorakyerle Fosillerinin Teşhiri: Çorakyerlerden ele geçen fosiller Çankırı Müzesi’nin fosil seksiyonunda teşhir edilmektedir. Müzede fosillerin sergilendiği paleontoloji seksiyonunda doğa tarihi ve Çorakyerler Lokalitesi’nin Geç Miyosen dönem ortamları bir belgeselle tanıtıldıktan sonra o dönem yaşayan canlılar hakkında bilgi verilmektedir. Müzede fosil seksiyonu oluşturulduktan sonra müzenin ziyaretçi sayısında önemli bir artış olmuştur.
Referanslar
Atalay, İ. (1982). Türkiye Jeomorfolojisine Giriş. İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları; Kaymakçı, N., Langeries, C., de Bruijn, H. ve Ünay, E. (2004). Geological Characteristics and Magnethostratigraphy of the Corakyerler Fossil Locality, Cankiri; Sevim, A. ve Kiper, Y. (2001). 2000 Yılı Çankırı/ Çorakyerler Kazısı. İçinde; K. Olşen, F. Bayram, H. Dönmez, K. Ataş, N. Güder ve N. Toy (Editörler), Uluslararası 23. Kazı Sonuçları Toplantısı (ss. 37-46). Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları; Sevim Erol, A., Kaya, T.T., Yavuz, A.Y., Mayda, S., Alçiçek, M.C. ve Ostende, L.W. (2016). The Late Miocene (Early Turolian, MN11) Fauna Of Corakyerler (Turkey): New Collection Of Large Mammals, European Association of Vertebrate Palaeontologists, Harleem, Netherlands; Sickenberg, O. (1975). Die Gliederung des höheren Jungtertiärs und Altquartärs-in der Türkei nach Vertebraten und ihre Bedeutung für die-internationale Neogen-Gliederung.