Alaeddin Camii (Konya)

Doğal ve Kültürel Miras Cami

Alaeddin Tepesi adı ile anılan höyüğün kuzey doğu köşesine, köşk duvar kalıntısının güneyine inşa edilen bir Anadolu Selçuklu eseridir. Yapı, tepeyi çevreleyen ve XIX. yüzyıl sonunda sökülen Konya iç kale surları içindedir. Ortadan hafif kırılmış bir dikdörtgene benzeyen planı ile Alaeddin Camii, kuzeyinde taş duvarlarla çevrili bir avlu ve avlusunun içindeki iki türbesi ile tamamlanmıştır. Caminin kuzey (avluya açılan), doğu, batı girişlerinden batıdaki sonradan kapatılmıştır. Caminin inşasıyla ilgili bütün kitabeler bugün avlu duvarının kuzey yüzünde, caminin batı yüzünde ve ahşap minber üzerinde yer almaktadır. İki farklı dönemde tamamlanan camiye Sultan I. Mesut zamanında başlanmış, cümle kapısındaki kitabesine göre 1220 yılında I. Alaeddin Keykubat zamanında tamamlanmıştır.

Doğu tarafta bulunan altı sütun sıralı, yedi sahınlı birinci bölümü bir ulucami kompozisyonuna sahiptir. Sütunların çoğu çevredeki antik kentlerden devşirildi. Caminin sütunları tuğla kemerlerle birbirine bağlanmış ve bunların oluşturduğu duvarların üstü ahşap kirişleme ile örtülüdür. Caminin üstü toprak damdır. Dış duvarlar tuğladan kemerli boşluklar halinde örüldü ve kemer gözleri tuğladan dolgularla kapatılıdır. Caminin kuzey tarafında revaklı bir dış avlu mevcuttur. Tarihi belgelere göre bu kısım 1155 tarihli minberde ifade edildiği gibi Sultan I. Mesut zamanında inşasına başlandı ve oğlu I. Kılıçaslan (1116-1156) zamanında tamamlandı. Bu minber abanoz ağacından Ahlatlı Usta Hacı Mengüberdi tarafından yapıldı.

Caminin batı tarafındaki kıble yönü düzeltilerek yapılan ikinci bölüm Sultan I. İzzettin Keykavus ve I. Alaeddin Keykubad tarafından Şamlı usta ed Dımışki Muhammed bin Havlan’a yaptırılan ilave kısımdır. Bu kısımda yer alan çini mihrap ve duvardaki çini tezyinat Kerimüddin Erdişah adlı ustanın eseridir. Bu yapıma ait kitabe mimarın hitabesiyle birlikte ikinci kısmın avlu duvarında yer alıyor. Alaeddin Keykubad zamanında yapılan ilave için ortada yer alan kubbeli bir bölüm simetri ekseni oluşturacak şekilde caminin batı tarafına çok sütunlu bir kısım daha eklenmiştir. Her iki kısmı bu şekilde düzenleme fikri muhtemelen mimarın memleketi olan Şam’daki Ümeyye –Emeviyye Caminin tarihiyle açıklanıyor. Her iki kısmın birbirine rahatça bağlanabilmesi için cami içinde ve dışında bazı değişikliklerin yapılması gerekmiştir. Eski kısmın batı duvarının uzantısını kaldırarak her iki kısmın avlusu birbirine bağlanmıştır. Bu ilave esnasında temellerin eski yapıların temellerine oturtuldu, mihrap yönü de gerçek mihrap yönünden yanlış hesaplanmış olan kıble duvarı da doğru açısına göre yönlendirildi. Bu kırıklık kuzey avlu duvarında da aynen tekrarlanmıştır. İlk yapılan kısmın güney batı köşesinde yer alan sultan mahfili ilave sırasında ortadan kaldırıldığı için ikinci kısmın güneybatı köşesinde yeniden inşa edilmiştir.

Birinci kısmın batısında önceden avlu olan yerde II. Kılıçaslan tarafından yaptırılan bir türbe mevcuttur. Bu türbe on kenarlı piramidal bir gövdeye sahiptir. İki katlıdır. Avluya açılan kapısının önünde iki kollu bir merdiven ve bunun altında mumyalığın kapısı yer alır. Türbe bir külahla örtülüdür. Külahın içi ve içerideki sandukalar çini kaplıdır. Mimarı Hocent’li Yusuf bin Abdülfaffar’dır. Süslemeleri ve düzgün yapımıyla dikkat çeken kümbet Anadolu Selçuklu sultanlarının çoğunun mezarı olarak kullanıldı (I. Mesut, II. Kılıçarlan, II. Rükneddin Süleyman, III. İzzettin Kılıçarslan, I. Alaeddin Keykubad, II. Gıyaseddin Keyhüsrev, IV. Rükneddin Kılıçarslan ve III. Gıyaseddin Keyhüsrev). Keykavus zamanında Kılıçaslan türbesinin yanına bir türbe daha yaptırdı ancak saçak seviyesine kadar tamamlanan sekizgen planlı bu türbe bitirilememiştir. İçine I. İzzettin Keykavus gömüldü. Kümbetlerin içinde bulunduğu kuzeydeki avlu da mezarlık durumunda idi. Avlunun kuzey duvarı taş malzeme ile yapılan bir sanat eseri görünümünde, süslemelerle çerçevelenmiş üç kapısı ve çok sayıda kitabesi ile görkemini koruyor.

Bir höyük olması ve çevresinin Konya şehrinin ulaşım ağının merkezi olarak kullanılması nedeniyle Tepe’nin zemini sürekli hareket halindedir. XVII. yüzyılda doğu girişin yanına bugünkü minare eklenmiştir. Doğu tarafındaki kapı üstünde bulunan tamir kitabesine göre Sultan II. Abdülhamid’in fermanı ile Konya Valisi Sururi Paşa tarafından 1889-1890 yıllarında cami esaslı onarım geçirdi. Günümüzde cami- ibadethane olarak kullanılan Alaeddin Camii, Cumhuriyet döneminde 1945, 1957, 1966-1975, 1977, 1980-1995,…., 2020 gibi hemen hemen aralıksız onarım ve restorasyonlara konu oldu.

Anadolu Selçuklu medeniyetinin başkenti Konya’da bulunan Alaeddin Camii, yeri, yapısal özellikleri, kitabeleri, türbeleriyle turizme değer katan önemli tarihi belge niteliğindeki yapı topluluğudur.

Referanslar

http://www.selcuklumirasi.com/architecture-detail/alaeddin-camii-4, (Erişim tarihi: 22.04.2020); Karamağaralı, H. (1982). Konya Ulu Cami, Rölöve ve Restorasyon Dergisi, (4): 121–133; Konyalı, İ. H. (1997). Abideleri ve Kitabeleri ile Konya Tarihi. Konya: Enes Kitap Sarayı; Kuban, D. (2002). Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Yurdakul, E. (1996). 1978 Yılına Kadar Alâeddin Camii’nde Yapılan Onarımlar. İçinde; İ. Ateş, S. Bayram ve M. Narince (Editörler) XIII. Vakıf Haftası Kitabı Vakıfların Ekonomiye Katkısı ve Üçüncü Sektör ve Konya Alâeddin Camii Restorasyonu Seminerleri (ss. 125-170). Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları.