Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunmasına Ait Sözleşme (Barselona Sözleşmesi) The Convention For The Protection Of The Mediterranean Sea Against Pollution (Barcelona Convention)

HUKUK ALANINA GİREN KONULAR Sözleşme

(Barselona, 1976 / Ankara, 1978)

Maddeye katkıda bulunan yazarlar:
Yazar: AYŞE KARAHAN (2024) (Madde metni için tıklayınız)
Yazar: ZERRİN TOPRAK KARAMAN (2025) (Madde metni için tıklayınız)
1 / 2

Barselona Sözleşmesi, (Akdeniz'in Deniz Çevresinin ve Kıyı Alanlarının Korunmasına Dair Barselona Sözleşmesi) Akdeniz'in deniz çevresinin ve kıyı bölgesinin korunmasını amaçlayan bir uluslararası çevre anlaşmasıdır. Resmi adıyla "The Convention for the Protection of the Mediterranean Sea Against Pollution (Barcelona Convention)," 16 Şubat 1976 tarihinde İspanya'nın Barselona kentinde imzalanmış ve 12 Şubat 1978 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşme, Akdeniz ülkeleri arasında çevresel işbirliğini teşvik etmekte ve deniz kirliliği ile mücadeleye yönelik önlemler alınmasını sağlamaktadır.

Barselona Sözleşmesi'nin temel amacı, Akdeniz'in deniz ve kıyı çevresinin korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanmasıdır. Sözleşme, taraf devletlerin deniz kirliliğini önleme, deniz ve kıyı kaynaklarını koruma ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etme konularında işbirliği yapmalarını öngörmektedir. Bu kapsamda, sözleşme, deniz kirliliği kaynaklarını belirlemek, izlemek ve kontrol etmek için çeşitli protokoller içermektedir.

Barselona Sözleşmesi kapsamında imzalanan ve taraf devletlerin uyması gereken protokoller şunlardır:

  • Kara Kökenli Kirleticilere Karşı Protokol (1980): Kara kökenli kirleticilerin denize ulaşmasını önlemeyi amaçlar.
  • Akdeniz'de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik Protokolü (1995): Özel koruma alanlarının oluşturulmasını ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını teşvik eder.
  • Tehlikeli Atıkların Sınır Ötesi Taşınımı ve Bertarafı Protokolü (1996): Tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınımını ve bertarafını düzenler.
  • Kıyı Alanlarının Sürdürülebilir Yönetimi Protokolü (2008): Kıyı alanlarının sürdürülebilir yönetimini ve korunmasını sağlar.
  • Türkiye, Barselona Sözleşmesi'ni 26 Kasım 1981 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul etmiş ve sözleşme 20 Haziran 1982 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, bu sözleşmeyi onaylayarak Akdeniz'in deniz çevresinin korunması konusundaki uluslararası çabalara katılmış ve ulusal düzeyde çeşitli politikalar ve programlar geliştirmiştir.

Barselona Sözleşmesi'nin uygulanmasında, taraf devletler arasında işbirliği ve bilgi paylaşımı büyük önem taşır. Sözleşme, Akdeniz Eylem Planı (MAP) çerçevesinde yürütülmekte olup, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından koordine edilmektedir. MAP, Akdeniz'in deniz ve kıyı çevresinin korunması için stratejiler geliştirmekte ve taraf devletler arasında koordinasyonu sağlamaktadır. Türkiye, MAP kapsamında gerçekleştirilen çalışmalara aktif olarak katılmakta ve Akdeniz'in korunması için çeşitli projeler yürütmektedir.

Barselona Sözleşmesi'nin başarıya ulaşmasında, taraf devletlerin deniz kirliliği ile mücadeleye yönelik ulusal politikalarını geliştirmesi ve uygulaması büyük rol oynamaktadır. Türkiye, bu kapsamda, deniz kirliliğini önleme ve kontrol etme konusunda çeşitli yasal düzenlemeler yapmış ve deniz ve kıyı alanlarının korunmasına yönelik projeler geliştirmiştir. Ayrıca, Türkiye, deniz çevresinin korunması konusundaki farkındalığı artırmak ve halkı bilgilendirmek amacıyla eğitim ve bilinçlendirme faaliyetleri yürütmektedir.

Barselona Sözleşmesi'nin uygulanmasında, deniz kirliliği ile mücadele için bölgesel ve uluslararası işbirliği projeleri de önemli bir yer tutmaktadır. Türkiye, bu projelere aktif olarak katılmakta ve Akdeniz'in deniz çevresinin korunması için diğer Akdeniz ülkeleri ile işbirliği yapmaktadır. Bu projeler arasında, deniz kirliliği izleme programları, deniz kirliliği acil müdahale planları ve deniz koruma alanlarının oluşturulması gibi çalışmalar bulunmaktadır.

Sonuç olarak, Barselona Sözleşmesi, Akdeniz'in deniz çevresinin ve kıyı alanlarının korunması konusundaki uluslararası çabaların temelini oluşturan önemli bir anlaşmadır. Türkiye, bu sözleşmeye taraf olarak deniz çevresinin korunması ve sürdürülebilir kullanımı konusundaki uluslararası işbirliğine katkıda bulunmaktadır. Barselona Sözleşmesi kapsamında alınan önlemler, Akdeniz'in korunması ve biyolojik çeşitliliğin sürdürülebilir yönetimi açısından büyük önem taşımaktadır.

Referanslar

Kaypak, Ş. (2012). Kıyı Alanları Yönetiminde Bütünleşik Politikalar. Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları IX. Ulusal Kongresi, ss. 14-17; Atvur, S. (2020). Doğu Akdeniz’de Ekolojik Güvenlik, Diplomasi ve Strateji Dergisi, 1(2): 71-85; T. C. Dışişleri Bakanlığı, Barselona Sözleşmesi, Erişim Adresi https://www.mfa.gov.tr/barselona-sozlesmesi.tr.mfa, (Erişim tarihi: 25. 07. 2024).

2 / 2

Akdeniz'in Kirlenmeye Karşı Korunmasına Ait Sözleşme (Barselona Sözleşmesi) The Convention for the Protection of the Mediterranean Sea Against Pollution (Barcelona Convention), İmza tarihi ve yeri: 16 Şubat 1976,  Barselona, yürürlüğe giriş tarihi: 12 Şubat 1978

Türkiye; imza tarihi: 16/2/1976, Bakanlar Kurulu  Kararı ile onaylanmıştır. Tarih No: 7/12/1980- 8/2067 (Resmi Gazete Tarih Sayı: 12 Haziran 1981- 17368). Sözleşme Akdeniz'in Deniz Çevresi ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi olarak değişiklik geçirmiş, yeni haliyle 9.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Akdeniz'in kapladığı saha içinde “deniz çevresinin iktisadî, sosyal, sıhhî ve kültürel değerinin, bu ortak mirasın, günümüzdeki ve gelecekteki nesillerin istifadesi için korunması konusundaki sorumlulukların tamamen farkında olarak, Kirlenme dolayısıyla deniz çevresine, denizin ekolojik dengesine, kaynaklarına ve meşru kullanma şekillerine yönelmiş tehdidi bilerek, Akdeniz Bölgesi'nin kendine has hidrografik ve ekolojik özelliklerini ve kirlenmeye bilhassa maruz bulunmasını göz önünde bulundurarak, Kaydedilen ilerlemelere rağmen, bu konuda mevcut uluslararası sözleşmelerin, deniz kirlenmesinin bütün boyutlarını ve kaynaklarını kapsamadığını ve Akdeniz Bölgesi'nin özel ihtiyaçlarına cevap vermediğini belirterek,

Bölge ölçeğinde birbiriyle ilişkilendirilmiş geniş bir tedbirler bütünü içinde Akdeniz Bölgesi'nin korunması ve geliştirilmesi için Devletlerin ve ilgili uluslararası kuruluşların yakın işbirliğine ihtiyaç bulunması nedeni gösterilerek” Sözleşme imzaya açılmış ve Türkiye’de paydaş olarak Barselona Sözleşmesini imzalamıştır. 

Sözleşmede coğrafî kapsam, Akdeniz sahası, batı Cebelitarık Boğazı'nın girişindeki Cape Spartel deniz feneri üzerine geçen meridyen çizgisinden, doğuda Çanakkale Boğazı'nın güney sınırlarında bulunan Mehmetçik ve Kumkale deniz fenerleri arasındaki çizgiye kadar uzanan bütün deniz ve körfezleri içine almaktadır. Temel olarak, Akdeniz Sahası, Tarafların iç denizlerini kapsamına almamaktadır.

Barselona Sözleşmesi tarafları: Arnavutluk, Cezayir, Bosna Hersek, Hırvatistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Mısır, Fransa, Yunanistan, İsrail, İtalya, Lübnan, Libya, Malta, Monako, Karadağ, Fas, Slovenya, İspanya, Suriye Arap Cumhuriyeti, Tunus, Türkiye ve Avrupa Birliği'dir.

Barselona Sözleşmesi 

Akdeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona Sözleşmesi), 16 Şubat 1976'da Barselona'da kabul edilmiş ve 1978'de yürürlüğe girmiştir. Barselona Sözleşmesi, 1995 yılında değiştirilerek Akdeniz'in Deniz Çevresi ve Kıyı Bölgesinin Korunması Sözleşmesi olarak yeniden adlandırılmıştır. Barselona Sözleşmesi'ndeki değişiklikler 2004 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 16/02/1976 tarihinde Barselona Sözleşmesini imzalayarak başlattığı sorumluluğu devam ettirmiş ve yeni Sözleşme 9.07.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 

Akdeniz Eylem Planı çerçevesinde kabul edilen Barselona Sözleşmesi ve yedi Protokolü, Akdeniz'deki başlıca bölgesel ve yasal bağlayıcılığı olan Çok Taraflı Çevre Anlaşması’nı oluşturmaktadır. Barselona Sözleşmesi’nin Akit Tarafları, Akdeniz Bölgesi'nin kirliliğini önlemek, azaltmak, mücadele etmek ve mümkün olan en geniş ölçüde ortadan kaldırmak ve bu Bölge'deki deniz ortamını korumak ve iyileştirmek ve böylece sürdürülebilir kalkınmasına katkıda bulunmak için Sözleşme ve taraf oldukları yürürlükteki Protokollerin hükümlerine uygun olarak tek başlarına veya birlikte tüm uygun önlemleri almayı kabul ederler. Bu Sözleşme'nin uygulanması için mutabık kalınan önlemleri, prosedürleri ve standartları belirleyen Protokollerin oluşturulması ve kabul edilmesinde işbirliği yaparlar.

Barselona Sözleşmesi Protokolleri

Aşağıda ilgili protokoller kısaca açıklanmıştır. 

1. Depolama Protokolü(Dumping Protocol)

Gemilerden ve Uçaklardan Atık Atılmasıyla Akdeniz'in Kirlenmesinin Önlenmesi Protokolü, 1976 yılında kabul edilmiş ve 1978 yılında yürürlüğe girmiştir. Amacı, Akit tarafların, atık veya diğer maddelerin dökülmesiyle Akdeniz'in kirlenmesini mümkün olan en geniş ölçüde önlemek, azaltmak ve ortadan kaldırmak için tüm uygun önlemleri almalarıdır. 1995 yılında, Boşaltma Protokolü değiştirilerek, "Gemilerden ve Uçaklardan Boşaltma veya Denizde Yakma Yoluyla Akdeniz'in Kirlenmesinin Önlenmesi ve Ortadan Kaldırılmasına Dair Protokol" olarak yeniden adlandırılmış ve yasaklanan atıklar listelenmiştir. Boşaltma Protokolü'ndeki değişiklikler henüz yürürlüğe girmemiştir.

Akdeniz Kirliliği Değerlendirme ve Kontrol Programı (The Programme for the Assessment and Control of Marine Pollution in the Mediterranean MED POL), Sözleşme Taraflarının Boşaltma Protokolü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmaktadır. Bu kapsamda, denizde bertaraf edilmesi düşünülen atıkların ve diğer maddelerin değerlendirilmesi için adım adım prosedürler içeren özel Kılavuzlar geliştirilmektedir: taranmış malzeme; balık ve diğer deniz organizmalarının işlenmesinden kaynaklanan balık atıkları veya organik maddeler; platformlar ve diğer insan yapımı yapılar ve atıl kirlenmemiş jeolojik malzemeler gibi.

Türkiye; Depolama Protokolünü, 16.02.1976 tarihinde imzalamış ancak henüz yürürlüğe almamıştır.  

2. Önleme ve Acil Durum Protokolü (The Prevention and Emergency Protocol)

Acil Durumlarda Akdeniz'in Petrol ve Diğer Zararlı Maddelerle Kirlenmesiyle Mücadelede İşbirliği Protokolü 1976 yılında kabul edilmiş ve 1978 yılında yürürlüğe girmiştir. Protokolün yerini, 2002 yılında kabul edilen ve 2004 yılında yürürlüğe giren Gemilerden Kaynaklanan Kirlenmenin Önlenmesinde İşbirliği ve Acil Durumlarda Akdeniz'in Kirlenmesiyle Mücadele Protokolü almıştır.

Önleme ve Acil Durum Protokolü, petrol ve tehlikeli zararlı maddeler kirliliği olaylarına hazırlık ve müdahalede uluslararası iş birliği ve karşılıklı yardımlaşma için bölgesel bir çerçeve sunmaktadır. Önleme ve Acil Durum Protokolü'ne taraf olanların, ulusal düzeyde veya diğer ülkelerle iş birliği içinde, asgari düzeyde müdahale ekipmanı, iletişim, düzenli eğitim ve tatbikatlarla desteklenen acil durum planları hazırlamaları gerekmektedir. Bu planlar gemiler, platformlar ve limanlar için geçerlidir. Protokol Tarafları ayrıca, bir kirlilik acil durumu durumunda başkalarına yardım sağlamakla yükümlüdür ve sağlanan her türlü yardımın geri ödenmesi için hükümler içermektedir.

Protokol, Akdeniz Bölgesel Deniz Kirliliği Acil Müdahale Merkezi'nin (Regional Marine Pollution Emergency Response Center for the Mediterranean Sea, REMPEC), Tarafların Gemilerden Kaynaklanan Deniz Kirliliğinin Önlenmesi ve Müdahalesine İlişkin Bölgesel Stratejiyi (2016-2021) uygulamalarına yardımcı olmak da dâhil olmak üzere önemli bir koordinasyon rolü oynamasını öngörmektedir.

Türkiye Önleme ve Acil Durum Protokolünü, 16.02.1976 tarihinde onaylamış ve 17.03.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 

3. Gemilerden ve Uçaklardan Atık Atılmasıyla Akdeniz'in Kirlenmesinin Önlenmesi Protokolü (Döküm Protokolü), Protocol for the prevention of pollution of the Mediterranean sea by dumping from ships and aircraft. 

Protokol, 1976 yılında kabul edilmiş ve 1978 yılında yürürlüğe girmiştir. Amacı, Akit Tarafların, atık veya diğer maddelerin dökülmesiyle Akdeniz'in kirlenmesini mümkün olan en geniş ölçüde önlemek, azaltmak ve ortadan kaldırmak için tüm uygun önlemleri almalarıdır. Denizde Yakma Yoluyla Akdeniz'in Kirlenmesinin Önlenmesi ve Ortadan Kaldırılmasını amaçlamaktadır. 1995 yılında, Boşaltma Protokolü değiştirilerek, "Gemilerden ve Uçaklardan Boşaltma veya sına Dair Protokol" olarak yeniden adlandırılmıştır. Boşaltma Protokolü'ndeki değişiklikler henüz yürürlüğe girmemiştir.

Akdeniz Kirliliği Değerlendirme ve Kontrol Programı (MED POL), Sözleşme Taraflarının Boşaltma Protokolü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olur. Bu kapsamda, denizde bertaraf edilmesi düşünülen atıkların ve diğer maddelerin değerlendirilmesi için adım adım prosedürler içeren özel Kılavuzlar geliştirilmektedir: taranmış malzeme; balık ve diğer deniz organizmalarının işlenmesinden kaynaklanan balık atıkları veya organik maddeler; platformlar ve diğer insan yapımı yapılar ve atıl kirlenmemiş jeolojik malzemeler listelenmiştir.

Türkiye 16.02.1976 tarihinde Döküm Protokolünü imzalamış, Protokol yürürlüğe henüz girmemiştir. 

4. Kara Kaynaklı Kirliliğe Karşı Akdeniz'in Korunması Protokolü, Land-Based Sources Protocol (LBS

Kara Kaynaklı Kirliliğe Karşı Akdeniz'in Korunması Protokolü, 1980 yılında kabul edilmiş ve 1983 yılında yürürlüğe girmiştir. 1996 yılında LBS Protokolü değiştirilerek "Kara Kaynaklı Kirliliğe Karşı Akdeniz'in Korunması Protokolü" olarak yeniden adlandırılmıştır. LBS Protokolünde yapılan değişiklikler 2008 yılında yürürlüğe girmiştir.

LBS Protokolünün amacı, Protokolde listelenen toksik, kalıcı ve biyolojik birikime yatkın maddelerin azaltılması ve aşamalı olarak ortadan kaldırılması yoluyla, Akdeniz'in kara kaynaklı ve faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğini mümkün olan en üst düzeyde önlemek, azaltmak ve ortadan kaldırmak için tüm uygun önlemleri almaktır.

LBS Protokolü kapsamında nokta kaynaklı deşarjlar ve kirletici salınımları, deşarjların özellikleri ve bileşiminden deniz ekosistemlerinin ve deniz suyu kullanımlarının potansiyel bozulmasına kadar çeşitli faktörler dikkate alınarak ülkeler tarafından bir yetkilendirme veya düzenleme sistemine tabidir. LBS Protokolü'nü uygulamak için, belirli tedbirler ve zaman çizelgeleri içeren Bölgesel ve Ulusal Eylem Planları geliştirilmiştir. Bu planlar, Kalıcı Organik Kirleticiler, Biyokimyasal Oksijen İhtiyacının (BOİ5) Azaltılması; Cıva Girdilerinin Azaltılması; Deniz Çöpünün Yönetimi ve Akdeniz'de Sürdürülebilir Tüketim ve Üretim konularını ele almaktadır.

Akdeniz'de Deniz Çöpü Yönetimi Bölgesel Planı, Akdeniz'de iyi çevresel duruma ulaşmak için belirli tedbirler ve operasyonel hedefler belirleyen, yasal olarak bağlayıcı bir araç olması bakımından dikkat çekicidir. Bu hedefler arasında, 2024 yılına kadar havza genelinde sahil çöpünün %20'sinin azaltılması hedefi de yer almaktadır. Akdeniz Kirlilik Değerlendirme ve Kontrol Programı (MED POL), Sözleşme Taraflarının LBS Protokolü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmaktadır.

Türkiye, Kara Kaynaklı Kirliliğe Karşı Akdeniz'in Korunması Protokolünü, 11.05.2008 tarihinde yürürlüğe almıştır. 

5. Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik Protokolü (Specially Protected Areas and Biological Diversity Protocol)

Akdeniz Özel Koruma Alanları Protokolü 1982 yılında kabul edilmiş ve 1986 yılında yürürlüğe girmiştir. Protokolün yerini, 1995 yılında kabul edilen ve 1999 yılında yürürlüğe giren Akdeniz'de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik Protokolü (SPA/BD Protokolü) almıştır.

SPA/BD Protokolü, Akdeniz'deki biyolojik çeşitliliğin korunması ve sürdürülebilir kullanımı için bölgesel bir çerçeve sunmaktadır. Protokol kapsamında Taraflar, Özel Koruma Alanları (SPA) veya Akdeniz Önemi Taşıyan Özel Koruma Alanları kurarak belirli doğal veya kültürel değere sahip alanları korumak ve Protokolün Eklerinde listelenen tehdit altındaki veya nesli tükenmekte olan flora ve fauna türlerini korumakla yükümlüdür.

SPA/BD Protokolünün Ekleri ayrıca, Özel Koruma Alanlarının kurulması için ortak kriterleri ve Protokol kapsamında aşırı tüketilen (sömürülen) türlerin listesini de içermektedir. Ekler, türlerin değişen durumunu ve yeni Akdeniz’in Önemli Özel Koruma Alanları (The Specially Protected Areas Of Mediterranean Importance, SPAMI) oluşumunu yansıtacak şekilde, Sözleşme Taraflarının toplantıları tarafından güncellenmektedir.

Protokolde listelenen türlerin korunması, muhafazası ve yönetimi için atılacak özel adımları içeren Bölgesel Eylem Planları geliştirilmiştir. Bu planlar, Kıkırdaksı Balıklar (Kondrichthyanlar); Deniz Memelileri; Deniz Bitkileri; Kuş Türleri; Deniz Kaplumbağaları; Mercanlı ve Diğer Kireçli Biyo-Katılaşmalar; Akdeniz Foklarının Korunması konularını ele almaktadır. SPA/BD Protokolünün uygulanması, Tür Girişi ve İstilacı Türler ile Karanlık Habitatları ele alan Eylem Planları ile de desteklenmektedir.

Özel Koruma Alanları Bölgesel Faaliyet Merkezi, Sözleşme Taraflarının SPA/BD Protokolü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmaktadır.

Türkiye, Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik Protokolünü 18.10.2002 tarihinde yürürlüğe almıştır. 

6. Açık Deniz Protokolü (Offshore Protocol) (The Protocol for the Protection of the Mediterranean Sea against Pollution Resulting from the Exploration and Exploitation of the Continental Shelf and the Seabed and its Subsoil)

Akdeniz'in Kıta Sahanlığı, Deniz Tabanı ve Toprak Altının Keşfi ve Kullanımından Kaynaklanan Kirliliğe Karşı Korunması Protokolü 1994 yılında kabul edilmiş ve 2011 yılında yürürlüğe girmiştir.

Açık Deniz Protokolü, Akdeniz'deki açık deniz petrol ve gaz faaliyetlerinin tüm yönlerini ele almakta ve açık deniz faaliyetlerinin tüm aşamalarından kaynaklanan kirliliği azaltma, açık deniz kirliliği olaylarına müdahale etme ve sorumluluk ve tazminat konularını içeren tedbirleri içermektedir.

Protokol, Akdeniz Bölgesel Deniz Kirliliği Acil Müdahale Merkezi'nin (REMPEC) uygulanmasını desteklemek amacıyla önemli bir koordinasyon rolü üstlenmesini öngörmektedir. Açık Deniz Protokolü, 2016 Akdeniz Protokolü ile tamamlanmaktadır.

Türkiye Açık Deniz Protokolünü, imzalamamıştır. 

7. Tehlikeli Atıklar (Hazardous Wastes Protocol) (The Protocol on the Prevention of Pollution of the Mediterranean Sea by Transboundary Movements of Hazardous Wastes and their Disposal)

Tehlikeli Atıkların Sınır Ötesi Taşınımı ve Bertarafıyla Akdeniz'in Kirlenmesinin Önlenmesine Dair Protokol 1996 yılında kabul edilmiş ve 2008 yılında yürürlüğe girmiştir.

Tehlikeli Atık Protokolü'nün genel amacı, insan sağlığını ve deniz ortamını tehlikeli atıkların olumsuz etkilerinden korumaktır. Protokol hükümleri şu temel amaçları ele almaktadır: tehlikeli atık üretiminin azaltılması ve mümkün olan durumlarda ortadan kaldırılması; sınır ötesi taşınıma tabi tehlikeli atık miktarının azaltılması; ve sınır ötesi taşınımların izin verildiği durumlarda geçerli bir düzenleyici sistem kurulması.

Akdeniz Kirlilik Değerlendirme ve Kontrol Programı (MED -POL), Sözleşme Taraflarının Tehlikeli Atıklar Protokolü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olur.

Türkiye Tehlikeli Atıklar Protokolünü, 19.12.2007 tarihinde yürürlüğe almıştır. 

7. Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi Protokolü (Integrated Coastal Zone Management Protocol)

Akdeniz'de Entegre Kıyı Alanları Yönetimi Protokolü (Protocol on Inegrated Coastal Zone Management (ICZM) in the Mediterranean) 2008 yılında Madrid’de kabul edilmiş ve 2011 yılında yürürlüğe girmiştir.

Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi Protokolü, Akdeniz kıyı alanının bütünleşik yönetimi için yasal çerçeveyi oluşturmaktadır. Protokol kapsamında, Taraflar, bütünleşik kıyı alanı yönetimi hedeflerine ulaşmak için bölgesel iş birliğini güçlendirmek üzere gerekli önlemleri almaya çağrılmaktadır. Bu önlemler arasında, belirli kıyı ekosistemlerinin (örneğin sulak alanlar ve haliçler, deniz habitatları, kıyı ormanları, koruluklar ve kumullar) özelliklerini korumayı, kıyı alanının sürdürülebilir kullanımını sağlamayı ve kıyı ve deniz ekonomisinin kıyı alanlarının kırılgan yapısına uyum sağlamasını amaçlayan önlemler yer almaktadır. Öncelikli Eylemler Programı Bölgesel Faaliyet Merkezi (The Coastal Management Center, PAP/RAC), Sözleşme Taraflarının Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi Protokolü kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmelerine yardımcı olmaktadır. 

Türkiye, Bütünleşik Kıyı Alanları protokolünü imzalamamıştır. 

Gelecek Senaryosu 

11 Temmuz 2025 - Akdeniz Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu (Mediterranean Commission for Sustainable Development (MCSD), Yunanistan'ın Korint kentinde düzenlenen 21. toplantısını tamamladı. Akdeniz Bölgesinin ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ stratejisinin yeşil dönüşüm çalışmalarının temel itici gücü olduğu değerlendirildi. Komisyon Üyeleri, 2016-2025 dönemi sonrasında, 2025 yılının ilerleyen dönemlerinde COP24'e sunulacak olan 2026-2035 Akdeniz Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi'ni (The Mediterranean Strategy for Sustainable Development MSSD) onayladı. MSSD izleme panosunda önerilen iyileştirmeler olduğu görüldü ve paydaş katılımını artırmak için daha fazla erişim ve finansman çağrısında bulunuldu. MCSD ayrıca, üyeliğinin kadın ve gençlik örgütlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesini önerdi.

8-9 Temmuz 2025 tarihleri ​​arasında İstanbul'da düzenlenen İklim Değişikliğine Uyum Bölgesel Toplantısı'nda ise,  Barselona Sözleşmesi'ne taraf ülkelerden uzmanlar, güncellenmiş bir Bölgesel İklim Değişikliğine Uyum Çerçevesi (Regional Climate Change Adaptation Framework  RCCAF) 2026-2035 üzerinde anlaştılar. COP24'te resmi onay için sunulacak olan revize edilmiş çerçeve, Akdeniz'in kıyı ve deniz alanlarında iklim direncini artırmak için güçlendirilmiş bir bölgesel müdahale sağlamayı hedeflemektedir.

Katılımcılar, doğa temelli çözümlerin yaygınlaştırarak, kamu ve özel sektör iklim finansmanını harekete geçirerek ve güvenilir iklim verilerine ve araçlarına erişimi iyileştirerek bu artan risklere yanıt verilebileceği kanaatindedir. RCCAF 2026-2035'e dâhil edilen önemli bir yeni unsur, ilerlemeyi izlemek için göstergeler ve hedefler içeren temel bir hesap verebilirlik aracı olan Performans İzleme Matrisidir.

Tartışmalarda, bölge genelinde güvenilir ve iklim dostu çözümler uygulamak için uluslararası mekanizmalardan, yerel bütçelerden ve özel sektör katılımından yararlanarak iklim dayanıklılığına daha fazla yatırım yapılmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Uzmanlar ayrıca, farkındalığın ve bilgi paylaşımının artırılması gerektiğini vurgulayarak, Med50 ve Akdeniz'deki zararlı sübvansiyonların analizi de dâhil olmak üzere önemli MAP öncülüğündeki çalışmaların hem UNEP/MAP sistemi içinde hem de dışında daha geniş bir şekilde yaygınlaştırılmasını önermişlerdir. Bu toplantının sonuçları olarak,  RCCAF 2026-2035'in onaylanması ve CC/RAC'ın yetkilerinin kesinleşmesinin, Akdeniz'in bölgesel iklim adaptasyonundaki liderliğini güçlendirmede önemli bir dönüm noktası olacağı COP24'e doğru ivme kazandıracağı beklenmektedir. 

Son değerlendirmelerde (Scott, Alexander, 2023), “1980 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) kapsamında başlatılan Akdeniz Mavi Planı, Akdeniz ülkeleri arasında kirliliği ele almak ve deniz ortamını korumak için yürütülen bir iş birliği girişimidir. Bu girişim, hem mali kısıtlamalara hem de ekolojik stratejilere duyulan acil ihtiyaca yanıt veren önceki çevre programlarından doğmuştur. Mavi Plan, üye devletlere rehberlik sunarak ve gıda üretimi, sanayi, enerji, turizm ve ulaşım gibi kritik alanlarda araştırmaları kolaylaştırarak sürdürülebilir ekonomik kalkınmaya odaklanmaktadır. Örneğin, planın ilk yıllarında, ortaklaşa finanse edilen araştırmalar, madencilik, metalürji işleme ve petrokimya üretimi gibi bazı ekolojik olarak zararlı endüstrilerin Akdeniz bölgelerinde aşırı üretim yaptığını ortaya koymuştur; bu gibi durumlarda, plan yetkilileri ekolojik olarak tercih edilebilir ve ekonomik olarak mantıklı düzenlemeler önermiştir.

Plan, hükümetlerin çevresel bozulmayı önlemesine yardımcı olacak değerli bilgiler sağlayan bölgesel faaliyet merkezlerini içermektedir. Üye ülkeler arasındaki siyasi gerginlikler ve ekonomik anlaşmazlıklar gibi zorluklarla karşılaşmasına rağmen, Mavi Plan Akdeniz’deki kirlilik seviyelerini azaltmada ilerleme kaydetmiştir. Ekolojik olarak sağlıklı uygulamaları teşvik ederek ve iş birliğini teşvik ederek, Akdeniz Mavi Planı gelecek nesiller için daha sağlıklı bir deniz eko-sistemi sağlamayı amaçlamaktadır. Devam eden çalışmalar, çeşitli siyasi ve ekonomik manzaralara sahip bir bölgede çevre yönetiminin karmaşıklıklarını vurgulamaktadır.” yorumlamasına yer verilmiştir. 

Türkiye

Türkiye yönüyle, Bölgesel Denizler Programı çerçevesinde uygulanan en kapsamlı plan “Akdeniz Eylem Planı” dır. Akdeniz Eylem Planı, Stockholm Konferansı’nın ilke ve kararları doğrultusunda, genelde çevre, özelde deniz kirliliğini önleme yönünde uluslararası düzeyde sorumluluk paylaşımı ve dayanışmanın örneklerinden biridir.

Eylem Planını özetle; bilimsel inceleme ve araştırma (MED-POL Projesi) ile “Çevresel Yönetim” çalışmaları oluşturmaktadır. Akdeniz’deki kirliliğin bilimsel açıdan incelenmesi ve araştırılması çalışmalarını kapsamaktadır. Çevresel yönetimle ilgili olarak da, kalkınma-çevre ilişkisinin dengeli bir şekilde sürdürülmesi temelinde, bölge ülkeleri arasında tamamlayıcı bir sosyo-ekonomik planlamanın uygulanması zorunluluğu ele alınmıştır.

Akdeniz Eylem Planı’nda sosyo-ekonomik planlama amacına yönelik olarak yapılan dört ayrı çalışma bulunmaktadır. Bunlar, Mavi Plan, Öncelikli Eylemler Programı, Özel Koruma Alanları ve Petrol Kirliliği İle Mücadeledir.

Mavi Plan, Akdeniz Eylem Planı, sosyo-ekonomik planlama boyutunun, uzun vadeli bütünleştirici planlama çalışmasıdır. Mavi Plan genel yapısı içinde, “ileriye dönük”, “geniş kapsamlı” ve “eyleme özellik” taşımaktadır. Mavi Plan üç aşamalı olarak hazırlanmıştır. 1980-1983 yılları arasında gerçekleştirilen birinci aşamada, bölgede yer alan ulusal ve uluslararası kurumlarca çevrenin ve gelişim faaliyetlerinin tanısı yapılmıştır. İkinci aşama, 1984-1986 yılları arasında gerçekleştirilen ve “Global Akdeniz Senaryoları” adı verilen çalışmalardır. 1987 yılı sonlarında gerçekleştirilen üçüncü aşama ise geliştirilen gelecek senaryolarının değerlendirilmesidir.

Öncelikli Eylemler Programı da Akdeniz Eylem Planı’nın sosyo-ekonomik planlama boyutu içinde yer alan diğer bir unsurdur. Bu program, Mavi Planın çok kapsamlı ve uzun olması nedeniyle, üye ülkelere kısa dönemli bilimsel, teknik ve mali yardım sağlamak amacıyla başlatılmıştır.

Özel Koruma Alanları ise, Barselona Antlaşması’nın ekinde yer alan “Akdeniz’in Özel Koruma Alanları Protokolünün” yasal temelini oluşturduğu çalışmadır. Bu çalışmalar “Özel Koruma Alanları Bölgesel Faaliyet Merkezi” (RAC-SPA) tarafından yürütülmektedir.

Bütünleşik Sınır Yönetimi 

Bütünleşik Sınır Yönetimi, devlet yönetimi ile ilişkilendirilen bir kavramdır. Sınırların korunması, kuşkusuz tarihten bu yana ‘devlet örgütlenmesine’ ait bir görevdir. Başka bir ifadeyle devletin klasik varlık nedenidir. Bununla birlikte zaman içinde güvenlik kavramının geliştirilmesine bağlı olarak sınırlardan gelen askeri ataklar kadar, sınırla bağlantılı ve sınırdan güvenli geçiş ile ilişkilendirilen ticaret, göç, siber saldırılar vb toplumun yaşam kalitesi göstergeleriyle ilgili  hemen her konu sınır yönetimiyle bağlantılı hale gelmiştir. Ülke yönetimini zora sokan ve halkın karşılaştığı tehditler ise güvensiz geçiş anlamına gelmektedir. Bu durumun tespiti, kurumlar arası işbirliği gerekliliği konusuna bizi yönlendirmektedir. 

Sınırları kara, deniz ve hava olarak üç boyutlu düşünmek günümüz teknolojik koşullarında yetersiz kalmaktadır. Güvenlik anlamında sanal koruma duvarları çalışmaları geliştirilmektedir. Çok genel bir yaklaşımla mevzuat düzenlemelerinde ayrıntılar günün getirdiği koşullarda, ülkelerin çıkarlarına göre biçimlenebilmektedir. Sınır tanımını günümüzde , “İki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut” olarak adlandırılmaktadır. Oysaki,  sınır koruma sorunlarına kapsamlı yaklaşan, profesyonelliğe dayanan, ulusal sınırı tek başına ele almayan,  bölgede diğer devletlerin ilgi gruplarını da ortaklık gerektiren güvenlik odaklı çalışmalarda bütünleyici bir faktör olarak değerlendiren, “yönetsel bir sınır yönetimi” kavramından bahsedebiliriz.  

Türkiye’nin kara ve deniz sınırları toplamı 10.765 kilometre uzunluğundadır. Bu sınırların korunmasını da içeren bütünleşik sınır yönetimini sağlamak ve uluslararası ilişkiler ağında ülke lehine ortak projeler geliştirebilmek Türkiye açısından da önemli/stratejik bir konudur. Bütünleşik sınır yönetiminin işlerliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalar gerek dünyada gerek Türkiye’de yeni yeni geliştirilmektedir. 

Türkiye'de, Barselona Sözleşmesinin temel ilkelerini kurumların kendi yasal düzenlemeleri ve bağlı bulundukları mevzuat bütününde yürütülmektedir. 

Yerel Yönetimler, Akdeniz Bölgesinin Çevre Koruma – Kullanma Dengesini Sağlamada    Uzlaşmacı Aktörler midir?

Yerel yönetimlerin barışı tesis etmede etkin değerlendirilebilirliği günümüzde artan oranda çok tartışılan bir konudur. “Kent Diplomasisi” olarak da tanımlanan bu görevlendirme ilişkisi tarihten gelmektedir. 

Avrupa Konseyi yönüyle de,  Avrupa Konseyinin, Yerel Yönetimler Özerklik Şartının temel felsefesinde ve uygulamalarda, yerel yönetimler ya da yerel otoritelerin; yurt dışı kardeş kentler uygulamaları aracılığıyla uluslararası faaliyetlerde bulunmalarından kaynaklanan sosyo-kültürel ortam ve işbirliği tecrübesi bulunmaktadır. Aslında bu görev uluslararası ilişkiler ağında devletlerarası güven eşiğinin yükseltilmesi için yerel yönetimlerin kapasitesi ve hizmet yaklaşımı yapılanmasından istifade etmek için tasarlanmıştır. Günün getirdiği koşullarda ihtiyatlılık ilkesi ve sürdürülebilirlik çalışmaları bağlamında çevre koruma, iklim değişiklikleri konuları dayanışma hakları içinde de yer aldığından birlikte çalışmalar çok önemlidir. Yukarıda belirtilen protokollerde de sosyo-ekonomik unsurlar öne çıkarılmaktadır. Bu unsurlar içinde yer alan kültürel konular da açıkça vurgulanmayı gerektirmektedir. 

Esasen Akdeniz bölgesindeki çıkar çatışmaları, siyasi istikrarsızlık ve savaşlar nedeniyle çok güç de olsa Barselona Sözleşmesi ilkeleri yerine getirilmeye çalışılmakta ve yerel yönetimler bu çalışmaların dinamik merkezinde yer almaktadır. Kıbrıs Türk Kesimi de, kendi mevzuat çalışmaları çerçevesinde kirlilik önleyici çalışmalarını yürütmektedir. 

Referanslar

Açık Deniz Protokolü (The Protocol for the Protection of the Mediterranean Sea against Pollution Resulting from the Exploration and Exploitation of the Continental Shelf and the Seabed and its Subsoil), https://www.unep.org/unepmap/who-we-are/contracting-parties/offshore-protocol, (Erişim tarihi: 28.08.2025); Barselona Sözleşmesi, https://www.unep.org/unepmap/who-we-are/barcelona-convention-and-protocols, (Erişim tarihi: 28.08.2025); Bütünleşik Kıyı Alanları Yönetimi Protokolü (Integrated Coastal Zone Management Protocol) https://www.unep.org/unepmap/who-we-are/contracting-parties/iczm-protocol, (Erişim tarihi: 28.08.2025); Depolama Protokolü, https://www.unep.org/unepmap/who-we-are/contracting-parties/dumping-protocol-and-amendments), (Erişim tarihi: 28.08.2025); Kara Kaynaklı Kirliliğe Karşı Akdeniz'in Korunması Protokolü ( Land-Based Sources Protocol,LBS) https://www.unep.org/unepmap/who-we-are/contracting-parties/lbs-protocol-and-amendments, (Erişim tarihi: 28.08.2025); Önleme ve Acil Durum Protokolü, https://www.unep.org/unepmap/who-we-are/contracting-parties/emergency-protocol-prevention-and-emergency-protocol?%2Ffr%2Fwho-we-are%2Fcontracting-parties%2Femergency-protocol-prev, (Erişim tarihi: 28.08.2025); Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitlilik Protokolü (Specially Protected Areas and Biological Diversity Protocol), https://www.unep.org/unepmap/who-we-are/contracting-parties/specially-protected-areas-protocol-spa-and-biodiversity-protocol, (Erişim tarihi: 28.08.2025); Tehlikeli Atıklar Protokolü (Hazardous Wastes Protocol) The Protocol on the Prevention of Pollution of the Mediterranean Sea by Transboundary Movements of Hazardous Wastes and their Disposal, https://www.unep.org/unepmap/who-we-are/contracting-parties/hazardous-wastes-protocol, (Erişim tarihi: 28.08.2025).

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Akdeniz Sürdürülebilirlik Stratejisi, https://www.unep.org/unepmap/news/news/mcsd-advances-2026-2035-mediterranean-sustainability-strategy-and-green-transition-21st, (Erişim tarihi: 28.08.2025); Avrupa Yerel Topluluklar veya Yönetimler Arasında Sınırötesi İşbirliği Çerçeve Sözleşmesi Madrid, 21.V.1980, https://rm.coe.int/1680078b0c, (Erişim tarihi: 28.08.2025); İklim Değişikliğine Uyum Bölgesel Toplantısı (8-9 Temmuz 2025, https://www.unep.org/unepmap/news/news/mediterranean-countries-adopt-new-framework-boost-coastal-and-marine-climate-resilience, (Erişim tarihi: 28.08.2025); Scott, Alexander, 2023, https://www.ebsco.com/research-starters/science/mediterranean-blue-plan), (Erişim tarihi: 28.08.2025); Toprak, Z.(2019) , Afet Yönetimi Açısından Kıyı Kanunu ve Kıyı - Sınır Güvenliği, Afetler ve Güvenlik Yönetimi, (Editörler) Zerrin Toprak, Karaman ve Oğuz Sancakda. Ankara.

Konuyla ilgili diğer maddeler için bkz.: