Turizm Krizi

Kavram Ekonomi

Eski Yunanca’da yargılamak, hüküm vermek ve hastalığın dönüm noktası anlamlarına gelen ‘krisis’ kelimesinden türeyen kriz, zaman içerisinde farklı disiplinlerde farklı anlamlarda kullanılmaya başlandı. Sağlık bilimlerinde, fizyolojik bozukluk veya ruhsal bunalım anlamlarında kullanılırken, siyaset, ekonomi, sosyoloji ve iletişim gibi sosyal bilim dallarında çoğunlukla tehlike arz eden ve sıra dışı olayları nitelendirmek için kullanılmaktadır.

Herhangi bir olayın kriz olarak tanımlanabilmesi için söz konusu olay ile ilgili üç özelliğe bakılır. Öncelikle, krizler ortaya çıkmadan önce öngörülmesi zor ve gerçekleşme olasılıkları düşük olayları kapsar. Belirli aralıklarla yinelenen ve bu sayede etkilerine yönelik önlem almaya ve hatta ortaya çıkmasına engel olmaya imkân sağlayan olaylar, kriz olarak kabul edilmez. Bir olayın kriz olarak nitelendirilebilmesi için gerekli ikinci koşul, krize neden olan olayların etki çevresinde bir değişikliğe sebep olmasıdır. Bu değişiklik, önlem alınmadığı ve iyi yönetilmediği takdirde krizin zarara neden olması ile ilgilidir. Diğer bir ifadeyle, krizler olumsuz etkiler doğururlar. Ancak iyi yönetilen krizler, yönetimden sorumlu kurum, kuruluş ve/veya kişilerin itibarlarının güçlenmesi gibi olumlu sonuçlara da sebep olabilir. Bu durum, krizin üçüncü koşulunun da temelini oluşturur. Krizler, hızlı karar almayı ve yönetilmeyi gerektiren olaylardır.

Kendi içinde konaklama, ulaştırma, eğlence ve yiyecek-içecek gibi pek çok alt sektörü barındıran ve varlığını sürdürmek için diğer sektörlere ve hükümet desteklerine ihtiyaç duyan turizm sektörünü etkileyen kriz türleri çeşitlidir. Turizm sisteminin dış çevresini oluşturan ekonomik, sosyo-kültürel, teknolojik, politik ve ekolojik boyutlarda ortaya çıkabilecek krizler olabileceği gibi, krize temel teşkil eden olayın süresine göre tek seferlik, belirli aralıklarla tekrarlanan veya aralıksız süregelen krizlerden bahsedilebilir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Dünya Ticaret Merkezi’ne düzenlenen 11 Eylül saldırıları tek seferlik politik bir kriz olarak değerlendirilirken, uluslararası bir otel zincirinin rezervasyon sisteminin çökmesi tek seferlik teknolojik bir kriz olarak kabul edilir.

Turizm söz konusu olduğunda krize neden olan olayın ortaya çıktığı yer de kriz sınıflandırılmasında kullanılır. Buna göre turizm krizlerini, rakiplerde ortaya çıkan krizler, destinasyonda ortaya çıkan ve destinasyonun turizm sektörünü doğrudan etkileyen krizler ve destinasyonun önemli turist pazarlarında ortaya çıkan krizler olarak ayırmak mümkündür. Özellikle deniz turizminde Türkiye’nin önemli rakiplerinden biri olan İspanya veya Yunanistan’da ortaya çıkan doğal felaket veya politik bir kriz, kriz süresince Avrupa pazarından Türkiye’nin daha çok turist çekmesine ve bu ülkelere kıyasla rekabet gücünü artırmasına neden olabilecektir. Almanya, Fransa ve İngiltere gibi önemli Avrupa turist pazarlarında ortaya çıkan ekonomik bir kriz ve buna bağlı kişisel gelir ve harcama düzeyinde ortaya çıkacak bir düşüş ise, potansiyel turistlerin yurtdışı tatil satın alımlarından kaçınmasına ve Türkiye’nin kriz süresince bu pazarlardan çektiği turist sayısında düşüşe neden olacaktır.

Turizm krizleri, etki alanlarına göre de sınıflandırılabilir. Kriz, tek bir destinasyonun, birden fazla destinasyonu içeren bir bölgenin, bir ülkenin veya uluslararası turizm sektörünün olumsuz etkilenmesine sebep olacak sonuçlar doğurabilir. 2004 yılında Hint Okyanusunda gerçekleşen deprem ve takibindeki tsunami felaketi sonucunda yüzbinlerce insan hayatını kaybederken Asya Pasifik bölgesinde yer alan ülkelerin tamamında turizm sektörü olumsuz etkilendi. Bu felaket, uluslararası bir turizm krizi olarak değerlendirilir. Tüm bu sınıflandırmalara ek olarak, insan kaynaklı ve sağlık krizlerinden de bahsedilebilir. Paris’in en önemli çekiciliklerinden Notre Dame Katedrali’nde 15.04.2019 tarihinde ortaya çıkan yangın insan kaynaklı krizlere örnek iken, Asya’da sars ve Afrika’da ebola virüs salgınlarının ölümlere sebep olması nedeniyle turistlerin hastalıkların hızla yayıldığı ülkelere seyahat etmekten kaçınması sağlık krizidir.

Turizm krizinin olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılması ve kriz anlarında acil eylem planlarının hızla devreye sokulabilmesi için kriz yönetimi uygulamalarının hem turizm sektöründe faaliyet gösteren işletmeler ölçeğinde hem de krizden etkilenen destinasyonları kapsayan makro ölçekte hazırlanması önemlidir. Kriz yönetim planları, işletme veya destinasyonlarda gerçekleşmesi muhtemel kriz senaryolarını belirledikten sonra, kriz öncesi, kriz sırası ve kriz sonrası yapılacak faaliyetlerin detaylı bir şekilde planlanmasını ve bu faaliyetlerin yerine getirilmesinde görev alacak kurum ve kişilerin belirlendiği kriz takımlarının oluşturulmasını esas alır.

Yararlanılan Kaynaklar

Aktas, G. ve Gunlu, E.A. (2005). Crisis Management in Tourist Destinations, Global Tourism (Üçüncü baskı). W.F. Theobald (editör), Burlington: Elsevier Inc.; Beirman, D. (2003). Restoring Tourism Destinations in Crises: A Strategic Marketing Approach. Oxon: CABI; Çakmak, T.F. (2019). Turizm Endüstrisinde Bütüncül Yaklaşımla Kriz Yönetimi ve Örnek Olaylar. Ankara: Detay Yayıncılık; Henderson, J.C. (2007). Managing Tourism Crises. Oxford: Elsevier.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Glaesser, D. (2005). Turizm Sektöründe Kriz Yönetimi (A. B. Ahıska, Çev.). İstanbul: Set-Systems.