Sustainable Cities Index / Sürdürülebilir Şehirler Endeksi

Araştırma

Latince sustinere (sürdürmek) ve susceptibilis (sürdürülebilir) kelimelerinden türetilen sürdürülebilirlik kavramının kökeni Antik Yunan’a dayanmakla birlikle, sürdürülebilir kalkınma anlayışının kavramsallaşması 1970’lerde gerçekleştir. Zira İkinci Dünya Savaşı sonrasında pek çok bölgede yaşanan hızlı kentleşme iklim değişikliği, hava kirliliği, su kirliliği, gecekondu, ormansızlaşma ve türlerin kaybı gibi önemli çevresel sorunlara yol açtı. Bu sorunlar Yetmişli yıllarda uluslararası kuruluşların gündemine girmiş ve sürdürülebilirlik kavramı yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanıldı. Bu çerçevede 1972 yılında Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen İnsan ve Çevresi Konferansı’nda sürdürülebilir kalkınma anlayışının temelleri atıldı, 1987’ye gelindiğinde ise Birleşmiş Milletler’in hazırladığı Ortak Geleceğimiz isimli raporda sürdürülebilir kalkınma “Bugünün ihtiyaçlarının gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneklerinden taviz vermeden karşılanması” olarak tanımlandı.

İlerleyen süreçte sürdürülebilirlik kavramı ile kentleşme süreçleri birlikte ele alınmaya başlanıldı. Bu birlikte ele alış, sürdürülebilir kentleşme ve sürdürülebilir şehir kavramlarının gelişmesini sağladı. Sürdürülebilirliğin üç temel boyutu olan çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik çerçevesinde, sürdürülebilir kentleşmenin temel hedefleri; yaşam kalitesinin artırılması, kentsel yoksullukla mücadele, temiz enerji kaynaklarının kullanılması, sürdürülebilir arazi politikalarının uygulanması, nüfus artışının kontrol altına alınması, toplu ulaşım sisteminin geliştirilmesi, sorumsuz üretim-tüketim anlayışının değiştirilmesi, sağlıklı yaşam alanlarının oluşturulması, temiz su imkânının sağlanması, doğa ile uyumlu kentsel yaşam alanlarının oluşturulması, teknolojinin yeniden yapılandırılarak çevreye uyumlu hâle getirilmesidir. Bu hedefler doğrultusunda, sürdürülebilir şehirler, sosyal, ekonomik, çevresel etki göz önünde bulundurularak planlanan ve yönetilen, gelecek nesillerin bunu deneyimleme yeteneğinden ödün vermeden mevcut nüfus için dayanıklı bir yaşam alanı sağlayan kentler olarak tanımlanmaktadır.

Kentsel çağ olarak tanımlanan günümüzde, dünya nüfusunun yarıdan fazlasına ev sahipliği yapan kentlerin bir yandan doğal kaynakların büyük bir bölümünü tüketiyor olması bir yandan da çevre sorunlarının temel kaynağı olmaya devam etmesi sürdürülebilir kentlerin önemini artırdı. Sürdürülebilir şehirlerin önem kazanması ile birlikte, sürdürülebilirliğin ölçülmesi ve izlenmesi gerekliliği gündeme geldi. Kentsel sürdürülebilirliği ölçmeye yönelik endeksler, çevresel, sosyal ve ekonomik zorluklarla yüzleşmek ve yerel karar vericilere stratejik içgörüler sağlamak amacıyla, büyük ölçüde 1992’deki Rio Zirvesi’nden sonra ortaya çıktı. Bu endeksler, günümüzde şehirleri değerlendirmek ve izlemek için merkezi bir araç haline geldi. Ayrıca küreselleşmenin rekabetçi süreçlerinde kentler arasında gerçekleşen yarışta şehir pazarlama stratejilerinin etkili bir aracı olarak da değerlendirilmektedir. Zira yeni yatırımcıları, yeni yerleşmecileri ve turistleri çekmek isteyen kentler için pozitif tanınırlık büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, sürdürülebilir şehir endekslerinde üst sıralarda yer alan kentler bu avantajlı durumu şehir pazarlama stratejilerinin merkezi bir aracı olarak kullanabilmektedirler.

Sürdürülebilir şehirler endekslerinin hazırlanmasında kullanılan bir dizi kentsel sürdürülebilirlik göstergesi vardır. Bunlar yerel yönetimlerin, politikacıların ve şehir plancılarının, mevcut kentsel planlar, politikalar ve uygulamaların sosyo-ekonomik ve çevresel etkilerini ölçmelerine olanak tanıyan araçlardır. Kentsel sürdürülebilirlik göstergeleri sürdürülebilir kentleşmenin üç temel boyutu olan çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik ile ilgilidir. Sürdürülebilir şehirler endekslerinde çevresel sürdürülebilirliği değerlendirmek için kullanılan göstergeler genel olarak, yeşil alanlar, enerji, hava kirliliği, sera gazı emisyonları, atık yönetimi, içme suyu ve sanitasyon, bisiklet altyapısı, elektrikli araç teşvikleri, doğal afetleri izleme ve negatif emisyon teknolojileri ile ilgilidir. Eğitim, sağlık, demografi, gelir eşitsizliği, ekonomiklik, iş-yaşam dengesi, suç, toplu taşıma hizmetlerine erişim, ulaşım uygulamaları ve dijital yetenekler, kültürel olanaklar, geniş bant maliyeti, dijital kamu hizmetleri ve WI-FI kullanılabilirliği sosyal sürdürülebilirlik bağlamında ele alınan göstergelerdir. Ekonomik kalkınma, iş yapma kolaylığı, turizm, bağlantı, istihdam, ulaşım altyapısı, üniversitelerin teknoloji araştırmaları ise şehirlerin ekonomik sürdürülebilirliğini değerlendirmek için kullanılan göstergelerdir. Endeksler hazırlanırken, bu göstergelere ilişkin verilerin bir bölümü ulusal kaynaklardan, büyük bir bölümü ise Dünya Bankası, Dünya Sağlık Örgütü, Eurostat, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurum ve kuruluşlardan temin edilmektedir.

Günümüzde, Arcadis ve Sürdürülebilir Toplum Vakfı (Sustainable Society Foundation) gibi kuruluşlar tarafından hazırlanan farklı sürdürülebilir şehirler endeksleri vardır. Bu endeksler, hem yerel sistemlerin durumunu rapor etmekte, hem de sürdürülebilir bir kalkınma için iyileştirilmelerine rehberlik etmektedirler. Ancak, araştırmalar endekslerin kentsel ölçümlerde karmaşık nedensellikleri ihmal etme eğiliminde olduğunu, metodolojik zayıflıkları bulunduğunu, veri toplama, işleme ve ağırlıklandırma süreçleriyle ilgili şeffaflıktan yoksun olduklarını ortaya koymaktadır. Yanı sıra bu araçların önyargılı olabildiğine, bu bağlamda alt sıralarda yer alan şehirleri görmezden gelirken üst sıralardaki Kopenhag, Stokholm, Londra gibi şehirlerin ise mevcut stereo tiplerini pekiştirme eğilimine dikkat çekilmektedir. Ayrıca bazı endeksler, endekse dâhil olan şehirlerin seçim kriterleri hakkında bilgi sunmadıkları için tartışılmaktadır. Dolayısıyla bu araçların yeterliliğini ve güvenilirliğini anlamaya, değerlendirmeye ve geliştirmeye yönelik artan bir gereksinim vardır.

Sürdürülebilir şehir endekslerinin tartışılan yönlerinin geliştirilmesi, bu araçların güvenirliğini ve işlevselliğini artıracaktır. Böylece, bu endeksler yalnızca üst sıralardaki şehirlerin değil, analiz edilen bütün şehirlerin güçlü yönlerini, bireysel performanslarını, en iyi uygulamalarını ve potansiyel gelişim fırsatlarını belirlemelerinde daha etkili bir araç olabilecektir. Ancak, bu süreçte politika yapıcılar, yerel yöneticiler, akademisyenler ve diğer kullanıcılar tarafından sürdürülebilir şehir endekslerinin gelişmekte olan araçlar olduğu, dolayısıyla çeşitli sınırlılıkları olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli, ayrıca, metodolojisi ve sonuçlarının sağlamlığı hakkında yeterli bilgi sağlamayan endeksler temkinli kullanılmalıdır.

Referanslar

Arcadis (2018). Citizen Centric Cities, The Sustainable Cities Index 2018, https://www.arcadis.com/media/1/D/5/%7B1D5AE7E2-A348-4B6E-B1D7-6D94FA7D7567%7DSustainable_Cities_Index_2018_Arcadis.pdf), Erişim tarihi: 05.08.2020); Giffinger, R., Haindlmaier, G., Kramar, H. (2010). The Role of Rankings in Growing City Competition, Urban Research & Practice, 3(3): 299-312; Karakurt Tosun, E. (2019). Sürdürülebilir Kentleşme. Bursa: Dora Basım-Yayın; Science for Environment Policy (2018). Indicators for Sustainable Cities. In-depth Report 12. Produced for the European Commission DG Environment by the Science Communication Unit, UWE, Bristol, (http://ec.europa.eu/science-environment-policy) Erişim: 06.08.2020; United Nations (1987). Report of the World Commission on Environment and Development: Our Common Future. ABD: United Nations.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Saez, L., Heras-Saizarbitoria, I., Rodriguez-Nunez, E. (2020). Sustainable City Rankings, Benchmarking and Indexes: Looking into the Black Box, Sustainable Cities and Society, 53: 1-9.