Sunak

DOĞAL VE KÜLTÜREL MİRAS Tapınak Sunak

Sunak, dinî ayinlerin icra edildiği ya da tanrılara, atalara ve benzeri kutsal varlıklara kurbanların sunulduğu, genellikle yükseltilmiş bir zemin ya da yapı – örneğin bir platform ya da toprak yığını – olarak tanımlanır. Bu tür yapılar, ibadetle ilgili ritüellerin gerçekleştiği simgesel merkezlerdir.

Sunak kavramının kökeni, bazı doğal alanların — örneğin bir ağaç, bir kaynak suyu ya da kaya — zamanla kutsal kabul edilmesiyle ilişkilidir. Bu tür yerlerin tanrılar ya da ruhanî varlıklar tarafından barınılan mekânlar olduğuna inanılmış ve insanlar bu varlıkların yardımını ya da lütfunu kazanmak amacıyla çeşitli adaklar sunmuştur. Bu adaklar genellikle söz konusu kutsal alanların yakınında yer alan sunaklara bırakılmıştır. İlkel inanç adı verilen sistemlerde ise, bu amaçla basit taş yığınları ya da toprak höyükler yeterli sayılmış, böylece doğayla bütünleşmiş simgesel yapılar olarak işlev görmüşlerdir.

Sunaklar, tanrılara ya da kutsal varlıklara adak adamak, hayvan veya ürün kurban etmek, tütsü, meyve, şarap gibi sunuları bırakmak ve dua etmek veya ritüel gerçekleştirmek amacıyla kullanılır. İngilizce “altar” (sunak) kelimesi, “tanrıya kurban sunulan yükseltilmiş yapı” anlamına gelir ve Latince altare (“sunak”) kelimesinden türemiştir. Muhtemelen altus (“yüksek”) sözcüğüyle de bağlantılıdır. Bu kadim anlam, Eski Yunancadaki karşılığı olan bōmos (yükseltilmiş platform, kaide, taban, kurbanın temeli olan sunak) terimiyle de doğrulanmaktadır. Latince altaria kelimesi büyük olasılıkla adolere (başlangıçta “yakmak, duman ya da koku yoluyla yukarı çıkarmak”; sonrasında “tapmak”) fiiliyle ilişkilidir. Bu bağlamda kelime, zamanla “ateş yeri” ya da “kurban ocağı” anlamını kazanmıştır. Türkçeye Eski Türkçe “sun-” (sunmak, armağan etmek) fiilinden türeyen sunak kelimesi, “armağan edilen, sunulan yer” anlamına gelir.

En sade biçimiyle sunak, bir toprak yığını, taş yığını ya da tek bir büyük taştan ibaret olabilir. Kurbanların atıldığı bir çukuru ifade eden “çökük sunak” terimi ise teknik olarak doğru bir tanımlama sayılmaz. Daha gelişmiş ve süslü tapınaklarda, sunaklar taşın oyulmasıyla şekillendirilmiş, zamanla metalden yapılmış örnekler de kullanılmaya başlanmıştır. Sunağın, üzerinde yiyeceklerin sunulması nedeniyle bir masa işlevi gördüğü düşünülmüş hatta kimi zaman “tanrının masası” olarak da adlandırılmıştır (Hez. 41:22, 44:16). Sunak, üzerinde yakılan ateş, yiyeceğin yüceltilerek tanrıya ulaştırılmasını sağlayan araçtır. Bununla birlikte, ateşin kullanılmadığı ve kurbanın kanının sunağa döküldüğü veya sürüldüğü bir dinsel aşamanın izleri de vardır.

Mimari bakımdan sunaklar genelde yüksekçe ve düz bir platformdur. Taş, mermer, ahşap veya metalden yapılabilir. Bazıları basit bir taş yığını iken, bazıları süslü, oymalı ve gösterişli olabilir. Bazen çevresinde dua etmek için alanlar bulunur. Sembolizmi bakımından ise sunaklar kutsal merkez (Tanrı ile insan arasında bir köprü), armağanlaşma, barış sembolü ve dini ayinlerin ve inanç sistemlerinin odak noktası olarak görülür.

Sunak birçok dinde ve inanç sisteminde farklı biçimlerde yer alır ve genellikle ibadet, kurban veya dua sırasında bir aracıdır. Hem antik hem de modern inançlarda önemli bir yere sahiptir. 

Hinduzim’de: Sanskritçe vedi kelimesi, “kurban sunma amacıyla kullanılan yükseltilmiş toprak parçası” ya da “kil topraktan yapılmış kurban sunağı” anlamına gelir. Bu terim, aynı zamanda pīṭha (oturak, taht) ile eşanlamlıdır; bu da birden fazla tanrı heykelinin yerleştirilebildiği, her birinin arkasında bir prabhāvalī (ışık halkası veya hale) bulunan bir sunak kaidesi veya sehpasını ifade eder. Vedi ayrıca, özellikle adaklar için hazırlanmış sığ bir hendek ya da oyuk anlamında da kullanılabilir.

Klasik Dünya ve Antik Yakın Doğu’da: Antik Yunan ve Roma’da ise sunaklar tanrı ve tanrıçalara adak sunmak için kullanılırdı. Bunlar meydanlarda ya da tapınakların girişinde yer alır ve kanlı (hayvan kurbanı) ve kansız (meyve, tütsü) sunular bırakılırdı. Aslında ne antik Yunan ve Roma’da ne de başka herhangi bir uygarlıkta, sunaklar zorunlu olarak tapınaklarla ilişkilendirilmemiştir. Bu nedenle, ev sunakları ile kamusal sunaklar ve sabit sunaklar ile taşınabilir sunaklar arasında ayrım yapmak önemlidir. Hem klasik antik çağ hem de Antik Yakın Doğu, çeşitli işlevlere sahip zengin bir sunak çeşitliliği sunar. Bu farklılıkları sistematik bir biçimde sınıflandırmaya yönelik çabalar, sunağın temel işlevlerinin daha net bir şekilde anlaşılmasına katkı sağlamıştır.

İsrail Dini ve Erken Yahudilik’te: İbranice’de sunak için kullanılan terim mizbeah, “kurban kesme yeri” anlamına gelir ve kökeni zabah (“kurban olarak kesmek”) fiiline dayanır. Zamanla, kurban edilen hayvanların kesimi doğrudan sunağın üzerinde değil, sunağın yanında gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Sunağın üzerinde sunulan diğer adak türleri arasında tahıl, şarap ve tütsü de yer almaktaydı. Ayrıca, sunak zaman zaman kurbanla ilgisi olmayan işlevler de görmüştür. Örneğin tanıklık amacıyla (Yeşu 22:26 ve devamı) veya cinayet dışındaki suçlar için sığınak olarak (1. Krallar 1:50 ve devamı) kullanılmıştır. En eski metinlerde sunağın hiçbir zaman “masa” olarak adlandırılmaması dikkat çekicidir. Bu durum, muhtemelen pagan geleneklerde görülen ve sunakla “tanrının sofrası”nı özdeşleştiren anlayışa karşı bilinçli bir duruşu yansıtmaktadır. Tapınağın merkezinde yer alan sunak, Tanrı’nın yeryüzündeki meskeninin simgesel odağıdır. Bu anlayış, doğrudan değil ama dolaylı olarak ifade edilir; örneğin, sunağın üzerinde sürekli yanması gereken ateşin varlığı ve tapınakta kesintisiz yanması gereken kandil, Tanrı’nın daima orada hazır ve etkin olduğunun göstergesidir. Sunağın bu şekilde sürekli işlevsel kalması, onun yalnızca ritüel bir araç değil, aynı zamanda Tanrı’nın kutsallığını ve sürekliliğini temsil eden bir unsur olduğunu da ortaya koyar.

Hıristiyanlıkta: Sunaklar Hıristiyanlıkta, kiliselerdeki ayinlerin en kutsal bölümünü oluşturur. Üzerinde ekmek ve şarap kutsanır (Ekmek ve Şarap Ayini/Komünyon) ve genellikle kilisenin en ön kısmında yer alır. Pavlus, Hıristiyan ibadetini putperest kurban yemeklerinden ayırmak amacıyla, “Rabbin sofrasına ve şeytanın sofrasına aynı anda katılamayız” diyerek bu ikisini kesin bir biçimde karşıt konumda tanımlamıştır (1 Kor. 10:21). Bu ifadeyle Pavlus, putperest kurban sunakları ile İsa’nın öğrencileriyle birlikte Son Akşam Yemeği’ni paylaştığı sofrayı birbirinden ayırmıştır. Yeni Ahit, Yahudilik ile Hıristiyanlık arasındaki temel ayrım noktasını oluşturur: Mesih, kendisini bir kez ve sonsuza dek yeterli bir kurban olarak sunmuştur (İbraniler 8–10). Kurban terminolojisi Hıristiyanlıkta mecazî anlamda kullanılmaya başlanmıştır. Bu, Hıristiyan yaşamının Tanrı’ya adanmasını (Romalılar 12:1) ve Pavlus’un kendi misyonunu (Filipililer 2:17) ifade etmek için kullanılmıştır.

İskandinav Mitolojisinde: Ottar, Germenik mitolojide bereket tanrıçası Freya’nın ölümlü âşığı olarak anılır ve efsanelerde kahraman Sigurd’un uzak bir torunu olarak betimlenir. Freya’nın dikkatini çekmek için görkemli kurban ritüelleri düzenlemiş, bu törenler sırasında taş bir sunağın üzerine sürekli ateş yakarak onu cam benzeri bir yapıya dönüştürmüştür. Tanrıça, onunla birlikte olabilmek için Offen’i bir domuza çevirerek tanrıların evi Asgard’a götürmüştür.

Etiketler:
Referanslar

Altar | Religious Ceremonies & Symbolism | Britannica, https://www.britannica.com/topic/altar, (Erişim tarihi: 13. 07. 2025); Cotterell, A. (2006). Ottar. İçinde The Encyclopedia of Mitology (s. 216). Hermes House; Dictionary.com | Meanings & Definitions of English Words. (2025, Temmuz 12). Dictionary.Com. https://www.dictionary.com/browse/altar, (Erişim tarihi: 13. 07. 2025); Edsman, C.-M. (2005). Altar. İçinde L. Jones (Ed.), Encyclopedia of Religion (Second Edition) (ss. 275-278). Macmillan; Riga, P. J. (2025, Temmuz 13). Library: Origins and Meaning of the Christian Altar. https://www.catholicculture.org/culture/library/view.cfm?recnum=2787, (Erişim tarihi: 13. 07. 2025); Smith, H. P. (1921). Altar. İçinde M. Shailer (Ed.), A Dictionary of Religion And Ethics (s. 13). The Macmillan Company.

Konuyla ilgili diğer maddeler için bkz.: