Safa Meyhanesi

Yeme-İçme İşletmesi Meyhane

(Yedikule, İstanbul, 1895 - )

İstanbul Cerrahpaşa’dan Yedikule istikametine giderken yolun sol tarafında bulunan meyhane, Devlet Demiryolları’nın Fransızlar tarafından yapıldığı dönemde inşa edildi (1895). Mahalle içinde, ufak binaların arasında, kiremit renkli, müstakil bir binaydı. Demiryolu çalışanlarına lokal olarak hizmet veren mekanın, ilk müşterileri de demiryolu çalışanları olmuştu. İlk dönemler mekânı Rum meyhaneci işletmişti. Kuruluşundan itibaren, meyhane, üç kez yangın atlattı. 1948 yılında aynı mahallede kahvehane işleten Arnavut kökenli Süleyman Kızıltay’ın şu cümleleri meyhaneyi devralmasına dair ipuçları vermektedir: “…O zamanlar Yedikule, Samatya küçük Paris’ti. Kırk iki meyhane, 33 kilise, 10 cami vardı. Önce meyhaneler birahane oldu, sonra birer ikişer Rumlar evlerini, kiliselerini, sonunda da yurtlarını terk ettiler…”. Meyhanenin işletmecisi, Türkiye’den gitmek zorunda kaldığı dönemde, mülk sahibi İnekçi Ali Bey de bu işletmeciden memnun değildi. Ali Bey, aynı mahallede kahvehane işleten Süleyman Kızıltay’a meyhaneyi devretmeyi teklif etti, Süleyman Kızıltay, bu işi yapıp yapamayacağını düşünürken mahallelinin "Bu işi yapamazsın" sözleri üzerine, oğlu Arif Kızıltay’ın deyimiyle Arnavut inadı tuttu ve kahvehanecilikten meyhaneciliğe geçiş yaptı. Kapıya da ‘İçkili Lokanta No. 169 Süleyman Kızıltay’ yazan bir levha astı.

Mekânın ismini sonradan Arapça’da eğlenme anlamına gelen Safa Meyhanesi olarak değiştirdi. Tavan arasında, sıra sıra uskumru kurutan, masalara çirozu müessese ikramı olarak koyan, rakıyı bardaktan değil küçük kadehlerde bir dikişte içilmesini önemseyen Süleyman Kızıltay, tek kırışığı olmayan siyah takım elbisesi, kolalı beyaz gömleği ve ciddi yüzüyle tanıdık tanımadık her masaya hal hatır sorarak meyhaneyi var etti. Eski günleri özlemle anan Süleyman Kızıltay, o günlere dair şunları anlatıyor: “…O günlerde laterna vardı, ince, insanın içine işleyen sesi meyhanedeki tüm sesleri bastırır, sizi olmadık hayallere sürüklerdi…. Barbayani adı verilen kişilerce çalınan laterna dinlenir, ardından müşteriler onlara para ya da içki gönderirdi. Takım elbiseli lotaryacılar mekâna gelip piyango çektirirlerdi. Sonra kadınlar daha çoktular. Şu eğlenmesini her şeyden daha çok seven Rumlar çok sürmez iki kadeh sonra başlarlardı şarkıya, türküye... Şu masaların bir anda geriye çekildiğini, ortada hemen bir dans pisti oluşturulduğunu çok görmüşlüğüm var. Kimse kimseden çekinmezdi. Eğlenmek, gülmek ve gönül hoşluğu için gelinirdi meyhanelere...”. Yaşlılığın getirdiği sağlık aorunları nedeniyle mekânın işletmesini, 10 yaşında okul çıkışlarında bardak kurulamaya gelen oğlu Arif Kızıltay’a bıraktı (1995). Bu tarihten sonra, Arif Kızıltay, kız kardeşinin eşi Mehmet Orhan Özer ile birlikte mekânı işletti.

Yüksek tavanı, sarkıt lambaları, duvarlardaki gömme cam dolapları, ortadaki kocaman cam detaylı avizesi ile yıllardır aynı yapıyı korumaktadır. Bina inşa edilirken yapılmış olan mahzen son 15 seneye kadar kullanıldı. Arif Kızıltay, 1998 yılında müşterilerinin isteği ve yıpranmış taşları onaracak kimsenin olmaması nedeniyle işlemeli taş yer döşemelerinin üstüne kaplama yaptırdı. Bunun yanında, bir de eskiden üstüne muşamba konan mermer masaları kaldırıp yerine beyaz masa örtülerinin koyulduğu masalar kullanılmaya başlandı. Meyhane kışın sadece iç mekânda 100 kişiye servis verirken, yaz sezonunda bahçede 180 kişiye kadar servis sunmaktadır. İşletmenin sahipleri, meyhane adabı gereğince kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde Türk sanat müziği ezgilerinin arka fonda çalınmasına dikkat etmektedir. Baba ve oğulun koyu Fenerbahçeli olması nedeniyle mekânın duvarlarının bir kısmında bu takımın posterleri asılıdır. Meyhanede eskiden 15 kişi çalışırken, günümüzde; iki aşçı, bir tabakçı, bir büfeci, iki garson, bir komi olarak sekiz kişi çalışmaktadır. Kadro değişimi yavaş olan meyhanede garson Hüseyin Aydın 20 yıldır hizmet vermektedir; en yeni çalışan ise 10 yıllıktır.

Meyhanenin yıllardır değişmeyen menüsünde; 20 çeşit soğuk meze, ara sıcak, balık ve kırmızı et ızgara bulunmaktadır. Mevsimin sebzelerine göre hazırlanan mezeleri ile mekânda, hazır ve dondurulmuş malzeme kullanılmamaktadır. Altmış yıldır aynı yerden alınan Arnavut ciğeri ve pastırmalı paçanga böreği en belirgin tatlarındandır. Eskiden, Midyeci Tatar abi 100 delikli kuruşa midye satarken, meşhur bir Ermeni lezzeti olan topik satıcıları, belli saatlerde meyhaneye gelir, topikleri satar ve giderdi; artık bu tür olanaklar kalmadı. 1949- 1957 tarihleri arasında sekiz yıl İstanbul Valiliği, Belediye Başkanlığı ve 12. dönem 1961-65 tarihleri arasında Yeni Türkiye Partisi’nden İstanbul milletvekilliği yapan Fahrettin Kerim Gökay’ı hem anmak hem de Gökay’ın boyunun kısa olmasına vurgu yapmak için, meyhane bir dönem Gökay ile anılan küçük rakılı bir menü uyguladı. Bu menü; bir Fahrettin Kerim, sekiz çeşit meze, sahanda üç yumurta toplam altı liralık bir menüydü. On beş sene öncesine kadar mekân çay servislerini kendisi yaparken, tam karşılarına kahvehane açıldıktan sonra Arif Kızıltay, karşı dükkânın da kazanması için tüm çay servis sistemini kaldırdı. Hala müşteriler çay istediğinde karşı dükkândan servis edilmektedir. Her yerde satılmayan geleneksel Kulüp Rakısı, yıllardır menüde yer almaktadır.

Saat 13:00 gibi açılan meyhane, gece 24:00’da kapanmaktadır. Kandillerde, Ramazan ayında ve pazar günleri kapalıdır. Kimi zaman, kırılamayan bazı isimler için mekânın film ve müzik klibi seti olarak kullanılmasına izin verilmektedir. Yönetmenliğini Selim İleri’nin yaptığı Yedikuleli Mihriban (1992), yönetmenliğini Yavuz Turgul’un yaptığı Av Mevsimi ve yönetmenliğini Umur Turagay’ın yaptığı Deniz Seki’nin Masal (2005) klibi meyhaneyi film seti olarak kullanan birkaç yapımdan bazılarıdır. Food and Wine Dergisi tarafından dünyanın 40 ayrı kentinde gidilecek restoran listesinde İstanbul’da tavsiye edilen altı restorandan biridir.

Yararlanılan Kaynaklar

Aynı, H. ile 29. 1. 2020 tarihli görüşme (Görüşen: Z. Gültekin Akçay); Bayazoğlu, Ü. (2007). Hayat Tatlı Zehir - Aydın Boysan Kitabı. İstanbul: İletişim Yayınları; Gürşat, U. (2013) Anason kokan 100 yıllık meyhane: Safa, Milliyet Pazar, http://www.milliyeom.tr/pazar/anason-kokan-100-yillik-meyhane-safa-1681288, (Erişim tarihi: 22. 01. 2020); Özgentürk, I. (1991) O Eski Meyhanelerden Birinde..., Cumhuriyet. 18 Şubat, s.9; Zat, V. (2002). Eski İstanbul Meyhaneleri. İstanbul: İletişim Yayınları; http://www.tarihisafameyhanesi.com/hakkimizda, (Erişim tarihi: 22.01.2020); http://www.100tarihilokanta.com/safa-meyhanesi, (Erişim tarihi: 22.01.2020).