Polonyalı Simeon

Kişi Seyyah

(1584 – (?))

Osmanlı’nın XVII. yüzyıl başlarındaki durumunu açıklaması yönüyle önemli bir eser olan seyahatnamesiyle tanınan Polonyalı Simeon, Kefeli bir Ermeni ailesinin üyesi olarak Polonya’nın Zamotsa şehrinde doğdu (1584). Simeon, ilk derecede bir eğitim gördü, sonraki dönemlerinde ruhban sınıfına girmek istemişse de tıbir (kilise kâtibi) mertebesine kadar yükselebildi. Dindarlığı ve bilgiye âşık kişiliği ile bilinen Simeon, kutsal yerleri ziyaret isteğiyle gerçekleştirdiği yolculuğunda hacılara ve diğer seyyahlara faydalı olabilecek bilgileri toplamak için çabaladı. Kudüs’e hacca gitmek amacıyla yola çıktı, bu yolculuk ona Osmanlı ülkelerini görmesini sağlayan fırsatları sundu.

Simeon, seyahatnamesinde, gezip gördüğü yerleri olduğu gibi aktardı, bu yerler hakkında gerek kültürel gerekse ekonomik bilgileri seyahatnamesine ekleyerek sosyal bir çerçeve çizdi. Seyahati sırasında yazmış olduğu notları derleyerek oluşturduğu eseri, 1619 yılında Lemberg’de kaleme alındı. Eserini Ermenice olarak yazsa da çoğu kez Türkçe ve Lehçe kelimeler kullandı. Seyahatnamesi 1932’de filolog Nerses Akinion tarafından bulundu ve 1936’da Viyana’da bastırıldı. Eser Türkçe'ye H. Andreasyan tarafından tercüme edildi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları arasında 1964’te yayımlandı. Seyahatname 14 bölümden oluşmaktadır. Özellikle İstanbul’un anlatıldığı ikinci bölüm, Ege ve Marmara kıyılarındaki şehir ve kasabaların anlatıldığı bölümler şehirlerin tarihi açısından önem taşımaktadır.

15. 02. 1608 yılında Hald Lvov’dan yola çıkan Simeon, 10 günün sonunda Sinatin’e ulaştı ve bir günlük dinlenmenin ardından tekrar yola koyularak dokuz gün sonra Ermeni ve Ulah patriklerinin merkezinin bulunduğu Seçov şehrine vardı. Üç buçuk ay Seçov’da kalan Simeon, Ulah’dan İstanbul’a Türk hünkarına hazine götürüleceğini duydu ve hazinenin yola çıkmasını bekledi; hazine ile birlikte tekrar yola çıktı, ilk olarak Vaslov’da sonrasında da Belgrad’da birkaç gün geçirdi. Belgrad’dan sonra Türk memleketinin giriş noktası olan Kalas’a vardı, burada Tuna Nehri’ni geçtikten sonra sırasıyla Orta Köyü, Karasu Kasabası, Pazarcık, Pravedi, Yenkigöy, Aydos ve Kırkkilise’de bulundu. Sonrasında 10 Eylül’de İstanbul’a ulaştı ve Mısır gemilerine yetişemediği için bütün kışını İstanbul’da geçirdi.

Simeon, İstabul’un pek çok yerini gezdi, şehir ve toplum yapısıyla ilgili görüşlerini notlarına ekledi. Ayasofya’dan bahsederken “Bu sanat güzelliğini tadabilmesi için insanın bin gözü olmalı” ifadesini kullandı. İstanbul’un güzelliklerini dile getirirken Atmeydanı’nın görenleri hayretler içinde bıraktığını ve böyle bir eserin insan elinden çıktığına inanmanın güç olduğunu ifade etti. Simeon, sadece mimari yapılardan bahsetmedi, kültürel yapıya da değindi. Türklerin hayırseverliğine yaptığı vurgu ve Müslümanlarla ilgili övgüleri de eserinde dikkat çekmektedir. Türklerin iyiliğinden bahsederken; gâvur, Yahudi fark etmeksizin herkese karşı iyilikle yaklaştıklarını aktarmaktadır. Hıristiyan ve Müslümanlara yönelik kıyaslarda bulundu, insan ve hayvanların geçtiği ücretsiz köprülerden, Müslümanların her şart altında dinine çok bağlı kimseler olduklarından bahsetti Hıristiyanları ise bakımsız köprülerden geçmek için bile insanlardan ve araçlardan para almaları, günde bir defa bile kiliseye gitmeye üşenmeleri yönleriyle eleştirdi. Ayrıca notlarına şehrin kalabalıklığı, büyüklüğü gibi bilgileri de ekledi.

Sonrasında Harputlu Mıngırdiç adlı bir vardapet İstanbul’a geldi, Bitinya bölgesinde inceleme gezisine çıkacak vardaped, Muş yolculuğunda, yazı bilmesinden dolayı Simeon’a birlikte gitmeyi teklif etti. Bu amaçla çıkılan yolculukta sırasıyla Mudanya, Bursa, Mihaliç, Edincek, Balıkesir, Manisa, İzmir, Tire, Güzelhisar, Midilli, Boğazhisar, Gelibolu, Tekirdağ, Karamürsel, İznik, Sakarya ve İzmit gezileri gerçekleştiren Simeon sonrasında İstanbul’a geri döndü. Bu seyahatinde de Bursa’nın bağ, bahçe ve kaplıcalarından, Manisa’nın bereket dolu bir şehir olduğundan, Güzelhisar’ın sıcağından, Gelibolu’da bulunan Ermeni nüfusunun çokluğundan bahsetti. Gittiği her şehirde mevcut Ermeni hanesi ve papaz sayısı hakkındaki bilgileri de notlarına ekleyen Simeon, Ermenilerin adeta yeryüzüne toz gibi serpiştirilmiş olduklarını, gittiği yer yerde Ermeni nüfusunun olduğunu ifade etti.

Muş’a varmak için çıkılan yolculuk, Kızılbaşların Muş Ovası’nı tahrip etmesi sebebiyle gerçekleşemedi. Muş’ta olaylar yatışıncaya kadar, havariler Bedros ve Boğos’un mezarlarını ziyaret etme düşüncesinde olan Simeon’un karşısına Zakarya adlı bir vardapet çıktı ve Simeon’dan, kendisine yol arkadaşı olmasını talep etti. İstanbul’dan yola çıkan Simeon ve vardapet ilk olarak Edirne’ye vardılar. Simeon seyahatnamesinde Edirne’den büyük övgülerle bahsetmektedir. Edirne’nin bereketli ve her bakımdan bolluk yeri olduğunu ifade etti. Edirne’den sonra sırasıyla Tatarpazarı, Üsküp, Yenipazar, Bosnasaray’dan geçen Simeon, Bosnasaray’daki yerlilerin hiç Türkçe bilmediklerini yalnızca Bulgarca konuştuklarını aktardı. Bosnasaray’dan sonra içinden geçen ırmağın bir tarafının Türklere, öbür tarafının Frenklere ait olduğu Kilis şehrine vardılar, nehrin öbür tarafında bulunan Spilit Kalesi’ne gelince askerler tarafından tutuklandılar ve 40 gün nezarethanede kaldılar. Nezarethaneden çıktıktan sonra pek çok şehirden geçip Venedik’e vardılar. Simeon Venedik şehrini çok güzel bir şehir olarak tasvir etti. Olağanüstü güzelliklere sahip binalardan ve suyollarından oluştuğunu belirtti. Venedik’te gördüğü tarihi dokularla ilgili bilgi veren Simeon, ayrıca siyasi, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik bilgiler de verip seyahatnamesinde; Venedik’te 20 bin hamal, 40 bin pereme, 40 bin köprü, 40 bin fahişe, 14 bin ruhani bulunduğu gibi bilgileri de notlarına ekledi.

Roma’ya gideceği günlerde vardapet Zakarya ile arası bozulan Simeon yolculuğuna tek başına devam etti; Venedik’ten sonra ilk olarak Papa’nın şehirlerinin başlangıç noktası olarak görülen Ankona’ya gitti. Sonrasında Madonna de Loret’e geçti. Papa Devleti başlığında özellikle insanların özelliklerine değinen olan Simeon daha pek çok yer gezdikten sonra Papa şehri büyük Roma’ya vardı. İstanbul’dan daha büyük ancak kısmen harap olarak betimlediği Roma’nın, kiliseleri, hastaneleri, hukuki yapısı, çeşmeleri, havuzları, okulları, kültürü ve daha pek çok unsuru ile ilgili ayrıntılı bilgiler aktardı. Dokuz ayını Roma’da geçiren Simeon, İsa’nın yükseliş törenlerinin olduğu gün Venedik’e vardı.

Venedik’te iki hafta kadar kalan Simeon bu sırada çok sevdiği yakınını kaybettiğini öğrendi ve sonraki yolculuklarına içindeki bu acıyla devam etti. Öncelikle Girit’te ardından sırasıyla Kortu, Zanta ve Zarda’da bulunan Simeon, bu adaların aslında Venedik’e ait olmasına rağmen halkının tamamen Rumlar’dan oluştuğunu ve Rumların Ermeni düşmanı olduklarını, kendileri için köpek ve sapkın anlamlarını taşıyan İşkil tabirini kullandıklarını da seyahatnamesine ekledi. Devam eden yolculuk güzergâhı; Sakız, İzmir, Tire, Bursa, Bolu, Tosya, Osmancık, Merzifon, Gümüş, Amasya, Tokat, Sivas, Malatya, Harput, Palu ve nihayetinde Muş’tur. Anadolu’daki doğal güzellikleri de not alan Simeon bu bölgeyle ilgili birtakım sıkıntılara da seyahatnamesinde yer verdi. Başta Harput olmak üzere Anadolu genelinde Hıristiyanlara karşı zulmedildiğini eserine ekledi. Muş’a vardığında ise halkın genellikle Kürt olduğunu ve orada bulunan Kürtlerin neredeyse hepsinin Ermenice konuştuğunu ifade etti. Sonrasında yoluna Gölcük, Ergani ve Amid ziyaretleriyle devam eden Simeon Amid’de iki hafta kaldıktan sonra tekrar Sivas ve Tokat’a gelip oradan İstanbul’a döndü. Amid evlerinin dış görünüşü çirkin olsa da insanın içeri girdikten sonra bir daha dışarı çıkmak istemediğini, halkının da okuyan, bilgin, nazik insanlardan oluştuğunu belirtti.

Simeon, büyük bir görme arzusuyla yanıp tutuştuğu Kudüs’e gidebilmek için İstanbul’da çalışıp para biriktirdikten sonra gemi yolculuğuyla önce Gelibolu’ya ardından Rodos’a vardı. Sonrasında İskenderiye’ye varan Simeon, buradan Arabistan’a doğru yoluna devam etti. Çeşitli şehirler geçtikten sonra Mısır’a (Kahire) ulaştı. Seyahat notlarına Kahire’nin kalabalıklığını, zengin insanlar olan Kiptileri, Arap fellahlarının kirli ve tiksindirici insanlar olduğunu, Mısır’ın verimsiz topraklarını da ilave etti. Nihayetinde Kudüs’e doğru yola koyuldu ve vardığında hayalini kurduğu kutsal topraklarda dualar etme şansına sahip olduğunu belirtti. Kudüs’ün, gezdiği bütün şehirler içinde en mukaddes ve cazibeli şehir olduğunu, çektiği bütün cefayı unutturduğunu ve hatta Kudüs’ten ayrılacağını düşündükçe iki gözü iki çeşme ağladığını ifade etti.

Simeon, Kudüs’ten yola çıktıktan sonra Şam, Humus, Halep ve birkaç şehir daha gezip memleketi Polonya’ya doğru yola koyuldu. Dönüş yolu üzerinde sırasıyla; Maraş, Kayseri, Ankara, Konya, Akşehir, Afyon, Beypazarı, İzmit şehirlerinde bulunan Simeon, İzmit’te bir gün kaldıktan sonra gemiyle İstanbul’a geçti, Lehistan kervanı gelene kadar iki ay İstanbul’da bekledi. İki ay sonunda Polonya’ya doğru yola çıkan Simeon’un böylece 12 yıllık gurbet hayatı da sona erdi.

Simeon’un seyahatlerinin amacı dini ağırlıklıydı. Daha çok azınlıklarla ilgilendi. Kökeni sebebiyle Ermeniler hakkında incelemelerde bulundu. Kiliseler hakkında değişik dönemlere ait bilgiler de verdi. Çıktığı gezide tüm gördüklerini bütün gerçekliğiyle aktardı ve zamanın şartlarını ve yapısını anlamamız adına günümüze kadar ulaşan değerli bir eser kaleme aldı. Yaklaşık 400 yıl önce kaleme alınan bu eser, şu an okunduğunda 400 yıl öncesinin kokusunun ve dokusunun anlaşılmasına ve hissedilmesine yardımcı olan, geçmişe ışık tutan bir yapıttır.

Referanslar

Andreasyan, H. D. (2010). Ermeni Seyyah Polonyalı Simeon’un Seyahatnamesi (1608-1619), Journal of Turkology, 10 (0): 269-276.; Barbaro, J. (2005). Anadolu’ya ve İran’a Seyahat (Çev. T. Gündüz). İstanbul: Yeditepe Yayınevi.; Çetin, F. (2011). Batılı Seyyahlara Göre İstanbul’un Gayrimüslim Ahalisi (1553-1673) (Yayımlanmamış doktora tezi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.; Polonyalı Simeon (2016). Polonyalı Bir Seyyahın Gözünden 16. Asır Türkiye’si (Çev. H. D. Andreasyan). İstanbul: Köprü Kitapları.; Şencan, E. E. (2010). Seyahatnamelere Göre 17. Yüzyılda Karadeniz Çevresinde Günlük Hayat (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.