I. Alaeddin Keykubad’ın karısı ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi Mahperi Hatun (Huand) tarafından 1237-1246 yılları arasında yaptırılmıştır. Selçuklu döneminde Huvand unvanı özel bir yere sahipti ve sadece Selçuklu saray ailesine özel bir unvan olarak verilmiştir. Mahperi Hatun da bu unvanı kullandığı için Cami Huvane’den Türkçeleşerek Hunat Camii halini almıştır. Külliye; cami, medrese, hamam ve türbe ile varlığı Evliya Çelebi’den öğrenilen bir imaretten oluşmaktadır. İlmi araştırmalar sadece cami ve türbenin Mahperi Hatun’a ait olduğunu göstermektedir. Yapı içerisinde bulunan caminin kuzey, batı ve doğuya açılan üç kapısı bulunmaktadır. Batıda bulunan ana kapının girişte sol tarafında Mahperi Hatun’un türbesi bulunmaktadır.

Hunat Hatun Külliyesi, Selçuklu mimari geleneğine bağlı kalınarak minaresiz ve ortası açık şekilde inşa edilmiştir. Oturum alanı 2.203 metrekare olan külliye, tarihi değeri çok yüksek olan mihraba ve minbere sahiptir. Tonoz şeklinde tavana sahip olan yapı 48 büyük ayakla desteklenen kemerler üzerine oturtulmuştur. Minaresi ve orta kubbesi II. Abdulhamid döneminde inşa edilen külliyenin, sonradan açılan kuzey kapısı ile birlikte toplam üç kapısı bulunmaktadır. Külliye bünyesinde, kare planlı üstü açık bir avlunun etrafına sıralanan talebe odaları ve doğuda ana eyvanı barındırmaktadır. Medresede 1751 yılında Hacı Halil Efendi tarafından bir kütüphane kurulmuş, medrese eğitiminin 1917 yılında sona ermesinin ardından kütüphane taşınmıştır. Cami 1955 ve 1995 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır. Yapılan onarımlarda yapının örtüsü ile mihrap önü kubbesi bakırla kaplanmış ve medresenin damındaki toprağı alınıp yerine beton-mozaik yapılmıştır. Ayrıca Selçuklular döneminde yazlık olarak kullanılan caminin arka bölümü tamamen kapatılmıştır. Hunat Hatun Külliyesi günümüzde ziyaretçilerin kullanıma açıktır.