Deniz Kaynakları Yönetimi
Kavram
-
2020
Uluslararası toplum deniz kaynakları ile ilgili kanun 10.12.1982 tarihinde Jamaika’nın Montego Körfezi’nde düzenlenen Üçüncü Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansı ile yürürlüğe girdi. UNCLOS olarak anılan sözleşme ile deniz kaynaklarının kullanımı ile ilgili olarak kapsamlı bir yasal çerçeve oluşturulmuştur. Daha önce yapılmış olan 1958 Cenevre Balıkçılık ve Açık Denizlerdeki Canlı Kaynakların Korunması Sözleşmesi, kaynakların sürdürülebilir olma durumunu teminat altına almak için yapılan bir sözleşmedir. Tarihsel süreç incelendiğinde denizlerdeki kaynakların ve denizlerin kullanımı ile ilgili kanunların Hammurabi ve Rodos Deniz yasalarıyla düzenlendiği görülmektedir. İlerleyen dönemlerde Roma, 1493 yılında İspanya ve Portekiz’in deniz kanunları yürürlüğe girdi. Daha sonra da Britanya ve Hollanda’nın yapmış olduğu düzenlemelerle deniz kaynaklarının yönetilmesi ilgili düzenlemeler oluşturuldu.
Deniz kaynaklarının korunması ve kullanımının düzenlenmesi gereği, bu kaynakların tükenme riski nedeniyle önemli bir unsur haline geldi. Kaynakların tükenme riski uluslararası toplumun ortak bir sorunudur. Ekosistem ve biyolojik çeşitlilik açısından deniz kaynaklarının korunması ve yönetilmesi, ulusal ve uluslararası bir platformda bir denge oluşturularak yürütülmesini içermektedir. Deniz kaynakları kavramı, kaynakların korunması ve yönetimi olarak genellikle iki ayrı açıdan değerlendirilmektedir. Denizlerdeki canlı kaynakların, paylaşılan sosyal ve kültürel değerler olarak sınıflandırılması, belirli bir coğrafya ve sosyo-kültürel sınırlandırmanın çok ötesinde bir duruma işaret etmektedir. Bu açıdan deniz kaynaklarının yönetimi, bu kaynakların istismarını, sömürüsünü ve yasak avlanmanın engellenmesini amaçlayan bir dizi zorunlulukları içermektedir.
Deniz kaynakları, gelişen deniz turizmi ile tehdit altındadır. Özellikle denizlerde ve deniz kıyılarında görülen turizm hareketleri kapasitesini aşmaktadır. Bu kapasite fazlalığı ekosisteme zarar verme boyutlarına ulaşmaktadır. Atıkların ekosisteme verdiği zarar deniz kaynaklarının yok olması sonucunu doğurmaktadır. Bu yüzden turizm işletmeleri ve bireyler, turizm faaliyetleriyle verilen zararların önüne geçilmesi adına gerekli tedbirleri almak zorundadır.
Referanslar
Akkutay, A. İ. (2016). Uluslararası Hukukta Denizlerdeki Canlı Kaynakların Korunması ve Yönetimi, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2 (4): 1-19; de Séligny, J. F. P. (2010). The Marine Living Resources and the Evolving Law of the Sea, Aegean Review of the Law of the Sea and Maritime Law, 1 (1): 61-94; Geng, J. (2012). The Legality of Foreign Military Activities in the Exclusive Economic Zone under UNCLOS, Utrecht Journal for International and European Law, 28 (74): 22-30; Marg, R. (2018). The Law of The Sea, Asian-African Legal Consultative Organization, Tokyo; Turgay, M. I. (1984). Deniz Hukuku ve Denizlerdeki Mineral Kaynakları, Madencilik, 23 (2): 43-52.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Marg, R. (2018). The Law of The Sea, Asian-African Legal Consultative Organization, Tokyo.