Augustus ve Roma Tapınağı Kazı Çalışmaları

Arkeolojik Kazı Doğal ve Kültürel Miras Rölöve Kazısı UNESCO Dünya Miras Alanı

Roma İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk Roma İmparatoru olan Augustus (MÖ 27 - MS 14) ve tanrıça Roma’nın kültüne adanmış ve bugün genel olarak Augustus Tapınağı olarak bilinen yapı, Antik Çağ’da Galatia bölgesinde yer alan bugünkü Ankara’nın Ulus semtindeki Hacıbayram Meydanı’nda, meydanla aynı adı taşıyan caminin hemen yanında bulunmaktadır. Antik dönemde Ankara’nın veya eski adıyla Ankyra’nın akropolü olan bu bölge, MÖ VIII. yüzyıldan, hatta belki daha da öncesinden bu yana farklı uygarlıklar ve dinler için kutsal bir alan niteliğindedir. Akropol’ün anıtsallaştırılması büyük olasılıkla Frigler döneminde başlamış olup, bugün Augustus Tapınağı’nın bulunduğu yerde, Anadolu’nun yerel tanrı ve tanrıçalarına (Men, Kybele veya Meter Theon) adanmış daha erken bir kült yapısının bulunuyor olabileceği düşünülmektedir. Bugünkü Augustus Tapınağı’nın girişinin Helenistik dönem tapınaklarında olduğu gibi doğuya değil, batıya yönlendirilmiş olması da burada Anadolu’nun yerel kült gelenekleri ile ilişkilendirilebilecek bir dini yapının varlığı yönündeki görüşü güçlendirmiştir. Bu konuda farklı araştırmacılar farklı görüşler öne sürmüştür, ancak bunların birçoğu kanıtlanamamıştır. Günümüze, Pronaos’un anta duvarları, cella’nın giriş kapısı ile yan duvarları ve opisthodomos’un bir kısmı korunmuş olarak ulaşabilen bu görkemli yapı, İmparator Augustus döneminde Galatia bölgesinin Roma İmparatorluğu’na dahil edilmesinden sonra inşa edilmiştir. Batı’da Monumentum Ancyranum (Ankara Anıtı) olarak da bilinen bu yapıyı, yalnızca Türk arkeolojisi açısından değil, uluslarası düzeyde önemli kılan en önemli özelliği, duvarlarına Grekçe ve Latince olmak üzere iki dilde yazılmış Res Gestae Divi Augusti (tanrılaşmış Augustus’un icraatları) yazıtıdır.

Modern Çağ’da bu yazıt 1553-1555 yılları arasında Alman-Roma İmparatoru Ferdinand tarafından Kanuni Sultan Süleyman’a elçi olarak gönderilen Augier Ghiselin de Busbeck tarafından keşfedilmiştir. Busbeck yapıyı praetorium olarak tanımlamıştır. Yapıyla ilgili daha detaylı bilgi, Busbeck ile birlikte seyahat eden Hans Dernschwam’ın seyahatnamesinde bulunmaktadır. Dernschwam da yapıyı ‘büyük bir tiyatro’ veya bir saray olarak tanımlamıştır. XVI. ve XIX. yüzyıllar arasında Ankara’yı ziyaret eden başka seyyahlar da tapınak ve üzerindeki yazıta dair izlenimlerini dile getirmişlerdir. 1640 yılı civarında Ankara’ya gelen Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu bölge ile ilgili bilgi verilmektedir. Ankara ve Augustus Tapınağı’nın Batılı ziyaretçileri arasında, 1701 yılında Ankara’yı ziyaret eden Joseph Pitton de Tournefort, Paul Lucas (1705), Richard Pococke (1739-40), John Macdonald Kinneir (1813), Fransız mimar ve seyyah Charles Texier (1834), William J. Hamilton (1835), Baptistin Poujolat (1837) ve Andreas David Mordtmann (1858-1859) bulunmaktadır. 1861’de Fransız araştırmacılar George Perrot, Edmond Guillaume ve Jules Delbet Augustus Tapınağı’nda bir süre çalışmışlardır. Res Gestae yazıtının bazı kısımlarının kopyasını çıkarmışlar, yapının temellerine ulaşmak amacıyla bir sondaj yaptılar ve yapıyı çizim ve fotoğraflarla belgelemişlerdir. 1882’de Karl Humann ve Otto Puchstein, Res Gestae üzerinde çalışmış, yazıtın alçı kopya ve mulajlarını çıkararak bunları Berlin’e götürmüştür. Bu kopyaların yardımıyla Res Gestae yazıtının Latince ve Grekçe metninin (1865 tarihli ilk baskıyı izleyen) ikinci baskısı, bu tarihi belgeyi Yazıtlar Kraliçesi olarak tanımlayan Alman tarihçi Theodor Mommsen tarafından 1883’de Berlin’de yayımlanmıştır. 1890’larda Ankara’yı ziyaret eden Lord Warkworth ise, o dönemde tapınağın çevresindeki alanın kullanımı ile ilgili bilgiler vermiştir.

Perrot, Guillaume ve Delbet tarafından gerçekleştirilen sondaj ve çalışmalar dışında, Augustus Tapınağı’ndaki ilk kapsamlı arkeolojik kazı çalışmaları 1926-1928 yılları arasında İstanbul’daki Alman Arkeoloji Enstitüsü (Deutsches Archäologisches Institut) adına Daniel Krenker ve Martin Schede tarafından, Oskar Heck’in de katılımıyla gerçekleştirilmiş ve 1936 yılında Der Tempel in Ankara başlıklı bir monografya olarak yayımlanmıştır. Bu eser bugüne değin Augustus Tapınağı üzerine yapılmış en temel çalışmadır. Perrot ve Guillaume’un çalışmalarını izleyen dönemde tapınağa bitişik olarak inşa edilen evlerin bir kısmının temizlenmesiyle 1938-1939 yılları arasında tapınaktaki kazı çalışmaları Türk Tarih Kurumu adına Hamit Z. Koşay tarafından yeniden ele alınmıştır. Koşay’ın yaptığı kazı sırasında, tapınağın temel duvarlarının dört metre derinliğe indiği görülmüş ve yapının doğusunda bir yeraltı geçidinin varlığı keşfedilmiştir. Bu kazı sırasında Frig dönemine ait seramik buluntular da ortaya çıkarılmıştır.

Res Gestae Divi Augusti yazıtının Latince metni, tapınağın pronaos’unun yan duvarlarının (antae) iç yüzünde yer almaktadır. Latince metnin Grekçe çevirisi ise yapının Hacıbayram Meydanı’na bakan güney-doğu cephesine kazınmıştır. Romalı tarihçi Suetonius’un (Aug. 101, 4) yazdığına göre, İmparator Augustus, ölümünden 16 ay önce Vesta Rahibelerine dört belge bırakmıştır. Bu belgeler, Augustus’un vasiyetnamesini, cenaze töreniyle ilgili talimatlarını, imparatorluğun parasal ve askeri durumu ile ilgili kayıtları ve son olarak da Roma’daki anıt mezarının girişine yerleştirilecek olan bronz levhalara kaydedilmesini vasiyet ettiği yaşamı boyunca gerçekleştirdiği icraatların dökümüdür. Ancak, Roma’daki mozolenin önünde bulunması gereken özgün metnin bugün nerede olduğu bilinmemektedir. Bu durum, Ankara tapınağının önemini arttırmaktadır. Bugün tanrılaşmış Augustus’un icraatları Anadolu’da ortaya çıkarılmış üç kopya aracılığıyla tanınmaktadır. Bunlar arasında en iyi korunabilmiş olanı Ankara Augustus Tapınağı üzerindeki Latince kopya ve Grekçe çevirisidir. Diğer iki kopyadan biri Pisidia Antiocheia’sında (Yalvaç) kazılarda ortaya çıkarılmış olan Latince metin, diğeri de Frigya’nın Apollonia (Uluborlu) kentinde bulunmuş olan Grekçe metindir. Özellikle Pisidia Antiocheia’sında bulunan kopya Ankara tapınağındaki bazı eksik kısımların tamamlanmasına yardımcı olmuştur. İlk olarak Mommsen tarafından bilim dünyasına tanıtılmış olan ve sonradan başka dillere de çevrilmiş olan bu yazıt üzerine çok sayıda yayın bulunmaktadır.

Tarihi ve arkeolojik önemi çok büyük olmakla birlikte, Res Gestae yazıtının doğal etkenlere maruz ve korumasız kalması ve Ankara’nın iklim koşulları nedeniyle üzerinde bulunduğu taşın katmanlar halinde hızla dökülmesi, tapınağın acilen koruma altına alınması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu amaç doğrultusunda ilk girişim 1985 yılında Ankara’da toplanan Türk Tarih Kongresi sırasında epigrafist Sencer Şahin tarafından başlatılmış ve içlerinde arkeolog Ekrem Akurgal’ın da bulunduğu bir grup uluslarası araştırmacı tarafından bir rapor hazırlanarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulmuştur. Bu girişimlerin sonucunda, uluslarası uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından bir koruma projesi hazırlanmış, ancak bu proje uygulamaya konulamamıştır. 1990’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) koruma uzmanları da yapıdaki bozulmaları ve koruma önerilerini içeren bir rapor hazırlanmış, ancak bu öneriler de kağıt üstünde kalmıştır. 1980 yılında, Augustus Tapınağı ve Hacıbayram Camii’ni çevreleyen alan Birinci Derece Kentsel Sit Alanı ilan edilmiş ve bir sene sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Ulus Tarihi Kent Merkezi Çevre Düzenleme Yarışması ilan edilmiştir. ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümünden Raci Bademli'nin başkanlığında geliştirilen proje birinci olmuş ve bu çerçevede Hacıbayram Camii ve çevresinin bir kent meydanı olarak yeniden düzenlenmesini öngören pilot proje hazırlanmış ve uygulanmıştır. Ancak, bu pilot proje dışında büyük ölçüde uygulanamadan kalan 1986-87 Ulus Projesi 2006 yılında iptal edilmiştir, Hacıbayram Meydanı ve çevresinin yenilenmesi amacıyla Ankara Büyük Şehir Belediyesi 2012’de yeni bir proje açmıştır. Bu proje çerçevesinde, bir önceki Hacıbayram projesine ait düzenlemeler ortadan kaldırılmış, zemin seviyesinin altını da kapsayacak şekilde (çarşı ve otopark) geniş ölçekli yeni müdahaleler başlatılmış ve Hacıbayram Meydanı’nda, Augustus Tapınağı’nın güney-doğu cephesinin hemen önüne yapılan fıskıyeli havuz gibi yeni fiziksel ve görsel odak noktaları oluşturulmuştur. Buna ek olarak, 2009 yılında Augustus Tapınağı’nın cella’sının gitgide eğilmekte olan kuzey-batı duvarını güçlendirmek amacıyla, cella’nın içini neredeyse tamamen işgal edecek şekilde, zeminde beton bir kütleye bağlanan çelik bir strüktür yapılmıştır. Hacıbayram Camii ve çevresini kapsayan alan 2016’dan bu yana UNESCO’nun Türkiye Dünya Mirası Geçici Listesi’nde bulunmaktadır. Ancak geçmiş yıllarda aynı zamanda Hacıbayram Camii ve Türbesi ile de ilgilenen bir bekçisi bulunmakla birlikte, bir bilet gişesi de dahil olmak üzere tanımlı bir örenyeri düzenlemesinden mahrum kalan bu anıtsal yapı, son düzenlemelerden sonra, resmî kurumlardan özel izin alınması durumu dışında, ziyaretçi girişine tamamen kapatılmıştır. Bu nedenle örenyeri ziyaretçi sayısı gibi istatistik bilgilerin kaydedilmesi mümkün olmamıştır. Ayrıca, tapınağa ait bugün yerinde bulunmayan bazı mimari elemanların tarih boyunca Ankara’nın farklı yapılarında devşirme olarak kullanıldığı saptanmıştır.

Augustus Tapınağı ve Res Gestae yazıtı üzerine bilimsel araştırmalar, 1997 yılında Trieste Üniversitesi’nde Roma tarihi profesörü olan Paula Botteri'nin başkanlığında uluslarası bir ekip tarafından Progetto Ancyra (Ankara Projesi) başlığı altında, Trieste Üniversitesi ve İtalyan Dışişleri Bakanlığı’nın maddi desteği ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle yeniden başlatılmış ve bu maddenin yazarının da katılımıyla 2008’e kadar devam etmiştir. Res Gestae yazıtı ile birlikte, Augustus Tapınağı’nın kültür katmanlarını, mimarisini, Ankara’nın tarihi dönemleri boyunca yapının yeri ve önemini, tarih, sanat tarihi ve arkeolojik açıdan detaylı olarak yeniden ele alan bu proje kapsamında, tapınak ve üzerindeki yazıt fotogrametik olarak yeniden ölçülerek belgelenmiş ve en gelişmiş teknik ve teknolojiler kullanılarak bir koruma ve restorasyon projesi geliştirilmiştir. 2018 yılında Botteri tarafından derlenerek Progetto Ancyra. Il tempio di Augusto e Roma ad Ankara başlığıyla yayımlanan bu araştırma ve çalışmalar, Krenker ve Schede’nin monografyasından sonra bu yapı üzerine bugüne değin yapılmış en kapsamlı çalışmadır. Bu eser aynı zamanda Ankara ve Augustus Tapınağı’na ilişkin tarihi ve görsel kaynakları ve arşiv belgelerinin dökümünü de içeren güncel bir bibliyografya da sunmaktadır.

Augustus Tapınağı’nın tam olarak ne zaman inşa edildiği, peristasis’in (tapınağı çevreleyen sütün dizisi) yapıyla eş zamanlı olarak yapılıp yapılmadığı, tapınağın mimari düzeni ve hatta kime adanmış olduğu uzun süre tartışılmış, ancak somut arkeolojik veya yazılı kaynaklara dayanmayan farklı varsayımların birçoğu doğrulanamamıştır. Bugün genel olarak kabul edilen görüş, yapının İmparator Augustus döneminde, Korinth düzeninde pseudo-dipteros bir tapınak olarak inşa edilmiş olduğu yönündedir. Güney-batı/kuzey-doğu aksında uzanan tapınak, basamaklı bir podyum üzerine oturmaktadır. Peristasis ön ve arka cephelerde sekiz, kuzey ve güneyde ise 15 sütundan oluşmaktadır. Sütunlar andezit bloklardan oluşan temellerin üzerine oturtulmuştur. Peristasis’e ait yapı elemanlarının bulunamamış olması, yapının bu kısmının tamamlanmadan kalmış olabileceği varsayımını ortaya çıkarmakla birlikte, bunu doğrulayabilecek kanıt bulunmamaktadır. Ayrıca, pronaos’un önünde dört, opisthodomus’un (arka oda) yan duvarları arasında (in antis) iki sütun bulunmaktadır. Arkeolojik alanın girişinin hemen karşısında yer alan mekan, tapınağın en iyi korunmuş kısmı olan pronaos’dur. Cella’ya açılan görkemli mermer giriş kapısı da burada bulunmaktadır. Bu mekanın girişinin iki yanındaki duvarların (antae) uç kısımları, bugün artık oldukça yıpranmış olan Korinth düzeninde sütun başlıkları ile taçlandırılan duvara bitişik dikdörtgen sütunlar ile bitmektedir. Tapınağın önündeki temel duvarlarının üzerinde sergilenen mimari elemanlar arasında oluklu sütun gövdeleri ve Korinth düzeninde üç sütun başlığı bulunmaktadır. Bu başlıklar büyük olasılıkla pronaos’un önündeki sütunlara aittir. Tapınağının ana iç mekanı olan cella’nın (veya naos) yan duvarları, girişe yakın kısmı yıkılmış olan kuzey-batı duvarı dışında, büyük ölçüde korunabilmiş olmakla birlikte, bu mekanı doğuda opisthodomos’dan ayıran duvar, tapınağın daha sonraki bir dönemde kiliseye dönüştürülmesi sırasında iki mekanı birleştirerek kilisenin apsisine yer açmak amacıyla yıkılmıştır. Aynı zamanda, kiliseye ışık sağlamak için cella’nın güney-doğu cephesine üç pencere açılmıştır. Bir zamanlar opisthodomos’un bulunduğu yerde, altta birkaç sıra andezit blok ve bunun üstünde almaşık duvar tekniğini andıracak biçimde kırmızı ve beyaz taş sıralarından oluşan dikdörtgen planlı bir mekan ve bu mekanın altında yine dikdörtgen ve tonozlu bir krypta (mahzen) bulunmaktadır. Bu krypta ilk olarak Perrot ve Guillaume tarafından yapılan sondaj sırasında ortaya çıkarılmıştır. Bu dikdörtgen mekanın kilisenin apsisiyle mi yoksa yapının medrese olarak kullanıldığı döneme ait bir eyvanla mı ilişkilendirilmesi gerektiği tartışılmalı olmakla birlikte, tapınağın kiliseye dönüştürülmüş olduğu şüphesizdir. Cella’nın yan duvarlarının iç yüzeylerine kazınmış ve Orta Bizans dönemine tarihlenebilecek haçlar ve yine Bizans dönemine ait graffiti bu dönüşüme tanıklık etmektedir. Tapınağın ne zaman kiliseye dönüştürülmüş olduğunu belirleyebilecek yazılı veya somut arkeolojik veri bulunmamakla birlikte, tarihi ve arkeolojik veriler Bizans Ankara’sı genelinde ele alındığında, yazarın görüşü bu dönüşümün MS VII. yüzyıldan sonra olduğu yönündedir. Ayrıca, cella’nın girişe yakın kısmı yıkılmış olan kuzey-batı duvarının alt sıralarında, bu yıkımdan kıl payı kurtulan ve tourmarches Eusthatios’dan söz eden akrostik bir yazıt dokuzuncu veya onuncu yüzyıla tarihlenmektedir.

Augustus Tapınağı’nın yakın çevresindeki örenyerleri arasında Çankırı Caddesi’ndeki Roma Hamamı ve yine bu civarda bulunan sütunlu yol (decumanus) kalıntıları, özgün konumundan bugün bulunduğu yer olan Hükümet Meydanı’na taşınmış olan Belkız veya Julianus Sütunu olarak bilinen sütun, Ankara Kalesi’nin kuzey-batı yamacında bulunan Roma tiyatrosu, kalenin kendisi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi bulunmaktadır. Ayrıca yine Ulus tarihi kent merkezinin çeşitli yerlerinde, aralarında cardo maximus da olmak üzere, Roma ve Bizans dönemlerine aityapı kalıntıları (III. yüzyıl sur duvarlarına ait izler, hamam, ev, çeşme, yol, mezar vb.) bulunmaktadır. Hacıbayram Meydanı’nın batı ucunda bulunan kalıntılar da bir hamam yapısına aittir. Osmanlı dönemi Ankarası’nın en önemli yapılarından biri olan Hacı Bayram Camii ise, XV. yüzyılın ilk çeyreğinde Augustus Tapınağı’nın güney-batı köşesine bitişik olarak inşa edilmiştir. Örenyerinin hemen girişinde bulunan türbe ise 1429’da Hacı Bayram-ı Veli’nin ölümünden sonra yapılmıştır. Augustus Tapınağı ve Hacıbayram Camii’ni çevreleyen mahalle XVI. yüzyıl Osmanlı kaynaklarında Ak Medrese olarak geçmektedir. Nitekim XVI. yüzyılın ortasında Ankara’yı ziyaret eden Dernschwam, artık çatı örtüsü bulunmayan Augustus Tapınağı’nın içinde duvarların her iki tarafına yapılmış, alçak tavanlı, kerpiç ve üzeri toprak örtülü 10 kadar oda bulunduğunu belirtmektedir. Bu odaların bazıları Texier’nin 1834 tarihli planında da gözükmektedir. 1640 yılı civarında yapıyı ziyaret eden Evliya Çelebi ise bir medresenin varlığından söz etmemekle birlikte, Hacı Bayram-ı Veli tekkesinde 300 kadar dervişin ikamet ettiğini yazar. Mahalleye adını veren bu medresenin yeri, yapılış tarihi ve kim tarafından yaptırılmış olduğu bilinmemektedir.

Augustus Tapınağı’na bitişik olarak inşa edilen konut dokusunun ne zaman oluşmaya başladığı çok açık değildir. Dernschwam seyahatnamesinde bu evlerden söz etmemiştir. Ancak XVIII. yüzyılın başında De Tournefort tapınağın duvarlarına bitişik birkaç ev bulunduğunu yazmıştır. Tapınağı çevreleyen konut dokusunun XVI. yüzyılın ikinci yarısı ve XVIII. yüzyılın başı arasında oluşmaya başladığı söylenebilir. Ayrıca, eski fotoğraflardan da görülebileceği gibi, XIX. yüzyılın sonlarından 1938’e kadar geçen dönemde tapınağın çevresindeki alanın açık hava taş eserler müzesi olarak kullanıldığı bilinmektedir. Buna ek olarak, XIX. yüzyılın sonunda Lord Warkworth, dönemin valisinin civarda bulunan eserleri burada sergileyebilmek amacıyla Augustus Tapınağı’nın temizliğiyle yakından ilgilendiğini belirtmektedir. Türk Tarih Kurumu ile Kültür Bakanlığı Antikiteler ve Müzeler Direktörlüğü arasında yapılan 05.10.1938 tarihli bir yazışmada, arkeolog Koşay, tapınağa giden yolun asfalt kaplanacak olması nedeniyle açık hava müzesinin zemin seviyesinin yoldan iki metre aşağıda kalacağını ve bu nedenle buradaki eserlerin Ankara Arkeoloji Müzesi’ne taşınması gerektiğini belirtmektedir. 20.10.1938 tarihli bir başka resmi yazışmada ise, dönemin Ankara Etnoğrafya Müzesi Müdürü O. Ferit Sağlam, tapınağın önündeki alandan ‘eski’ açık hava müzesi olarak söz etmekte ve dolayısıyla bu taşıma işleminin hemen yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. 1939 yılına ait resmi belgelerde tapınak ve cami arasındaki üçgen alanda bir şehitlik bulunduğu da belirtilmektedir. Bu mezarlık XIX. yüzyılın ikinci yarısında Perrot ve Guillaume tarafından da belgelendi. Tapınağı çevreleyen konut dokusunun tam olarak ne zaman tümüyle temizlenmiş olduğu çok açık değildir. Koşay, bu evlerin 1934-1940 yılları arasında dönemin Belediye Başkanı Nevzat Tandoğan tarafından kaldırıldığını yazmakla birlikte, tapınağın güney-doğu cephesine bitişik bazı evler 1940 tarihli fotoğraflarda hâlâ görülebilmekte ve ancak 1957 tarihli Ulus planında (129-b-08-a) Hacıbayram Meydanı’nın kuzey, doğu ve batısı konut dokusundan tamamen arındırılmış gözükmektedir. 1939-1940 yılları arasında Augustus Tapınağı ve Hacıbayram Camii’ni çeviren konut dokusunun temizlenmesi sırasında, tapınağın 40 metre kadar kuzey-batısında Bizans dönemine ait bir duvarın kalıntıları ortaya çıkarıldı. Bu duvar Ernest Mamboury tarafından detaylı olarak belgelendi. Tapınağı çevreleyecek şekilde dikdörtgen bir alan tanımlayan bu duvarın, tapınağın temenos duvarı üzerine yapılmış olduğu düşünülmektedir.

Krenker ve Schede’nın eseri (1936) ve 2018 yılında yayınlanan Ankara Projesi arasında geçen sürede Augustus Tapınağı üzerine yapılan yayınlar, yapının çeşitli yönleriyle veya farklı bağlamlarla ilişkilendirilerek yeniden değerlendirilmesini içeren makaleleri kapsamaktadır. Ancak, Augustus Tapınağı’nı, bağlamını oluşturduğu Res Gestae yazıtından tamamen bağımsız olarak değerlendirmemek gerektiği de göz önüne alınarak, daha önce belirtilen temel çalışmalara (Perrot ve Guillaume 1872; Mommsen 1883; Krenker ve Schede 1936; Botteri, Veronesi ve Ravalico 2018) ek olarak, izleyen eserler sayılabilir: Schede, M. ve Schultz, H. St. (1937). Ankara und Augustus. Berlin: Walter de Gruyter ve Co; Fittschen, K. (1985). Zur Datierung des Augustus-Roma Tempels in Ankara. Archäologischer Anzeiger, 309-315; Ramage, E. S. (1987). The Nature and Purpose of Augustus’ ‘Res Gestae’. Stuttgart: F. Steiner Verlag Wiesbaden; Mitchell, S. (2008). The Imperial Temple of Ankara and the Res Gestae of the Emperor Augustus. A Historical Guide. Ankara; Görkay, K. (2012). The Temple of Augustus and Roma in Ancyra: A Reassesment. Dipteros und Pseudodipteros, 203-218; Mitchell, S. ve French, D. (2012). The Greek and Latin Inscriptions of Ankara (Ancyra). From Augustus to the End of the Third Century AD. Münih: Verlag C.H. Beck.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Babinger, F. (1923). Hans Dernschwam’s Tagebuch einer Reise nach Konstantinopel und Kleinasien (1553-1555). München-Leipzig: Duncker & Humblot; Bademli, R. (1992). Hacıbayram Çevre Düzenleme Projesi, Ankara Dergisi, 1(4): 57-62; Börtücene, D. ve Sağdıç O. (1994). Ankara Posta Kartları ve Belge Fotoğrafları Arşivi Kataloğu. Ankara: Belko; Ergenç, Ö. (1995). XVI Yüzyılda Ankara ve Konya. Ankara: Ankara Enstitüsü Vakfı; Güterbock, H. G. (1989). The Temple of Augustus in the 1930’s. İçinde; K. Emre, M. Mellink, B. Hrouda ve N. Özgüç (Editörler) Anatolia and the Ancient Near East (Studies in Honor of Tahsin Özgüç) (ss. 155-157). Ankara: Türk Tarih Kurumu; Güven, S. (1998). Displaying the Res Gestae of Augustus: A Monument of Imperial Image for All, Journal of the Society of Architectural Historians, 57(1): 30-45; Koşay, H. Z. (1938). Ankara Mabedi Hafriyatı, Belleten, 2(7/8), 496; Koşay, H. Z. (1939-40). Ankara Mabedindeki Hafriyat 1939, Belleten, 3(11-12), 463; Koşay, H. Z. (1957). Ankara Augustus Mabedi Kazısı. Augustustempel in Ankara, Anatolia, 2: 133-138; Mamboury, E. (1949). Les parages du temple de Rome et d’Auguste à Ankara. Türk Tarih, Arkeologya ve Etnografya Dergisi, 5: 96-102; Mommsen, Th. (1883). Res Gestae Divi Augusti. Berlin: Weidmann; Özdemir, R. (1986). XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Ankara. Fiziki, Demografik, İdari ve Sosyo-Ekonomik Yapısı 1785-1840. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı; Perrot, G., Guillaume, E.ve Delbet, J. (1872). Exploration Archéologique de la Galatie et de la Bithynie, d’une partie de la Mysie, de la Phrygie, de la Cappadoce et du Pont. Paris: Firmin Didot; Tuchelt, K. ve Preisshofen, F. (1985). Zur Identitätsfragen des Augustus Tempels in Ankara, Archäologischer Anzeiger, 317-322.