Aspendos Örenyeri

Doğal ve Kültürel Miras Antik Kent UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi

Günümüzde Antalya’nın 50 kilometre doğusunda, Serik ilçesine bağlı, bugünkü Belkıs beldesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Antik dönemde Pamphylia bölgesinde yer alan Aspendos kenti, Akdeniz’e dökülen günümüzde Köprüçay olarak bilinen antik Euromedon Nehri kenarında kurulan bir nehir limanı kentiydi. Konumu itibarıyla kayalık bir tepe üzerinde ve etrafındaki düzlükte yer almaktaydı. Sonrasında şehrin toprak sınırı daha da genişlemiştir. Güneyde Euromedon’a kadar, kuzeyde ise Toroslar’ın güney kesiminde şehri gören bölüme kadar ulaşmıştır. Şehre suyu temin eden su kemerleri bu dağlık kesimlerden başlamaktaydı. Antik kaynaklara göre Aspendos, Pers döneminde çok önemli bir Pamphylia liman kentiydi. Kentin ilk olarak tanımlanması Texier tarafından 1836’da gerçekleşti. Schönborn ve Daniell ise şehri kısaca araştırmışlardır. Çalışmaların en kapsamlısı Lanckoroński tarafından gerçekleştirilmiştir.

MÖ V. ve IV. yüzyıllarda Aspendos sikkelerinde kentin adı Estwediys (Estvediya) idi ve kendi adına sikke basan bir şehirdi. MÖ 546’da Pers egemenliğine giren şehir, Perslere vergi ödeyerek bağımsızlığını sürdürmüştür. MÖ 496 yılında Atinalı Kimon, Euromedon Çayı ağzında Perslerle savaşmış ve onları yenmiştir. Bu tarihten itibaren Aspendos, Attika-Delos Deniz Birliği’nin bir üyesi olmuştur. MÖ 334’te Büyük İskender tarafından kuşatılmıştır. Büyük İskender, Aspendos elçileriyle görüşerek, Pers kralına ödenen verginin kendisine ödenmesi koşuluyla şehre dokunmamıştır. Ancak Sillyon kuşatıldığında, Aspendoslular verdikleri sözü tutmamışlardır. Bu nedenle Büyük İskender Sillyon’u kuşatmaktan vazgeçerek Aspendos’a doğru yürümüş; onlar da sözlerini tutacaklarını söyleyip af dilemişlerdir. Böylece şehirleri yıkılmaktan kurtulmuştur. Yine de İskender şartları ağırlaştırarak yıllık 100 altın talent vergi, 4000 at ve şehirde bir Makedon garnizonu bulundurma şartı getirerek Aspendos halkını cezalandırmıştır. İskender öldükten sonra şehir Hellenistik krallıkların himayesine geçmiştir. Diğer kentlerde yaşanan son Aspendos’un da başına gelmiş ve MÖ 133’te Roma’ya bağlanmıştır. Roma egemenliğindeyken II. ve III. yüzyıllarda büyük gelişme göstermiştir. Aspendos’taki günümüze ulaşan birçok yapı Roma dönemi yapısıdır. MS VII. yüzyılda Arap akınlarından ciddi derecede etkilenen Aspendos XIII. yüzyılda Selçuklular tarafından fethedilmiş, XV. yüzyılda ise Osmanlı egemenliğine girmiştir.

Yüzey araştırması ilk kez 2008 yılında başladı. Bakanlar Kurulu’nun aldığı karar neticesinde 2014 yılı itibarıyla izinli olarak kazılara devam edilmiştir. Kazılar, Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Veli Köse'nin başkanlığında sürdürülmektedir. Şehrin yapıları arasında tiyatro (MS 161-180), MS II. yüzyıla tarihlenen su kemerleri, şehir kapısı, nymphaion (MS II. ve III. yüzyıllar), agora, bazilika, bouleuterion, stadion (MS II. yüzyıl), hamam ve gymnasion (MS III. yüzyıl) vardır. Antik Aspendos Kenti Tiyatrosu ve Su Kemerleri (2015) UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde yer almaktadır.

Atatürk, 1930 yılının Mart ayında Antalya’da Aspendos Antik Tiyatrosu’nda incelemelerde bulunmuştur. Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu o anları şöyle anlatmıştır: “Aspendos’u gezerken, ilgilileri çağırdı ve onlara ‘Buralarda eskiden tiyatrolar oynarmış, Perge gibi yerlerde arenalarda dövüşler yapılırmış, neden şimdi bunları yapmıyoruz, mesela bir Aspendos’ta neden bizim tarihi ana sporumuz güreş müsabakaları yapılmıyor? Buralarda muhakkak uluslararası güreşler tertip edin, yerli ve yabancı konuklar gelsin, seyretsinler. Aspendos’u yaşatın, aksi halde burada otlar biter, taşlar sökülür, bu canım tarihi eser biter gider’ diye emir niteliğinde tavsiyede bulundu. Yanlış hatırlamıyorsam 1930 senesiydi ve de Atatürk’ün bu sözlerini yazdırıp, Aspendos’un kapısına asacaklarını belirttiler. Asıldı mı, asılmadı mı bilemiyorum ama güreş müsabakaları, hatta ananevi yağlı güreşlerin uzun yıllar boyunca zaman zaman burada yapıldığını hatırlıyorum. Girişinde şöyle yazıyor: "Bu tiyatroyu restore ediniz ama kapısına kilit vurmayınız. Burada temsiller veriniz, güreşler düzenleyiniz.09. 03. 1930, M. Kemal Atatürk.”.

Aspendos Tiyatrosu MS 161-180 yılları arasında Roma İmparatoru Marcus Aurelius devrinde inşa edilmiştir. Curtius Crispinus ve Curtius Auspicatus tarafından şehrin tanrılarına ve imparatorlarına adanması için zamanın önemli mimarlarından Zeno’ya yaptırılmıştır. Akustiğiyle ün kazanmıştır. Alt kısımda 20, üst kısımda 19 oturma sırası bulunan çift diazomalı tiyatronun en üst oturma sırasının arka kısmında sütunlardan oluşan bir galeri oluşturulmuştur. Yirmi bin seyirci kapasiteli, günümüzde de işlevini yitirmemiş ve gösterilerin sahnelenmesine elverişli olan tiyatronun kuzey kısmında onunla eşit seviyede olan stadion bulunmaktadır. Tiyatronun güney kesiminde ise günümüzde harap vaziyetteki gymnasion ve hamam kalıntıları görülmektedir.

Tiyatro ve stadion arasında bulunan toprak yoldan tiyatronun üst tarafında 40 metre yükseklikte konumlanan akropole çıkıldığında, şehrin üç kapısından biri olan doğu kapısından kalıntılara geçilmektedir. Bu kapıdan batı yönünde ilerlendiğinde, bazilikanın eyalet işleri ve mahkeme gibi resmi işlere ayrılan kısmı ile karşılaşılmaktadır. Bugün büyük ölçüde ayakta olan yapının önünde, güneye doğru uzanan ve ticari işler için kullanılan 105 metre uzunluğunda üç nefli bazilika bulunmaktadır. Bazilikanın batı yönünde kalan alan agora alanıdır. Buranın batısında bulunan 70 metre uzunluğa sahip, üst kısmı kapalı ve ön tarafı açık agora, ön kısımda bulunan bir stoa ile ona paralel olarak uzanan dükkân sırasından oluşmaktadır. Agoranın kuzeyinde sadece ön cephesi günümüze ulaşmış 32,5 metre uzunluğunda 15 metre yükseklikte nymphaion (çeşme) göze çarpmaktadır. Kent meclisi binası görevi gören bouleuterion kalıntıları bu çeşmenin kuzeybatısında yer almaktadır. Şehre kuzeyde bulunan tepelerden su sağlayan Roma dönemi su kemerlerinin, MS II. yüzyılda Tiberius Claudius Eurimnos tarafından iki milyon denarius ödenerek yaptırılıp hediye edildiği kitabelerden anlaşılmaktadır. Aspendos’u önemli kılan bir diğer özelliği ise, kentte bulunan bazı yapıların ve özellikle de tiyatronun Selçuklu döneminde yenilenerek kullanılması ve bu sayede günümüze çok iyi bir şekilde korunmuş olarak gelmesidir.

Yararlanılan Kaynaklar

Gür, S. (2010). İlk İnsandan Selçuklu’ya Anadolu Uygarlıkları ve Antik Şehirler (İkinci baskı). İstanbul: Alfa Yayınları; Köse, V. (2012). Aspendos Yüzey Araştırmaları 2010 Sezonu Çalışmaları. İçinde; A. Özme (Yayına Hazırlayan) 29. Araştırma Sonuçları Toplantısı, Cilt-3 (ss. 251-268). Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür ve Müzeler Müdürlüğü; Kültür ve Turizm Bakanlığı (Antalya Müzesi Müdürlüğü), http://www.antalyamuzesi.gov.tr/TR-219450/aspendos-orenyeri.html, (Erişim tarihi: 15.06.2019); Kültür ve Turizm Bakanlığı (Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü) (2019a). http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR-227176/2018-yili-kazi-ve-yuzey-arastirma-faaliyetleri.html, (Erişim tarihi: 15.06.2019); Kültür ve Turizm Bakanlığı (Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü) (2019b). http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR-44395/dunya-miras-gecici-listesi.html, (Erişim tarihi: 15.06.2019).