Alexandria Troas Kazı Çalışmaları
Arkeolojik Kazı Sit Alanı Arkeolojik Sit Alanı
-
2020
Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Dalyan Köyü yakınlarında yer almaktadır. Ünlü Makedon Kralı III. Alexandros’un (Büyük İskender) adını taşıyan yerleşimlerden biridir. Çanakkale’ye 58 kilometre Ezine ilçesine 22 kilometre uzaklıkta bulunan antik kent Kuzeybatı Anadolu’daki en büyük eski yerleşimlerin başında gelmektedir. Antik kentin yayıldığı bölge içinde kuzeyinde Troia, doğusunda Neandria, Kebren, Skepsis güneyinde Kolonai, Larisa, Smintheion ve Assos gibi önemli antik yerleşimler ve batısında da Ege Denizi ile Tenedos Adası yer almaktadır. Bu büyük eski yerleşim batıda Dalyan Köyü'nün kıyı şeridinden başlayıp doğudaki Kestanbol Kaplıcası’nın bulunduğu alana kadar uzanmaktadır. İlk kuruluş evresinden itibaren antik yerleşimin etrafını çeviren kent suru yaklaşık olarak dört kilometrekarelik bir alanı kapsamaktadır.
Antik kent ilk olarak MÖ 311 yılında III. Alexandros’un komutanlarından Antigonos Monopthalmos tarafından dönemin yerleşim kurma politikası uygulamalarından biri olan synoikismos yani yakın civardaki yerleşimlerin halklarının yeni yerleşime taşınması, bir anlamda zorunlu göçe tabi tutularak Antiogneia adıyla iskân edilmiştir. MÖ 301 yılında yine III. Alexandros’un haleflerinden biri olan Lysimakhos antik kentin adını Alexandria Troas olarak değiştirirken kent surlarını da yeniden tahkim ettirmiştir.
Alexandria Troas’ın kuruluşundan başlayarak limanı sayesinde büyüyen bir kent olduğu görülmektedir. Roma dönemi yazılı kaynaklarından anlaşıldığı üzere Julius Caesar Troia’yı ziyareti sırasında Alexandria Troas’a da uğradı ve antik kent Julius Caesar’ı onurlandırmıştır. MÖ II. yüzyıldan itibaren antik kentin Roma Devleti ile olan ilişkileri belki Julius Caesar döneminden itibaren başlayan Romalılaşma eğilimi MÖ 12 yılları civarında bir Roma kolonisine dönüşmesiyle tamamlamıştır. İlk Roma İmparatoru Augustus tarafından verilen emirle Macedonica lakaplı V. ve VII. Lejyonları ile birlikte XXX. Classica Lejyonu'nun emekli askerleri bu büyük yerleşimin bir Roma kolonisine dönüştürülmesinde görev almıştır. Bu tarihten itibaren antik kentte Romalı nüfusu artmaya başlarken yerleşimin ismi de Colonia Augusta Troas ya da Colonia Augusta Troadensis olarak anılmaya başlamıştır. MÖ 12 yılında yeni Roma kolonisi olan antik kente tanınan vergi muafiyetlerinin yanında sadece İtalya’daki Roma kentlerine verilen bir hak olan ius italicum hakkının tanınmış olması da ticari ve mali anlamda yerleşimin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Antik kent MS I. yüzyıla gelindiğinde oluşturulmuş tüm kurumları, ekonomisi ve limanı ile gelişmekte olan bir Roma yerleşimi hüviyetindedir. MS I. yüzyılın ortasından sonra Alexandria Troas Hıristiyanlığın ilk nüvelerinin atıldığı bir dönemde özellikle limanı nedeniyle önemlidir. MS 50-51 yılları ile 56-57 yıllarında Aziz Paulus’un ikinci ve üçüncü misyonerlik gezileri sırasında antik kente uğradığı bilinmektedir. İlk ziyaretinde antik limandan denizyoluyla Makedonya’ya giden Aziz Paulus, ikinci ziyaretinde Filippi’den antik kente gelmiş ve burada yedi gün kalarak Hıristiyanlık üzerine sohbetlerde bulunmuştur.
MS II. yüzyıl Roma kolonisi için parlak bir dönemin başlangıcı olmuştur. MS 124 yılında doğuya doğru yaptığı ilk seyahat sırasında İmparator Hadrianus antik kenti ziyaret etmiştir. Bu ziyaret sonrasına tarihlenen yazıtlardan Hadrianus’un, koloninin kurucu imparatoru Augustus’tan sonra Alexandria Troas’ın ikinci büyük bağışçısı olduğu anlaşılmaktadır. İmparator Hadrianus’un antik kente en büyük desteği onun döneminde inşa edilmiş olan aquadükt yardımıyla kente temiz suyun taşınması ve bununla ilgili yapıların yapılmış olmasıdır. Auquadükt dışında zengin ve hayırsever Herodes Attikus’un finansal desteğiyle inşa edilen Herodes Attikus Hamamı ile anıtsal çeşme yapısı Hadrianus döneminde antik kente kazandırılan önemli yapıların başında gelmektedir.
MS III. yüzyılın ikinci yarısında bölgedeki diğer yerleşimler gibi Alexandria Troas da Got İstilasında etkilenmiştir. Bu istilaya ilişkin izler özellikle küçük buluntular ile teyit edilmektedir. MS IV. yüzyılın hemen başında Roma İmparatoru I. Konstantin antik kenti gezmiş ve Roma İmparatorluğu’nun başkentini artık eski görkemini yitirmiş olan Roma’dan başka bir yere taşıma düşüncesi çerçevesinde İlion ya da Alexandria Troas’ı aklından geçirmiş, ancak kararını Byzantion’dan yana vermiştir. Bu karar başka faktörlerle birlikte antik kent için eski ihtişamlı günlerin geride kalmaya başladığının ilk belirtisi olmuştur. Antik kent Roma İmparatorluğu dönemi boyunca 8-10 kilometre kadar doğudaki Çığrı Dağı’ndaki ocaklardan elde edilen, literatürde Marmor Troadense olarak anılan kaliteli granitten imal edilmiş yekpare devasa sütunların ihraç limanı olmuştur. Bu sütunlara olan ilginin bu yüzyılda artık azalması, gemi rota ve uğrak noktalarının yeni başkente göre düzenlenmesi gibi sebeplerden antik liman eski önemi ve işlevini yitirmeye başlamıştır. MS IV. ve V. yüzyıllarda bazı piskoposlar tarafından ziyaret edilen eski yerleşimin ismine bu tarihlerden itibaren MS 451 yılında kilise listelerinde ve Khalkedon Meclisinde, Pionius Troadensis, MS 458 yılında Leon’a yazılan mektupta, Pionius Troadis, MS 787 yılında II. Nicaea Meclisinde, Leontius Troados olarak rastlanmaktadır. Bu tarihlerde artık antik kentin eski gücünde olmadığı bir piskoposluk merkezi olarak varlığını sürdürdüğü söylenebilir. Bizans dönemi boyunca varlığını sürdürmüş olduğu anlaşılan eski yerleşimde iskân son dönem kazılarındaki bulgulardan anlaşıldığı üzere MS XIII. – XIV. yüzyıllara kadar son derece zayıf bir biçimde takip edilebilmektedir. Özellikle bu dönemi temsil eden niteliksiz mimari kalıntılar ve buluntu açısından fakir mezarlar zayıf iskânı ve ekonomiyi teyit edecek niteliktedir. Bu tarihlerden sonra antik yerleşim büyük ölçüde terk edilmiş olmalıdır.
Yazılı kaynaklar ve arkeolojik verilere göre antik yerleşim XVI. yüzyıla gelinceye kadar birkaç yüzyıl boyunca kendi kaderine terk edilmiştir. İskan olmaksızın geçen bu dönemden sonra yerleşim ile ilgili ilk bilgiler 1520’li yıllarda bölgeye uğrayan Piri Reis’in anlatımlarından ve haritalarından elde edilmiştir. Antik kentin konumu ve denize kıyısı olması sebebiyle o döneme kadar ulaşmış olan yapılarına ait mimari elemanlar XVI. yüzyılda İstanbul’daki büyük camilerin inşa edildiği bir dönemde Süleymaniye, Valide Sultan ve Piyale Paşa Camii gibi pek çok dini yapı için gemilerle İstanbul’a taşındı. Piri Reis sonrası sırasıyla 1726’da Chevalier de Clairac, 1740’da Pococke, 1776’da Cassas, 1791’de Le Chevalier, 1810’da Cockerell, 1814’de Rascynski, 1835’de Ch. Texier, 1923’de Leaf ve 1959’da Cook, Alexandria Troas’ın bulunduğu bölgeye gelmişler ve antik yerleşim ile ilgili bilgileri aktarmışlardır. Bunlar arasında de Clairac ve Cassas antik yerleşimin ilk planlarını gerçekleştiren seyyahlardır. Antik kent gezginler ve bilim insanlarınca XVIII. ve XX. yüzyıllar arasında defalarca ziyaret edilmiştir. Batılı kartograflar tarafından haritada yeri işaretlendi. Ancak yerleşimde sistematik kazı ve araştırmalar başlamamış olması bu eski yerleşimin yüzeyde görülen mimari elemanlarının 1950’li yıllara kadar yakın civardaki modern yerleşimlerine taşınması neden olmuştur. Alexandria Troas’ta ilk sistematik araştırmalar 1993-1995 yılları arasında Prof. Dr. Coşkun Özgünel başkanlığındaki bir heyet tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu ilk çalışmaların ardından 1997-1999 yılları arasında Çanakkale Arkeoloji Müzesi ve Almanya Münster Üniversitesi, Küçük Asya Araştırmaları Enstitüsünün ortaklığında yüzey araştırması ve belgeleme çalışmaları yürütülmüştür. 2000 yılında Münster Üniversitesinden Prof. Dr. Hans Wiegartz ve sonrasında Prof. Dr. Elmar Schwertheim başkanlığındaki bir bilimsel heyet tarafından yürütülen kazılar 2010 yılına kadar sürdürülmüştür. 2011 yılından itibaren Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erhan Öztepe’nin başkanlığında, Almanya ve Türkiye’den farklı üniversiteler ve disiplinlere ait uzman ve öğrencilerden oluşan bir ekip antik kentin kazı ve araştırmalarını sürdürmektedir.
Günümüzde Dalyan Köyü ile birlikte yakın civardaki toplam beş köyün arazisi üzerinde yayılmakta olan antik kentin içteki sur sistemi ile birlikte sekiz kilometreden daha uzun bir sura sahip olduğu tespit edilmiştir. Kent suru dışında kuzey ve güney yönlerde mezarlık alanları yer almaktadır. Ana mezarlık alanı antik kentin ana giriş kapısı olan doğu kapısından doğu yöndeki Kestanbol Kaplıcası’na kadar olan bölgedeki alandır. Bu kapı aynı zamanda antik kentten çıkıp yerleşimin Roma dönemindeki kült alanı olan Gülpınar yakınındaki Smintheion’a da giden kutsal yolun başlangıcıdır. Kentin ana girişi olan Doğu Kapısı’nın hemen dışından başlayarak kaplıcanın bulunduğu bölge arasında günümüze kadar ulaşmış ve ayakta kalmış Roma dönemi mezar binaları görülmektedir. Bu bölgede ayrıca antik kentin surlarına doğru takip edilebilen ve temel seviyesine kadar kısmen korunmuş olan suyolu-aquadükte ait izlere de rastlanılmaktadır.
Batıda Ege Denizi’nden başlayarak teraslar üzerine yayılmış olan antik kentin suru içerisine doğudaki Doğu Kapısı ya da Neandria Kapısı olarak adlandırılabilecek yuvarlak avlulu girişten geçilerek ulaşılabilmektedir. Temsil ettiği plan tipiyle Anadolu’daki en erken örnek olma özelliğine sahip kapı olasılıkla Aziz Paulus’un da kente giriş yaptığı kapıdır. MÖ 300 yıllarına tarihlendirilen Doğu Kapısı’ndan sonra antik kentteki ilk görkemli yapı Herodes Attikus Hamamı’dır. 123x84 metre boyutları ile Anadolu’da kendi dönemindeki benzer yapılar arasında en büyüklerinden biri olan yapı geçirdiği depremlere karşın çevre duvarlarıyla kısmen ayaktadır. Henüz kazısı yapılmadığı için hamam yapısı içerisindeki bölümlerin fonksiyonları ile ilgili farklı görüşler vardır. Yapı MS II. yüzyılın ikinci çeyreği civarında inşa edilmiş olmalıdır. Herodes Attikus Hamamı’nın hemen 40 metre kadar güneyinde yönü batıya çevrilmiş olan ve içerisinde nişler ihtiva eden yarım daire planlı anıtsal çeşme yapısı (nymphaion) kalıntısı yer almaktadır. Günümüzde mermer kaplamalarını büyük ölçüde yitirmiş olan yapı, plan verebilecek kadar ayaktadır ve olasılıkla hamam yapısı ile birlikte aynı dönemde inşa edilmiştir.
Antik kentin doğusunda yer alan önemli su yapılardan batıya doğru devam edildiğinde sur içi yerleşimin yaklaşık olarak merkezine uzanan foruma ulaşılmaktadır. Forum içerisinde antik kentin bir Roma kolonisi olduktan sonraki ilk dini yapısı olma özelliğine sahip İmparator Agustus ile tanrıça Roma’ya adanmış olması muhtemel podyumlu tapınak temelleri görülmüştür. Tapınağın hemen doğusu ve önünde yer alan yuvarlak planlı temel kalıntısı, Forum Çeşmesi olarak adlandırılan yapıya aittir. Forumda olasılıkla dekoratif amaçlı ve temiz su tedarik etmek için inşa edilmiş olan çeşme yapısı, podyumlu tapınak sonrasına ait olması gereken inşa tarihi ile koloni kentinin erken yapılarından biridir. Tapınak ve Forum Çeşmesi’nin doğusundaki portikusun gerisinde henüz kazılmamış olan ancak yazıtlardan anlaşıldığı üzere önemli yarışmalara ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapan Odeion yapısı yer almaktadır. Odeion’un kuzey komşu kenarı boyunca iki önemli yapı bulunmaktadır. Bunlardan ilki kazısı büyük ölçüde tamamlanmış olan Podyumlu Yapı ya da Podyumlu Salon olarak adlandırılan yapıdır. Yapının dört duvarı büyük ölçüde ayaktadır. İç mekan 11x13 metre boyutları ile yaklaşık 143 metrekarelik bir alana sahiptir. Yapıda opus reticulatum teknikli duvar örgüsünün çeşitli renklerde mermer kaplamalara sahip olduğu anlaşılmaktadır. Doğu duvarı gerisinde her iki taraftan birkaç basamaklı merdiven ile çıkılan dört heykele ait olması muhtemel podyumu olan yapı, duvar tekniğine bakılarak MS I. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlendirilmektedir. Yapının fonksiyonu, kesin olmamakla birlikte, zengin dekorasyonu, nitelikli duvar işçiliği ve planı itibariyle akla imparator kültüne ait bir salon, bir lokal ya da meclis yapısı olabileceğini getirmektedir.
Odeion’un kuzeydoğusu ile podyumlu yapının doğusunda yer alan diğer önemli yapı 12 köşeli ya da Polygonal Yapı olarak anılan yapıdır. Günümüze iki metrenin üzerindeki yüksekliğe kadar korunmuş olan duvarları ile ulaşmış yapının tüm duvarları, üzerindeki ve yürüme zeminindeki mermer kaplamalar antik kentin genelindeki pek çok yapıda da olduğu gibi sökülmüştür. Ana girişin kuzey tarafında olasılıkla doğu batı doğrultulu cadde üzerinde olan yapının, sonradan kapatılan doğu ve batıya doğru açılan girişleri de bulunmaktadır. Yapının içerisinde ele geçen bitkisel çelenk-girland taşıyan eros kabartmalı arşitrav ve zengin bezemeli başlık ve üstyapı elemanları bugün kazı alanında sergilenmektedir. Duvar tekniklerine ve yapı içerisinden ele geçen mimari elemanların bezeme stillerine bakıldığında yapı MS II. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmektedir. Plan tipi açısından ilginç bir yapı olan polygonal yapının fonksiyonu konusunda çeşitli öneriler bulunmaktadır. Zemindeki su ile ilgili sistemden dolayı bir su yapısı olmasından başlayarak önemli bir geçiş yapısı ya da bir planetaryum olma olasılığına kadar farklı seçenekler bulunmaktadır.
Forumun batı sınırında henüz kısmen kazılmış olan Hellenistik döneme ait çarşı yapısı, stoa ve yeraltı galerisi-kryptoportikus uzanmaktadır. Bu bölgedeki kazılar MÖ II. yüzyılda önünde stoası ile birlikte nitelikli kesme taş cephesi bulunan bir çarşı yapısının varlığını ortaya koymaktadır. Roma İmparatorluk döneminde ise stoanın içine tonozlu bir yeraltı galerisi yerleştirilmiştir. Böylelikle forum daha alt kotta yer alan aşağı agora kısmından ayrılarak ayrı bir teras haline getirilmiştir. Forumdaki tüm yapılar grubunun kuzeyinde, alanı bu yönde sınırlayan ve güney uzun kenarında tonozlu yedi mekan bulunan tabanı granit taş plakalarla kaplı doğu batı doğrultulu, Roma Caddesi –decumanus uzanmaktadır.
Forumdan güneye doğru yani surlara doğru devam edildiğinde henüz kazıları yapılmamış olan tiyatro ve büyük ölçüde altyapısı ayakta olan bir tapınağa ait kalıntı dikkat çekmektedir. Büyük ölçüde bitki ve toprak altında olan tiyatronun, görülebilen izleri ve seyyahların aktardığı bilgiler ışığında, orta büyüklükte bir Roma Tiyatrosu olduğu anlaşılmaktadır. Tiyatronun önündeki terasın kuzey ucunda yer alan 30x30 metre boyutlarındaki kısmen toprağa gömülü yapı yöre halkı tarafından Maldelik ya da Saray olarak anılmaktadır. Üç katlı ve tonozlu mekanlardan oluşan yapının fonksiyonu tam olarak bilinmemektedir. Ancak yapının üç odalı iç düzenlemesi akla birkaç tanrı ya da tanrıçaya adanmış bir yapı olabileceğini getirmektedir. Ayrıca Roma koloni kentlerinde karşılaşılan, tanrı Jüppiter ve tanrıçalar Minerva ve Juno’ya birlikte adanmış yapı, bir capitolium olabileceği düşünülebilir. Düşünülebilecek diğer bir seçenek ise Alexandria Troas’ın bir koloni şehri olarak başkent Roma ile olan güçlü bağları da göz önünde tutulduğunda önemli bir kamu yapısı olması, resmi ofislerin ve belki de kent arşivinin muhafaza edildiği bir tabularium olma olasılığıdır.
Forum ile antik kentin limanı arasında kalan bölgede tanımlanmayı bekleyen ve henüz araştırılmamış pek çok yapı kalıntısı bulunmaktadır. Ancak bunlar içerisinde antik limanın güneydoğu gerisinde bulunan ve iç sur sistemi ile çevrelenmiş teras üzerinde uzanan stadium en önemlisidir. Henüz kazısı yapılmamış olan yapı izlerden anlaşıldığı üzere 200 m’den daha büyük bir uzunluğa sahiptir.
Antik kenti özellikle Roma döneminde büyük ve güçlü bir yerleşim haline getiren en önemli faktör kuşkusuz limanıdır. İç ve dış liman bölgesi olmak üzere iki ayrı bölümden oluşan liman kompleksi günümüzde iç limanın dolması neticesinde birbirinden ayrıdır. İç liman ayrı küçük bir tuz gölü haline dönüşürken dış limana ait mendirek izleri deniz yüzeyinin üç dört metre kadar altında takip edilebilmektedir. Dış limandan iç limana geçişi sağlayan mahmuz şeklindeki duvarlar bugün toprak üzerinde görülebilmektedir. Erken Roma İmparatorluk döneminden itibaren antik kentin ekonomik girdi kapısı olan limandan Akdeniz coğrafyasındaki önemli Roma yerleşimlerine Marmor Troadense’den mamul, uzunlukları 12 metreye ve çapları iki metreye, ağırlıkları da 50-55 tona yaklaşan granit sütunlar ihraç edilmiştir. MS IV. yüzyıl sonrası ve erken Hristiyanlık döneminde yekpare sütunlara olan ilginin azalması, imparatorluğun başkentinin taşınması ve coğrafi değişimler limanın eski önemini yitirmesine neden olmuştur.
2000 yılından bu yana sistematik olarak kazılıp araştırılmaya başlanılan Alexandria Troas antik kentini her yıl yaklaşık olarak 10-12 bin civarında yerli ve yabancı turist ziyaret etmektedir. Başlangıcından itibaren gün ışığına çıkarılan taşınabilir kültür varlıklarının büyük bir bölümü Troya Müzesi’ndedir. Eserlerin küçük bir kısmı müzenin giriş katında diğer Troas bölgesi kentlerinden gelen eserlerle birlikte sergilenmektedir.
Önümüzdeki yıllarda Alexandria Troas’ta özellikle forumun doğu ve batı sınırlarında yer alan odeion, Hellenistik çarşı yapısı, kryptoportikus gibi yapıların gün ışığına çıkarılması ve uzun süre Kuzey Ege’deki önemli Roma limanlarından biri olan limanın kuzey ve güney bölgelerinde yapılmış deniz ticaretinin sualtı arkeolojik bulgularının araştırılması hedeflenmektedir. Bu çalışmalarla antik kentin güçlü olduğu dönemden terk edildiği döneme kadar olan sürecin arkeolojik bulgularla aydınlatılması öngörülmektedir.
Ayrıca bkz.: Çanakkale; Sit Alanı.
Yararlanılan kaynaklar: Buruldağ, E. (2017). Anadolu’nun Romalılaşma Sürecinde Troas Bölgesi Kolonileri (Basılmamış Doktora tezi) Ankara: Ankara Üniversitesi Arkeoloji Anabilim Dalı; Feuser, S. (2008). Der Brunnen vor dem Podiumtempel. İçinde; E. Schwertheim (Editör), Studien zum Antiken Kleinasien V. Asia Minor Studien, 55 (ss. 145-156). Bonn; Feuser, S. (2009). Asia Minor Studien AMS, 63, Der Hafen von Alexandria Troas. Bonn: Habelt; Görkay, K. (1999). A Podium Temple in Alexandria Troas 1997 Campaign, Preliminary Report. İçinde; E. Schwertheim (Editör), Die Troas. Neue Forschungen III. Asia Minor Studien 33 (5-26). Bonn: Habelt; Klinkott M. (2015). Die Ruinen von Alexandria Troas. Bestandsaufnahmen der “Thermen des Herodes Attikus und des “Maledelik” mit Vorberichten der Untersuchungen durch R.Koldewey und A.C.G.Smith. Asia Minor Studien 72. Bonn: Habelt; Öztepe, E (2012). Aleksandria Troas Antik Kenti. İçinde; F. Özdem (Editör), Aşklar, Savaşlar, Kahramanlar ve Çanakkale (ss. 250-275). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları; Öztepe, E. (2012). Alexandria Troas. İçinde; O. Bingöl, A. Öztan ve H. Taşkıran (Editörler), Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi 75. Yıl Armağanı, Arkeoloji Bölümü Tarihçesi ve Kazıları (1936-2011) (ss. 291-306). Anadolu-Anatolia Supplement III.2, Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Yayınları; Ricl, M. (1997). The Inscriptions of Alexandreia Troas. Bonn: Habelt; Schwertheim, E. (1999). Zur Gründung der Römischen Kolonie in Alexandria Troas. İçinde; E. Schwertheim (Editör), Die Troas. Neue Forschungen III. Asia Minor Studien 33 (ss. 95-101). Bonn: Habelt; Schwertheim, E. (2008). Neues zur Frühgeschichte der Römischen Kolonie in Alexandria Troas. İçinde; E. Schwertheim (Editörı), Studien zum Antiken Kleinasien V. Asia Minor Studien, 55, Bonn: Habelt.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Biller, F., Müller, M. ve Tanrıöver, A. (2011). Die Straßen in Alexandria Troas. Ein Vorbericht. İçinde; E. Schwertheim (Editör), Studien zum Antiken Kleinasien VII. Asia Minor Studien 66 (ss. 277-290). Bonn: Habelt; Giese, J., Lutterbeck, U. ve Schwertheim, U. (2018). Der Zwölfeckbau in Alexandria Troas. Vorbericht zu den Arbeiten der Jahre 2008-2015. İçinde; E.Schwertheim (Editör), Neue Forschungen in Alexandria Troas. Asia Minor Studien 88 (ss. 91-178). Bonn: Habelt; Kiernan, K. (2011). Preliminary Report on the Excavations of a Cryptoporticus and Market Building at Alexandria Troas. İçinde; E. Schwertheim (Editör), Studien zum Antiken Kleinasien VII. Asia Minor Studien 66 (ss. 199-216). Bonn: Habelt; Mechikoff, R., Rieger, B. ve Trakadas, A. (2011). Alexandria Troas Stadium Survey: Report on the first Campaign. İçinde; E. Schwertheim (Editör), Studien zum Antiken Kleinasien VII. Asia Minor Studien 66 (ss. 181-192). Bonn: Habelt; Söldner, M. (2018). Die Bauornamentik des Zwölfeckbaus in Alexandria Troas. İçinde; E. Schwertheim Editör), Neue Forschungen in Alexandria Troas. Asia Minor Studien 88 (ss.179-252). Bonn: Habelt; Tanrıöver, A. (2018). Ein Repräsentationsbau im Nordosten des Forums von Alexandria Troas. Ein Arbeitbericht. İçinde; E.Schwertheim (Editör), Neue Forschungen in Alexandria Troas. Asia Minor Studien 88 (ss. 61-90). Bonn: Habelt.