Totemizm
DİNSEL KONULAR Diğer Dinsel İnanışlar
-
2025
Antropoloji, etnoloji, sosyoloji, psikoloji ve folklorun inceleme alanına giren totemizm (totemcilik), insanın tabiatla kurduğu en eski ve en derin bağlardan birini temsil eden, evreni canlı bir bütün olarak gören köklü bir inanç ve düşünce sistemidir. Kutsallık, doğanın belirli unsurlarına yöneltilen saygının ötesinde, insanın doğa karşısındaki konumunu anlamlandırma çabasının bir ifadesidir. Frazer (1996), Altın Dal adlı eserinde bu durumu, insanın doğa güçleriyle kurduğu mistik ilişkinin hem korkuya hem de hayranlığa dayanan huşu duygusu ile çift yönlü bir davranış biçimi olarak açıklar. Totemizm, insanla doğa arasındaki görünmez bağa dayanır. Bu inanca göre insanlar, bazı hayvanlar, bitkiler ya da doğal varlıklarla gizli bir akrabalık bağı taşır. Topluluk üyeleri, kendilerini bir hayvan ya da bitkiyle özdeşleştirir ve bu bağı kuşaktan kuşağa aktarılan mitlerle yaşatır (Artun 2011: 92).
Örneğin Türklerin kurt soyundan (ongun) ya da kayın ağacından türediğine ilişkin anlatılar, bu inancın bir yansımasıdır. Özellikle Göktürklerin türeyiş efsanelerinde kurt, soyun koruyucusu ve dirilişin sembolüdür. Kayın ağacı da özellikle Altay ve Sibirya Türklerinde kutsal kabul edilir. Gökyüzüne doğru yükselen gövdesiyle “dünya ekseni” (axis mundi)ni, yani yer ile gök arasındaki bağı simgeler. Dolayısıyla hayat ağacı, doğurganlık ve evrenle bağlantılı kabul edilir. Böylece tabiat, yalnızca yaşanılan bir çevre değil; kutsal bir varlık olarak görülür.
İnsanlar için dünya; kutsal olanla kutsal olmayanın, yani maneviyle dünyevinin ayrıldığı bir düzene dönüşür. Bu ayrım, totem sayılan hayvan ya da bitkinin işlevsel kullanımında da kendini belli eder. Totem yalnızca özel törenlerde tüketilebilir; bunun dışında ona dokunmak bile saygısızlık olarak kabul edilir. Bunun yanında, ata ruhlarının bu totemlerde yaşadığına inanıldığı için, bu varlıkların törenler sırasında tüketilmesinin insana özel bir güç ve kudret vereceği de düşünülmüştür (Tezcan 1996: 114). Bu inanç, insanın doğadan aldığı kutsal enerjiyi kendi varlığında yeniden üretme ve böylece ruhsal olduğu kadar bedensel bir direnç kazanma arzusunu yansıtır. Zira eski Türk inanç sisteminde “ruhani öz” ya da “manevi güç” anlamına gelen töz, totemin içsel özü gibidir. Totem dış biçimse, töz onun içindeki kutsal cevherdir. Bu bağlamda, töz kavramı totemin yalnızca dışsal bir simge olmadığını; bilakis, insanla doğal çevre arasındaki kutsal bağın içsel ve ruhsal düzeyde yaşandığının da ispatı niteliği taşır.
Bir toplulukta totemin üç önemli anlamı vardır:
- Klanın atası ve kökeni olarak kabul edilir.
- Klanın adını belirler.
- Onun simgesi, yani birleştirici işareti olur.
Avustralya Aborjin topluluklarında kanguru, ataların bir simgesi olarak kutsal kabul edilir. Bu nedenle, kanguru etinin yalnızca belirli dinsel törenlerde tüketilmesine izin verilir (Durkheim 2005; Eliade 2003). Spencer ve Gillen’in saha araştırmalarına dayanan aktarımda, totemin bireyle özdeşleştirildiği görülür. Buna göre, bir kişinin totemi onunla aynı varlık olarak düşünülür; kişi kendisini “benim totemimle birim” diyerek tanımlar. Durkheim (2005: 169), bu durumu “birey, kendi totem hayvanıyla özdeşleşir; örneğin, totemi kanguru olan biri, ‘ben de bir kanguruyum’ der” şeklinde açıklar. Bu örnek, dünyanın farklı bölgelerinde totemizmin benzer işlevler üstlendiğini ancak her toplumda kendi kültürel dokusu içinde biçimlendiğini göstermektedir.
Totem inancında insan bedeni bütünüyle kutsal kabul edilir. Klan üyeleri, aynı kökten geldiklerine ve aralarında kopmaz bir kardeşlik bağı bulunduğuna inanırlar. Bu nedenle, bir klan üyesinin kanının dökülmesi yalnızca bireysel bir kayıp değil, bütün topluluğu ilgilendiren ortak bir sorumluluk olarak görülür. Bunun yanı sıra aynı totem grubuna ait kişiler arasında evlenmek kesinlikle yasak kabul edilir (Avcıoğlu 1995: 401- 403). Bu kural, hem kutsal düzenin korunmasını hem de genetik yakınlıktan doğabilecek olumsuzlukların önlenmesini amaçlar.
Bu anlayışta beden hem bireysel kimliğin hem de topluluk aidiyetinin sembolüdür. İnsan ile totem hayvanı ya da bitkisi arasındaki ilişki, soy bağını aşarak bedenin kutsal bir düzen içindeki yerini de tanımlar. Kanın, soyun taşıyıcısı olarak kabul edilmesi, bedene ve onun bütünlüğüne özel bir anlam kazandırır. Ayrıca totemle özdeşleşen canlıların yalnızca belirli törenlerde tüketilmesi; bedenin arınma, güç kazanma ve kutsalla temas etme sürecinde aktif bir rol üstlendiğini gösterir. Dolayısıyla totemist düşüncede beden, manevi bağlantıları hem taşıyan hem de topluluk içinde düzeni sağlayan merkezî bir unsur olarak karşımıza çıkar. İnançla evren arasındaki bu derin bağ, insanın kendini evrenin bir parçası olarak görmesini sağlar. Bu durum hem doğaya duyulan saygıyı hem de topluluk içindeki dayanışmayı güçlendirir.
İslamiyet’ten önceki Türk inanç dünyası; tabiat kuvvetlerine, ata ruhlarına ve totemci düşüncelere dayanan, oldukça köklü ve çeşitlilik gösteren bir mitolojik-dinsel yapıya sahip olsa da İbrahim Kafesoğlu, Türklerin tarihlerinde kurda büyük bir saygı duyulmasına karşın tam anlamıyla totemizmi benimsemediklerini ifade eder. Kafesoğlu’na göre totemizm, yalnızca bir hayvana ya da bitkiye kutsallık atfetmekten ibaret değildir; aynı zamanda toplumsal, hukuki ve ekonomik yönleriyle de bir bütün oluşturur. Ayrıca totemci toplumlarda soy, ana soyu üzerinden ilerlerken eski Türk toplumu ataerkil bir düzeni benimsemiş, özel mülkiyetin ve kan bağına dayalı aile yapısının ön planda olduğu bir sistem geliştirmiştir.
Totem inancında her klanın kendine özgü bir kutsal varlığı ve buna bağlı toplumsal kuralları bulunur. Ancak Türklerde durum farklıdır; onlar için tüm topluluğu simgeleyen ortak bir hayvan vardır ve bireyler kendi adlarıyla tanınır (bazı totemist klanlarda, kişiler isimlerini de totemleriyle aynileştirirler). Kafesoğlu, kurda duyulan saygının bozkır yaşamının doğal bir sonucu olduğunu, kurt figürünün Türklerde ne bir tapınma nesnesi ne de bir ayin unsuru olarak yer aldığını belirtir. Ona göre kurt efsaneleri, totemci ayrışmayı değil, geçmişte yaşanmış olayların ve ortak tarih bilincinin simgesel bir yansımasını temsil eder (Kafesoğlu, 1980, 14). İbrahim Kafesoğlu’nun tarihçi kimliği, onun totemizm konusuna yaklaşımını belirgin biçimde etkilemiştir. Tarihçi bir bakış açısı, olayları sadece inanç sistemi olarak değil; toplumsal yapı, hukuk düzeni ve kültürel süreklilik açısından da değerlendirmeyi gerektirir. Bu sebeple onun için kurt figürü ya da diğer kutsal semboller, doğrudan dinî bir tapınma objesi olarak değil; tarihsel hafızayı, kültürel kimliği ve toplumsal dayanışmayı yansıtan simgeler olarak görülmelidir. Durkheim'e göre ise Totemizm ilkel bir dindir.
Sonuç olarak totemizm, yalnızca ilkel bir inanç biçimi olarak değil, insanın doğayla kurduğu anlamlı ilişkinin ilk tezahürlerinden biri olarak değerlendirilmelidir. Hem kadim Türk kültüründe hem de diğer doğacı toplumlarda totem, birey ile evren arasındaki ruhsal sürekliliği sembolize eder. Bu yönüyle totemizm, insanoğlunun hem kimliğini hem de doğadaki yerini anlamlandırma çabasının erken-öncü bir ifadesidir.
Referanslar
Artun, E. (2011).Türk Halkbilimi. Adana: Karahan Kitabevi; Avcıoğlu, D. (1995). Türklerin Tarihi 1. İstanbul: Tekin Yayınevi; Durkheim, É. (2005). Dinsel Hayatın İlkel Biçimleri (Çev. Hüseyin Cahit Yalçın). Ankara: Doğu Batı Yayınları; Eliade, M. (2003). Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi: Taş Devri ve Yakın Doğu’dan Eleusis’e (Çev. Ali Berktay). Cilt 1, İstanbul: Kabalcı Yayınları; Frazer, J. G. (1996). Altın Dal: Dinin ve Folklorun Kökleri (Çev. Mehmet H. Doğan). İstanbul: Payel Yayınları; Kafesoğlu, İ. (1980). Türk Millî Kültürü. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları; Spencer, B., & Gillen, F. J. (1899). The Native Tribes of Central Australia. London: Macmillan and Co.; Tezcan, M. (1996). Kültürel Antropoloji. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
