Topkapı Sarayı Harem Dairesi
Doğal ve Kültürel Miras Mimarlık Saray
Sarayburnu, İstanbul, 2024
-
2024
Tarih boyunca farklı kültürlerde var olan "harem" olgusu, özellikle XVII. ve XIX. yüzyıllarda Batı kültürünün ilgisini çekmiştir. Batılı oryantalist ressamlar, Eduard Debat Panson, Paul Louis Jean Leon Gerome, John Frederick Lewis ve Paul Desire Trouillebert gibi Oryantalist ressamlar, haremin kapalı kapılar ardındaki gizemli dünyasını görmemelerine rağmen, hayallerinde canlandırdıkları haremi tablolarına aktarmışlardır. Mozart'ın Türkleri konu alan yapıtı "Saraydan Kız Kaçırma Operası," sanatçının hayatı boyunca sahnelenen operaları arasında en başarılı olanı olmuş ve haremde geçen bir başyapıt olarak öne çıkmıştır.
"Harem" kelimesi, Arapça kökenli olup, "haram" kelimesinden türemiştir ve kutsal, dokunulmaz anlamına gelir. Harem, girilmesi yasak olan yer anlamındadır. İslam dünyasında, kadınların ikamet ettiği ve yabancı erkeklerin girmesinin yasak olduğu evlere de "harem" adı verilir. Osmanlı zamanında, evler ve devlet adamlarının konutları olan saraylar harem ve selamlık olarak ikiye ayrılmıştı. Harem, girilmesi yasak olan bölüm olup, kadınların ikametine ayrılmıştı. Osmanlı Padişahlarının hanımlarına "harem" denildiği gibi, bu hanımların yaşadığı mekanlara da "Padişah haremi" veya "Padişah Evi" anlamına gelen "Haremi Hümayun" adı verilmişti.
Harem olgusunun gerçek amacı kadınların toplandığı bir mekan olmaktan ziyade Osmanlı devlet sisteminin sürdürülebilmesiydi. Sistemin özü, Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş devrinde genişleyen topraklardaki gayrimüslim çoğunluğa karşı güçlü bir İslami cephe oluşturmak ve özel olarak seçilen kız ve erkeklerin Osmanlı kültürüne göre eğitilmesiyle üst düzey bir sosyal yapının temelini atmaktı. Bu amaçla alınan erkekler Sarayın Enderun (selamlık) kısmında, kızlar ise Haremde eğitim görmekteydi. Enderun ve Harem birbirine bitişik ve benzer koğuş mekanlarından oluşmaktaydı. Devşirilmek için getirilen kız ve erkekler koğuşlarda kalmaktaydı. Dolayısıyla harem aynı zamanda bir okul olarak hizmet görmekteydi.
Topkapı Sarayı, Yıldız Sarayı ve Dolmabahçe Sarayı gibi saraylar, sadece padişahların evleri olarak değil, aynı zamanda bugünkü Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve Başbakanlık Konutu gibi esasen bir devlet dairesi olarak da hizmet vermekteydi. Bu saraylarda, Padişahın lojmanı veya konut olarak kullanılan bölümler, geleneksel anlamda "Harem" olarak isimlendirilmekteydi. Yani, sadece padişahların ikamet ettiği özel alanlar değil, aynı zamanda devletin resmi işlerinin yürütüldüğü yerler de bu büyük kompleksler içinde yer almaktadır. Bu anlamda, saraylar sadece hükümdarın özel yaşamına ait mekanlar değil, aynı zamanda devletin idari işlevlerini yerine getirdiği merkezler olarak da önem taşımaktadır.
Haremdeki yaşam, sadece günlük ihtiyaçları karşılamakla kalmaz, aynı zamanda padişahın ailesi ile özel zaman geçirmeyi de içerir. Padişahın ailesi ile bir araya gelmesine "halvet olması" denilirdi. Türk Dil Kurumu tarafından da halvet sözcüğü “birisi veya birileriyle yalnız görüşmek amacıyla içeriye başkasını veya başkalarını almamak” şeklinde tanımlanmaktadır. Padişah, eşi, cariyeleri ve çocuklarıyla buluşmak istediğinde, onları dairesine çağırır, sohbet eder ve zaman geçirirdi. Padişah istediği taktirde, güzel havalarda haremdeki insanları bahçede de görebilirdi. Bu özel buluşmalara hazırlık olarak, avlu veya bahçe tamamen boşaltılır, dışarıdan görülebilecek yerler bez perdelerle örtülürdü. Kadınların dolaşacağı yollar üzerinde çadırlar kurulur ve özel kapalı sokaklar ile oturma alanları oluşturulurdu. Ayrıca, namaz kılınacak mekanlar, çocukların oyun oynayabilecekleri alanlar ve yemek yenilecek oturma düzenleri gibi detaylı düzenlemeler yapılırdı. Bu özel buluşma alanları için özenle dekore edilen çadırlar, haremden getirilen süslü ve işlemeli yastıklar, minderler ve perdelerle donatılırdı. Bu atmosfer, padişahın ailesi ile geçirdiği özel anlara uygun bir atmosfer sağlamak amacıyla özel olarak tasarlanırdı.
Haremin mimarisi tamamen mahremiyetin sağlanması esası üzerine kurgulanmıştır. Kapılar, daireler ve geçişler, mahremiyet konusu düşünülerek, daha çok sarayın genel işleyişi ve güvenliği esas alınarak tasarlanmıştır. Topkapı Sarayı Harem dairesinin de bu özellikler dikkate alınarak mimari planlaması yapılmıştır.
Harem, Osmanlı hanedanının dışa ve sarayın selamlık bölümünden izole bir şekilde yaşadığı özel bir alandır. Padişah, annesi, eşleri, çocukları ve cariyelerin oturdukları yer burasıdır. Yüksek ve kalın duvarları ile çevrili, nöbet tutan Harem ağaları tarafından korunan Harem-i Hümayun, girilmesi ve geçilmesi yasak ve mümkün olmayan bir yer olarak bilinir.
Topkapı Sarayı'ndaki Harem yapısının kronolojisi, sarayın diğer bölümleri kadar kolay belirlenemeyen ve mahremiyet prensipleri nedeniyle oldukça ulaşılmazdır. Ancak, Harem yapılaşmasının genel olarak dört ana devrede şekillendiği gözlemlenmiştir:
İlk Dönem
XV. yüzyıl sonu ve XVI. yüzyılın başını kapsayan bu dönemde Harem yapılaşması, Osmanlı İmparatorluğu'nun genişlemesi ve gelişmesiyle birlikte Topkapı Sarayı'nda şekillenmeye başlamıştır. Topkapı Sarayı'nın erken dönemlerinde Harem bölümü, "Kadınlar Sarayı" olarak adlandırılan bir daireden oluşmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu'nun büyümesiyle birlikte, Harem bölümü de değişime ayak uydurarak kendini yeniden organize etmiştir. Bu dönemde, İstanbul'da yer alan ilk Osmanlı saraylarından biri olan Eski Saray ile Topkapı Sarayı, Harem yapılarıyla dış sofalı konut mimarisiyle uyum içindeydi. Adalet Kulesi'nden başlayarak Harem Cümle Kapısı, Başhaseki Dairesi, I. Selim Kulesi, Bağdat Köşkü ve Hekimbaşı Kuleleri gibi çıkıntılar, hisarpeçe üzerinde orta zaman kale-sarayları tarzında düzenli bir yapılaşma sergilemektedir. Kadınlar Sarayı sonraki yapılaşma sürecinde bağımsızlığını kaybederek "Baş Haseki Dairesi" olarak anılmıştır. Bu dönemde Harem yapıları, Selamlık Dairesi gibi önemli yapı gruplarını içermekte olup, Valide ve Gözdeler Taşlığı çevresindeki yapılar sürekli revak düzeniyle kuşatılmıştır. Şehzadelerin eğitimi için ayrılan Hamamlı ve I. Selim Kulesi olarak adlandırılan alan, XVI. yüzyıl sonundan itibaren Şimşirlik Kafesi ve Şehzadegan dairelerinin çekirdeğini oluşturmuştur. Bu dönemdeki yapılar, Osmanlı Sarayının evriminde önemli bir rol oynamış ve mimari olarak dönemin özelliklerini yansıtmıştır. İlk dönemdeki Harem, farklı ihtiyaçlara ve sosyal sınıflara yönelik özel mekanları içeren bir yapı kompleksi olarak ortaya çıkmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman Dönemi
Kanuni Sultan Süleyman'ın yönetimi altında, Topkapı Sarayı genişletilip yeniden düzenlenmiş, harem, padişahın ihtişamını ve gücünü yansıtan önemli bir mekan haline gelmiştir. Bu dönem, haremin Topkapı Sarayı’na taşınmasıyla birlikte harem Hürrem Sultan ve Kanuni Sultan Süleyman'ın karizmatik kişilikleri etrafında şekillenmiştir. Topkapı Sarayı'nın 1520-30 yılları arasında genişlemesi, haremin niteliğini değiştirmiştir. Hürrem Sultan'ın Eski Saray'dan çıkıp çocuklarıyla birlikte Topkapı Sarayı hareminde sürekli olarak yaşaması, ailenin tüm ihtiyaçlarının burada karşılanmasına yol açmıştır.
Topkapı haremindeki yapı düzeni, bu dönemde gelen karaağalar ve cariyeler için yan yana, ancak ilişkisiz iki avlu çevresindeki koğuşları içermekteydi. Bu koğuşlar kendilerine ait taşlıklar etrafında şekillenmişti . Bu yapılar, Kızlarağası Dairesi ile Cariye Hamamı'nı içeriyor ve haremin işleyişine hizmet ediyordu. Bu dönemde Hürrem Sultan'ın konumuna uygun olarak, Başhaseki Dairesi'ne ismini verdiği ve III. Murad Dönemi'nde yenilenecek olan haremin Has Odası inşa edilmiştir.
III. Murad ve Nurbanu-Safiye Sultan Dönemleri
III. Murad'ın hükümdarlığı döneminde Harem, Nurbanu Sultan ve Safiye Sultan'ın etkisi altında şekillenmiş; saray genelinde olduğu gibi, Harem de mimari ve estetik anlamda zenginleşmiştir. XVI. yüzyıl sonunda, haremin kurumlaşması tamamlanmış ve geleneksel Türk-İslam ailesindeki anaerkil yapının Osmanlı saray haremindeki belirgin görüntüsü, Valide Sultan olarak iyice belirginleşmiştir.
Topoğrafik şartlardan dolayı payeli bir strüktür üzerine yükselen klasik mimari anlayışındaki cephe yapıları, haremdeki güç paylaşımını temsil etmiştir. Cariye koğuşları, yeni yapılanma içinde görkemli dairelerin altyapıları haline gelmiş; eski Cariye Taşlığı ise sade bir cephe düzeniyle manzaraya yönelmiştir.
Haremde merkezi bir konumda bulunan Valide Sultan Dairesi, perspektif ve cephe açısından sarayın en detaylı yapısı olmuştur. Bu dönemdeki mimari öğeler, Mimar Sinan ve Davud Ağa gibi baş mimarlar tarafından yönetilen klasik Osmanlı zenginliğini yansıtmaktadır. Hünkar Hamamları ve Hünkar Sofası, bu zengin mirası temsil etmiştir. Hünkar Sofası, anıtsal bir revakla vurgulanmış sarayın en büyük tören, kabul ve eğlence salonu olmuştur. III. Murad Has Odası ise Osmanlı klasik mimarisinin denge ve simetrisini yansıtan bir eserdir.
XVII. ve XVIII. Yüzyıllar:
XVII. ve XVIII. yüzyıllarda, Topkapı Sarayı'nın genelinde olduğu gibi, Harem de mekânsal açıdan evrim geçirmiştir. Bu değişiklikler, Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi ve kültürel dinamiklerine paralel olarak gerçekleşmiştir. XVI. yüzyıl sonunda hızla tamamlanan harem yapılarına ek bölümler, harem halkının artışı ve yangınlar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Sultanların Has Oda yaptırma geleneği, bir hükümdarlık sembolü olarak bu dönemde önem kazanmıştır. Ayrıca, haremin hastane avlusu civarında bilinen bir yapı grubu da bu dönemde oluşmuştur. Valide sultanların güçlenmesiyle birlikte üst kata odalar eklenmiştir. 1XVIII. yüzyılda, Batı'nın yaşam tarzı ve sanatından etkilenmeler sonucu, Barok ve Rokoko üsluplarında dekorasyon uygulamaları daha fazla yer bulmuştur. Bu etki özellikle III. Ahmed'in Hasodası'nda görülen natürmort tasvirli panolarda kendini göstermiştir. Sultanlar, Rokoko romantizminin etkisiyle zenginleşen ve hafifleyen dekorasyon tarzını köşklerine ve iç mekanlara yansıtmıştır. Klasik dönemin Hazine Odası ve Has Oda gibi yapıları, I. Abdülhamid Dönemi'nde aynı dekorasyonla kaplanmış, ancak I. Selim Kulesi kısmen yıkılarak yerine konak görünümündeki ahşap Mabeyn ve İkballer Dairesi yapılmıştır. Şimşirlik Alanı, XVIII. yüzyılda hanedanın serbest yaşantısına açılmış ve şehzadelere çifte kasırlar verilmiştir. Harem yapılarında farklı sanatsal üsluplar göze çarpmaktadır. Topkapı Sarayı, Osmanlı siyasetini, kültürünü ve sanatını sergileyen nadir müze örneklerinden biridir. Klasik hiyerarşi ve anlamlı bir ihtişam döneminin sembolü olan Topkapı Sarayı, Rokoko eklemelerle ömrünü tamamlamış ve Tanzimat Dönemi'nde Boğaziçi saraylarına yerini bırakmıştır.
Görülmektedir ki; her bir dönemde, Harem'in mimari yapısı ve organizasyonunda belirgin değişiklikler ve gelişmeler yaşanmıştır. Ancak, detaylı bilgilerin sınırlı olması ve Harem'in özel ve gizli doğası nedeniyle, bu dönemlere ait kesin ayrıntılar tam olarak belirlenememektedir.
Topkapı Sarayı’nda harem genel olarak iki bölümden oluşurdu. Birinci kısıma, görevliler ve şehzadelere ders veren hocalar gibi yetkililer giriş çıkış yapabilirlerdi. Şehzâdeler mektebinde padişahın çocukları, yeğenleri eğitim görürlerdi. Burada ders görenler küçük yaştakiler olup, yetişkinlere hocaları dairelerine giderek özel ders verirlerdi. İkinci kısım ise sadece kadınlara özeldi. Bu bölüme padişaha haram olan kadınlar giremezdi ve yabancı erkeklerin girişine kesinlikle izin verilmezdi. Gözde yani ikballerin, hasekilerin oturduğu üst bölüme sarayın "Kuşhane Kapısı" denen orta avludaki kapıdan girilmekteydi. Burada Altın Yol üstünde ilk olarak darussaade ağası ve ona bağlı harem ağalarının odaları yer almaktaydı. Yine üst katta, yani Harem'in saray avluları hizasındaki bu bölümünde I. Abdülhamid, III. Osman, III. Ahmed gibi padişahların odaları bulunmaktaydı. Harem'in derin katına, Cariyeler Avlusu'ndan aşağıya "Kırk Merdiven" denen basamaklarla inilmekteydi. Burada iki tarafta koğuşlar bulunmaktaydı. En alt sofada ise Cariyeler Hastanesi, Gasilhane ve Meyyit (cenaze) Kapısı yer almaktaydı. Harem, Gülhane Parkı'na doğru eğimli bir arazi üzerinde kurulduğundan Kuşhane Kapısı ile bu kapı arasında dik bir merdivenin bağlantı kurmaktaydı. Cariyeler, genellikle 25 kişilik koğuşlarda yatmaktaydı ve üst kattaki kalfalar tarafından sıkı bir şekilde denetlenirlerdi. Padişahın annesi kendi bölümünde, padişahın eşleri kendi bölümünde, padişah ise kendine ait dairede konaklardı. Valide Sultan’a ait bir taşlık yani bir avlu bulunmaktaydı. Valide Sultan Taşlığı, klasik Anadolu ev mimarisini andıran bir avlu ve etrafında iki katlı yapılardan oluşmaktaydı. Taşlık, Osmanlı Harem yönetiminin şekillendiği yapıları barındırmaktadır. Haliç tarafında Valide Sultan Dairesi ve Hünkar Hamamı bulunur. Ocaklı Sofa’ya açılan Saltanat (Taht) Kapısı hamamların yanındadır. Cariyeler Taşlığı tarafında usta ve kalfaların daireleri ve Harem eczanesi yer alır. Enderun avlusu tarafında Altınyol’a çıkan bir kapı vardır. Bu düzenlemeler, sarayın iç yapısını ve güvenliğini sağlamak amacıyla yapılmıştır. Haremde doğum için bir daire tahsis edilir; burası ebe ve süt anneler ve diğer ihtiyaçlar için hazırlanırdı. Çocuğun diğer eşyalarının yanında en fazla itina gösterilerek hazırlanan eşya beşikti. Dolayısıyla, Osmanlı haremini hiç kimsenin içeri girmesi ve görmesi mümkün olmamış, daha sonraki anlatılanlar ise genellikle hayal ürünü uydurmalardan ibaret kalmıştır.
Topkapı Sarayı'ndaki Harem-i Hümayun'un giriş kapısı, çevresi dolaplarla çevrili olan bir kubbeyle açılır ve buradan fıskiyeli bir avlu veya şadırvana çıkılırdı. Avlunun sağında kule kapısı, solunda ise perde kapısı bulunmaktaydı. Perde kapısından sonra dar bir sokak gibi olan bir geçit başlardı. Bu geçidin sonunda, haremin birinci bölümü ve haremağalarına ait hamam ile kızlarağası köşkü yer almaktaydı. Daha ileride ise harem ağalarına ait daireler, şehzadeler mektebi, baş muhasebe ağa ve baş hazine ağa daireleri bulunmaktaydı. Haremağaları dairesi, birçok oda ve koğuştan oluşan bir yapıydı.
İlk dönem Harem yapıları incelendiğinde, dış sofalı plan tipine sahip bir şema görülmektedir. Mekanlar, revaklarla ortasında bir taşlık veya avlu mekanına açılmaktaydı. Revaklı odaların teras tipi taşlıklarla manzaraya açılması, klasik Osmanlı saray şemasının temelini oluşturan önemli bir plan özelliğidir. Bu plan şeması, 15. yüzyıl sonu ve XVI. yüzyıl ortasına kadar olan dönemin karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır.
İlk dönemde, yani XV. yüzyılın sonu ve XVI. yüzyılın ortasına kadar olan süreçte, harem çalışanlarının sayısı sınırlıydı. Ancak, Kanuni Sultan Süleyman döneminde harem çalışanlarının sayısının artmasıyla birlikte, yeni binalar inşa edilerek koğuş sistemini içeren bir yapılaşma oluşturulmuştur. Bu dönemden itibaren, Topkapı Sarayı'ndaki Harem mekanları, baş mimarlar arasında yer alan Mimar Sinan ve Mimar Davud Ağa gibi önemli isimler tarafından biçimlendirilmiştir.
Topkapı Sarayı'nda Bab-üs Saade duvarı ile ayrılan idari ve özel bölümler, Harem Dairesi için de geçerli bir düzeni temsil eder. Bu duvar ekseninin devamında, Harem'in Divan Meydanı yönündeki yapılar, kızlarağası yönetimindeki dış hizmet grubunun veya cariyelerin iç hizmet kadrosunun ikâmet mekânlarını oluşturur. Harem'in Karaağalar Taşlığı'na ve ana duvara açılan Cümle Kapısı, hanedan ve üst düzey saray kadınlarının yaşadığı esas Harem bölümüne ulaşır ve bu bölüm, Altın Yol ile bağlanan ve Hünkar Sofası çevresinde dizilen, padişah ve şehzadelerin yaşadığı Harem'deki Selamlık bölümlerine açılır.
1960'larda Yüksek Mimar Mualla Eyüboğlu tarafından bir bölümü restore edilen hareme XIX. yüzyıla kadar ilaveler yapılmış, bazı koğuş ve odalar da ahşap yapılarla ikiye bölünmüştür. Topkapı Sarayı Haremi dar uzun koridorlar, küçük iç avlular etrafına serpiştirilmiş 400 kadar odadan oluşmuştur. Büyük hamam ve kubbeli, geniş sultan salonu haremin diğer önemli bölümleridir. Her münasip yere çeşme ve ocak yerleştirilmiştir. Büyük salon XVI. yüzyılın şahane çinileri ile süslü olup, III. Murat devri eseridir. Küçük kütüphane odasına ve çok enteresan meyve ve çiçek resimleri ile bezeli “yemiş odasına” salonun dip tarafından girilmektedir. Haremde bulunan odalar ve salonlar renkli çiviler, ahşap süslemeler, kalem işlemeli desenler, tablo ve resimlerle süslenmiştir. Haremin önemli mekanları ise şöyledir:
a) I. Abdülhamid Yatak Odası
III. Osman taşlığı ile Hünkar sofası bitişiğinde, Hünkar hamamı karşısında yer alan bir odadır. Manzarası itibariyle her yeri gören bir konumda yer almaktadır. Odanın pencerelerinden Boğaz geniş bir panorama ile görülebilmektedir. Oda, XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Türk Rokoko üslubunda yaptırılmıştır. I. Abdülhamid (1725-1789) tarafından çok beğenildiği için bu odaya bazı süslemeler yapılmıştır. Hamam yoluna bakan yazıt ise I. Abdülhamid’e aittir. III. Osman’dan Abdülmecid’e kadar yedi Osmanlı padişahı bu odayı yatak odası olarak kullanmışlardır. Dikdörtgen planlı olup; üstü düz ve ahşap olarak örtülüdür. Kapı kanatları işlemelidir. Duvarlarındaki Barok-Rokoko karışımı altın yaldızlı çiniler Viyana’dan getirilmiştir. Tavanı ise kabartma nakışlı, koyu yeşil- kahverengi karışımı renk üzerine mavi- kırmızı işlemelidir. Odanın 12 adet penceresi bulunmaktadır. Odaya girişte sağ tarafta I.Abdülhamid’in yattığı kabartma süslemeli ve altın yaldızlı yatak yeri bulunmaktadır. Solda siyah ve beyaz mermerden yapılmış süslemeli ve yaldızlı bir çeşme ile altın yaldızlı ve renkli nakış işlemeli bir ocak bulunmaktadır.
b) III. Murad Has Odası
Mimar Sinan’ın eseri olan bu oda, bilinen ilk padişah odasıdır. Çeşmeli sofa ile Hünkar sofasından geçilen bekleme odasından girilmekte ve Hünkar Sofasına bir kapı ile bağlanmaktadır. 1578 yılında III. Murad (1546-1595) tarafından yatak odası olarak yaptırılmıştır. Topkapı sarayının en görkemli yapısıdır. Önünde bulunan yüzme havuzu nedeniyle “havuzlu köşk” ya da III. Murad yaptırdığı için “III. Murad Köşkü” olarak da adlandırılır. 1756 yılında III. Osman odada bulunan padişah oturma yerini yaptırmıştır. Kare planlı olup; büyük bir kubbe ile örtülüdür. Mermer söveli giriş kapısının kanatları sedef, fildişi ve bağa kakmalıdır. Bu kapı üzerindeki III. Murad’ı öven sekiz mısralık yazıt 1578 tarihlidir. Bir kapı ile I. Ahmed Okuma Odasına geçilir. Girişin sağ tarafındaki köşelerde oymalı ve altın yaldızla süslemeli iki büyük oturma yeri, bir ocak, solda ise ortada önü renkli çinilerle süslü, çok musluklu bir mermer çeşme bulunmaktadır. Çeşme odada konuşulanların duyulmasını önlemek amacıyla yapılmıştı. Duvarları boydan boya kırmızılı renkli çinilerle kaplıdır. Pencereleri renkli camlıdır. Mavi üzerine beyaz çinili celî sülüs yazı ile “Ayetel Kürsî” yazısı üç duvarın üst kısımlarında bir şerit halinde dolaşmaktadır. Duvarlarda sedef kakmalı gömme dolaplar yer almıştır. Kubbe içi kabartma halinde lacivert ve altın yaldızla süslenmiştir. Kubbenin ortasında altın yaldızla yazılı “Allahın Adları” bulunmaktadır. Bu odadaki süslemelerin onarımı restorasyon sorasında mimar Mualla Eyüboğlu tarafından yapılmıştır.
c) Yemiş Odası
Topkapı Sarayı harem dairesinde, Lale Devri Padişahı Sultan III. Ahmed için özel olarak yapılan ve “Yemiş Odası” olarak bilinen 4x4 metrekare ölçülerindeki odanın her yerinde natürmort halinde kalem işi bezemeler görülmektedir. Çiçek buketleri, kâse içinde meyveler gibi motiflerle kalem işinin önemli örnekleri yapılmıştır. Odanın tavanındaki 151x115 cm ölçüsündeki boşluk, önceleri ayna, sonraları cam ile kapatılmıştır.
d) IV.Mehmed Kasrı
XVII. yüzyılda IV. Mehmed tarafından yaptırılan bu oda, III. Murad Has Odası ve yüzme havuzunun bitişiğinde bulunan küçük bir odadır. Mermer oymalı üzerinde ayet yazılı bir kapıdan girilmektedir. Burası şehzadelerin yatak odası olarak kullanılmıştır. Dikdörtgen planlıdır. Bir kubbe ile örtülüdür. Tavanı düz olup kalem işlemelidir. Duvardaki renkli çiniler panolar halinde çiçek, vazo, selvi, kırık dal süslemelidir. Pencereler arası mavi beyaz sülüs yazı ile yazılmış bir yazıt şerit halinde duvarları dolaşmaktadır. Bakır üzerine altın kaplamalı büyük bir ocak yer almaktadır. Dolap kanatları ise sedef kakmalıdır .
e) Valide Sultan Dairesi
Haremin diğer önemli mekânı ise Valide Sultan dairesidir. Valide sultana ait mekânlar Harem’de padişahın kullandığı mekânlardan sonra en büyüğüdür. Haremde en nüfuzlu kişi olan Valide Sultan haremdeki en büyük ve en iyi döşenmiş mekâna sahipti. Valide Sultan’a ait mekanalrın en büyük ve önemlisi “Valide Sultan Sofası”dır. Valide Sultan’ın esas yaşam mekanı olan bu oda Valide Sultanın günlük işlerini yürüttüğü kubbeli bir odadır. Bunun bitişiğinde yatma için kullanılan daha küçük bir oda ve mescidi bulunmaktadır. Valide Sultan Dairesi Haremi ikiye bölen bir konumda planlanmıştı. Dairenin bir tarafında hasekiler ve cariyeler ile ilgili bölümler yer alırken diğer tarafında karaağalara ait bölümler yer almaktaydı. Yani, Valide sadece Haremin yönetiminde değil; mimari planlamasında da söz sahibi bir konumdaydı. Kendine ait hamamı olmasının yanı sıra haremde kendine ait özel mutfağı olan tek kadın valide sultandı. Sarayın Haliç’e bakan yönünde yer alan Valide Sultan Dairesi de diğer hanedan daireleri gibi çinilerle kaplanmıştı.
Haremde her dairede bir çeşme yer almaktaydı. Çünkü su bir lüks unsuru sayılmaktaydı. Gömme ocaklı odalar da hanedanı işaret etmekteydi. Haremde statü sahibi her kadın ayrı bir daireye, bahçeye ve hamama sahipti. Topkapı Sarayı Harem Dairesi, zengin iç dekorasyonu, estetik detayları ve tarihi atmosferiyle ziyaretçiler için önemli bir turistik cazibe merkezi olmuştur. Saray, 1985 yılında UNESCO tarafından dünya kültür mirası olarak kabul edilmiştir. Bugün, Topkapı Sarayı'nın genelinde düzenlenen müze, ziyaretçilere Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihini ve kültürünü keşfetme fırsatı sunmaktadır.
Referanslar
Akgündüz, A. (2000). Osmanlı’da Harem. İstanbul: OSAV Yayınları; Bayrak, M. O. (1996). Topkapı Sarayı ve Harem. İstanbul: Sümer Kitabevi; Demirarslan, D. ve Aytöre, S. (2005). Türklerde Oturma Mobilyasının Öyküsü, Arredamento Mimarlık Dergisi, Kasım: 119-125; Demirarslan, D. (2006). Osmanlı’da Modernleşme/ Batılılaşma Sürecinin İç Mekân Donanımına Etkileri, Erdem, 45: 46-47; Esemenli, D. (2002), Osmanlı Sarayı ve Dolmabahçe. (Birinci basım) İstanbul: Homer Kitapevi ve Yayıncılık; Evren, B. ve Can, D., (1997) Yabancı Gezginler ve Osmanlı Kadını. İstanbul: Milliyet Yayınları; Kocaaslan, M. Osmanlı Sarayı’nın Mahremi: Topkapı Sarayı Haremi’nin Sınır ve Yasakları. Edebiyat Fakültesi Dergisi, 28 ( 2): 95-121; Ortaylı, İ. ( 2006). Son İmparatorluk Osmanlı. İstanbul: Timaş Yayınları; Ortaylı, İ. (2007). Mekanlar ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı; Ortaylı, İ. (2005). Harem üzerine (2), 30 Ağustos 2005 Milliyet Gazetesi; Özcan, A.R. (2023). Sultan I. Abdülhamid Han Odası, Hazine Odası Ve Yemiş Odası’ndaki Kuşak Yazılarının Restorasyon İlkeleri Açısından Değerlendirilmesi, Millî Saraylar, 24: 50-65; Türk Dil Kurumu, https://sozluk.gov.tr, (Erişim tarihi: 08. 02. 2024); http://www.theottomans.org/turkce/sultanlar_harem/harem2.asp, (Erişim tarihi: 08. 02. 2024).