-
2020
1220 yılında Pekin’de doğan Rabban Bar Sauma, bir Nesturi Hristiyan din adamıydı. Aynı zamanda, Batı Avrupa’ya yaptığı gezilerle tanınan bir Moğol elçisiydi. Bar Sauma’nın kökeniyle ilgili farklı tezler vardır. Fakat kaynakların büyük bir kısmı Sauma’nın bir Öngüt Türkü olduğu tezini öne sürmektedir. Öngütler, Cengiz Han döneminde Uygur kökenli olduğu düşünülen Batı Göktürk Kağanlığı’nın bir kolu olan Şatolar’a dayanıyordu. Bu Öngütler, Uzakdoğu’da bir hayli etkili olan Nesturî misyonerlerin çabalarıyla Hristiyanlığa geçtiler.
Bar Sauma, 23 yaşında kendisini ruhani bir hayata adayarak varını yoğunu satıp parasını fakirlere dağıttıktan sonra keşiş oldu. Yedi yıl boyunca bir manastırın hücresinde münzevi bir hayat geçirdikten sonra, küçük bir mağaraya çekildi. Halk, Bar Sauma’nın bilgeliğinden faydalanıp öğretilerini işitmek için kendisini ziyaret etmekteydi. Onu ziyaret etmeye gelenler arasında bulunan Markos adındaki genç öğrenci, zamanla Nesturi Kilisesi’nin patriklerinden III. Yahballaha olacaktı. Markos, Bar Sauma’nın hücresinde üç sene kaldı ve eğitim görerek keşiş oldu.
Markos’ta Kudüs’ü ziyaret edip hacı olma arzusu vardı. İlk başta Bar Sauma bu düşünceye sıcak bakmasa da zamanla Markos tarafından ikna edildi. Halkı ile vedalaştıktan sonra bu ikili yola koyuldu. Batı Çin’de Kansu ve Hotan, Orta Asya’da Kaşgar ve Talas, İran’da Horasan ve Azerbaycan’dan geçerek Bağdat’a vardılar. Bağdat’ta Nesturi kilisesinin Patriği I. Mar Denha ile tanıştılar ve sıcak bir şekilde karşılandılar.
Kudüs’e doğru hac yolculuklarını devam ettirmek istemelerine rağmen Orta Doğu’da devam eden savaşlardan dolayı Suriye yakınlarından Bağdat’a geri dönmek zorunda kaldılar. Kısa bir süre sonra Patrik I. Mar Denha vefat etti ve onun yerine sürpriz bir şekilde Bar Sauma’nın yol arkadaşı ve öğrencisi Markos, III. Mar Yahballaha olarak Patrikliğe atandı. Patriklik seçiminin resmi onay evraklarını almak için ikili Memlük Devleti ile savaş halinde olan İlhanlı hükümdarı Argun Han’ı ziyaret ettiler. Argun, Batı’daki Hristiyan devletleriyle ittifak kurmak için Bar Sauma’yı elçi olarak görevlendirdi. Böylece Bar Sauma’nın Batı dünyasına yolculuğa başladı. 1287’de Bar Sauma Bağdat’tan ayrıldı ve Trabzon’a doğru yolculuğa çıktı, buradan bir gemiyle İstanbul’a yelken açtılar. İstanbul’a vardığında İmparator II. Andronikos Palailogos ile tanışma fırsatı buldu ve Ayasofya’nın büyüleyici güzelliğine hayran kaldı. Deniz yolculuğuyla İtalya’ya ulaştı ve 18. 06. 1287’de Sicilya’daki Etna Yanardağı’nda gerçekleşen patlamaya tanık oldu. Roma’ya vardığında İlhan hükümdarının mektubunu teslim etmek istediği Papa vefat ettiği için bunu yapamadı. Roma’da kaldığı dönemde şehrin kutsal yerlerini ziyaret etti. İlahiyat konularında kendisiyle tartışmak isteyen Katolik kardinallere elçilik misyonunu vurgulayarak izin vermedi. Sonunda Fransa’ya ulaşıp Kral Filip’e İlhanlıların ittifak teklifini iletti. Fransa Kralı daha sonra İlhanlılar’a bir elçi göndermişse de istenilen ittifak gerçekleşemedi.
Papa’nın ölümünden dolayı İlhan Argun’un mektubunu veremediği için dönüş yolculuğunda oldukça tedirgin olan Bar Sauma, görevini tamamlayamadığı için idam edilme korkusunu taşıyordu. Sonunda Roma’ya döndü ve orada yeni seçilen Papa IV. Nikolas’a Argun’un mektubunu teslim ettikten sonra Paskalya Bayramı sonlanıncaya kadar Roma’da kaldı. Paskalya Bayramı sonlanınca Bar Sauma geri dönüş yolculuğuna başladı.
Bar Sauma, Bağdat’a döndükten sonra Farsça dilinde kendi maceralarını otobiyografik bir eserde derledi. Farsça orijinali günümüze ulaşamamışsa da Süryanice yapılan bir çevirisi ulaşabildi. Bu Süryanice çevirisi de The Monks of Kublai Khan, Emperor of China ismi altında Sir E. A. Wallis Budge tarafından İngilizce’ye tercüme edildi. 1294 yılında vefat eden Bar Sauma’nın eseri Marco Polo’nunki kadar ilgi görmemesine rağmen, özellikle bir Doğulu Hristiyan Türk’ün gözünden yazıldığı için Ortaçağ dünyasına son derece değerli bir bakış açısı sağlamaktadır.
Bar Sauma, 1287’de karadan muhtemelen Musul-Cizre-Diyarbakır üzerinden kuzeye Trabzon’a vardı, oradan da denizyoluyla ulaştığı İstanbul’da ilk önce hepsi mermerden yapılan, 360 sütun üzerine yapılan Ayasofya Kilisesi’ne gitti. Bu kilisede Hz. Meryem’in Evangelist Luke tarafından yapılmış portresini, Vaftizci Mar John’un elini, Lazarus ve Mary Magdalene’nin vücudunun parçalarını ve Hz. İsa’nın mezarı üzerine konulan taşı ve Hıristiyanların birtakım kutsal emanetlerini gördü. Ayrıca kırmızı somaki mermerden yapılmış İmparator Konstantin’in ve yeşil mermerden yapılmış İmparator Justinianus’un mezarlarını, vücutları bozulmadan birlikte yatan 318 Ortodoks piskoposun mezarını da ziyaret etti. İlaveten, kutsal rahiplerin mabetlerini, bronz ile taştan vücut formu verilmiş olan sihirli karakterin tılsımlarını da gördü.
Referanslar
Budge, E. A. W. (1028). The Monk of Kublai Khan, Emperor of China; or The History of the Life and Travels of Rabban Sawma, Envoy and Plenipotentiary of the Mongol Khans to the Kings of Europe and Markos who as Yahbh-Allaha III Became Patriarch of the Nestorian Church in Asia. Londra.; Lach, D. F. (1965). Asia in the Making of Europe. Volume I. The Century of Dıscovery. Book 1, Chicago.; Morgan, D. (1991). The Mongols (Peoples of Europe), Wiley-Blackwell.; Newton, A. P. (1962). Travel and Travellers of the Middle Ages, New York.; Rossabi, M. (2008). Kubilay Han’ın Seyyahı, Doğu’dan Batı’ya İlk Yolculuk (Çev. E. Uşşaklı). İstanbul.