İsviçre’nin Lozan şehrinde bulunan ve Dünya’nın en saygın turizm ve otelcilik fakültelerinden biri olarak kabul edilen Ecole Hôtelière de Lausanne’nın eğitim programlarından birinde 2030 yılındaki otelcilik şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Her şeyden önce açıkça ifade edilen insan faktörüne dikkat çekerek; teknoloji ve cihazlar ne kadar gelişirse gelişsin robotlar insanların duygularını hissedemedikleri sürece ağırlama ve konukseverlik her zaman insanların işi olarak kalacaktır. Bu programın ana başlığına göre geleceğin otelciliğinde en önemli rekabet gücü bilgi olacaktır.

Bilgi ve kültür; Konaklama endüstrisindeki ekonomik başarı, maddi olmayan varlıkların etkin kullanımına dayanacaktır: bilgi, beceri, yaratıcılık ve yenilikçilik, rekabet avantajı yaratacaktır. Burada kastedilen geleceğin yöneticililerinin meslekleri ile ilgili teknik bilgi ve becerilerini zengin bir dünya görüşü ve geniş bir genel kültür bilgisi ile desteklemek zorunda kalacaklardır.

Yöneticilikteki en önemli yetenek empati; yeteneği geleceğin otelciliğinde en önemli temel yeteneklerden biri olarak kabul edilecek olup, iyi bir otel yöneticisinin hem misafirlerine, hem de çalışanlarına empati ile yaklaşabilmesi çok önemli olabilecektir. Örneğin mutlu olmayan bir insan başka bir insanı mutlu edemez felsefesinden yola çıkılarak çalışanların çalışma koşulları ne kadar iyi olursa misafirlere o kadar iyi hizmet edeceklerdir. Buna göre işletmeyi başarıya götürecek olan tesisin fiziksel nitelikleri değil çalışanların duygusal ve kültürel nitelikleri olacaktır.

Verimlilik; sayıların rasyonel gücü gelecekte de önemini yitirmeyecek olup ilk üçteki yerini koruyacaktır.

İnsan ve teknolojinin ortak varoluşu; Ağırlama ve hizmet sektöründe insandan vazgeçilemeyecek olması teknolojiye kayıtsız kalınacağı anlamına gelmeyecektir. Bilimsel gelişmelerin hem misafirlere, hem de çalışanlara yepyeni teknolojiler sunarak ağırlama ve konukseverlik işini çok daha eğlenceli bir hâle getirebilecektir.