Maclean, Gerald

Kişi Yazar

Exeter Üniversitesi’nde İngiliz Edebiyatı profesörüdür. Kitabın orijinal baskısı 2007 yılında Looking East English Writing and the Ottoman Empire Before 1800 adı ile Palgrave Macmillan yayınevi tarafından yayımlandı. Sinan Akıllı tarafından Türkçe'ye tercüme edilen eser, 2009 yılında ODTÜ yayıncılık tarafından basıldı.

Kitap erken modern dönem İngiliz yazmaları ışığında, Osmanlıların İngiliz kültür ve yaşamı üzerindeki etkilerini ele almaktadır. Bu bağlamda eser, Osmanlı kültürünü temsil eden nesnelerin ve imajların İngiltere’de ilk defa nasıl ortaya çıktığı, erken modern dönemde İngilizlerin gidip görmedikleri Osmanlı dünyasını nasıl hayal ettikleri, İngiliz-Osmanlı ilişkilerinin gelişmesi ile Osmanlı topraklarını ziyaret etmeye başlayan İngiliz seyyahların gözlemleri gibi pek çok konuda bilgi sunmaktadır.

Batılı araştırmacıların Doğu toplumlarının kültür, yaşayış ve dillerini incelediği birçok yayın bulunmaktadır. Bunlardan biri Edward Said’in 1978 tarihinde yayımlanan Oryantalizm kitabıdır. Said, Batı'nın Doğu’ya ilgi duyma sebebini Doğu’da değişik kültürler, insan toplulukları, farklı yaşam biçimleri, köklü bir tarih ve gelenek olmasına bağlar. Said’e göre Oryantalizm, Avrupa’nın Doğu fikridir. Bu fikrin temelinde yatan amaç ise Doğu’yu alçaltılmış ve saptırılmış kavramlarla tanımlayarak, kendi kültürlerini yüceltmektir. Avrupa’nın üstünlüğüne dayalı bu görüş, geri kalmış bir Osmanlı imajı oluşturmaktadır. Gerald Maclean, Edward Said’in çalışmasını günümüz araştırmacıları için bir engel olarak nitelendirir. Said’in bu çalışmasında sadece Batı’nın Doğu’yu tasvir ediş biçimiyle ilgilenmesini eleştirir. Maclean, o döneme ait İngiliz yazmalarının birçoğunda görülen ve Osmanlılara karşı hayranlık ve düşmanlık duygularını bir arada barındıran yaygın tutum için emperyal kıskançlık terimini kullanmaktadır. Yazar çalışmasında Osmanlı’yı korkulan ama aynı zamanda hayranlık beslenen, liyakatin olduğu, güçlü bir toplum olarak yansıtır.

Kitabın ilk bölümünde İngilizlerin Osmanlı ile hem ticari anlamda hem de doğrudan ilk karşılaşmaları, bu karşılaşmaların İngiliz toplumu üzerindeki etkileri ve Osmanlı İmparatorluğu’nu ziyaret eden erken modern dönem İngiliz seyyahların gözlemleri yer alıyor. Bu gözlemlere göre Osmanlı kültürünü temsil eden imgeleri İngiliz toplumuna sunan unsurlardan biri Osmanlıları resmeden yağlıboya ve gravür portrelerdir. Öyle ki birçok soylu İngiliz arasında bu portrelerin koleksiyonunu yapma modası vardı. İngilizler için bir başka görsel kaynak Osmanlı dokumalarıydı. Pahalı ipek giysiler ve Türk halıları satın alıp bunları sergilemek bir zenginlik ifadesiydi. İngiltere kralları zaman zaman saray içinde ve dışında Osmanlı tarzında kıyafetler giyiyordu. VIII. Henry ile Anadolu stilinde rengarenk kilimler üzerinde portre yaptırmak bir moda haline dönüştü. Ressamların, soylu kişileri ayaklarının altlarında serili Anadolu kilimleri ile resmettiği pek çok örnek vardır.

Seyyahlar Osmanlı topraklarına yaptıkları ziyaretlerde, zaman zaman kendi vatandaşlarıyla da karşılaştıklarından bahsederler. XVII. yüzyılda pek çok İngiliz, İrlandalı, İskoç vatandaş Akdeniz kasabalarında ve limanlarında yaşıyordu. Maclean’a göre bunun önemli sebeplerinden biri, Avrupa’daki sınıf sistemine karşı Osmanlı’da çok kültürlü ve liyakate dayalı bir sistemin oluşuydu. Yazar, bir yerlerde esir düşmüş, köle pazarlarında satılığa çıkarılmış olan bazı Britanyalıların bile zamanla oldukça iyi konuma gelme fırsatları olduğunu söyler. Bunun dışında erken dönem seyyahlarının anlatımlarında oldukça farklı bakış açıları görülür. Bunlardan bazıları, Haçlı Seferleri zamanından kalma korkunç Türkler tiplemesini tekrar tekrar üretmeye devam eder. Bu seyyahların Osmanlı dünyasını anlatan yazılarında, hayranlık ve korku duyguları bir aradadır.

Kitabın ikinci bölümünü Osmanlı dünyasını anlatan tiyatro eserleri ve yazma örnekleri oluşturur. Maclean, Robert Daborne’un A Christian Turn’d Turke adlı tiyatro eseri üzerinden, İngilizlerin Osmanlılara duyduğu emperyal kıskançlığa vurgu yapar. Eser, İslam dinine geçen ve aslen İngiliz olan Kaptan Ward karakterini konu alır. Daborne, İslam dinine geçme arzusunu şeytanlaştıran ve İngiliz olan birinin kendi ulusal kimliğini reddetmesinin imkânsız olduğunu ifade eden bir tutum içerisindedir. Kitabın bu bölümünde bahsedilen bir başka konu, Osmanlı dünyasında karşılaşılan farklı hayvan türleriyle ilgilidir. Seyyahlar eşek, köpek, at, koyun, sığır ve çeşitli av hayvanları gibi bilindik hayvanların yanı sıra daha önce hiç görmedikleri hayvan türlerinden de sıklıkla bahsederler. Sultan’ın Topkapı sarayındaki zürafa, timsah, fil ve başka memleketlerden getirilmiş diğer egzotik hayvanlardan oluşan ünlü koleksiyonu, Osmanlı topraklarına gelen Batılı seyyahlar için büyük bir merak kaynağıdır. Bu anlatımlar, Osmanlı topraklarının doğal düzenin saptırıldığı bir yer olduğu, insanların kültür geliştirme çabalarına rağmen hayvanlardan pek de farklı olmadığı, bu durumun geri kalmışlığı temsil ettiği şeklindeki düşüncelere katkıda bulunmaktadır. Maclean ise heybetli, güçlü ve egzotik hayvanların emperyal gücün bilindik sembolleri olarak görüldüğünü ve Osmanlı dünyasını gıpta ile bakılır hâle getiren bir şatafatın unsuru olduğunu söyler. İngilizlerin Osmanlıları aşağılayarak yaptığı olumsuz yorumları, onların kıskançlık ve hayranlık duygularına bağlar.

Osmanlı topraklarını ziyaret eden İngiliz seyyahların dikkat çekici isimlerinden biri Lady Mary Wortley Montagu’dur. Lady Mary, cinsiyet normlarını yıkan bir kadın seyyah olarak pek çok Batılı seyyahın aksine Osmanlı’ya karşı önyargısız bir tutumla yaklaşmaktadır. Amacının daha önce Doğu’yu yazan seyyahların, eksik ya da taraflı bilgilerini düzeltmek ve çiçek aşısını Osmanlı topraklarından kendi ülkesine götürmek olduğunu söyler. Ondan önce Osmanlı topraklarını ziyaret eden bir başka seyyah ise Henry Blount’dur. 1636 yılında yayımlanmış A Voyage to the Levant adlı seyâhatnâmesinde, Osmanlı İmparatorluğu’na yapacağı seyahatin sebeplerini ve bu seyahat için yaptığı hazırlıkları detaylı bir şekilde anlatır. Onun verdiği bu bilgiler, gelecekte Osmanlı topraklarını ziyaret edecek olan İngilizler için bir kılavuz niteliğindedir.

Kitabın son bölümünde İngiliz edebiyatında Doğu etkisi ele alınmaktadır. 1660 yıllarındaki Restorasyon döneminde İngiliz edebi metinleri Osmanlı, İran ve hatta Moğol kültürleriyle etkileşim içerisindedir. XVIII. yüzyıla gelindiğinde ise Doğu’yu yazmak İngiliz yazmalarının popüler konulardan biriydi. Ayrıca yine bu yüzyılda Doğu’dan ilham alınan yeni edebi türlerin ortaya çıktığı görülür. Daniel Defoe’nun Roxana eserinde ana karakterin cezbedeci Osmanlı tarzında kostümü, Laurence Sterne’ün Tristram Shandy adlı eserinde bahsi geçen Türk tütün çubuğu gibi Doğu’ya ait simgeler, yerel edebiyatın artık alışılmış unsurlarıydı. Arap Edebiyatı’nın ünlü 1001 Gece Masalları, Antoine Galland tarafından Mille et une Nuits adıyla Fransızca’ya çevrildikten sonra, Arabian Night’s Entertainments adıyla İngilizce’ye de tercüme edildi ve kısa sürede Batı’da çok sayıda taklitlerin ve çeşitli edebi alttürlerin ortaya çıkmasına yol açtı.

Maclean’ın bu çalışması İngiliz el yazmaları ve tiyatro eserleri üzerinden erken modern dönem İngiliz kültür ve yaşamında Osmanlı İmparatorluğu’nun etkilerini ortaya koymayı amaçlar. Yazarın sıklıkla eleştirdiği bir konu, Batılı araştırmacılar tarafından bu zamana kadar yapılan çalışmalarda, Osmanlı dünyasının sadece Batılıların gözünden değerlendirilmesi ve bu sebeple bu çalışmaların objektif bir fikir sunmamalarıdır. Erken modern dönem İngiliz seyyahlarının Osmanlılara ve Osmanlı İmparatorluğu’na karşı olan olumsuz tutumunu ise hayranlık ve nefreti, korku ve şaşkınlığı, arzulama ve iğrenme duygularını bir arada barındıran emperyal kıskançlık terimi ile ifade eder.

Yararlanılan Kaynaklar

Maclean, G. (2009). Doğu’ya Bakış: 1800 Öncesi Dönem İngiliz Yazmaları ve Osmanlı İmparatorluğu. Ankara: ODTÜ Yayıncılık; Said, E. (1998). Oryantalizm (Doğubilim): Sömürgeciliğin Keşif Kolu (Çev. Nezih Uzel). İstanbul: İrfan Yayıncılık.