İlbadi Mezarlığı

Doğal ve Kültürel Miras Mezarlık Alanı

Denizli’nin Merkezefendi ilçesine bağlı İlbadı Mahallesi’nde, mülkiyeti Denizli Belediyesi’ne ait 109 pafta, 616 ada, 1 parsel ile 153 pafta, 557 ada, 37 parselde yer almaktadır. Eski ya da Koca Mezarlık olarak da bilinen mezarlık, Orta Çağ’da Denizli’nin yerleşim yeri olan Kale’nin (Kaleiçi) 30-40 yıl önce batı yönündeki en uç noktası durumundayken; bugün şehir içinde kalmış ve İlbadı Mahallesi'nin yolu ve eski Sarayköy yolu üzerinde bulunmaktadır. Geniş bir yamaç ve tepe üzerine kurulmuş ve fazla yüksek tutulmayan duvarlarla kuşatılan kuzey-güney uzanan geniş bir alana yayılmış olan mezarlık, İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 23.01.1991 tarih ve 1757 sayılı kararı ile tescillenmiştir.

Anadolu’daki Müslüman-Türk varlığının mühürlerinden biri olan mezarlıkta yapılan kazılar neticesinde tespit edilen, XIII. yüzyılın başlarına ait bir mezar taşından hareketle mezarlığın bu tarihten itibaren kullanıldığı düşünülmektedir. Son yıllarda yapılan kazılarda, bu alanın başlangıçta zaviye, medrese, namazgâh gibi yapıların yer aldığı eğitim amaçlı bir Selçuklu yerleşimi olduğu, sonrasında ise bir mezarlık olarak kullanılmaya başlandığı anlaşılmaktadır. Yaklaşık 850 yıldır Türk mezarlığı olarak kullanılan alanın etrafı 1741 metre uzunluğunda bir ihata duvarıyla çevrelenerek mezarlık koruma altına alınmıştır. Mezarlıkta Selçuklu Devleti, Beylikler ve Osmanlı Devleti döneminden gelen, bu dönemlerin farklı biçimlerini, özelliklerini ve tasarımlarını temsil ederek tarihsel bir bellek sunan, günümüzde sekiz bini kayıt altına alınmış binlerce mezar; bunların mezar taşı, şahide, kaide, sanduka ve diğer parçaları bulunmaktadır. Denizli Belediyesi’nin ve müze müdürlüğünün desteği ile Pamukkale Üniversitesi tarafından 2008 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları kapsamında, sekiz binin üzerinde eski mezar taşları gün yüzüne çıkarılmış, kırık olanları ve ihtiyaç duyulanlar restore edilmiş ve tamamı kayıt altına alınmıştır. Dört ayrı kapıdan girilen mezarlıkta, bölgenin fethini gerçekleştiren Selçuklu uç beyi Mehmed Gazi, Şeyh Mehmed Şirvani, ve Derviş Ali Kâhya türbelerinin yanı sıra yol yapımı esnasında bugün mezarlığı batıdan sınırlayan duvarın arkasında kalan Yediler türbesi, Fatma Yıldız Hanım, Bediüzzaman Said Nursi’nin verdiği işaretle sahabe-i güzinden bir kişiye ait olduğu belirtilen sahabe mezarı, Bediüzzaman’ın öğrencileri Hafız Ali ve Hasan Feyzi Yüreğil’in mezarları ile yüzyıllara yayılan biçimde ilk zamanlarından bugüne şehrin yönetici, dini, askeri ve sosyal erkânından sayısız değerli şahsiyetin mezarları bulunmaktadır. Selçuklu Devleti’nin son dönemlerinde askeri görev alan Yıldız Bey’in kızı olan Fatma Hanım, savaş esnasında ileri atılarak, Konya’dan gelen Selçuklu uç beyi Mehmed Gazi Bey’in komutası altında Denizli’nin savunması için çarpışarak Mehmed Gazi gibi şehit düştü. Denizli ve çevresinin XII. yüzyıla değin Selçuklular ve Bizanslılar arasında sürekli el değiştirmesi, XIII. yüzyıl başlarında, Selçuklu Sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında son buldu, bu yıllarda bölge kalıcı olarak tamamen Türklerin eline geçmiştir. Mezarlığın da bu tarihlerden itibaren daha yoğun biçimde kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Böylece bölge, 800-850 yıldır bir Müslüman-Türk mezarlığı özelliği taşımaktadır. Mezarlıkta, tarihin birer altın vesikası olan mezar taşları, şahideler, kaideler, sandukalar, kitabelerin bulunduğu mezar taşları; yani mezarlar, XIV - XV. yüzyıl örneği mezarlık zaviyesi, namazgah ve birçok tarihi ve kültürel nesneler yer almaktadır. Mehmed Gazi türbesinde, Selçuklu mozaik çini parçaları ve kitabe bulunmaktadır. Mezarlıkta, Selçuklu Devleti, Beylikler ve Osmanlı Cihan Devleti mezar taşı süslemelerinin usta işi örnekleri bulunmaktadır. Dönemin sanat şaheserleri olarak mezarlarda kullanılan bu taşlar, derinlikli bir tarih ve toplum incelemesi imkânı sunmaktadır. Mezar taşlarının mermerleri, kullanılan ifadeler, yapılan süslemeler, taşları taçlandıran kavuklar, mezarların biçimleri, boyutları ve çeşitleri; 850 yıllık Müslüman-Türk mezar taşları tarihi kadar, bu topraklarda yaşayanların, yaşamın, ferdiyet ve toplum planındaki yansımalarını ayrıntılarıyla ortaya koymaktadır. Anadolu Selçukluları döneminde, XII. yüzyılın sonlarından itibaren gömülerin başladığı mezarlıkta XIII. yüzyılın ikinci yarısıyla XV. yüzyıl başları arasında Denizli’ye hakim olan Sahip Ata Oğulları, Germiyanoğulları ve İnançoğulları beyliklerine ait gömüler bulunmaktadır. Anadolu Selçuklu döneminden kalan mezar üç örnekleri genellikle prizmatik ve dikdörtgen sandukalar ya da tek şahidelerden oluşmaktadır. Prizmatik formlu, yekpare gövdeli ve iki ucu şahideli sandukalar nadiren görülmektedir. Üçgen prizmatik formdakilerin genellikle yanlarındaki yüzeylerine, dikdörtgen sandukaların üst ve yan kenarlarına kitabeler ile palmet, lotus, rumi, rozet ve geometrik süslemeler işlenmiştir. Selçuklu ve Beylikler döneminde genel olarak dilimli kemerli, sivri kerli, yuvarlak kemerli, bitki tepelikli, üçgen alınlıklı şahideler ile dikdörtgen ve üçgen prizmatik sandukalar kullanılmıştır. Sandukaların bir kısmı şahideli dikdörtgen prizma şeklinde iken bir bölümü daha küçük boyutlarda, ayak kısmına doğru daralan düz dikdörtgen prizma şeklindedir. Ortadaki nişin, kıvrık dallara bağlı rumi ve palmetlerle çevrelendiği bu örneklerde yüzeysel niş şeklinde düzenlenmiş orta kısımlarda, bazen dua içerikli kitabelere, bazılarında ise geometrik ve bitkisel süslemelere yer verilmiştir. Şahidelerin genellikle ön ve arka yüzlerinde kitabeler bulunmaktadır. Kitabelerde, medfun kişinin kimliği ile ayetlere yer verilmiştir. Osmanlı Cihan Devleti döneminde ise mevcut bu özellikler yanında mezar taşlarının üst kısımları sarıklı, kavuklu ve boyunluklu olup gövde bölümüne farklı yazı karakterlerinin görüldüğü kitabeler yerleştirilmiştir. Bu mezar taşları ile kişilerin kimliklerini, hangi meslek grubuna dahil olduklarını, kimi zaman ölüm nedenlerini, dini, sosyal ve iktisadi hayattaki konumlarını öğrenmek mümkün olabilmektedir. Erkek mezar taşlarında bulunan başlıklar mezar sahibinin mesleğine, mensup olduğu tarikata veya meşrebine göre şekillenmektedir. Genellikle mermerden yapılan mezar taşları erkeklerde sarık-kavuk ve fes, kadınlarda düz ya da yukarı doğru genişleyen süslü başlıklar şeklinde görülmektedir. Traverten ve moloz taş malzemeyle yapılan mezar şahidelerinin üzerinde erkeklerde Kallavi, Kafesi ve Nakşi başlıkları görülürken, kadınlarda boyunluklu düzenlemeler yer almaktadır. Süsleme olarak bitkisel motiflerin kullanıldığı kimi şahidelerde sarıkların üzeri geometrik kompozisyonlarla süslenmiştir. Genelde sülüs ve talik hatlı kitabelerin yer aldığı, büyük bölümü sade olan Osmanlı dönemi bu mezar taşlarından XIX. yüzyıl ve XX. yüzyıl örneklerinde bitkisel kompozisyonlar ile cami tasvirleri dikkat çekmektedir. Mezarlıktaki bazı bedenler doğrudan toprağa, bazıları kaya oyuklarına ve bilinen bir tanesi de tonoza yerleştirilmiştir. Mezarlıkta, dönemin üstün taş işlemeciliğinin bütün ayrıntılarına rastlanılmaktadır. Bölgede, bütün toplumsal dokuyu temsil eden kesimlere ait mezarları görmek mümkündür. Burada, mermer ve taş işçiliği bağlamında ince işçilik gösterilmiş, özenilmiş ve zengin süslemeleri olan farklı kişilere ait birçok mezar bulunmaktadır. Mezar taşlarında kullanılan mermerlerin, Pamukkale Hierapolis, Laodikya gibi antik bölgelerdeki daha önce başka yapı elemanlarında kullanılmış olan mermerler olduğu anlaşılmıştır. Bu yerleşim birimlerinde kullanılan sütunlardan, bloklardan, yapı taşlarından getirilerek yüzeyleri zımparalanarak ve yontularak mezar taşı olarak değerlendirilmişlerdir. Kimi mezar taşlarında bu çok açık biçimde görülmektedir. Bazı taşlarda Grekçe yazıların bulunduğu kitabeler bulunmaktadır. Benzeri biçimde bazı taşların bir yüzü Osmanlı mezar taşı iken, taşın arka yüzünde Roma süslemeleri bulunmaktadır. Aynı amaçla mezarlık bölgesine getirilmiş bazı sütunlar, bloklar ve taşlar, mezar taşına dönüştürülmeden olduğu gibi kaldığı görülmektedir. Bu şekilde mezarlık bölgesine yayılmış binin üzerinde Roma döneminden kalma parça bulunmaktadır. Bunlar arasında çeşitli küçük heykellere dahi rastlanmaktadır. Bu nesnelerin tarihsel ve üretim özellikleri ile kayıt altına alınması gerekmektedir. İlbadi mezarlığının önemi coğrafyada kimlerin yaşadığını göstermesi dışındaki mezarlığın temel önemi; toplumun sosyal, kültürel ve entelektüel hayatını, kimlerin bu katmanları temsil ettiğini, nasıl kişilerin yetiştiğini, yaşam biçimlerini, sosyal hayatın biçimlendiricilerini, toplumdaki meslek gruplarını, yöneticilerini ve toplumun farklı üyelerine ait bilgilerini ortaya koymasından ileri gelmektedir. Bu mezarlığın bunun dışındaki en önemli özelliği; Anadolu’nun Müslüman Türk kimliğini içeren İslam medeniyeti döneminden kalan en büyük mezarlarından biri olmasıdır. Bu özellik mezarlığın tarihi ve kültürel değerini ortaya koymaktadır.İlbadi mezarlığı, Anadolu’nun karakteristik özelliğini gösteren ilk bir kaç mezarlığından bir tanesi olarak değerlendirilmektedir. Mezarlık; varlığı ile tarihi, kültürel ve sosyal dokunun ortaya koyulmasını sağlayarak, kimlik ve medeniyet gelişiminin bu topraklardaki seyrinin anlaşılması için ayrıntılı bilgiler vermektedir. Kazılardan elde edilen mezar taşı, sandukası, şahidesi, kaidesi ve diğer farklı nesne bulgularının; geçmişin anlaşılmasına yönelik büyük bir temsil özelliği göstermektedir. Bu kapsamda, mezarlık sadece sanat tarihi açısından değil, arkeolojik açıdan da değerli bulunmaktadır. Sanat tarihi ve arkeolojiyi anlamlandırma ve yorumlama anlamında önem taşıyan bölge; tarih, ilahiyat, sosyoloji, psikoloji ve edebiyat gibi farklı sosyal bilim alanlarını da doğrudan ilgilendiren bir alan durumundadır. Mezar taşı, sanduka, şahide ve kaide çeşitliliği, Selçuklular, Beylikler ve Osmanlı dönemleri olmak üzere gömüler bağlamında taşıdığı toplumsal yapılar, mezar biçimlerinin karakteristikleri, mezar uygulamaları, süslemeleri ve işlemleri gibi nitelikler ve nicelik olarak gömü ve mezar taşı sayısı bakımından Türkiye’deki bugün mevcut iki mezarlıktan bir tanesi olması açısından önem taşımaktadır. Mezarlıktaki bazı sandukaların bezeme repertuvarı, Van ili Gevaş ilçesindeki Kümbet Mezarlığı’ndaki bazı sandukalarla benzerlik göstermesi dikkat çekmektedir.

İlbadi Mezarlığı’nda çok sayıda mezar taşı ve türbenin yanı sıra, kazılar sırasında ortaya çıkarılmış olan medrese olduğu tahmin edilen bir yapı ile üç zaviye ve iki büyük namazgâhta yer almaktadır. Taşınmaz nitelikteki bu yapılardan başka kazı buluntuları arasında bulunan çini ve seramik parçaları ile Makedonya, Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu, Ladik, Germiyanlı, Aydınoğulları ve Osmanlı sikkeleri ile Avrupa kökenli sikkeler ile ok ve mızrak uçları, Bizans mührü gibi küçük buluntular da ortaya çıkarılmıştır.

Yararlanılan Kaynaklar

Başak, O. (2010). Gevaş Kümbet Mezarlığı’nda Bulunan Mezar Taşlarındaki Bezemelerden Örnekler, V.Uluslararası Van Gölü Havzası Sempozyumu , 09-13 Haziran, Van: 179-187; Çav, E. (2016). Denizli İlbade Mezarlığı Coğrafyanın Gerçek Mühürleri: Mezarlıklar, Şehir ve Kültür, 20, Mart.; İlbade Mezarlığı kazıları 6. yılında, http://www.denizliprojehaber.com/tag/ilbadimezarligi/, (Erişim tarihi: 24. 08. 2020); Pektaş, K. (2019). Denizli’de Türk Varlığının Kadim Tarihi İlbadı Mezarlığı-I. Denizli: Denizli Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları; https://denizli.ktb.gov.tr/Eklenti/63055,lbademezarligipdf.pdf?0&_tag1=51E0D00D4CB1BF6D34C7BA8E699CD02624EAF821, (Erişim tarihi: 24. 08. 2020).

Ayrıntılı bilgi için bakınız

https://geka.gov.tr/uploads/pages_v/denizli-kultur-envanteri-2014.pdf, (Erişim tarihi: 24. 08. 2020).