Hipodrom’un Yeraltı Yapıları
Doğal ve Kültürel Miras
-
2020
Antik İstanbul Hipodromu, At Meydanı veya Sultanahmet Meydanı olarak da bilinmektedir. Yunanca Hippos (At) ve Dromos (Yol/rota) kelimelerinden oluşmaktadır. Bu maddede açıklanan arkeolojik sonuçlar, Hipodrom’un altında bulunan kanal/su isale hattı ve sarnıç konuları içermektedir.
Hipodrom, Ayasofya’nın güneyinde ve günümüzde var olmayan Büyük Bizans Sarayı kompleksinin batısında yer almaktadır. Topografik olarak tarihi suriçi İstanbulu’nun birinci ve ikinci tepelerinin yamaçları arasında inşa edilmiştir. Hipodrom’un yeraltı yapıları hakkında yapılan arkeolojik araştırma, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) adına Dr. Çiğdem Özkan Aygün’ün başkanlık ettiği ve 37268 No lu BAP (Bilimsel Araştırma Projesi) kapsamında yürütülen Roma, Bizans ve Osmanlı Döneminde İstanbul’daki Su İsale Sarnıç Sisteminin Arkeoloji, Bilim Tarihi ve Mühendislik Yöntemleriyle Tespiti ve Mekânsal Bilgi Sistemine Aktarılması başlıklı bilimsel araştırmaların bir parçasını oluşturmaktadır.
MS 196’da Septimius Severus’un yapımına başladığı ve MS 330 yılında İmparator I. Konstantin’in tamamladığı İstanbul Hipodromu’nda, atlı araba yarışları XII. yüzyıla kadar sürdürmüştür. Kathisma adı verilen özel locasından imparator tarafından başlatılan yarışlar, yalnızca bir eğlence değil çok çeşitli ekonomik ve sosyal gruptan farklı kesimlerin bir araya gelebildiği başlıca olay olmuştur.
1927’de British Academy adına Stanley Casson tarafından Sultanahmet’te yapılan kazılarda Hipodrom’un eksenine paralel bir su yolundan bahsedilerek, bu su yolundan Burmalı Sütun’a (Yılanlı Stütun) bir kol olduğu belirtilmiştir. Aynı raporda, “Bizans zamanında bu sütunun içinden, boru geçirilerek bir fıskiye haline getirilmiş olduğu anlaşılmıştır. Aynı şekilde Örme Sütun’un da kaidesinin dört yanında musluk yerlerinin bulunması, bu sütunun da çeşme olarak kullanıldığını kanıtlamıştır.” denilmektedir.
İTÜ’nün arkeolojik ve topografik araştırmasında bahsi geçen su yolu ve Sphendone Sarnıcı belgelenmiş ve ölçümleri yapılmıştır.
Hipodrom, kuzeydoğu-güneybatı ekseni üzerinde bulunmaktadır. Hipodromun güneybatısında bulunan yuvarlak ucu yani Sphendone kısmı seviye olarak keskin farklılıklar göstermektedir. Sphendone’un bulunduğu taraf Hipodrom’un bulunduğu tepenin Marmara Denizi’ne inen yamacına karşılık gelmektedir. Hipodrom’un bugünkü Sultanahmet Meydanı tarafındaki üst kısmının orijinal kotu (bugünki seviyenin 4,5 metre altında) denizden 30,5 metre yüksekteyken Sphendone duvarının alt seviyesi denizden 18 metre yüksekliktedir. İçinde 25 adet fıçı tonozlu oda bulunmaktadır. Bu odalardan bazılarında arcosolium tipi mezar bulunmuştur.
Bizans devrinde büyük olasılıkla 551 yılı depreminden sonra dayanıklılığı arttırmak için Sphendone’un içine payandalar yapıldı ve dış yüzündeki kemerlerin de içleri doldurulmuştur.
Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından Roma-Bizans su yollarının restore edildiği ve yenilerinin yapıldığı bilinmektedir. 1563 yılında İstanbul’da yaşanan sel felaketi bu su yollarının restorasyonu için başlıca sebepti. Topkapı Sarayı ve çevresine de su sağlamak için bu bölgede Ayasofya ve Hipodrom da dahil olmak üzere su sisteminde ihya çalışmaları yapılmıştır. Bunun bir kanıtı da Sphendone’un batı tarafına bitişik olarak bu araştırmada tespitedilen çeşme ve kitabesidir. Bu kitabeye göre çeşmeye Kanuni zamanında bir kamış (9lt./dakika) su verilmiş ve Hatice Sultan tarafından tamiri sağlanmıştır. 1607 tarihli su dağıtım haritasında belirtildiğine göre bu tarihte Şehzade Camii’ne verilen su miktarı da bir kamıştır. Sultan Ahmet döneminde ise bu çeşmenin suyu arttırılarak iki kamışa çıkartılmıştır. Bu çeşmenin Spendone’un batı ucundan başlayıp kuzeydoğu yönünde ilerleyen galeri ile bağlantılı olduğu muhakkaktır.
Başlangıcında 70 santimetre yüksekliğe sahip olan bu galeri devamında yükselerek 160 santimetre yüksekliğe erişmektedir. Yan duvarları moloz taş, üst örtüsü ise tuğladır. Galeri içinden üzeri koruma amaçlı olarak kaplanan bir terracotta künk ve yanında demir su borusu geçmektedir. Galerinin girişinde bir su dağıtım sandığı bulunmaktadır ve künkle bu sandığın bağlantısı halen görülmektedir. Bu sandıktan üç ana kola dağıtım yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu sandığın ve künkün hemen yanında demir bir boru da aynı hat boyunca uzanmaktadır.
Bu borular, Sphendone sarnıcının duvarlarına çakılan çivilere asılmış şekilde sarnıç içinde de devam etmektedir. Bu demir boru, Sphendone’un altındaki su yolunun son zamanlara kadar kullanıldığının bir kanıtıdır. Ayrıca galeri içinde sifon sistemine ait kalıntılar gözlemlenmektedir. Hipodrom ikinci tepeden birinci tepeye geçiş noktasında bulunmaktadır ve sifonun buradan geçmesi İstanbul’un antic sui sale sisteminin anlaşılması için çok önemli bir bulgudur.
Sphendone Sarnıcı’nın yüksekliği 12 metredir. Sphendone’un ortalama altı metre tavan yüksekliği olan batısından merdivenlerle sarnıca inilmektedir. Hidrolik sıvanın seviyesi maksimum su seviyesini de göstermektedir. Sphendone Sarnıcı bahsi geçen galeri ile getirilen su ile de doldurularak hem sarnıç hem rezervuar görevi görmüştür. Sarnıcın, Sphendone altyapısının sonradan hidrolik sıva ile sıvanarak sarnıca dönüştürüldüğü düşünülmektedir. Patria’da bahsi geçen soğuk sarnıcın (psykhra kinsterna) burası olması mümkündür. Spendone’un çok dikkatli bir konservasyon çalışmasından sonra sınırlı sayıda görücüye izin verilmesi İstanbul ve Türkiye turizmi için çok büyük bir katkı olacaktır.
Ayrıntılı bilgi için bakınız
Casson, S. (1928). Preliminary Report upon the Excavations carried out in the Hippodrome of Constantinople in 1927, Londra 1928, İAMA. MZH (İstanbul Arkeoloji Müzesi, Müze-i Hümâyun Evrakı), nr: 104/11542, 27. 06. 1927 tarihli kazı raporu. 1928. Kaynak: Tümer Erdem, Y. Atatürk Dönemi Arkeoloji Çalışmalarından biri- Sultanahmet Kazısı, http://atam.gov.tr/ataturk-donemi-arkeoloji-calismalarindan-biri-sultanahmet-kazisi/, (Erişim tarihi: 07. 09. 2020); Özkan Aygün, Ç. (2010). Ayasofya ve Topkapı, National Geographic Turkey, Mart: 56-70; Özkan Aygün, Ç. (2014). How to Avoid the Opportunism and Disinformation of Media, 20th Annual Meeting of the European Association of Archaeologists Abstracts. 10-14 September 2014. İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi: 125; Özkan Aygün, Ç. (2014). Unseen Istanbul, a Brandnew Tourism Itinerary: Ancient Cisterns, Wells, Galleries (Research Under Hagia Sophia, Topkapı Palace and Hippodrome), 20th Annual Meeting of the European Association of Archaeologists Abstracts, 10-14 September 2014. İstanbul: İstanbul Teknik Üniversitesi: 151; Özkan Aygün, Ç. Ö., Kaçan, M. ve Bir, A. (2013). İstanbul’un Birinci Tepesindeki Sarnıç, Kuyu, Galeriler ve Su Dağıtımına İlişkin Yeni Bulgular ». İSTYAM 2013- Uluslararası İstanbul Tarihi Yarımada Sempozyumu, 1-5. 10. 2013. İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi. ISTYAM (International Istanbul Historical Peninsula Syposium – 2013: 258-279; Özkan Aygün, Ç. ve Güney, C. (2014). Application of ROV, Subbottom Profiler and GIS at Archaeological Surveys : Cases of Hazar Lake Sunken Settlement and I. Hill of Constantinople :Hagia Sophia, Topkapı Palace and Hippodrome, 20th Annual Meeting of the European Association of Archaeologists Abstracts. 10-14 September 2014. İstanbul Teknik Üniversitesi: 181; Özkan Aygün, Ç. ve Eğilmez, H. (2015). Lost Costantinople: subterranean water structures – application of speleology techniques in the archaeological research”. HYPOGEA2015- International Congress of Speleology in Artificial Cavities. Roma, 11/17 March 2015. CNR – Consiglio Nazionale delle Ricerche: 117-129.