Dupré, Adrien

Kişi Seyyah

((?) - 1831)

Genç yaşta Fransız Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Bir süre sonra bakanlık tarafından gezgin diplomat olarak atanmak üzere Osmanlı ve İran uzmanı olarak eğitime tabi tutuldu. Söz konusu amaçla, başlarında Adrien Dupré olmak üzere kalabalık bir heyetle 1807 Eylül başında İstanbul’a geldi. Heyet, 8. 09. 1807’de İstanbul’dan hareketle karayolu ile İzmit, Gerede, Çerkes, Tosya, Osmancık, Merzifon üzerinden Amasya’ya ulaştı. 21 Eylül’de tekrar yola koyularak Turhal, Tokat, Sivas, Ulaş, Alacahan, Hekimhan, Keban, Harput Ergani, Diyarbakır, Mardin, Nusaybin, Musul, Kerkük, Erbil, Bağdat ve Basra’ya ulaştı. Dupré ve beraberindekiler, Basra’dan İran’a geçti, burada iki seneye yakın kaldıktan sonra yine Anadolu üzerinden İstanbul’a döndü. Söz konusu seyahatleri iki ciltlik kitapta yer aldı.

Dupré, seyahatnamesinde, ziyaret ettiği şehirlerin halklarının gelenek ve görenekleri, yörede üretilen emtia çeşitleri ve fiyatları, demografik yapı, yönetim yapısı, bitki örtüsü ve ulaşım imkanları hakkında bilgilere yer verdi.

“Sabah saat 8’de Kızılırmak’ın iki yakasında yer alan Osmancık Kasabası’na geldik. Kızılırmak’ın üzerinde II. Bayazıt tarafından yaptırılan on dört kemerli, oldukça güzel bir köprü vardı. (…) Bu kasaba ve çevresinde yaşayan Türkler, Çapanoğlu’nun (Yozgatlı Âyan) yönetimi altındadır. Burada koyun ve keçi derilerini işleyen iki tabakhane ve deri çizme üretimi yapan bir işletme vardır.

20. 09. 1807’de Merzifon’dan ayrıldık. Bir süre sonra Türklerin Amasiye dedikleri Amasya’ya geldik. (Amasya, ünlü coğrafyacı Strabon’un memleketidir). Strabon. 12. kitabında, modern bir şehir olarak tanımladığı Amasya hakkında bilgi verirken, Yeşilırmak üzerindeki bir taş köprüden bahseder. Ünlü Padişah Sultan Bayazıt’ın bu şehirde yaptırdığı iki minareli caminin girişinde kendi adının yazıldığı bir kitabe ve kenarları mermerlerle işlenmiş süslü oymalar vardır.”

Dupré seyahatnamesinde, Sivas’la ilgili tarih, nüfus, etnik yapı ve misyonerlik faaliyetleri gibi önemli konularda bilgilere yer verdi. Sivas, Kapadokya’nın Sébaste’ıdır. Eski ismi Cabira (Kabira) olan bu şehir, bir platonun üzerinde kuruludur. Biri, şehrin batısında, diğeri tepe üzerinde iki kalesi vardır. Birinci kalenin kesme taşlardan yapılmış ve kitabesinin olduğu söyleniyor; güzel bir sanat eseri. Diğeri toprakla kapanmış bir duvar görünümünde. Şehrin nüfusu 16 bin civarındadır: Türkler, Ermeniler ve Rumlar. Evler topraktan yapılmıştır. Sokakları dar, yağmur yağdığında çamurludur…

Sivas’tan dokuz saatte Yenihan’a geldik. Kızılırmak’ın üzerindeki bir köprüden geçtik. Burada birkaç Katolik aile vardı. Misyonerler eskiden bu yöreye çok iyilikler yapmışlar. Onlar, XIV. Louis zamanında dinlerini ve krallarının şanını bu topraklara kadar yaymışlar. Buraya gelirken bir misyonerle seyahat ettim. Misyonerin, dinin bütün sıkıntılarını nasıl kolaylaştırdığına hayran kaldım. Misyoner pedere, 'Ne kötü hava!' diyecek oldum, Peder 'Tanrı’ya güvenelim' dedi. 'Bugün bir ahırda yattık' dedim 'Bethelem’in ahırını düşünelim' dedi. 'Bu yolu bitiremeyeceğiz' dedim, 'Tanrı’ya şükürler olsun, ilerleyelim' dedi. Bu teslimiyet ve cesaretle misyonerler, dünyanın o bir ucuna dahi gidebilirler”

Referanslar

Dupré, A. (1819). Voyages en Perse fait dans les Années 1807, 1808, 1809 Tome I. Paris: Elibron Slassics.; Mahiroğulları, A. (2016). Seyyahların Gözüyle Sivas. Sivas: Yazarın Kendi Yayını.; Tuzcu, A. (2013). Seyahatnamelerde Amasya. Amasya: Amasya Belediyesi Yayını.