Asklepion
Doğal ve Kültürel Miras Tapınak
Tarih öncesinde hekimlik, tıp, mitoloji, din, büyü iç içeydi. Mitolojilerde ilk usta hekim Kheiron olarak bilinir. Doğada otlardan ve şifalı sulardan yararlanarak hastalıkları tedavi eden Kheiron, bildiği bu tedavi yollarını, sağlık tanrısı olarak kabul edilen Yunanlılarda Asklepios, Romalılarda Aesculapius olarak bilinen kişilere öğretti.
Homeros döneminden beri tedavi etmede baş aktör, dönemin ünlü hekimi Asklepios idi. Asklepios, Eski Yunan’ın birçok yerinde bir tanrı olarak yüceltilerek, bir kahraman olarak hekimler loncası Asklepiadai tarafından tapınılıyordu. Atalara tapınma kültünün bir örneği olan Asklepios kültü ortaya çıkmasından kısa süre sonra benimsenerek geniş bir alana yayıldı. Başlangıçta Tesalya’da gelişen Asklepios kültü giderek Eski Yunan’ın birçok yöresine yayıldı. Asklepios’un hastaları düşlerinde iyileştirerek dertlerine çare olduğuna inanıldığından hastalar onun tapınaklarında uyuyordu. Onuruna şölenler düzenleniyordu. Asklepos kültü, Roma’ya bir veba salgını sırasında Sibylla kehanetlerinin derlenmesi olan Sibylla Kitapları (MÖ 293) yoluyla, MÖ III. yüzyılda bir veba salgınından sonra girdi. Antik dünyanın her tarafında birçok Asklepios sağlık yurtları ve tapınaklar kuruldu. En az 320 tane Asklepios tapınağının olduğu sanılıyor.
İlk önce sadece tapınak olan Asklepionlar, hem ilk tıp okulları hem ilk hastanelerdi. Daha sonra sağlık merkezi işlevi de görmeye başladı. İlk Asklepionların kuruluşu MÖ VI. yüzyıla kadar uzanır. Bu tapınakların kuruluşunun MÖ 770 yıllarına kadar gittiği iddia edilir.
Antik Yunan tapınaklarında, ayinler, kurbanlar, dualar, ilahiler ve çeşitli törenler eşliğinde sürdürülen ritüeller gerçekleşirdi. Asklepionlar ise kendine özgü işlevlerden ötürü farklı tasarıma sahipti. Bu farklılık hastalıkların tedavisi ile ilgili işlevler ötürü tapınak-şifahane şeklinde yapılanmasına sebep oldu. Bu nedenle şehir dışında, hijyenik mekanlarda, doğa ile iç içe olan tapınaklar, tedavi ile ilgili ihtiyaçları da karşılayacak şekilde inşa edildi. Bu nedenle asklepionlar hastaların tedavi edilmesi için şifahane işlevi görmekle birlikte asklepiadların (din adamı– hekimler) yetişmesine de aracılık ediyordu. Öte yandan da Grek'te dini ritüllerin yerine getirilmesinde önemli merkezlerdi. Diğer bir ifadeyle asklepionlar profan mekânlar değil, kutsal mekanlar olarak kabul ediliyordu. Nitekim Epidarius’taki asklepion girişindeki kitabede “Hoş rayihalı tapınağa giren saf olmalı. Saflıktan kasıt kutsal düşünceye sahip olmaktır” ifadesi bu kutsallığa işaret eder.
Bu şifa tapınakları tıp tarihinin önemli halkalarından biridir. Asklepion’lar sonraki yüzyıllarda bilimsel tıbbın temellerini atacak Hippokrates gibi ünlü hekimlerin yetiştiği yerler oldu. Tapınaklarda din adamı hekimler vardı. Hekimler tapınak tıbbı'nı bilimsel tıbbın içine dahil etmeye çalışmadılar ama dışlamadılar da. Sonuçta bu şifa sistemleri bir arada var olmayı sürdürdü. Hipokrates’a kadar hekimlik Asklepios tapınaklarının din adamlarının elindeydi. Bazı dinsel törenlerin yapıldığı bu tapınaklarda ampirik (görgüsel) hekimlik de yapılan bu şifa mabetlerinde bilimsel tıbbın çare bulamadığı durumlarda sosyal olarak kabul edilebilir bir çözüm sunuyordu. Tapınak tedavisinin en önemli öğesi inançtı. Bu merkezlerde sağlığa yararlı dinsel nitelikte tedavi uygulanırdı; özveri, oruç, banyo, uyku kürü, rüya falı yöntemleriyle, dönüşümlü olarak Kos Asklepionu’nda olduğu gibi pythagorasçılardan sonra Hippokrates’ı da üne kavuşturan pozitif tıp yöntemleri uygulandı. Asklepion’da psikoterapi ile uyku odaları ve rüyalar önemli bir yer tuttu. Asklepionlardaki rüya tedavisinde Antik dönemin ünlü hekimleri Hipokrat, Galenos ve diğer hekimler rüyalarla sağlığın ilişkisini değerlendirdiler.
Antik Batı Anadolu tıbbının en önemli yapıları Asklepionlar’dır. Anadolu’nun batısında, Ege Adaları ve Yunanistan’da 200’den fazla asklepion olduğu tahmin edilmektedir. En ünlü Asklepionlar MÖ V.-VI. yüzyıllarda Kos, Epidaurus, Knidos (Datça, Muğla) ve Bergama’da (İzmir) kuruldu. O zamanki adıyla Asklepion olan antik çağın üç sağlık yurdu günümüzde İzmir civarındadır. Biri, Pamukkale’deki Hierapolis kentinde, ikincisi sağlık tanrısı Asklepios’un doğduğu Bergama’da, üçüncüsü Bodrum’un karşısında İstanköy’dedir. Ege Bölgesi’nde yer alan bu sağlık merkezlerinin sayısı fazla olmasına rağmen; Kos (Yunanistan), Epidauros (Yunanistan) ve Pergamon (Bergama) Asklepionu, günümüze kadar ulaşan en büyük sağlık kentleridir. Buralarda hastalıklara kehanet yoluyla çare bulunmasının yanı sıra yörenin sağlığa yararlı özelliklerinden de (örneğin şifalı sular) yararlandı, uyku kürü ve düş yorumu gibi tedaviler uygulandı. Kos Asklepionu’nda ünlü tıp adamı Hippokrates çeşitli deneysel çalışmalar yaptı. Bergama (Pergamon) Asklepionu en iyi korunan örneklerden biridir. Yunan coğrafyacı Pausanias’a (MS 143-176) göre MÖ IV. yüzyılda kurulan Bergama (Pergamon) Askepieion’u, Helenistik dönemde gelişerek MS II. yüzyılda büyük önem kazandı. Üç yanı stoalarla çevrili bu yapılar kompleksinin doğusunda tapınma ve çeşitli tedavi mekanları, kuzeyindeyse özellikle müzikle tedavi için kullanılan 3500 kişilik bir tiyatro vardı. Yuvarlak planlı Asklepios Tapınağı, Pantheon’un küçük bir benzeridir. Satyr ve Galen gibi zamanın en ünlü hekimleri Bergama Asklepion’unda, modern tıbbın babası sayılan Hipokrat (MÖ 460-377) Kos (İstanköy) Asklepionu’nda görülüyor.
Roma döneminde sağlık konusunda akla gelen ilk yerler; Asklepionlar, hamamlar ve kaplıca gibi su tedavisi uygulanan bölgelerdi. Asklepionlar başlangıçta kentlerin dışındaki akarsuların kenarında, su kaynağı ve temiz havası olan yerlerde kuruldu, günümüzdeki sanatoryumların görünümüne sahipti. Daha sonraları şekil ve boyutları değişerek bir hastanede olması beklenen bölümlerin dışında kütüphane, tiyatro, spor alanlarıyla birlikte yapılan tedaviler de beklenenlerin ve bilinenin dışındaydı. Antik dönem hekimleri hijyene önem veriyordu ve asklepionları genelde sıcak ve soğuk su kaynaklarının olduğu alanlara yakın kurdular. Buralarda değişik tedavi yöntemleri geliştirilerek zamanla cilt ve romatizmal hastalıkların tedavisi için psikoterapi yanında hidroterapiye de ilgi göstermeye başladılar. Asklepion olması yanında su tedavisi merkezleri olan kaplıcalarda ve hamamlarda psikoterapi, hidroterapi, fizik tedavi yöntemleri uygulanmaya başladı. Asklepion’da tedavi sırasında su ve çamur banyoları yapılır, bitkilerden elde edilen ilaçlar kullanılır, masaj yapılır, şifalı suların içilmesi sağlanarak açlık kürleri ve lavman yapılır, soğuk havada koşular düzenlenir ve müzikle tedavi yöntemleri kullanılırdı. Bunlarla birlikte tedavi sırasında rüya yorumu ve telkinin ayrı bir yerinin olduğu biliniyor.
Romalı yazar ve mimar Vitruvius (MÖ 80-70, MÖ 15 ), Mimarlık Üzerine On Kitap adındaki ünlü kitabında asklepionların temiz bölgelerde, kaynak sularının yakınında yapılması gerektiğini belirtir: “Özellikle çok sayıda hastayı şifalı güçleriyle iyileştirdiğine inanılan Asklepios sağlık tanrılarına adanan küçük tapınaklar uygun kaynak suları bulunan sağlıklı yörelerde, doğal verilere dayalı olarak seçilir. Çünkü sağlıksız bir çevreden gelen hastalıklı vücutların, sağlıklı bir yerin şifa veren memba suları ile yıkandıklarında hastalıklarından daha çabuk arınarak sonuçta, tamamen yörenin özellikleri nedeniyle sağlık tanrısının saygınlığı artarak daha itibarlı bir konuma ulaşır”. “Her sıcak su kaynağının iyileştirici özelliği vardır… Örneğin kükürtlü kaynaklar sıcaklıkları ile vücuttaki kötü salgıları yakarak kastaki ağrıları giderir. Şaplı sular, felç ve benzeri rahatsızlıklarda gücü zayıflayan kol ve bacakların tedavisinde kullanılarak gözeneklerden içeriye ısı vererek soğuğu engeller organları sağlığa kavuşturur” der.
Asklepionların ortaya çıkışı ile tıp alanındaki gelişmeler paralellik gösteriyor. MÖ IV. yüzyıldan itibaren o dönemin aydınları tabiat olaylarını ve hastalıklarını tanrılara bağlamak yerine artık somut kanıtlara yöneldiler.
Referanslar
Akarsu, S. Akarsu, B. M. ve Tırpan, A. A. (2011). Roma Döneminden Ortaçağa Tıp Aletleri, Lokman Hekim Journal, 1(3): 13; AnaBritannica. (1986). Asklepieion, Cilt 3. İstanbul: Ana Yayıncılık; AnaBritannica. (1986). Asklepios, Cilt 3. İstanbul: Ana Yayıncılık; AnaBritannica. (1986). Ana Tapınma, Cilt 3. İstanbul: Ana Yayıncılık; Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi. (1986). Askleieion, Cilt 2. İstanbul: Milliyet Yayınları; Aray, N. Ataç, A. ve Uçar, M. (2011). Sular Altında Kalan Sağlık Merkezi: Allianoi, Lokman Hekim Journal, 1(2): 16, 17; Çiçek, Ü. (2006). Antik Dönem Sağlık Merkezleri. İzmir: İzmir Ticaret Odası; Doğan, S. ve Sezgin, F. (2012). Bergama’nın Tıp Tarihindeki Öneminden Türkiye Ne Kadar Haberdar?, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 4(2): 274; Duyuran, R. (1945). Bergama Sağlık Yurdu (Asklepion), Arkitekt Dergisi, 3-4: 56; Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi. (1997). Asklepieion, Cilt 1. İstanbul: Yem Yayınları; Gilgil, E. (2002). Asklepieion’dan Nosokomeion’a Antikçağ’da Tedavi Kurumlarının Gelişimi, T Klin Tıp Etiği-Hukuku-Tarih, 10: 279; http://www.berksav.org/berksav/belleten18.pdf, (Erişim tarihi: 29.08.2020); Patacı, B. (2016). Tanrılaştırma ve Şeytanlaştırma Arasında Mitolojik Bir Figür Olarak Asklepios, Milel ve Nihal, 13(2): 156-170; Utkan, M. S. (2012). Antik Dönemde Batı Anadolu Tıbbı: Asklepion, Bergama, Ankara Medical Journal, 12(2): 84-88.