Mekânsal Planlama

Kavram Mimarlık Sağlık Yönetimi

Mekân, en genel kullanımıyla yer anlamına gelmekle birlikte, insanı kuşatan bir yeryüzü parçası olarak ontolojik yönüyle ele alındığında, belirli sınırları olan algılanabilir bir fiziksel çevreyi tanımlayan bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak yeryüzü üzerinde belirli büyüklükte bir alan kaplayan bu fiziksel yapının zaman boyutunun ortaya çıkardığı tarihsel bir geçmişi ve anlamı olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu bağlamda mekân; fiziksel, zamansal ve toplumsal bileşenleri olan, sadece görünür gerçekliğe dayalı somut bir varlık değil, somut olanla birlikte ona bağlı bir soyutlamanın birlikteliği olarak ele alınmalıdır. Çok katmanlı bir kavram olan mekânın bir özelliği de büyüklüğünün değişkenliğidir. Mimari bağlamda ele alındığında çoğunlukla duvarlarla sınırlanan daha küçük boşluklar söz konusuyken, kent planlama ve peyzaj planlama gibi disiplinlerin mekân anlayışı büyük yeryüzü parçalarını ifade eder. Duvarlarla sınırlandırılmış bir oda insan ölçeğinde küçük bir mekân iken, yapılarla sınırlandırılmış bir kent meydanında fiziksel büyüklük artar. Bir dağın eteğinden bir bütün olarak algılanan coğrafya ise daha geniş bir mekânı işaret eder. Kent merkezinden kent dışına doğru mekân fiziksel olarak genişlerken bileşenleri de değişir; genellikle toplumsal bileşenler azalırken doğal bileşenler artar, mimari özelliklerin yerine coğrafi özellikler ağırlık kazanır. Mimari mekândan coğrafi mekâna geçiş, sistemin bileşenlerinin ağırlık payını değiştirir. İnsan yoğun yapay mekânlarda insan ve toplum bilimleri yaklaşımları ağırlık kazanırken, doğal bileşenlerin ağırlık kazandığı mekânlarda ekolojik ağlar ve ilişkiler ön plana çıkar. Yine de konumu ve özellikleri farklılık gösteren her türlü mekânı ele alırken, toplum ve doğa bilimlerinin birikimleri tüm yönleriyle değerlendirilmelidir.

Turizm, hem kentsel hem de doğal peyzajları kullanan ve mekânsal bağlamda çeşitliliği hedefleyen özelliğiyle mekânın dönüşümünde etkisi olan sektörlerin başında gelmektedir. Bu yüzden, mekânın kullanım ve değişim değerinin önemli belirleyicilerindendir. Planlama, bu değerin üretilmesinde temel araç olarak kullanılmaktadır.

Planlama, belirlenen hedeflere varmak üzere stratejiler geliştirmek, uygulamak ve sonuçlarını değerlendirmek eylemi olarak tanımlanmaktadır. Aydınlanma düşüncesinin insan aklının doğayı ve toplumu kavrayabileceği, onların işleyişlerine dair bilimsel bilgileri geliştirebileceği ve bu bilgileri daha mutlu bir toplum ve yaşam oluşturmakta kullanabileceği inancını beraberinde getirmesi nedeniyle planlama aydınlanma ile ilintilendirilmektedir. Bu ilişki, planlamanın akılcı bir süreç olmasındandır. Bu süreç, insan ve toplum yaşamının çeşitli alanlarında uygulandığı gibi, fiziksel bir alanda, yani mekânda uygulandığında yerine, amacına ve ölçeğine göre çeşitli adlar alır. 1980’lerden itibaren kullanılan bir ad da “mekânsal planlama”dır. Her tür fiziksel planlamanın, bu bağlamda mekânsal planlamanın akılcılığı, salt insan ve toplum merkezli değil, aynı zamanda ekolojik temelli olmasıyla sağlanır.

Planlama alanı genişledikçe, diğer bir deyişle planlamanın ölçeği küçüldükçe, mekânın büyümesi ve coğrafi-ekolojik özelliklerinin ağırlık kazanmasıyla alt ölçekli planları yönlendirecek ana kararların alındığı üst ölçekli planlar üretilir. Coğrafi mekânı temel alan üst ölçekli planlar, sosyo-ekonomik gereksinimleri karşılama yanında, ekolojik ögeler ve süreçleri de gözeten çevresel sürdürülebilirlik anlayışına oturtulmalıdır. Coğrafi mekânın kullanılmasını temel alan ve ölçeklerarası hiyerarşik bir düzene oturan mekânsal planlama, bir yandan mekânın ekonomik değerini yükseltmeyi amaçlarken, diğer yandan çevresel kaygıları giderecek koruma kararlarıyla sürdürülebilir bir yapıyı amaçlamalıdır.

Mekânsal planlama anlayışının dünyada yaklaşık 40 senelik kavramsal geçmişine ve Türkiye’de beş senedir mevzuatta yer almasına rağmen, bu konudaki terminolojik karışıklık tam olarak giderilememiştir. 14. 06. 2014 tarih ve 29030 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği’ne göre mekânsal plan, “Fiziki, doğal, tarihi ve kültürel değerleri korumak ve geliştirmek, koruma ve kullanma dengesini sağlamak, ülke, bölge ve şehir düzeyinde sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek, yaşam kalitesi yüksek, sağlıklı ve güvenli çevreler oluşturmak üzere hazırlanan, arazi kullanım ve yapılaşma kararları getiren” planlar olarak tanımlanmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan bu yönetmelik uyarınca mekânsal planlar, “Kapsadıkları alan ve amaçları açısından üst kademeden alt kademeye doğru sırasıyla; mekânsal strateji planı, çevre düzeni planı ve imar planı” olarak hiyerarşik sıraya konulmuştur. Yönetmelikte, planlama hiyerarşisi içinde turizm sektörü de anılmakta olup, sektörün gereksinimlerini karşılamaya yönelik çeşitli mekân ve ölçeklerdeki planlama çalışmalarının kapsam ve ilkeleri ilgili bazı temel belirlemeler yer almaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Hasol, D. (2017). Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü (15. baskı). İstanbul: Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları; Lefebvre, H. (2016). Mekânın Üretimi (Dördüncü baskı). Ankara: Sel Yayıncılık; Tekeli, İ. (2009). Akılcı Planlamadan Bir Demokrasi Projesi Olarak Planlamaya. İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları; Resmî Gazete (2014). Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği. (Tarih: 14. 06. 2014, Sayı: 29030).

Ayrıntılı bilgi için bakınız

Resmî Gazete (2014). Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği (Tarih: 14. 06. 2014, Sayı: 29030).