Ticaret ve Turizm
Kavram Ekonomi Üretim Yönetimi ve Pazarlama
-
2020
Ticaret faaliyetinde üretici, tüketici ve aracılar olmak üzere üç taraf bulunur. Ticaret aracılığıyla ürünlerin üretici, imalatçı veya satıcıdan son tüketiciye ulaşması sağlanır. Ticaret, kazanç elde etmek amacıyla yapılır. Ticari faaliyetin içerisinde çoğu zaman aracılar görev alır, zira satıcı ve alıcının her durumda karşı karşıya gelmesi pek mümkün olmayabilir. Ürünlerin, tüketicilere ulaştırılmasında dağıtım sistemlerinden yararlanılır ki bunlar da netice de birer aracılık hizmetidir ve bir kazanç elde etmek için yapılmaktadır.
Tarihte ilk ticari faaliyetin prehistorik dönemlerde insanların birbirlerine mal ve hizmet alıp vermesi ile başladığı ve uzak mesafeli ticaretin yaklaşık 150 bin yıl önce başladığı tahmin edilmektedir.
Dini ve sosyal ritüeller dışında ilk toplanma alanları mal değiştirme (barter) amaçlı pazarlardır. Bunlar kısa mesafelidir. İhtiyaç fazlası mal üretilmesi, uzak mesafeli insanlarla temas kurulması (keşif, savaş, turizm vb.) uzak mesafeli ticaretin yapılmasına imkân sağladı. Uzak mesafeli ticaret kısa mesafeli ticaretten farklı olarak aracı ve uzak yol araçlarının kullanılmasını zorunlu kıldı. Uzak yollardaki tehlikeler ve mesafeler güvenlik ve lojistik ihtiyacını ortaya çıkardı. İlk uzak ticaretin MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya’da yerleşik Sümerlerin İndüs Vadisi’ndeki Harrapa medeniyetine yaptığı kabul edilir. Aynı dönemlerde Mısır, Aşağı Mezopotamya ve Çin’de benzer ticari faaliyetlerin yapıldığı tahmin edilmektedir.
İlk dönemlerde yolculuklar yavaş ve tehlikeliydi. Bu nedenle, yükte hafif pahada ağır mallar taşınıyordu. Su yoluyla malların taşınması daha kolay olduğundan dolayı ilk toplu yerleşimler genelde Fırat, Dicle, Nil ve Sarı Nehir gibi suyollarının yakınında ortaya çıktı. Suya dayanıklı taşıma araçları geliştikçe daha geniş sularda ticaret yapılmaya başlandı. Bu anlamda ilk ticaret doğu Akdeniz Bölgesi’nde Mısırlılar ile Minos (Minoancrete) arasında ve Finikelilerle kuzey Afrika boyunca yapılmıştır. Gemi ve mobilya için Sedir ağaçları, oymalı veya renklendirilmiş ahşap, fildişi, altın, cam, keten ve diğer kumaş ticareti yapılıyordu (MÖ 3000 - 1000).
Arap ve iç Asya da devenin ehlileştirilmesiyle kervan ile taşıma ve ticaret yapılmaya başlandı. Batı Arap kıyıları, Hindistan, Mısır, Finike ve Mezopotamya bağlantılı olarak devam eden ticaretin malları o dönem önemli bir merkez olan Petra’da toplanıyordu. Petra, Edom kavmi ve daha sonra Nebatilerin eline geçtikten sonra çevresiyle (Yunan, Mezopotamya) ihtilaf yaşadığı için yeni ticaret yolları ortaya çıktı. Mezopotamya ve Doğu Akdeniz Bölgesi’nde Antakya ve Seleucia kentlerinin kurulması ile ticaret yoları buralara kaydı. Doura ve Palmira gibi kervan yolları üzerinde şehirler kuruldu (MÖ 300). Çin’de Himalayaların kuzeyinde vahaları birleştiren bir hat oluşturuldu, hat üzerinde belli merkezlerden alınan mallar değiştirilerek ticaret yapıldı (MÖ 200).
İlk defa MÖ 106 yılında Çin’den ayrılan bir kervan yolda mal değişikliği yapmadan İran’dan geçti ve İpek Yolu açılmış oldu. Suriye ve Filistin bölgesinin Roma hakimiyetine girmesiyle taşımanın batıya denizyoluyla yapılmasının önü açıldı ve Roma’da bir İpek Merkezi kuruldu. İpek altın ile takas edildi, Çin’de ciddi bir altın birikimi oluşur, bu durum öyle bir hal aldı ki bunun üzerine Roma Kralı Tiberius ipek giyimine karşı bir ferman yayınlamak durumunda kaldı. Sonuçta İpek Yolu, ticaretin küreselleşmesine yol açtı. MÖ I. yüzyılda deniz taşıma araçlarında biraz daha gelişme, bazı bölgelerin el değiştirmesi, Hindistan’ın Çin ve diğer bölgelerle ticarete başlaması, Avrupa ile Uzakdoğu arasındaki ticaretin artarak devam ettiği görülür. Daha sonraki dönemlerde Afrika krallıklarının zenginlik kaynağı olarak ticareti görmesi, kervan yollarını kontrol etmesiyle devam etti. Bu dönemde Afrika’dan geçen kervanların yolu alt ve üst sahra bölgeleridir. Kervanların yükü genelde kıymetli taşladı ve özellikle altın oldu. Afrika’da ticaretin tam kontrolünü Gana, Mali ve Nijer üçgeninde sağlayan krallık Gana’dır. Gana, Afrika’dan Avrupa ve diğer bölgelere yapılan Akdeniz bağlantılı ticaret yollarının kavşağında yer alıyordu. Afrika’da altından sonra ikinci ticaret kalemi kölelerdir.
Öyle ki, Çad bölgesinde yer alan bazı aşiretler komşularını köle olarak Arap kervanlarına sattılar. Afrika’dan fildişi, devekuşu tüyü ve kola fındığı denilen ürünler giderken, Afrika’ya en önemli mal olarak tuz getirildi. Tuz o dönemde altın kadar değerli olup, Afrika’daki kavgaların çoğu tuz madenlerini kontrol etmek için yapıldı. Dünya’nın kuzey bölgesinde MS IX. yüzyılda Vikingler ticareti Rusya’nın içlerine girmek için kullandılar, ayrıca esas faaliyetleri yağmacılık ile ilgili oldu. Kuzeyden Karadeniz’e akan nehirler mal ticaretini kolaylaştırdı. Vikingler sonraki yüzyılın başlarında daha aşağıya Kiev’e kadar inerek Bizans ile ticari antlaşmalar yaptılar. Kiev bir ticaret üçgeninin merkezi oldu. Her taraftan gelen altın, gümüş, kumaş, şarap, meyve, kürk, canlı hayvan, köle gibi malların ticareti yapıldı.
XIII. yüzyılda Cengiz Han’ın Çin’den Karadeniz’e kadar olan bir alanı kontrol etmesiyle ticaret için farklı fırsatlar ortaya çıktı. Daha sonra Çin’in İpek Yolu'nu kontrol edememesi ve İslam- Hristiyan çatışması buradaki ticareti bitirdi. Avrupa’da ticaretin Baltık ve Hollanda bölgeleri arasında daha iyi yürümesi için Lübeck isimli bir Alman kasabası kuruldu. Faydası sonraki yıllarda görüldü ve Hansa Birliği oluştu. Bu sayede Avrupa’da refah arttı. Daha sonra bölünme ve yeni birlikler nedeniyle Hansa Birliği zayıfladı ve çöktü. Keşif ve Haçlı Seferleri’yle Avrupa’da zenginleşme ve sermaye birikimi oluştu, bankacılık gelişti. Özellikle kuzey İtalya’da yerleşik bazı Hristiyan aileler daha önce sadece Yahudi ailelerin elinde olan finansal hizmetleri vermeye başladılar.
XIV. yüzyılla geldiğinde, her şey kötüye gitti, ekonomik çöküntü, ticaret hacminde düşüş, tarım ürünlerinde azalma ve sonuçta kara ölüm olarak bilen veba felaketi Avrupa’yı karanlık döneme soktu. Bu dönemde Avrupa nüfusunun üçte biri hayatını kaybetti. Ancak bir yüzyıl sonra Rönesans ve Keşifler ile Avrupa ekonomik durumunu hızla düzeltti. Portekizlilerin keşif amaçlı seyahatleri ilk defa Avrupalıları Sahra altı Afrika ile buluşturdu. Bu durum zaten daha önce var olan köle ticaretine bir başka boyut kazandırdı. Portekizliler yeni teklif ve yöntemlerle yeni köle ticareti istasyonları oluşturdular. Kölelerin bir kısmı Portekizlilerin kurdukları yeni yerleşimlerde kullanılırken bir kısmı İspanya, Portekiz ve çevre yerlere gönderildiler. O dönemde Sevilla önemli pazar oldu. Portekizliler köle taşımacılığında tekel durumuna geldi, kendi sömürgesi olan Brezilya ve Amerika’ya da köle taşımacılığı yapıldı. Daha sonra geç de olsa İngiltere’de müdahil oldu.
XV. yüzyıl ticaretin kurumsallaştığı bir dönem oldu. Bu dönemde Müslüman ve Hristiyan alemi arasında ticaret yapıldı. Adet ve hacim olarak çok büyük ticaret yapıldı. XV. yüzyılda Çin bölgesinde de ticarette büyük artış görüldü, Zheng He isimli bir Müslüman İran Körfezi, Afrika ve Avustralya kıyılarına kadar ulaştı.
Ticaretin nehirlerde aşağı/yukarı ve denizde kıyılarda yapılması medeniyetin tarihi kadar eskidir. Denizde ticaret, özellikle Finikeliler tarafından gemiler yapıldıkça gelişme gösterdi. Finikeliler nehir ve insan yapımı kanallarda ticaret, Çin ve Mısır’da daha eski olmakla birlikte, Avrupa da MS XV. yüzyıldan sonra görülür. Avrupa’da “Kara Ölüm” felaketinden sonra ticaretin daha çok yapılması gerekiyordu ancak yolların yetersiz ve tehlikeli olması daha çok su yollarına yönlendirdi. Bu dönemde Lübeck bölgesinden Elbe’ye açılan yaklaşık 36 mil uzunluğunda bir kanal Baltık ve Karadeniz’i birleştiriyordu. Daha sonraları benzer kanalların sayısı artmaya başladı. 1642 yılında tamamlanan Sen Nehri’ni Loire’e bağlayan Briare kanalı, 1681 yılında tamamlanan Canal Du Midi bunlardan bazılarıdır.
XVI. yüzyılda Afrika ve Hindistan bölgesinde ciddi bir Portekiz etkisi görüldü. Portekiz bu bölgelerin ticaretini tekeline almış, koloniler kurdu. Aynı dönemde Amerika tarafında İspanyol etkisi vardır, yeni keşifler, yeni köleler ve yeni malları Avrupa’ya taşıdılar. Hollanda’da bu işlerin içerisinde yer aldı. 1580 yılında İspanyanın Portekiz’i işgal etmesiyle ticaretin bu durumunda değişiklik oldu. Doğuda Portekiz’in etkisi azalarak, Atlantik ticareti büyük ölçüde İspanyollar tarafından kontrol edildi. İspanya, Orta ve Güney Amerika’dan elde ettiği maden ve hazineler ile zenginleşti. 1545 yılında Bolivya’daki Potosi gümüş madenlerinde beş bin kişinin çalıştığı rapor edilmiştir. İspanya’nın zenginleştiğini gören Avrupalılar Amerika’ya ulaşmak için her imkânı kullandılar. Yeni keşfedilen kıyılardan Avrupa’ya Morina Balığı (cod) ticareti yapıldı. İngiltere bu vesileyle Amerika’da işgale başlarken, Fransa’da geri kalmadı. Hollanda doğuya doğru yayılmaya yeni ticaret kolonileri kurmaya başladı. Özellikle Endonezya bölgesinde etkili olurken bu bölgelere İngilizlerin sömürge faaliyetleri XVII. yüzyılda başladı ve Hollanda ile rekabet bir süre sonra çatışmaya dönüşmüştür. İngilizlerin bölgeye yerleşmesi XVIII. ve XIX. yüzyılda devam etti.
Bu tarihi süreç turizme de çok önemli etki yaptı, ticaret ve turizm bir arada devam etti, bazen ticaret turizmin, bazen turizm ticaretin yapılmasını sağladı. Bu iki durum sürekli birbirini tamamladı. Turizmin tarihide ticaretin tarihi kadar eskidir. İlk geziler dini ve ticari gezilerdir. Modern anlamda ilk turizmin MÖ 4000 yılında başladığı kabul edilse de bundan önce de sağlık, din, ihtiyaç, zorunlu göç ve mal ticareti nedeniyle yer değiştirme hareketleri vardır.
Ticaretin olduğu yerde ödeme vardır. İlk ödeme yöntemleri bugünde kullanmış olduğumuz peşin ve açık hesap (veresiye, mal mukabili) gibi basit yöntemlerdir. Uzun seyahat gerektiren ticaretin yapılması ve turizm ile birlikte nakit ve altın taşımayı gerektirmeyen bir başka ödeme yöntemine ihtiyaç duyuldu. Bu ödeme yönteminde para sahibi kişiler paralarını o dönem güven kurumlarına (bankalar, dini mabetler) bıraktı, karşılığında bir mektup aldılar. Bu mektuba “Travellers’ Letter of Credit” deniliyordu. Bu mektubu alan kişi seyahat ettiği yerlerde bu mektubu ilgili kurumun şubesine veya antlaşmalı olduğu muhabirine ibraz ediyor, ödenmesini istediği tutarı kısmi veya tamamen talep edebiliyordu. Ödenen kısım orijinal mektubun üzerine işleniyor, eğer bakiye kalmışsa orijinal mektup ibraz edene iade ediliyordu. Bu yöntem kişileri para taşıma yük ve tehlikelerinden korurken ayrıca kullanımda pratiklik sağlıyordu. Daha sonra bu yöntem ticaret için ayrı turizm için ayrı kullanılmaya başlandı. Ticaret için kullanılanına Akreditif (Letter of Credit, Documentary Credit), turizm için kullanılan formu Seyahat Çeki (Travellers’ Check) olarak adlandırılmaktadır. Bugün ticaret için vazgeçilmez olan Akreditif çok önemli bir ödeme yöntemi ve turizmin ticaret dünyasına bir hediyesidir.