İsmâiliyye Mezhebi

DİNSEL KONULAR İslam Dininde Mezhepler

İsmâiliyye mezhebi, Şiî İslâm’ın en önemli kollarından birini oluşturur. Hz. Peygamber’in 632 yılındaki vefatının ardından Hz. Ebûbekir (632-634) halife olarak seçilmişse de hilâfete kimin geçeceği hususunda fikir ayrılıkları yaşandı. Neticede Müslümanların büyük çoğunluğu Sünnîlik olarak da bilinen Hz. Muhammed ve ashabın yolunu takip etmişlerdi. Bununla beraber Hz. Peygamber’in vefatının ardından öncelikle Hz. Ali (656-661) ve Ehl-i Beyti’ni halifelik (imâmet) için en layık kişi olarak gören ve daha sonra başa geçecek halifelerin de Hz. Ali’nin soyundan gelmesi gerektiğine inanan topluluklar Şîa’yı oluşturuyordu. Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin’in (ö. 61/680) Kerbelâ’da şehit edilişinin ardından ise Şiâ terim olarak Emevîlere (661-750) karşı Hz. Hüseyin’in intikamını almak, Hz. Ali ve soyunun haklarını arayarak onlara taraftar olanları belirtmek üzere kullanılmıştır. 

Ancak çok geçmeden Şiîler de düşüncede ve siyasette birtakım farklılıklar yaşayarak muhtelif fırkalara ayrılmıştır. II./VIII. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan İsmâilîler de Şiîlerin en güçlü kollarından biri olacaktı. Şöyle ki Hz. Ali neslinden altıncı imam Ca‘fer es-Sâdık’ın ölümünden sonra Şiîler arasında ihtilaflar çıktı. Onların bir kısmı imametin Ca‘fer es-Sâdık’tan büyük oğlu İsmâil b. Câfer’e geçtiğini savunmuşlar ve İsmâiliyye’yi meydana getirmişlerdir. Bununla beraber bugünkü İmâmiyye Şîası (12 imam sistemini benimseyenler) ise İsmâil’in Câfer es-Sâdık’ın henüz sağlığında iken vefat ettiği gibi birtakım sebeplerle yedinci imam olarak İsmâil’in kardeşi Mûsâ el-Kâzım’ı (ö. 183/799) tanımışlardır. Buna göre imamlık 873 yılında ortadan kaybolmuş olan 12. imama kadar Mûsâ el-Kâzım’ın soyundan gelenlerde kalmıştı ve 12. imam ise bir gün geleceği düşünülen beklenen imam/mehdî idi. 

İsmâil’in ve soyunun izinden giderek zamanla İsmâiliyye olarak bilinen topluluk uzun müddet kendilerini gizli tutmuştu. İsmâil’in başlıca dostu Ebü’l-Hattâb (ö. 138/755) olup İsmâiliyye’yi aynı zamanda Bâtınî öğretilerle geliştirecek ve fırkanın ihtilalci yapısının temellerini oluşturacaktır. Buna göre Hz. Ali ve Hz. Fâtıma’nın (ö. 11/632) soyundan gelen imam, ilahî bir güçle dolu olup gizli bilgilerin ve hâkimiyetin sahibidir. Ona sorgusuz şekilde itaat eden müritler bâtınîlik olarak da nitelenen Kur’an’ın apaçık emirleri ve zâhiri anlamının yanı sıra imam tarafından öğretilen iç/bâtınî/deruni anlamının olduğuna inanırlardı. Mezhep imam, baş dâi ve dâilerden (propagandacılar) oluşan hiyerarşide örgütlenerek faaliyetlerini yürütürdü. 

Nitekim İsmâil’in ölümünden sonra da gizlilik içerisinde dâîler vasıtasıyla İran, Bahreyn, Yemen, Kûfe, Basra, ve Kuzey Afrika’da mezhebin görüşlerini yaymaya çalıştılar. Hatta bir müddet sonra Bahreyn dâîleri burada merkezî idareyi ele geçirerek Kârmatiler olarak anılacak devleti kurmakta muvaffak oldular. Gizli imamın (mehdî) bir gün saklandığı yerden çıkarak zulmü önleyeceğini, dünyaya adalet getireceğini söyleyerek propagandalarını gerçekleştiriyorlardı.

Çok geçmeden Abbâsî Halifeliği’nde (750-1258) yaşanan isyanlar ve karışıklıklarla İslâm dünyası yeni bir safhaya girdi. Çeşitli İslâm hânedanları kuruldu ve İsmâilîler de bu süreçte bilhassa dindar ve idareden hoşnutsuz kesimlerde yükselişe geçerek müritlerinin sayısını artırdı. Nihayetinde Fâtımîler (909-1171) olarak anılacak devletlerini Kuzey Afrika’da tesis ettiler ve el-Mehdî unvanıyla halifelerini ilan ettiler. Kahire merkezli bu İsmâilî Devleti’nde meşhur el-Ezher medresesinin de kurulmasıyla âlimler ve hocalar İsmaîlî inancının öğretilerini ileriye taşıyor ve propaganda faaliyetlerini yoğun bir şekilde sürdürüyorlardı. Fâtımî halifelerinden el-Mustansır (1036-1094) döneminde ise İsmâiliyye, Nizâriyye ve Müsta‘liyye olarak iki kola ayrıldı. 

Halife Mustansır’ın ani ölümüyle devlet adamlarınca imamet küçük oğlu Müsta‘li’ye geçirilince diğer oğlu Nizâr’a taraftar olanlar onun adına faaliyetlerine devam ettiler. Bunlardan biri de önceleri imâmiyye şîasına mensup iken İran, Irak ve Kahire’de aldığı eğitimlerle İsmâiliyye mezhebinin savunucuları arasında yer alan Hasan Sabbâh’tı (ö. 518/1124). Müsta‘li İsmâilîleri siyasî ve dinî sahada önem kazanmazken; Nizârî İsmâilîler Hasan Sabbâh’ın liderliğinde İran’da örgütlenmişler hatta çok geçmeden müstahkem Alamut Kalesi’ne hâkim olarak faaliyetlerini giderek geliştirmişlerdir. Hasan Sabbâh, Nizâr lehine propaganda yapıp, İslâm dünyasında Bâtınî akidelerini yayarken Nizâr’ın ölümüyle İsmâiliyye’nin teşkilât yapısında değişiklikler yapmıştır. Nizârî İsmâilîler, Hasan Sabbâh’ın liderliğinde Ortaçağ Avrupası’nda Assassins (suikastçiler) olarak bilinen etkili bir fedâî teşkilâtı oluşturmuşlar; İran’da başta Alamut olmak üzere Selçuklu etkisinden nispeten uzak sahada hâkimiyet kurmuşlardır. Selçuklu İmparatorluğu’na muhalefet ederek çeşitli mücadelelerde bulunmuşlar, devlet adamlarına suikastlar tertip etmişlerdir. Onların bir kısmı da Suriye’de bazı kaleleri ele geçirerek Haçlılarla da mücadelelerde bulunmuşlardır. Sadık fedâîler gözlerini bile kırpmadan kendilerine verilen suikast görevini yerine getirmişler hatta kendi canlarını da kolaylıkla feda etmişlerdir. İsmâilîler, Hasan Sabbâh’ın ölümünden sonra İran ve Suriye’de varlıklarını sürdürmüşlerse de zaman içerisinde hem Fatîmîlerin yıkılışı hem de Moğol istilası ve akabinde Hülâgû’nun Alamut’u ele geçirişi (1256) sonucu bir daha hiçbir zaman önceki önemini kazanamamışlar, Hindistan ve Yemen gibi coğrafyalara sığınmışlardır. Günümüzde hâlen 12 İmâm Şîası’nın ardından en büyük Şiî grubu olan İsmâilîler bir kısmı Amerika, Avrupa gibi Batı bölgelere göç etmekle birlikte Hindistan, Pakistan, Doğu Afrika civarlarında yaşamaktadırlar. İsmâilîler ayrıca Hindistan’da Hocalar, Suriye’de İsmâilîler, İran’da Ağa Han Müritleri, Afganistan’da Ali-İlâhiler, Orta Asya’nın doğusunda mollalar olarak da tanınmaktadırlar. 

Referanslar

Bağdadî, A. (2005). Mezhepler Arasındaki Farklar. trc. E. Ruhi Fığlalı. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.; Daftary, F. (2005). İsmaililer tarihleri ve öğretileri. trc. Erdal Toprak. İstanbul: Doruk Yay.; Fığlalı, E. R. (2001). Çağımızda İtikadî İslam Mezhepleri. İstanbul: Şa-to Yay.; Lewis, B. (2005). Haşîşîler İslâm’da Radikal Bir Tarikat. trc. Kemal Sarısözen, İstanbul: Kapı Yay.; Öz, M. ve eş-Şek‘a M. M. (2001). İsmâiliyye. TDVİA. c. 23. (ss. 128-133). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yay.

Konuyla ilgili diğer maddeler için bkz.: