Çevresel Etki Değerlendirmesi

Kavram

Günümüzde artan çevre sorunları dünyanın en önemli ve ortak sorunlarından biri haline gelmektedir. Özellikle artan sanayileşme ile birlikte ortaya çıkan çevresel bozulmalar büyük sorunlara yol açmakta ve bu yönde çeşitli önlemlerin alınmasını gerekli kılmaktadır. Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED), bir bölgede planlanan çeşitli faaliyetlerin, bir yatırımın ya da bir projenin, çevreye yönelik olabilecek muhtemel olumsuz etkilerinin önceden belirlenmesini, varsa olumsuz etkilerin önceden önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek düzeye indirilmesi için alınacak önlemleri, tedbirleri ve yapılacak faaliyetleri ifade etmektedir. ÇED uygulamalarının özünde, çevresel bozulmaların ve kirlenmelerin oluşmadan önce bunları önlemeye yönelik adımların atılması yatmaktadır. Çevresel etki değerlendirmesi; başta hava, su, toprak olmak üzere diğer tüm doğal ve çevresel kaynakların kullanımı ile ilgili olarak planlanan faaliyetlerin, henüz projelendirme aşamasındayken çevreye yönelik neden olabileceği tüm etkilerinin önceden belirlenerek, bu faaliyetlerin çevreye zarar vermeyecek, çevrenin niteliğini koruyacak , gerekli koruyucu önlemlerin önceden alınabilmesi için yapılan inceleme ve uygulamaların tümüdür. ÇED, günümüzde neredeyse tüm dünya ülkelerinde her türlü büyük ölçekli proje ve yatırımlarda çevresel kararlar verilmesi sürecinde uygulanan bir araç haline gelmiştir. ÇED prosedürleri ve uygulamaları ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir.

ÇED, çevreye yönelik oluşabilecek olumsuz etkilerin önceden belirlenmesi, tahmin edilmesi ve çevreye yönelik olumsuz baskıların oluşmasına, bozulmalara fırsat vermeden önce önlem alınması esasına dayanır. Tahrip edilmiş, kirletilmiş, zarar görmüş bir çevrenin onarılması eski haline döndürülmesi büyük emek ve maliyet gerektirmekle birlikte çoğu zaman zarar görmüş bir çevrenin, doğal kaynağın onarılması ve eski haline dönüştürülmesi mümkün bile olamamaktadır. Bu nedenle bir bölgede yapılacak olan yatırımların, projelerin, ekonomik faaliyetlerin o bölgedeki çevreyi kirletmeden, doğaya zarar vermeden sürdürülebilir bir anlayış ile gerçekleştirilmesi en doğru ve en ekonomik yaklaşım olarak kabul görmeye başladı ve bu noktada ÇED önem kazanmaya başladı. ÇED uygulamaları, çevre sorunlarının önlenmesinde ve çözümünde en önemli önleyici yaklaşımlar olarak ortaya çıktı ve yaygınlaşarak tüm dünyada kabul görmeye başladı. ÇED, başlangıçta çeşitli endüstriyel faaliyetlerin çevreye olan zararlarını ortadan kaldırmak ya da azaltmak amacı ile bir dizi uygulamalar şeklinde ilk olarak ABD ve Kanada’da kabul görmeye başladı. Düşünsel altyapısı çok eskilere dayanmakla birlikte, ilk kez 1970 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde yürürlüğe girmiş olan Ulusal Çevre Politikası Yasası ile birlikte yasal anlamda bir uygulama aracı haline geldi. AB ülkeleri de çevrenin ve doğal kaynakların korunması yönünde bazı ortak girişimlerde bulundular. AB ülkeleri 1973 yılında çevre kirliliğinin önlenmesi yönünde, doğal ve çevresel kaynakların daha akılcı bir biçimde kullanımını sağlayacak etkin çevre politikalarını çok yönlü olarak uygulamaya başladı. Avrupa Birliği ÇED Direktifi ise 1998 yılında yürürlüğe girdi.

Türkiye’de ise çevresel etki değerlendirmesinin ilk yasal dayanağını 11.06.1983 tarihli ve 18132 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2872 Sayılı Çevre Kanunu’nun onuncu maddesi oluşturmaktadır. Bu maddede; “Gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler bir Çevresel Etki Değerlendirme Raporu hazırlar” denilmektedir. Ardından Resmi Gazete’de 2014 yılında Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği yayımlandı. Buna göre ÇED, “Gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesinde ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolünde sürdürülecek çalışmalar” olarak tanımlanmaktadır. AB uyum sürecinde Türkiye’de ÇED uygulamaları daha da önem kazanmıştır. Türkiye’de ÇED Yönetmeliği üzerinde zamanla pek çok kez değişiklikler yapılmıştır. ÇED Yönetmeliği, çevre sorunlarına neden olabilecek her türlü faaliyet için ilgili kurumlara, kuruluşlara ve işletmelere yasal anlamda bir zorunluluk olarak rapor hazırlama yükümlülüğü getirmektedir.

ÇED, projelerle ilgili tüm tarafların bir araya geldiği, tarafların görüş, kaygı ve önerilerini şeffaf bir biçimde tüm yönleri ile ortaya koyabildikleri demokratik bir süreçtir. ÇED, bölgenin mevcut çevresel değerlerinin belirlenmesinden sonra bu değerler üzerinde düşünülen yatırımların oluşturacağı etkinin önceden öngörülmesine dayanmaktadır. Bu öngörüler, günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte daha kolay, öngörülebilir ve hatasız bir şekilde yapılabilir düzeye geldi. ÇED raporu, hangi bölge için hazırlanacaksa; o bölgenin bütün doğal, fiziki, sosyal ve beşeri kaynaklarının eksiksiz olarak incelenmiş ve birer veri olarak kaydedilmiş olması gerekmektedir.

Günümüzde son derece önem kazanan sürdürülebilir kalkınma anlayışı, bir bölgede yapılması planlanan çeşitli ekonomik faaliyetlerin çevre üzerinde oluşturabileceği olumsuz etkilerinin bu faaliyetlere başlamadan önce tespit edilerek önlem alınmasını gerekli kılmaktadır.

Çevresel etki değerlendirmesinin temelinde, ekonomik ve sosyal faaliyetlere engel olmaksızın, çevre değerlerini ekonomik ve diğer politikalar karşısında korumak ve kollamak, yapılması düşünülen faaliyetlerin neden olabileceği tüm olumsuz çevresel etkilerin önceden tespit edilip, bertaraf edilmesi ve önlenmesi yönünde gerekli tedbirlerin zamanında alınmasını sağlamaktır. ÇED uygulamalarının, ekonomik ve sosyal gelişmeleri, yatırımları engellemesi söz konusu değildir. Aksine ÇED uygulamaları, bir projenin ya da bir yatırımın çevresel etkilerini önceden ortaya koymak sureti ile yatırımcıların, karar vericilerin proje ya da yatırım ile ilgili daha doğru kararlar vermelerini sağlayan, yol gösteren bir niteliktedir.

ÇED, turizm faaliyetleri açısından da son derece önemlidir ve ÇED, turizm olanaklarının oluşturulmasındaki talepleri de kapsayan bir konudur. Turizm faaliyetlerinin muhtemel olumsuz etkilerini değerlendirmesi ve taşıma kapasitesi limitlerine uygun bir gelişmenin sağlanması bakımından örnek ve bütünleyici bir uygulamadır, herhangi bir bölgenin turizme açılmadan önce ya da turizm yatırımlarının henüz yatırım kararı aşamasında iken yapılması gerekmektedir. ÇED uygulaması bu yönü ile sürdürülebilirliğin sağlanmasında önemli bir araç konumundadır. Bu nedenle turizm konusunda planlamalar yapılırken özellikle çevre yönetimi konusunda en faydalı çalışmalardan biri olarak görülen ÇED’in öncelikle yapılması gerekmektedir. ÇED, turizmdeki uygulama türünün ya da yapılacak faaliyetlerin ölçeğinin uygun olup olmadığı ve yörenin, bölgenin ya da ülkenin çevresine zarar vermeyecek şekilde net faydalar sağlayıp sağlamadığının değerlendirilmesi için gerekli ve son derece önemli bir uygulamadır.

Yararlanılan Kaynaklar

Alıca, Süheyla Suzan (2011). Çevresel Etki Değerlendirmesinin Yargı Kararları Çerçevesinde İrdelenmesi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: XV, Sayı: 3, 97-130.; Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği (2014). https://www.mevzuat.gov.tr/Metin.Aspx?MevzuatKod=7.5.20235&MevzuatIliski=0&sourceXmlSearch=%C3%87evresel%20Etki, (Erişim tarihi: 17.06.2019); Demir, C. ve Çevirgen A. (2006). Turizm ve Çevre Yönetimi Sürdürülebilir Gelişme Yaklaşımı. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım; Dervişoğlu, Suat (2010). AB Müktesebatına Uyum Sürecinde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), Türk İdare Dergisi, Sayı, 467.; Erdoğan, N. (2003). Çevre ve Ekoturizm. Ankara: Erk Yayınları; Güler, Çağatay ve Çobanoğlu Zakir (1994). Çevresel Etki Değerlendirmesi. Ankara: Aydoğdu Ofset.; Kahraman, N. ve Türkay, O. (2012). Turizm ve Çevre. Ankara: Detay Yayıncılık; Uşak Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü. ÇED Nedir? https://usak.csb.gov.tr/ced-nedir-i-1672, (Erişim tarihi: 17.06.2019).