Aslanhane Camii

Doğal ve Kültürel Miras Cami

Ankara’da, Türk toprağı olduktan sonra da imar faaliyetleri hızla devam edildi. Anadolu Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde çok sayıda ticari, sosyal ve dini amaçlı yapı ortaya konuş, bunlardan bazısı doğal ya da çevresel faktörlerden dolayı günümüze ulaşamadı. İmar faaliyetlerinin özellikle Ankara Kalesi ve çevresinde yoğunlaştığı bilinmektedir. Müslüman nüfusun artmasıyla kent dokusuna çok sayıda cami dahil olmuştur. Somut ve somut olmayan işlevi olan camilerin şekillenmesinde İslam dininin temelinde var olan teklik ve kıble unsuru ile yerel mimari değerler önemli rol oynadı.

Ankara’nın Osmanlı dönemi şehir dokusu, geleneksel Ortaçağ Anadolu şehirlerinin genel yapısını XIX. yüzyıl sonuna kadar korundu. Bu yapının parçaları mescit, cami ve diğer dinlere ait dini yapılar etrafında oluşan mahalleler ile dış kale ve üçüncü sur arasındaki Hanlar bölgesinden oluşmaktaydı.

Ankara’da Aslanhane Camii aynı zamanda Ahi Şerafeddin Camii olarak da adlandırılmaktadır. Cami Ulus’un Samanpazarı Semti’nde, Kılıçaslan Mahallesi’nde, Kurnaz Sokak ile Can Sokak arasında yer almaktadır.

Ankara’daki ahşap direkli ve tavanlı cami geleneği Selçuklu dönemine dayanmaktadır. Caminin dış görünümü oldukça sadedir. Tek katlı cami 24 ahşap ayak üzerinde durmaktadır. Yirmi dört ahşap ayak ceviz ağacından olup bu ayakların yani sütunların her birinin sütun başlıkları devşirme mermer Roma-Bizans malzemelerinden oluşmaktadır. Cami dikdörtgen planlıdır. Yapının en önemli özelliklerinden biri Roma dönemi ve Bizans döneminden kalma devşirme malzemelerle yapılmış olmasıdır. Yapının iç mekânı oldukça süslü ve bezemelidir. Taş duvarlı yapı üzeri sivri kurşun kaplama çatıyla örtülüdür. Caminin doğusunda bulunan türbe külliyesi duvarına gömülü antik aslan heykeli sebebiyle Aslanhane Camii olarak anılmaktadır.

Cami, XIII. yüzyılın başında yapı hayrat olarak Ankara Ahilerinden Ahi Hüsameddin ve kardeşi Ahi Hasaneddin tarafından yaptırıldı. Ahi Hüsameddin’in oğlu Ahi Şerafeddin 1290 yılında ahşap ustası olan Dülger Ebubekir oğlu Mehmet’e binayı restore ettirip yapının boyutlarını büyüttü. Yapının minaresi tek şerefelidir. Caminin minare kaidesinde Roma dönemi malzemesi dikkati çekmektedir. Haremin kuzeyinde yine ahşap olan kadınlar mahfili yer almaktadır. Yapının mihrabında geometrik figürlü çini işlemeler bulunur. Minberi de aynı şekilde geometrik motiflerle süslüdür ve oyma tekniğine sahiptir. Vaaz kürsüsü ise camiye sonradan eklendi. Ahşap işlemeli tavan çantı tekniği ile yapıldı. Çantı tekniği, çivi kullanılmadan ahşap geçme tekniğinin kullanılmasıyla oluşturulmaktadır. Caminin biri doğuda biri batıda, diğeri de kuzeyde olmak üzere üç girişi bulunmaktadır. Cami içi ahşaptır ve bu özelliğiyle Selçuklu camilerinin XIII. yüzyıldan kalan güzel bir örneğidir. Yapı günümüzde ibadete hâlâ açıktır.

Referanslar

Ceylan, C. ve Aydın, Ö. (2018). 18.-19. Yüzyıl Ankara Camileri Üzerine Bir Değerlendirme, Journal of Social Sciences and Humanities, (2): 1-21; Peker, A. U. (2017). Ankara’da Tarihi Mimarinin Sosyo-Ekonomik Değerlendirilimi İçin Bakış Açıları. İçinde; M. Kar ve M. A. Sarıkaya (Editörler), Şehir Ekonomisi Ankara Şehir Araştırmaları (ss. 7-31). Ankara: Ankara Büyükşehir Belediyesi.

Ayrıntılı bilgi için bakınız

https://www.tarihlisanat.com/arslanhane-camii-ve-turbesi/, (Erişim tarihi: 31.10.2019).