Aralık 2019’da Çin’in Wuhan eyaletinde başlamış olan COVID-19 salgınıyla beraber, dünya daha önce eşi benzeri görülmemiş bir global sağlık krizi ve dolayısıyla sosy0-ekonomik krizle karşı karşıya kaldı. COVID-19 virüsü kontrolsüz bir şekilde halen yayılmaya devam etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün 1. 11. 2020 verilerine göre virüs 219 ülkeye yayıldı, 45.942.902 kişiye Covid-19 hastalığı bulaştı, 1.192.644 kişi bu hastalıktan dolayı hayatını kaybetti. Türkiye’de ilk vaka 10. 03. 2020 tarihinde tespit edildi. 01. 11. 2020 tarihi itibari ile toplam vaka sayısı 377.473’e ulaşmış, toplam vefat sayısı ise 10.326 olarak bildirilmiştir.

Hastalığı önleyecek aşının henüz uygulamaya tam anlamıyla geçmemiş olması ve medikal müdahalelerin sınırlılığı, ülkeleri ilaç dışı önlemler almak zorunda bıraktı. Örneğin: ev izolasyonu, gönüllü veya zorunlu ev karantinaları, sosyal izolasyon, okulların, üniversitelerin, işyerlerinin kapatılması ve çeşitli etkinliklerin (örneğin: düğünlerin, törenlerin, konserlerin, festivallerin, politik seçimlerin, spor müsabakalarının) ertelenmesi veya iptal edilmesi gibi.

Covid-19 virüsü tüm dünya ekonomisini derinden etkiledi. Sosyal mesafe, kişisel izolasyon ve seyehat kısıtlamaları çoğu sektörde iş yükünün azalmasına ve beraberinde işsizlik oranın ciddi oranda artmasına sebep oldu. Bir hizmet sektörü olarak turizm bu krizden en çok etkilenen sektörler arasında yer aldı. Dünya Ekonomi Forumu, 2020 yılında, turizm sektöründe toplamda 120 milyon iş kaybı ve bir trilyon ABD Doları ekonomik hasar olabileceğine dair uyarılarını yapmıştır.

Pandemi süreci turist tercihlerini de etkilemiştir. Uzun süre evlerde kapalı kalmanın verdiği kısıtlanmışlık hissi, insanlarda doğaya, ormanlara, milli parklara gitme isteği uyandırdı. Gerek hijyen, gerek sosyal izolasyon ve yemek gibi temel ihtiyaçlarını kendilerinin karşılayabilmesi, gerekse doğaya daha yakın olmak açısından kişiler karavan kiralama, kamp yapma veya ev kiralama hizmetlerini otelde konaklamaya göre daha çok tercih etmeye başladı. Yurtdışı seyehatlerinin daha çok virüs bulaşma riski taşıması, vizelerde ve seyahat esnasında getirilen zorunlulukların bir yük teşkil etmesinden dolayı yurtiçi seyahatler tercih edilmeye başladı. Bu dönemde, genel olarak seyahat mesafeleri ve süreleri kısaldı ve tercih edilen rekreasyonel turizm etkinlikleri de daha bireysel olacak şekilde değişiklikler gösterdi. Ayrıca yine sağlık açısından daha güvenli görüldüğünden dolayı, toplu taşıma araçları yerine daha çok bireysel araçlarla seyahat edilmeye başlandı. Hijyen ve sağlık güvenliği, bireylerin destinasyon, seyahat, konaklama, yemek ve aktivite tercihlerini Covid-19 salgını öncesine göre çok daha fazla etkilemeye başladı.